Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Afganistan Taliban'ın Kontrolüne Geçerken Londra'nın Tavrı

16 Ağustos 2021
Afganistan Talibanın Kontrolüne Geçerken Londranın Tavrı

2020 yılının Şubat ayında, Trump yönetimi Taliban ile anlaşmaya vardığında bu anlaşmanın Afganistan’a barış getirmeyeceği, bilakis Afganistan’ın tamamının Taliban’ın kontrolüne girmesine sebep olacağı yönündeki öngörülerin gerçekleştiğini görmekteyiz. Bu öngörüler, ABD ve Taliban arasında akdedilen anlaşmanın, Taliban’a da bazı yükümlülükler yüklemesine rağmen, sadece bir çekilme anlaşması olarak okunduğu ve yorumladığı gerçeğine dayanmaktaydı. Taliban’ın anlaşmadan kaynaklanan taahhütlerini yerine getirmemesine rağmen, ABD ve müttefik askerlerin çekilme sürecine girmesi  anlaşmanın baştan beri aslen bir çekilme anlaşması olarak tasarlanmış olduğu izlenimi yaratıyor. ABD ve müttefik askerler Mayıs 2020’de Afganistan’dan çekilmeye başladığında, Taliban da  ilerlemeye ve kontrol altındaki bölgeleri genişletmeye başladı. 2020 yılının ilk aylarından itibaren Taliban’ın sergilediği tavrı  Taliban’ın “anlaşma-sonrası yeni saldırgan politikası” olarak adlandırmak mümkün. Bu yeni saldırgan politika Ağustos ayı içinde zirve yaptı; Taliban 12  Ağustos’da ülkenin en büyük üçüncü şehri Herat’ı ayrıca Gazne’yi, 13 Ağustos’da  en büyük ikinci şehir olan  olan Kandahar’ı ele geçirdi.  Bölge uzmanları ülkenin en büyük şehirleri Herat’ın ve Kandahar’ın Taliban’ın eline geçmiş olmasını artık güçün Taliban’ın elinde olduğunu gösteren bir dönüm noktası olarak okurken; Gazne’nin Taliban’ın eline geçmesini de başkent Kabil için bir tehdit olduğuna işaret ettiler ve kısa süre içinde haklı çıktılar. 14 Ağustos’da Taliban Kabil’e ilerledi, 15 Ağustos’da Taliban güçleri Kabil’e girerken devlet başkanı  Ghani’nin ülkeyi terk ettiği haberi geldi.

Afganistan’ın  başkenti düşüyor, devlet başkanı da ülkeyi terk ediyor ise kazanan da kaybeden de bellidir;bu tabloda kazanan Taliban olmuştur; kaybeden ise Afganistan hükümeti ve ABD ile müttefikleridir. Tartışılacak bir yanı kalmayan bu gerçeğin ışığında artık mesele “bundan sonrasıdır”. Uluslararası toplum Afganistan’ı kendi kaderine mi terk edecektir? Yoksa Taliban’ı Afganistan’ın hükümeti olarak tanıyıp, “havuç-sopa” politikası uygulayarak Taliban’ın politikalarını mı etkilemeye çalışacaktır? Önümüzdeki günler bize cevabı verecektir.

Peki Afganistan’da yaşananlar karşısında Londra’nın tavrı nedir?

Birleşik Krallık Başbakanı Boris Johnson acil durum toplantısından hemen sonra yaptığı açıklamada Afganistan’daki durumun çok kötü olduğunu, giderek de kötüleşeceğini belirterek,  başlıca iki hususa vurgu yapmıştır. Birincisi, Afganistan’ın terör yuvası olmasına izin verilmemesi gerektiğidir; zaten Trump yönetimi ve Taliban arasında akdedilen anlaşma sonrası bölge uzmanları Afganistan’ın terör yuvası olma ihtimalinin arttığına dikkat çekmişti.  İkincisi ise  Johnson’ın ifadesiyle “benzer düşüncelere sahip” güçler –NATO müttefiklerini kastediyor olmalı-  kendi aralarında görüşmeden ve anlaşmadan Afganistan’da  yeni bir hükümeti tanımamalıdır.  Burada dikkat çeken Londra’nın Taliban hükümetinin tanınmaması yönünde net bir tavır takınmamış olduğudur; zaten Çin gibi bir güçün Taliban’ı tanımaya hazırlandığı yönündeki haberleri dikkate alırsak, yani Taliban’ı tanımaya hazır görünen devletlerin olduğu ortamda ve Afganistan’da da Taliban ile boy ölçüşecek bir ulusal güç yok iken, Londra’dan “Taliban hükümeti tanınmamalı” şeklinde bir açıklama beklemek de isabetli olmayabilir.  Boris Johnson’un  açıklaması diğer taraftan Londra’nın,  müttefiklerin ortak  bir karara varmadan tek taraflı olarak Taliban yönetimini tanımaları ihtimalinden ciddi rahatsızlık duyduğunu da göstermektedir; üstelik müttefikler arasında Taliban yönetimine karşı ortak bir tavır benimsenememesi halinde, Taliban’a karşı uygulanacak muhtemel bir “havuç-sopa” politikası da sonuç üretmeyecektir.

Halihazırda Londra için Afganistan’a dair acil mesele Afganistan’da bulunan Birleşik Krallık vatandaşlarının tahliye  edilmesidir; bu amaçla “Pitting Operation” başlatılmıştır.   İlk İngiliz birlikleri, ülkede kalan İngiliz vatandaşlarının tahliyesine yardımcı olmak için Afganistan'a konuşlanmaya başlamıştır.

Londra’dan ilk öncelik olan tahliye sürecini tamamladıktan ve mesele  Birleşik Krallık Parlamentosu’nda da  görüşülüp tartışıldıktan sonra daha kapsamlı, ayrıntılı bir açıklama gelebilir; görünen o ki Londra Afganistan sorununa dair, müttefikleri ile görüşmeden tek taraflı eylemlerde bulunmak niyetinde değildir.

 

Yorumlar