Suudi Arabistan Veliaht Prensi Salman ki aslında fiili kral demek de çok yanlış olmayacak, bir tura çıktı. Pakistan-Hindistan ve Çin rotası dâhilinde Prens Salman’ın. Malum Suudi Arabistan son dönemde rahmetlik Cemal Kaşıkçı cinayeti dolayısıyla uluslararası alanda şifahi olarak sorgulamaya tabi tutulmuş görünüyor.
Kaşıkçı katledildikten sonra çeşitli basın yayın kuruluşlarına, bu meselenin Suudi Arabistan’da bağımsız hareket ettiği iddia edilecek olan bir grubun üzerine yıkılacağı ve başta ABD olmak üzere hiçbir devletin Suudi Arabistan ile ilişkilerini kesmeyeceğini açık bir şekilde ifade etmiştim.
Şu anda yaşanan durum ortada… Kısaca hatırlatalım, Kaşıkçı’nın katledilmesinden kısa bir süre sonra düzenlenen yatırım forumuna dünyanın çeşitli ülkelerinden ekonomi politikası yöneticileri ve akın akın gittiler. ABD’nin Hazine Sekreteri Steven Mnuchin, Fransa’nın Maliye Bakanı Bruna Le Maire, Hollanda Hazine Bakanı Wopke Hoekstra gibi isimler “Çöldeki Davos” olarak da tanımlanan Suudi Arabistan Yatırım Forumuna katılmayacaklarını belirttiler.
İlk bakışta ne kader ilkeli bir duruş değil mi? Şu “sosyal medya analistlerinin” hah işte bak derslerini verdiler dediklerini duyar gibiyim. O zaman haydi siz “sosyal medya analistleri” için biraz hayal kırıklığı… Fransız petrol firması Total’in yöneticisi Patrick Pouyanné, Pakistan Başbakanı İmran Han, Ürdün Kralı Abdullah, Birleşik Krallık’ın Suudi Arabistan Büyükelçisi Paul Collins, Birleşik Krallık’ın Orta Doğu, Afganistan ve Pakistan’dan sorumlu ticari temsilcisi bunlar katılımcılar arasındaki politik isimler sadece…
Mısır ve Ürdün ile 26,500 km²’lik ve 500 milyar dolara mal olması beklenen ticari alanın inşası için anlaşıldı. Bunun yanı sıra yukarıda biz Kaşıkçı’nın katledilmesi dolayısıyla katılmayacağız diyen üst düzey politika yapıcıların ülkelerinden pek çok firma Suudi Arabistan’da yatırım anlaşması imzaladı.
Şimdi de Prens Salman Pakistan Başbakanı İmran Han ile 20 milyar dolarlık yatırım anlaşması imzaladı. Bu anlaşma ile Pakistan-İran ilişkilerinin yerini Pakistan-Suudi Arabistan ilişkilerinin alarak, İran’ın işinin zorlaşmasını beklemek de mümkün. Prens Salman, Pakistan’dan sonra gittiği Hindistan’da da 100 milyar dolarlık yatırım yapacaklarını belirtti. Prens Salman şu anda da Çin’de… Bakalım oralarda ne kadar yatırım sözü verecek. Suudi Arabistan güneş enerjisi hususunda Çin Halk Cumhuriyeti ile bir işbirliği sürdürme çabasında hali hazırda.
Suudi Arabistan’ın bu ekonomik faaliyetleri ABD ile olan ilişkilerinde bir gerginlik yaratmıyor. Zira Suudi Arabistan’ın Arap Yarımadasından başlayarak bölgesel manada ABD için önemli bir kale olduğunu da söylemek mümkün. ABD kökenli firmaların Suudi Arabistan ile yaptığı anlaşmalara küçük örnekler verelim; Lockheed Martin savaş gemileri için 6,5 milyar dolar, THAAD füze sistemi için 15 milyar dolar ve Raytheon da Patriot sistemleri için 1,6 milyar dolarlık anlaşmalar imzaladı.
Yani Suudi Arabistan büyük bir ekonomik aktör olarak sadece petrolün küresel piyasalara sunulması değil aynı zamanda başka alanlarda da ekonomik faaliyetlerini genişletme çabası güdüyor. ABD ile olan yakın ilişkileri de dikkate alındığında söz konusu ülkenin bölgesel faaliyetlerde de etkisinin ekonomik açıdan yüksek olacağı ortada.
Tabii bu noktada ABD-Suudi Arabistan ilişkilerinin Suriye meselesinde de önemli bir etkiye sahip olduğunun Türkiye’de hayli görmezden gelindiğini belirtmek isterim. ABD bölgedeki etkisini Suudi Arabistan üzerinden sürdürme gayreti içinde. Türkiye’de pek çok zihin Suriye’de Mısır ve Arap Yarımadası ülkelerinin oluşturacağı bir orduya isim takarak bu henüz oluşmayan orduyu Suriye’de çatıştırma fantezileri üretirken; Amerikalı ve Suud yetkililer Suriye’nin dönüşümü ve yeniden inşası hususundaki planlarını nasıl yürüteceklerini hesaplıyor.