Amerikan Devlet Sekreteri Pompeo geçtiğimiz hafta Ürdün, Irak, Mısır, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar, Suudi Arabistan, Umman ve Kuveyt'i ziyaret etti. Bir haftalık bu ziyaret 8-15 Aralık 2018 tarihleri arasında gerçekleşti ABD'nin derdi Suriye'den çekilme sürecini en iyi şartları hazırlayarak ve bölgedeki müttefiklerini bu yapıyı oluşturmaları için hazırlamak. Bu yüzden ülkeleri özellikle ve teker teker yazdım…
Son dönemde yine Suriye'den çekilme konusuna bağlı olarak sayısı hayli artan “Amerika” uzmanlarını uyarmak boynumun bir borcu... Sevgili dostlar; ABD'nin faaliyet gösterdiği yegâne coğrafi alan pek bayılarak ifade edilen ve sınırlarının ne olduğu üzerinde bile tam bir mutabakat sağlanamamış olan “Orta Doğu” bölgesi değil… Yani ABD dış politikası ve buna bağlı olarak uluslararası politika analizlerinizi yaparken söz konusu ülkenin iç politik durumu, diğer bölgelerdeki faaliyetleri ve ekonomik vaziyetini de göz ardı etmeyiniz…
Gelelim Pompeo'nun ziyaretine… Pompeo devlet sekreteri olarak yani ABD başkanının içeride ve dışarıdaki temsilcisi sıfatıyla ve onu temsil ederek temaslar yürüttü. Burada temel mesele de elbette ABD'nin çıkarlarının sürdürülmesi idi. Yukarıda teker teker saydığım ülkelerin büyük çoğunluğunda, ABD'nin askeri ve ekonomik ilişkiler açısından oldukça yoğun bir etkisi olduğu aşikâr. Bu ülkeler içinde özellikle iki tanesinin ayrıca bir önemi olduğunu düşünüyorum. Bunlar da Suudi Arabistan ve Katar. Bu demek değil ki diğer devletlerin bir önemi yok. Ancak saydığım bu iki devletin ABD'nin bölgeye yönelik politikalarında ayrıca bir önemi söz konusu.
Katar, ABD'nin bölgede en çok askerini barındıran ülke konumunda. Sadece Udeyd üssünde 11 bin Amerikan askerinin olduğu ifade ediliyor ve üs ABD Merkez Komutanlığı (U.S. CENTCOM) için bir operasyon merkezi olarak faaliyet gösteriyor. ABD'nin Irak, Afganistan ve Suriye operasyonları bu üsten yürütülüyor. Katar Silahlı Kuvvetlerinin toplam mevcudunun 11,800 civarında olduğunu dikkate alırsanız Amerikan askerlerinin nasıl bir yoğunlukta olduğunu daha iyi anlarsınız.
Suudi Arabistan ise ABD ile tüm kurumsal bağlarıyla oldukça iç içe olan bir ülke. Aslında Suudi Arabistan'ın kurumsallaşma sürecinin ABD yönlendirmesi ve katkısı ile gerçekleştiğini söylemek yanlış olmayacaktır. Katar ile Suudi Arabistan'ın başını çektiği ancak Pompeo'nun ziyaret ettiği diğer ülkeleri de kapsayan bir grup ile ciddi bir kriz yaşanıyor. Bu arada kriz yaşanıyor ancak Katar 2018 yılında Suudi Arabistan ile birlikte bir tatbikat da yaptı. Yani meselenin özü şu ABD yönlendirme ve yöneticiliğinde anılan iki ülke birbiri ile temas halinde.
Pompeo son ziyareti sırasında Katar ile ilgili krizin çok uzun sürdüğünü belirterek “hepimiz birlikte çalıştığımızda daha güçlüyüz” dedi. Pompeo'nun bu açıklamasının yanı sıra Katar Dışişleri Bakanı Muhammet bin Abdurrahman el Sani de egemenlik haklarına saygı duyulmak şartıyla masaya oturmaya gönüllü olduklarını belirtti. Suudi Arabistan'daki yetkililer de ABD'nin Suriye'den çekilme sürecinden endişe duyduklarını beyan etti.
Bütün bu gelişmeler ışığında Pompeo kuvvetle muhtemeldir ki hem Katar krizi diye adlandırılabilecek olayın taraflarını bir masa etrafında toplama amacı hem de ABD'nin Suriye'den çekilme sürecine dair sağlam bir alt yapı oluşturma isteğiyle geziyi düzenledi. Malum daha önce İslam Ordusu şimdilerde de Arap NATO'su gibi isimler takılarak çeşitli politik takıntılarla incelenmeye çalışılan yapının temel amacı da ABD çıkarları doğrultusunda bölgede faaliyet gösterebilmek. ABD'nin bu amacının gerçekleştirilebilmesi için de söz konusu müttefiklerinin arasında bir uyumun olması gerekiyor. Şimdi ABD'nin çabası bu yönde…
Şahsi tahminim ABD'nin çekilme sürecinde ayaklarını yere basarak bölgedeki etkisini kaybetmeden yerelde birlikte çalışacağı yapıların da güç kaybetmesini önleyerek bu işi tamamlamak. Dolayısıyla sık sık belirttiğim gibi bu iş 60-100 gün değil yaklaşık bir yahut bir buçuk yıl alacak bir durum. Tam bu aşamada ise yine sık sık dile getirdiğim gibi Türkiye'nin yapacağı operasyon büyük öneme sahip. Bu operasyonun gerçekleştirilmesi Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bekası ile doğrudan ilintilidir. Bu hususta ABD kadar Rusya; Rusya kadar da ABD'ne dikkat edilmesi ve planlı stratejik adımlar atılması mühimdir. ABD Suriye'den çekilecektir zira Trump'ın da ifade ettiği gibi söz konusu bölgeye müdahale etme olanağına sahiptir. Asıl mesele ABD'nin oluşturmak istediği yapının ne denli kabul edilebilir olduğudur. Buna ek olarak ise ABD karşısında yana yakıla gerek açık bir şekilde gerek de satır aralarında Rusya Federasyonunun adres olarak gösterilmesi de mantıklı değildir.
Bir örgüte yaşam alanının Vaşington değil de Moskova tarafından sağlanması neyi değiştirecektir. Bu noktada ayaklarımızın yere basması ve merkezimizin, bağlı olduğumuz tek yerin Başkent Ankara olduğunun unutulmaması gerekmektedir. ABD'nin bölgedeki faaliyetlerini çıkarına doğru yönlendirme çabalarını kalemim fikrim yettiğince yazıyorum. Benzeri girişimlerde Rusya çalışan dostlar da bulunursa Türk milletinin bu hususta daha da aydınlanacağını değerlendiriyorum. Tam da bu yüzden yineliyorum ki Ne Amerika, ne Rusya, ne de Çin, her şey Türk'e göre, Türk tarafından, Türk için…