Geçtiğimiz yıl Kasım ayında Londra ve Brüksel’in üzerinde anlaştığı çekilme anlaşmasının, yürürlüğe girmesi için, Birleşik Krallık Parlamentosu tarafından onaylanması gerekiyor. Başbakan Theresa May, anlaşmaya gelen olumsuz tepkileri dikkate alarak, Aralık ayı içinde gerçekleştirilmesi beklenen oylamayı erteledi. Bu ertelemenin nedeninin, anlaşmaya yönelik eleştirileri bertaraf edebilmek amacıyla metin üzerinde değişiklik yapabilme çabaları için zaman kazanmak olduğu biliniyordu; ama Theresa May’in beklediği destek Avrupa Birliği’nden gelmedi. Zira Avrupa Birliği’nin çekilme anlaşmasına dair tavrı net; metin üzerinde tekrar müzakere olmayacak!
Aslında çekilme anlaşmasına yönelik eleştiriler, çekilme referandumunda tercihlerini Birlik’ten ayrılma yönünde kullananların açısından bakıldığında, gayet anlaşılabilir gerekçeler. Çünkü çekilme anlaşması uyarınca;
-Birleşik Krallık, 31 Aralık 2020 tarihine kadar, Birlik hukukuna tabi olmayı sürdürecek; üstelik Birlik organlarında temsil edilmeksizin. Bu sürecin 2022 yılı sonuna kadar uzatılması mümkün. Yani, bir devletin, üyesi olmadığı bir örgütün kuralları ile yönetilmesi gibi tuhaf bir durum yaratılmış oldu.
-Geçiş süreci boyunca Birleşik Krallık Avrupa Birliği Adalet Divanının yargı yetkisi kapsamında kalacak.
-Kuzey İrlanda meselesi konusunda, Birlik ve Birleşik Krallık kapsamlı bir ticaret anlaşması yapamaz ise, Kuzey İrlanda ile İrlanda Cumhuriyeti arasında “katı sınır” oluşmaması adına taraflar arasında “tek gümrük bölgesi” oluşturulacak. “Tek gümrük bölgesi” ne demek? “Tek gümrük bölgesi”, uzmanların belirttiği gibi, “gümrük birliği”nin çekilme anlaşmasındaki adı. “Tek gümrük bölgesi” taraflar arasında malların serbest ticaretinin sürdürülmesine imkân verecek ama Birleşik Krallık’ın üçüncü devletler ile ticari anlaşmalar yapmasına engel olacak.
-Birleşik Krallık’a yerleşmiş Avrupa Birliği vatandaşları, Brexit sonrası da, ikamet ve sosyal güvenlik haklarından yararlanmayı sürdürecek.
Çekilme anlaşmasının dikkat çeken bu birkaç maddesi bile, “Birleşik Krallık şimdi Birlik’ten çekilmiş mi oldu?” sorusunu sorduruyor. Dolayısıyla ülkelerinin Avrupa Birliği’nden çekilmesini isteyenler bu anlaşmadan tatmin olmadılar.
Çekilmenin -teorik olarak- gerçekleşmesi gereken 29 Mart 2019 tarihi yaklaştığı için, dolayısıyla üzerinde zaman baskısı olan Theresa May, çekilme anlaşmasını Parlamentonun onayına sunmayı daha fazla erteleyemez. Ocak ayının ikinci haftası bu oylamanın yapılması öngörülüyor.
Çekilme anlaşmasının, mevcut koşullar altında, Parlamento’nun onayını alamayacağı açık? Neden?
Çünkü parlamenterler çekilme anlaşmasına “hayır” diyeceklerini açıkladı. Farklı kesimlerden gelen “hayır”ların ise farklı amaçları var.
Muhafazakârlar: 100’den fazla muhafazakâr Parlamento üyesi, çekilme anlaşmasına “evet” demeyeceklerini açıkladı. Muhafazakâr vekillerin tamamı Brexit yanlısı değil; ancak çekilme anlaşmasına “hayır” demelerinin nedeni parti içinde bölünmelere neden olan Brexit karşıtlığı da değil. Muhafazakâr vekiller, çekilme anlaşmasına “hayır” demek suretiyle anlaşmasız çekilmenin (No-deal) gerçekleşmesini hedefliyor.
Brexit yanlıları: Muhafazakâr vekiller de dâhil Brexit yanlıları çekilme anlaşmasının hükümlerinin Birlik lehine, Birleşik Krallık aleyhine olduğu görüşüyle, çekilme anlaşmasına “hayır” diyecekler. Aslında Brexit yanlılarının ilk tercihi anlaşmanın Brüksel ile tekrar müzakere edilmesi idi ama Brüksel’in anlaşmanın tekrar müzakere edilmeyeceğine yönelik tavrı net olduğundan, bu tercih uygulanamaz durumda. Hal böyle olunca, Brexit yanlıları anlaşmaya “hayır” diyerek anlaşmasız çekilmenin gerçekleşmesini istiyorlar. Sloganları ise “anlaşmasız çekilme kötü bir anlaşmadan daha iyidir”.
Brexit karşıtları: Brexit karşıtları ise çekilme anlaşmasına “hayır” diyerek, anlaşmasız çekilmenin yaratacağı istikrarsızlık riski nedeniyle hükümeti ikinci bir referandum yapmaya zorlayacaklarını öngörüyor.
İşçi Partisi: Birlik’ten çekilme referandumunda, İşçi Partisinin güçlü olduğu bölgelerdeki seçmenin büyük çoğunluğu tercihini Birlik’ten ayrılma yönünde kullandı; İşçi Partisi de Brexit yanlılığını referandum sonuca saygı duymak söylemi ile meşrulaştırdı. İşçi Partisi, çekilme müzakerelerinin yürütüldüğü dönemde, anlaşmalı çekilmeyi anlaşmasız çekilmeye tercih ettikleri izlenimi yarattı ama bu anlaşmaya “evet” demeyecek. Parti lideri Jeremy Corbyn, anlaşmanın Birleşik Krallık’ın geleceği hakkında söz söyleme hakkını kısıtlayan çok kötü bir anlaşma olduğunu söyledi. İşçi Partisi’nin anlaşmasız bir çekilmeye karşı olmasına rağmen çekilme anlaşmasına “hayır” demesinin asıl nedeni ülkeyi erken genel seçimlere götürmek olabilir. Yani İşçi Partisi iç siyasi hedefleri doğrultusunda çekilme anlaşmasını araçsallaştırıyor olabilir.
Bu koşullarda Brexit tablosu kısaca şu şekilde özetlenebilir:
Çekilme anlaşması, Birleşik Krallık’ta çekilme yanlılarını/ Avrupa Birliği karşıtlarını memnun etmedi. Anlaşma mevcut haliyle Birleşik Krallık Parlamentosunun onayını alamaz ama üzerinde değişiklik yapılması da Avrupa Birliği’nin tavrı nedeniyle mümkün değil. Çekilme anlaşması Parlamento’nun onayını almazsa muhtemel üç senaryo karşımıza çıkacak. Birincisi; anlaşmasız çekilme gerçekleşecek. İkincisi Londra ve Brüksel anlaşarak çekilme tarihini erteleyecek. Üçüncüsü Birleşik Krallık çekilme kararından vazgeçecek!