İntihar saldırıları bir şahsın kullandığı patlayıcılar ile hem patlayıcıların etkisi altındaki bölgede bulunanları hem de kendini öldürdüğü saldırılardır. Bu saldırıları gerçekleştirenler, kendilerince ideolojik ve siyasi nedenlerle hem öldürmek hem de ölmek istemektedir. İntihar bombacılarının hareket etme, güvenlik önlemlerinden kaçınma ve hedeflerini seçme yetenekleri olduğu için, bu saldırganlara “akıllı bomba” benzetmesi yapılmaktadır. [1]
İntihar saldırıları denince akla 2. Dünya Savaşı’nda Japon silahlı kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen kamikaze saldırıları gelirdi ama günümüzde bu saldırılar, kişisel bir radikalizm sonucu olmaktan çok, terör örgütleri tarafından kullanıldığından, intihar saldırısı denince akla ilk gelen terör örgütleri olmaktadır. William Lewis’in[2] ifade ettiği gibi örgütler, intihar saldırılarını giderek daha fazla kullanmaktadır ama bu saldırılarda kendi kendini kurban edenleri anlamak da gittikçe zorlaşmaktadır.
Bir takım sosyal, siyasal, psikolojik, ideolojik nedenler ile motive edilen, kendi kendini kurban etmeye hazırlanmış saldırganların arkasında bir terörist örgüt olsa da,-bu noktada saldırganın örgütün silahı haline geldiğini söylemeliyiz- saldırgan saldırıyı gerçekleştirdiği an yalnızdır; yani saldırı bir birey tarafından ifa edilmektedir.
Ancak bu ay içinde Endonezya’da gerçekleştirilen saldırılar intihar saldırılarının da bir tür evrilmekte/ değişmekte olduğuna işaret etmektedir.
Endonezya Surabaya’da 13 Mayıs Pazar günü anne ve baba, yanlarına dört çocuklarını alarak kiliselere yönelik intihar saldırıları düzenledi. Bölge kaynaklı haberlere göre baba bomba yüklü bir taşıt, çocuklar ise patlayıcı yüklü motorsikletler kullanarak saldırılarını gerçekleştirmişler. Bu saldırılarda on üç kişi hayatını kaybetti; çok sayıda yaralı olduğu söyleniyor.
Aynı şehirde Pazartesi günü ise içlerinde sekiz yaşındaki bir çocuk olan beş kişilik bir aile polis merkezine intihar saldırısı düzenledi. Saldırıda dört kişinin hayatını kaybettiği, onlarca yaralı olduğu rapor edildi.
Kiliselere yönelik saldırıları, haberler doğru ise, IŞİD üstlenmiş; zaten bu saldırıları gerçekleştiren ailenin bir süre Suriye’de bulunduğu ve IŞİD saflarında savaştığı iddia edilmekte. Pazartesi günü gerçekleştirilen saldırının da kiliselere gerçekleştirilen saldırılar ile bağlantılı olduğu, yani arkasında tek bir örgütün/IŞİD’in olduğu düşünülüyor.
Endonezya’da gerçekleştirilen intihar saldırıları başlıca iki konuda uyarı niteliğinde.
Birincisi, intihar saldırganlarının IŞİD saflarında savaşmak için Suriye’ye gitmiş ve sonrasında da Endonezya’ya dönmüş olmaları, Suriye’den dönen her Endonezya vatandaşının bir intihar saldırganı olma riskine işaret ediyor. Endonezya’da 1.100 kişinin IŞİD saflarında savaşmak için Suriye’ye gittiği ve döndüğü, bu sayının önümüzdeki yıllarda daha da artacağı tahmin edildiğinden, uzmanlar Endonezya’nın daha ciddi bir terör sorunu ile yüzleşmek zorunda kalacağını belirtiyor.
İkincisi, yukarıda da belirttiğim gibi, bu saldırılar intihar saldırılarının bir tür evrilmekte olduğuna işaret ediyor. Yani intihar saldırıları “aile boyuna” evriliyor. Bunun anlamı kendi kendini kurban etmeye hazır bireylerin yerini kendi kendini kurban etmeye hazır ailelerin alması demek.
[1] https://www.britannica.com/topic/suicide-bombing,
[2] http://origins.osu.edu/article/human-use-human-beings-brief-history-suicide-bombing