19 Haziran 2017 tarihinde Brexit müzakereleri başladı; müzakerelerin Mart 2019 tarihine kadar sonuçlanması gerekiyor. Bu zaman limiti Lizbon Antlaşması ile getirilmiş bir limit ve bu süre içinde çekilme anlaşması akdedilemez ise Birleşik Krallık kuralsızca Birlik'ten ayrılmış olacak. "No Deal" olarak adlandırılan bu durum Brüksel tarafından düşünülmesi bile istenmeyen bir ihtimal iken Londra açısından elini güçlendirecek bir kart niteliğinde, en azından Londra tarafından yaratılan izlenim bu.
Müzakerelerin ilk turunda taraflar müzakereler için ayda bir haftanın ayrılması konusunda anlaştı. Müzakerelerin anlaşma ile sonuçlanması için iki yıldan az süre kalmışken ve müzakere kapsamı oldukça geniş ve zorlu iken, hatta ilk turda bile mali konulara dair taraflar arasında çekişme yaşanmışken, her ay ayrılacak bir hafta bir çekilme anlaşmasının akdedilmesi için yeterli olabilir mi?
Bu sorunun cevabını bizzat tarafların baş müzakerecileri verdi; müzakere sürecinin hızlandırılması gerektiğini düşünen baş müzakereciler böylelikle her ayda bir haftayı içeren takviminin değiştirilmesi yolunu açtılar.
Avrupa Komisyonu baş müzakerecisi Barnier'in Brüksel'de müzakere ekibini toplayarak müzakerelerin yoğunlaştırılması gerektiğini söylediği yönünde haberler Batı basınında yer aldı. Diğer taraftan Barnier'i bu konuda harekete geçirenin Londra olduğu belirtiliyor; zira Londra'nın baş müzakerecisi Davis, Barnier'e "daha sık toplanmalıyız" demiş.
Neticede Brexit müzakereleri için ayda bir haftanın yeterli olmayacağı, şimdilik Brüksel ve Londra'nın üzerinde anlaştığı ilk konu.
Diğer taraftan Londra'nın müzakere sürecini hızlandırma niyeti, Londra'dan gelen "No deal" söylemlerinin blöf olduğu izlenimimi güçlendiriyor