Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald J. Trump, ABD başkanlık seçimleri sonrası ilk kez bir araya geldiler.
1) Görüşme süresi dikkate alındığında, taraflar ancak beyanlarını ifade edebilecektir.
2) ABD, YPG'yi ağır silah ve askeri eğitim faaliyetleriyle desteklemeye devam edecektir.
3) ABD'nin bu denli yüksek seviyedeki desteği, 1979 SSCB'nin Afganistan işgali sırasında Mücahitlere verdiği desteğin 11 Eylül'ü ortaya çıkarmasına benzer bir şekle bürünebilir.
4) 2012 yılında dönemin Irak Başbakanı Nuri Malikî'nin Irak İslam Devleti ile mücadele için talep ettiği silahlar Senato Silahlı Kuvvetler Komitesinde Cumhuriyetçi McCain'ın Malikî'nin İran ile yakınlığı ifadesi ile reddedilmiştir.
5) 2012 yılında dönemin CENTCOM komutanı Org. James Mattis, Suriye'de Rusya desteği ve hava savunma unsurlarının gücü dolayısıyla Libya'dakine benzer bir saldırının yapılmaması gerekliliğini Senato'ya belirtmiştir. James Mattis şu an da ABD Devlet Sekreteridir.
6) 4. ve 5. maddede adı geçenler yönetim değişikliğine rağmen ABD'de en etkili konumlarda bulunmaya; önerdikleri politikalar da uygulanmaya devam etmektedir. Dolayısıyla, Trump'ın kucağına bırakılmış bir politikadan ziyade bilinçli ve hesaplanmış süregelen bir Amerikan devlet politikası ile karşı karşıyayız.
7) Türkiye-ABD arasında asıl sorun eğer yapılırsa Rakka operasyonundan sonra YPG'nin alınan bölgelerden çekilmemesi durumunda yaşanacaktır.
8) Böyle bir durumda Türkiye belirli bir ölçüde kendi başının çaresine (self-help) bakabilecek durumdadır. Bu durum bir siyasi parti ya da kişilerden ziyade, Türkiye'nin içinde bulunduğu sistemik yapı ile ilgilidir. Buna benzer bir durum Kıbrıs Barış Harekâtı sonrası da yaşanmıştır ve ABD attığı siyasi adımlardan geri dönmek zorunda kalmıştır.