Donald Trump Pentogan’a gerçekleştirdiği ilk ziyaretten, “ordumuzun fedakârlıkları hükümetimizin eylemleri ile desteklenmeli” diyerek, silahlı kuvvetleri yeniden yapılandırma sözü vermişti. Trump Savunma Sekreteri Jim Mattis’den ordunun IŞİD’e karşı yürüttüğü savaştaki ihtiyaçları ile ayrıca eğitim, donanım, modernizasyon ve alt yapı ihtiyaçlarının tespit edilmesini istedi.
Silahlı kuvvetlerin yeniden yapılanması hem asker sayısının artırılması suretiyle hem de savunma bütçesinin artırılması ile gerçekleştirilecek. Trump askeri harcamaları 54 milyar $ artırma teklifinde bulundu. 2008’deki küresel ekonomik kriz ile birlikte ABD’nin askeri harcamaları azalma eğilimine girmişti; Obama yönetiminde askeri harcamaların % 20 oranında azalmış olduğu ifade ediliyor. Askeri harcamaların azaltılmasına karşı çıkan Amerikalılar ise, dünya daha tehlikeli hale gelirken, askeri harcamaların kısılmasının rasyonel bir karar olmadığını vurgulayarak Obama yönetimini eleştirmeye devam ediyorlar. Obama yönetimini bu açıdan eleştirenler için Trump alkışlanacak bir lider; zira Trump’ın ABD tarihinin en büyük savunma harcamalarını yapması bekleniyor.
Trump, geçen hafta Afganistan’da yürütülen askeri operasyonlar konusunda kendisine yöneltilen bir soru karşısında, “dünyanın en güçlü ordusuna sahibiz; bu ordu her zamanki gibi görevini yapıyor; biz ordumuzu yetkilendirdik” dedi.
Trump’dan Amerikan ordusunu destekleyen açıklamalar gelirken, uzmanlar ABD’nin Irak ve Suriye’deki askeri varlığını aşamalı olarak artırdığına dikkat çekiyorlar.
Trump’ın yeniden yapılandırma sözü verdiği Amerikan ordusuna dair yaklaşımı iki açıdan dikkat çekici. Birincisi, Trump siyasilerin askerin işine karışmasına karşı; Trump açısından “asker işini bilir ve yapar”.
İkincisi orduya verdiği destek, orduyu genişletme ve bütçesini artırma kararı Trump’ın uluslararası ilişkileri realist perspektiften okuduğunu kanıtlıyor. Realistlere göre uluslararası politikada asıl olan güç’tür; ister realistlerin tanımladığı gibi güç hedef olsun, ister neorealistlerin anlayışında olduğunu gibi güç hedeflere ulaşmak için araç olsun... Trump bir devletin gücünün aslen ordunun gücü ile ölçüleceği anlayışına sahip. Bu anlayışı da uluslararası politikada çok taraflılığa, liberal değerlere duyduğu karşıtlık ile uyumlu tabi.
Ancak Trump’ın ABD’nin askeri harcamalarını artırırken, aynı politikayı NATO yükümlülüklerinin karşılanması adı altında Avrupalı müttefiklerinden de ısrarla istemesi, bu günlerde Trans-Atlantik ilişkileri gölgeleyen bir faktör. NATO’ya üye Avrupa Birliği devletleri NATO yükümlülüğü adı altında savunma harcamalarını artırabilirler ama Avrupa Birliği’nin askeri harcamalarını artıran bir örgüt görüntüsü vermesi Birliğin normatif güç imajını ne yönde etkiler? Bu konunun tartışılması gerekli.
Zira Trump’ı söylem ve politikaları açısından “realist” olarak tanımlayabiliriz; Trump da kuvvetle muhtemel bu nitelendirmeden rahatsız olmayacaktır. Ancak Avrupa Birliği’nin “realist” olarak tanımlamak, dayandığı değerler, dış politikadaki amaçları, normatif güç ve yumuşak güç imajı açısından kolay kabul edilebilir bir durum değil.