Konstantin Richter 29 Mart 2017 tarihinde yayınlanan “12 people, things that ruined the EU” başlıklı makalesinde; Roma Antlaşması’nın 60. yılının kutlandığı günümüzde, Londra’nın boşanma evraklarını Brüksel’e gönderdiği, Brexit’in yanısıra Grexit ve Frexit gibi kavramların da popülerlik kazandığı koşullarda bir soruyu gündeme taşıyor. "Avrupa Birliği'ni kim mahvetti?", “Kimi suçlayalım?” Kısaca Avrupa entegrasyon sürecinin içinden geçtiği zorlu sürecin sorumlusunu arıyor.
Richter bu soruya yönelik alternatif yanıtları içeren bir liste de sunuyor. Bu liste beyaz boğa kılığına girerek güzel Europa’yı kaçıran Zeus’dan, Fransa’nın eski Cumhurbaşkanı Mitterrand ile Birleşik Krallık’ın görevdeki Dışişleri Bakanı Boris Johnson’a, hatta Belçikalı futbolcu Jean Marc Bosman'a kadar uzanıyor.
Richter tarafından sunulan suçlanabileceklerin listesi geniş ama, listede en fazla dikkat çeken “Birliğin isimsiz bürokratları” olsa gerek. Zira yazar Avrupa Birliği vatandaşlarının büyük çoğunluğunun bir tek üyesinin bile ismini bilmediği Avrupa Komisyonu ile sayılarının 50.000’i aştığını belirttiği Avrokratlara işaret ediyor. Ayrıca Avrupa bürokrasisinin merkezi Brüksel’i Kafka’nın Şatosu olarak tanımlıyor.
Kafka’nın Şato başlıklı eseri aslında tamamlanamayan bir eser. Ancak Avrupa bürokrasisini Kafka’nın Satosu’na benzeten Richter’in işaret etmeye çalıştığı nokta açık: Avrupa bürokrasisi isimsiz ve gizemli! Zira Şato adlı eserin başkahramanı da sadece K. olarak biliniyor ve kasabayı yöneten gizemli otoritelere sızmaya çalışıyor.
Peki Avrupa entegrasyounun içinden geçtiği bu süreçte sorumluluğu Avrupa Komisyonu’na yüklemek, bir başka deyişle Komisyonu suçlamak doğru olur mu?
Bence kesinlikle doğru olmaz!
Elbette Avrupa bürokrasisi Avrupa vatandaşlarından uzak olmakla, şeffaf olmamakla eleştirilebilir. Bu nedenle Avrupa vatandaşlarının bilmedikleri ve anlamadıkları bir yapıya destek olamayacakları ileri sürülebilir. Ancak hal böyle olsa bile, Avrupa Birliği’nin mevcut sorunlarından Avrupa bürokrasisini suçlamak oldukça abartılı bir yaklaşım olur.
Zira entegrasyon hareketinde başta Avrupa Komisyonu olmak üzere Avrupa Birliği kurumlarının rolünü yadsımamakla birlikte, entegrasyon hareketinin efendilerinin üye devletler olduğunun altını çizmek isterim. Dolayısıyla entegrasyonun derinleşmesinden de, gerilemesinden de, krize girmesinde de asıl sorumlu olanlar devletlerdir.
Bu kapsamda Brexit örneğini vereyim. Brexit Birleşik Krallık açısından olduğu kadar Avrupa Birliği açısından da zorlu bir mesele. Brexit’in nedenleri arasında Britanyalıların Avrupa Birliği kurumlarından hoşlanmaması da yatıyor olabilir. Ancak Londra Birlik’ten ayrılmak için referandum kararı almamış olsaydı, Britanyalılarının Avrupa Birliği kurumlarından nefret ediyor olmaları Brexit sürecine yol açmayacaktı. Yani burada baş rol oyuncusu Birleşik Krallık hükümeti olmuştur.
Sonuç olarak, Richter’in Avrupa Birliği’ni mahvetmekle suçlanabilecekler listesinde yer alan Avrupa bürokrasisi listenin en masumu olmasa bile suçlu da değildir. Bence listede "üye devletler" olmalı idi.