Son yıllarda İskoç siyaseti sancılı bir süreç geçiriyor. Bir tarafta İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılma meselesi, diğer tarafta Birleşik Krallık’ın Avrupa Birliği’nden çekilme kararı… İskoçya’nın üzerinde adeta kara bulutlar dolaşıyor.
18 Eylül 2014 tarihinde İskoçya’da gerçekleştirilen Birleşik Krallık’tan ayrılma referandumundan %55.3 oranında “hayır” kararı çıkınca, hem Birleşik Krallık’ın bütünlüğü açısından hem de Avrupa Birliği açısından muhtemel sorunların bertaraf edilmiş olduğu düşünüldü. Kısaca referandum sonucu Pandora’nın kutusunun açılmasını önledi; ancak kutuya kilit vuramadı. Zira 23 Haziran 2016 tarihinde Birleşik Krallık’ta gerçekleştirilen Avrupa Birliği’nden çekilme referandumu sonucunda seçmenin %51.89’u Avrupa Birliği’ne hayır dedi. İşte bu referandum ile Pandora’nın kutusu açıldı.
İskoçya açısından öncelikli mesele İskoçya’nın Avrupa Birliği üyeliğinin sürdürülmesi; hatta bağımsızlık referandumundan çıkan Birleşik Krallık’tan ayrılmama sonucunun arkasında yatan asıl faktörün Birleşik Krallık’tan ayrılmanın Avrupa Birliği’nden ayrılma sonucunu doğurması tehlikesi idi. Zira o dönemde Avrupa Birliği çevreleri Birleşik Krallık’ın içişlerine doğrudan müdahil olmak istemeseler de; Birleşik Krallık’tan ayrılan İskoçya’nın Avrupa Birliği üyeliğinin sonlanacağını, İskoçya’nın diğer aday devletler gibi üyelik başvurusu yaparak katılım süreci işletmesi gerektiğini ifade ettiler. Bu ifadeler İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılma kararının maliyetinin büyüklüğünün altını çizerek İskoçları bağımsızlıktan caydırıcı etki yaptı.
Önümüzdeki ay Brexit müzakerelerinin başlaması bekleniyor; müzakerelerde Brexit sonrası Birleşik Krallık ile Avrupa Birliği ilişkilerinin niteliği belirlenecek. Sonuç ister hard-Brexit ister soft-Brexit olsun, net olan Brexit ile İskoçya’nın Birliğe üyeliğinin sonlanacağı. İşte bu noktada şu soru sorulmalı. İskoçya’nın Avrupa Birliği’nden ayrılmamak adına aldığı Birleşik Krallık’tan ayrılmama kararının ne anlamı kaldı?
Bir anlamı kalmadığı için İskoçya’nın Birleşik Krallık’tan ayrılma referandumunu tekrarlaması gündemde. Yakın bir gelecekte İskoçya’da ikinci referandumun gerçekleşeceği İskoçya Birinci Bakanı Nicola Sturgeon tarafından açıklandı.
Dolayısıyla İskoçya Brexit sonrası Avrupa Birliği üyeliğini sürdürmek istiyor ise, gündemi şu şekilde olacak; öncelikle Birleşik Krallık’tan ayrılacağı ve bağımsız bir devlet olacağı süreci referandum aracılığıyla başlatacak. Bağımsız bir devlet olduğunda ise Avrupa Birliği’ne üyelik başvurusu yapacak.
Aslında 2014 yılı içinde İskoçya’da Birleşik Krallık’tan ayrılma durumunda Avrupa Birliği’ne otomatik üyelik konusu gündeme getirilmişti; ancak otomatik üyelik kavramına Avrupa Birliği çevrelerinde olumlu yaklaşılmadı. Üstelik otomatik üyelik siyaseten olumlu karşılansa bile Avrupa Birliği hukuku böyle bir uygulamaya izin verecek durumda değil.
İskoçya’nın bağımsız bir devlet olduğunda, Avrupa Birliği üyelik başvurusu yapması İskoçya’yı üyelik bekleyen ülkeler listesine sokacak. Bu “liste” kavramı İskoçlar için hiç de sevimli durmuyor ama, neticede hem İskoçlar hem de Avrupa Birliği tarafı aralarında başlayacak olan üyelik müzakerelerinin teknik olarak sorunsuz olacağı ve kısa süreceğinin bilincinde. Ancak bir risk var; İspanya. İspanya, İskoçya’nın hem bağımsızlığı ile hem de bağımsızlık sonrası Avrupa Birliği üyeliği ile İspanya’da dahil Avrupa’daki ayrılıkçı hareketlere örnek teşkil etmesini istemiyor. Dolayısıyla İskoçya’nın Avrupa Birliği üyeliği önünde “veto” tehdidi duruyor.