1979 yılından itibaren doğrudan seçimle Avrupa Parlamentosu’na giren parlamenterler, vatandaşlık esasına göre değil siyasi görüş esasına göre grup oluştururlar; böylelikle Avrupa Parlamentosu’nun ulus-üstü karakteri ve üye devletleri değil Avrupa halklarını temsil etme niteliği garanti edilmiş olur. Günümüzde 751 üyesi bulunan Parlamento’da sekiz siyasi grup ile 18 bağımsız parlamenter bulunmaktadır.
Parlamento’nun siyasi yapısı, Schulz’un parlamento başkanlığını bırakarak, iç siyasete döneceğini açıklaması sonrası başlayan başkanlık yarışı açısından özellikle önem taşımaktadır. Zira Parlamento yeni başkanını seçme sürecine girmiştir. Parlamentonun en güçlü iki grubu olan Avrupa Hakları Partisi (EPP) ile Avrupa Parlamentosu Sosyalistler ve Demokratlar İttifakı (S&D) adaylarını açıklamışlardır. EPP’nin adayı Antonio Tajani, S&D’nin adayı ise Gianni Pittella olarak belirlenmiştir; bu noktada dikkat çeken her iki grubun adaylarının İtalyan olmasıdır.
Avrupa İçin Liberaller ve Demokratlar Grubu’nun (ALDE) Avrupa Parlamentosu başkanlığı için adayı Guy Verhofstadt da Avrupa Parlamentosu başkanlığının sadece en büyük iki siyasi grup arasında adeta “değiş-tokuş” meselesi yapılmış olmasına tepki göstererek, geniş tabanlı bir koalisyon sağlamaya muktedir bir başkan gerekliliği argümanı ile başkanlık yarışını sürdürmektedir.
Guy Verhofstadt’ın başkanlık yarışında Avrupa Parlamentosu içinde Avrupa Muhafazakârlar ve Reformistler Grubu içinde yer alan İtalya’nın Beş Yıldız Hareketi’nin desteğini araması iki açıdan Avrupa için sürpriz olmuştur. Birincisi iki büyük siyasi grubun adaylarının İtalyan olması yanında, liberal adayın da İtalya’nın Beş Yıldız Hareketi’nin desteğini arayışı Avrupa Parlamentosu başkanlık seçimlerine İtalya’nın damgasını vurma ihtimalini yaratmıştır ki, Avrupa entegrasyonunda “low-profile” bir çizgi benimseyen İtalya’nın böylesine ön plana çıkması ya da çıkartılması bir sürprizdir. İkincisi Beş Yıldız Hareketi gibi Avrupa şüphecisi, Avro alanı karşıtı bir siyasi yapılanmanın, entegrasyon yanlısı Liberaller ile işbirliğine girme çabası ikinci bir sürprizdir ki; Beş Yıldız Hareketi lideri Beppe Grillo’nun iki gün önce (8 Ocak 2016) yaptığı açıklamada, Beş Yıldız Hareketi’nin Avrupa şüphecisi Birleşik Krallık Bağımsızlık Partisi ile bağları kopararak, Avrupa Parlamentosu’nda Liberaller ile bağlantı kurması gerektiğini belirtmesi Avrupa’da şaşkınlıkla karşılanmıştır.
Bu koşullarda hem Avrupa yanlısı, federalist Guy Verhofstadt hem de Avrupa şüphecisi Beppe Grillo eleştiri oklarının hedefine konmuştur. Beppe Grillo Avrupa Parlamentosu’nda Beş Yıldız Hareketi’nin ALDE şemsiyesi altında daha etkili olacağını düşündüğünü belirterek, kendisine yöneltilen eleştirilere cevap vermiştir. Bu cevap hem Beş Yıldız Hareketi’nin hem de lideri Beppe Grillo’nun pragmatist siyaset yaklaşımının kanıtı olarak okunabilir. Üstelik Beppe Grillo’nun İtalya’da yaklaşan seçimleri göz önünde bulundurarak, İtalya’da Avrupa karşıtı olmayanların da oylarına talip olabilmek amacıyla Avrupa Parlamentosu’nda liberallere göz kırptığı yönündeki yorumlar böyle bir okumayı da güçlendirmektedir.
Ancak mesele bir federalist olarak, Avrupa şüphecileri ile nasıl işbirliği yapacağı sorusuna ikna edici yanıt bulamayan Guy Verhofstadt için Grillo için olduğu kadar basit olmayınca, Verhofstadt bir açıklama yaparak Beş Yıldız Hareketi’nin ortak bir gündem üzerinde ilerlemeye imkan verecek garantileri sunmadığını açıklamıştır. Bu açıklama ALDE’nin Beş Yıldız Hareketi’ne kapıları kapatması olarak okunabilir; ancak daha önemlisi Guy Verhofstadt gibi bir federalistin Avrupa Parlamentosu başkanlığı için bile olsa değerlerinden vazgeçmeyeceği sinyalinin verilmesi olarak da yorumlanabilir.
Sonuçta Avrupa federalisti/ Avrupa yanlısı sıfatıyla 12 Yıldızı coşkuyla savunan ALDE, Avrupa şüphecisi İtalya’nın 5 Yıldızına sırtını dönmüştür.
Bu tablo, Avrupa Parlamentosu başkanlığını iki büyük grup olan EPP ve S&D’nin adaylarından birinin kazanması ihtimalinin yükseldiğine işaret etmektedir. İtalyan Beş Yıldız Hareketi Beppe Grillo’nun umduğu gibi ALDE’ya katılarak daha güçlü ve etkili olamasa da, Parlamento’nun başına bir İtalya’nın gelme şansını artırmıştır.