Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Avrupa Birliği:Olduğun-ah olduğun gibi değil... Olman gerektiği gibi!

02 Ocak 2017
Avrupa Birliği:Olduğun-ah olduğun gibi değil... Olman gerektiği gibi!
Talihsiz ve gizemli adam! Sen ki kendi hayal gücünün parlaklığı ile afalladın, Gençliğinin alevleri arasına düştün! Hayalimde seni tekrar görüyorum! Bir kez daha önümde duruyor silüetin! Olduğun-ah olduğun gibi değil Olman gerektiği gibi! Edgar Allan Poe’nun bu sözlerini her okuduğumda aklıma Avrupa Birliği gelir; Bir Eurofil’in, bir Avrupa federalistinin gözleriyle, Altiero Spinelli’nin arzularıyla baktığımda Avrupa Birliği’ni temsil eden o adama, olan ile olması gereken arasındaki farkı görürüm. Bir Eurofil’in, bir Avrupa federalistinin nazarında olması gereken Avrupa Birleşik Devletleri iken, supranasyonel olarak adlandırılan o gizemli, borç kriziyle, Brexit ile, Avrupa aşırı sağı ve Avrupa şüphecileri ile uğraşan o talihsiz örgüt! Olması gereken Avrupa Birliği ile olan Avrupa Birliği! Avrupa Birliği de bizzat olan ve olması gereken arasındaki farkı, ya da “hayal” ile “gerçek” deyin, bizlere hatırlatmak için hiçbir fırsatı(!) kaçırmıyor. Federalistler Avrupa Birleşik Devletleri, dolayısıyla dış politikada tek ve yüksek sesle konuşan bir Birlik hayalinde iken, hayal ve gerçeği ayıran bu fırsatlardan biri de Rusya oldu. Ukrayna krizi ve Kırım’ın Rusya’ya ilhakı sonrasında Avrupa Birliği devletleri, Rusya’ya karşı “diplomatik önlemler”, “kısıtlayıcı önlemler”, “Kırım ve Sivastopol’e yönelik önlemler”, “sektörel işbirliğine ilişkin önlemler” ve “ekonomik işbirliğine ilişkin önlemler” başlıkları altında Rusya’yı hedef alan yaptırımlar uygulamaya başladı. Almanya-Fransa koalisyonunun öncülüğünde de olsa, ABD yönetiminin desteği ile de olsa, Avrupa Birliği Rusya’ya karşı tek ses olarak konuşmayı başarmıştı. Geçtiğimiz ay aldığı bir karar ile de Avrupa Birliği Rusya’ya yönelik yaptırımları 31 Temmuz 2017’ye kadar uzatmıştı; dolayısıyla Birliğin tek ses olarak konuşmanın yanında tek ses olarak konuşmayı sürdürmeyi başardığı da görülmüştü. Ancak bu tek ses olma durumu, özellikle ABD’de seçilmiş Başkan Trump’ın Rusya politikasının belirsizliği ve yaptırımların Avrupa Birliği’ne yüksek maliyeti ışığında hızla sarsılmakta. Trump başkanlığında ABD Rusya’ya yönelik yaptırımları kaldırır ve Kırım’ın Rusya’ya ilhakını tanırsa-böyle bir ihtimali kimse göz ardı etmiyor- Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yönelik yaptırım politikası tehlikeye girecek. Bu “tehlike” sadece Trump faktöründen kaynaklanmıyor tabii, ayrıca Avrupa Birliği’nin Rusya’ya yaptırımları sonlandırması gerektiğini düşünen üye devletler var ve Trump bu üye devletlerin pozisyonunu güçlendirici etki yapacak. İtalya ve Macaristan Rusya’ya yönelik yaptırımların kaldırılması görüşünün şampiyonluğunu yaparken altını çizdikleri bir husus var; Rusya’nın aldığı Avrupa Birliği’nden ithalat yasağı gibi misilleme nitelikli önlemler Birliğe pahalıya mal oldu. Hatta Rusya’ya yönelik yaptırımları takip eden misilleme önlemlerinin Avrupa Birliği’ne verdiği zararın ABD’ye verdiği zarardan onlarca kat fazla olduğu iddia ediliyor. Neticede küreselleşen dünyada yaptırımların bumerang etkisi yaptığını kabul etmek gerek; ancak bu bumerang etkisi Birliğin tek ses olarak konuşmasını engelleyecek kadar büyük mü? Cevaplandırılması gereken zor soru bu! Ancak bu sorunun cevabı ne olursa olsun, kuvvetle muhtemel 2017 yılı Rusya konusunda Avrupa Birliği içinde parçalanmalarının yaşanacağı bir yıl olacaktır. Bu parçalanmada İtalya ve Macaristan’ın başını çektiği “Rusya’ya yaptırımlara son” grubu ile Almanya, Fransa ve Birleşik Krallık’ın öncülüğündeki “yaptırımlara devam” grubu arasındaki çatışma kadar,-belki de daha çok- Trump’ın şimdiden öngörülemeyen Rusya politikasının etkisi olacaktır. Rusya’ya karşı ve Rusya nedeniyle her üyeden ayrı bir sesin çıkacağı Avrupa! Rusya politikasını ABD’nin değişen yönetimine göre değiştirmek zorunda kalma riski ile yüzleşecek Avrupa! Bir Avrupa federalistinin sözlerini duyar gibiyim… Bir kez daha önümde duruyor silüetin! (Ama) Olman gerektiği gibi değil Olduğun gibi!

Yorumlar