Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

TRUMPISM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

28 Aralık 2016
TRUMPISM VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ

Paris Anlaşması 4 Kasım 2016 tarihinde yürürlüğe girdi. Paris Anlaşması’nı küresel sorunların küresel işbirliği ile çözümünü ifade eden küresel yönetişimin somut bir örneği olarak okuyabiliriz.

Ancak ABD’nin seçilmiş-Başkanı Trump’ın “kimse gerçekten bilmiyor” söylemi iklim değişikliği konusunda ortak küresel çabaların ve Paris Anlaşması’nın geleceğini sorgulatmakta.

Brian Palmer, Trump’ın “kimse gerçekten bilmiyor” söylemini, kendisine yöneltilen sorulara yanıt vermek istemediğinde kullandığını, ancak konu iklim değişikliği ise “kimse gerçekten bilmiyor” söyleminin resmi pozisyonunu yansıttığını söylüyor. Zira Trump’ın iklim değişikliğine dair bilimsel verileri kabul etmediği bilinmekte, dolayısıyla gerçekliğinden şüphe ettiği iklim değişikliği üzerine akdedilen Paris Anlaşması’nı da istemiyor.

Seçilmiş-Başkan Trump’ın  iklim değişikliği konusunda bilimsel verileri kabul etmemesi ve dolayısıyla Paris Anlaşması’nı yırtıp atmak istemesi aslında hiç de sürpriz bir gelişme değil.  Trump, başkan seçilmeden yıllar önce, 2012 yılında attığı bir tweet ile iklim değişikliğinin ABD’nin rekabet gücünü azaltmak için Çin tarafından ve Çin için uydurulmuş olduğunu ileri sürmüştü;  böylelikle de iklim değişikliği konusunu Trump’ın “aldatmaca” ve “ABD karşıtı bir komplo” olarak gördüğü anlaşılmış oldu.

Trump’ın iklim değişikliği konusunda “red” tavrının ABD’de siyasiler, bürokratlar ve hatta uzmanlar tarafından benimseniyor olduğunu da görmek ilginç. ABD’de bilim insanları arasında küresel ısınmanın derecesi ve insan-faaliyetleri kaynaklı olup olmadığına dair görüş birliği bulunmadığı, aldatmaca denemese bir bilimsel gerçek olmadığı yönündeki görüşler yüksek sesle ifade ediliyor. Şimdilik bu görüşlerin ABD halkı arasında yaygınlık kazanmadığını, ABD halkının büyük çoğunluğunun iklim değişikliğine ve iklim değişikliğinin insan-faaliyetleri kaynaklı olduğuna inandığını anket çalışmaları gösteriyor. Ancak Trump iktidarının kamuoyunu etkileme ve yönlendirme kapasitesine bağlı olarak bu durumun değişme riski elbette var.

Üstelik Trump’ın ekibinin şimdiden ABD’de iklim değişikliği üzerine çalışan departmanları kapatmayı planlamakta olduğu yönünde iddialar Amerikan basınında yer alıyor; iddialar doğru ise Trump ve ekibi kamuda iklim değişikliği ve enerji konularında çalışan, Birleşmiş Milletler konferanslarına katılan personelin listesini hazırlamakta  ve personel arasında kariyerlerini kaybetme korkusu yayılmaya başlamış.

Hal böyle olunca, en az doktora dereceli 800 bilim insanı bu ay içinde Trump’a açık mektup iletme gereği duydu. Açık mektuplarında bilim insanları Trump’ı iklim değişikliğini gerçek, insan yapımı ve ciddi bir mesele olduğunu kabul etmeye çağırdı. Ayrıca özenle Trump’ın dünyada iklim değişikliğini reddeden tek lider olduğunun da altı çizildi.

Trump iklim değişikliğini neden reddediyor olabilir? Birincisi Trump gerçekten iklim değişikliğini bir aldatmaca ve bir komplo olarak görüyor olabilir; yani neyi düşünüyor, neye inanıyorsa onu ifade ediyor olabilir. İkincisi iklim değişikliğinin bir gerçek ve insan yapımı olduğunun kısmen ya da tamamen kabul ediyor, ancak iklim değişikliği kapsamındaki çalışma ve önlemlerin ABD’ye getirdiği yükü kabul etmek istemiyordur. Trump’ın ekibinin kamu kurumlarından her yıl iklim değişikliği konusunda yapılan harcamaları açıklamalarını istemesi  ve Trump’ın Kasım ayı içinde  “iklim değişikliği ve insan faaliyetleri arasında bazı bağlantılar olabilir” ifadesi bu ikinci ihtimali güçlendiriyor.

Peki Trump’un iklim değişikliğini reddeden tavrının Paris Anlaşması üzerine etkisi ne olabilir?

ABD  Paris Anlaşması’nı onaylamıştır; ancak Trump’ın Paris Anlaşması’ndan ABD’yi çekme niyeti bir sır değildir. Adaylığı sırasında bu sözü veren Trump, Anlaşma’nın yürürlüğe girdiği tarihten üç yıl sonra ABD’yi Anlaşma’dan çekebilir. Üstelik Milan Elkerbout’un ifadesiyle Amerikan başkanları iki kez seçilme eğilimi gösterirler; dolayısıyla Trump döneminde ABD’nin Paris Anlaşması’ndan çekilmesi için yeteri kadar uzun süre var. ABD çekildi diye de Paris Anlaşması yürürlükten kalkmış olmaz; zira hiçbir devletin anlaşmayı iptal etme gibi bir yetkisi yok.  Ancak küresel sera gazı emisyonunun tek başına % 16’sına sebep olan bir devletin, iklim değişikliği konusunda yükümlülükler üstlenmemesi elbette sorun olur.

Ben bir başka riske özellikle dikkat çekmek istiyorum. “Kimse gerçekten bilmiyor” söylemi “Trumpism” olarak adlandırılırsa, iklim değişikliği konusunda “Trumpism” akımının oluşma ve küresel olarak yayılma riski. Yani bir süre sonra Paris Anlaşması yükümlülüklerine uyamayan bir devletin “İklim değişikliği mi? Kimse gerçekten bilmiyor!” söylemiyle gündeme gelmeyeceğini kim garanti edebilir?

“Trumpism gezegeni batıracak!” gibi abartılı söylemlere şimdilik gerek yok; ama önümüzdeki günler Trumpism ve iklim değişikliği konusunda gelişmelere gebe.

 

 

Yorumlar