Geçtiğimiz Ekim ayında, Birleşik Krallık Başbakanı Theresa May, Avrupa Birliği’nin sabırsızlıkla beklediği açıklamayı yaparak, Brexit müzakerelerinin Mart 2017 sonuna kadar başlatılacağını açıkladı. Müzakereler maksimum iki yıl süreceğinden, Birleşik Krallık 2019 yılını yarılamadan Birlik’ten ayrılmış olacak.
May hükümetinin işi çok zor. Bu zorluğun özellikle üç açıdan kaynaklandığını düşünmekteyim.
*Müzakere masasına oturmadan önce Birleşik Krallık’ın pozisyonunu belirlemek; özellikle ülke içinde ayrılıkçı hareketlerin mevcudiyeti ve Brexit kararı ile güç kazanması ulusal bir müzakere pozisyonunu belirlemeyi güçleştiriyor.
*Müzakere masasında Avrupa Birliği tarafının taleplerine ve taviz istemlerine yanıtların hazırlanması. Bu taleplerin ne olduğu şimdilik bilinmediğinden -ancak tahmin edilebilir-, Londra’nın A,B, C senaryoları olmalı. Üstelik Avrupa Birliği’nin diğer üye devletlere Birlik’ten çekilmenin maliyetini göstermek adına hareket etme yani esnek davranmama ihtimali oldukça yüksek.
*Brexit sonrası ilke olarak Avrupa müktesebatı Birleşik Krallık ülkesinde uygulanmayacağından, bu müktesebatının yerine geçecek ulusal mevzuatın hazırlanması. İlke olarak diyorum, çünkü müzakere sürecinden çıkacak kararlara göre bu durum kısmen değişebilir.
May hükümeti bu zorlu sürece yönelik hazırlıklarını sürdürürken, İşçi Partisi parlamenterleri May hükümetinin Ocak 2017’nin sonuna kadar Brexit planını açıklamasını talep etti. İşçi Partisi’nin bu talebinin gerekçesi müzakereler başlamadan Britanya’nın müzakere pozisyonu üzerinde ulusal konsensüsün sağlanması.
Üstelik İşçi Partisi parlamenterleri, Briexit referandumunda seçmenin %48’inin tercihlerini Birlik içinde kalma yönünde kullandıklarının altını çiziyor ve Birlik’ten ayrılmak istemeyenlerin haklarının ve çıkarlarının nasıl korunacağının kamuoyunun bilgisine sunulması gerektiğini ileri sürüyor.
İşçi Partisi böylelikle çok önemli bir mesaj da veriyor aslında; Parti “hard Brexit” yanlısı değil, Avrupa Birliği ile köprülerin yıkılmasını istemiyor.
Theresa May de İşçi Partisi’nin Brexit planının açıklanması önerisini kabul etti.
Ancak uluslararası politikaya liberal intergovernmentalist açıdan bakanların onaylayacakları üzere, İşçi Partisi’nin bu girişimi Birleşik Krallık açısından sorunlu. Zira Londra’nın müzakere masasına oturmadan önce planını açıklaması, Avrupa Birliği tarafının masaya oturmadan önce bu plan üzerinde çalışmasına fırsat vermek demektir. Üstelik Avrupa Birliği tarafından Brexit müzakerelerine dair resmi pozisyonunu ve planını açıklaması gibi bir mesele şimdilik gündemde olmadığına göre, neticede asimetrik bilgi durumu ortaya çıkacaktır. Asimetrik bilgi de tarafların müzakere gücünü etkiler, zira bilgi güçtür.
İşçi Partisi Brexit müzakereleri konusunda Britanyalılar bilgi sahibi olsun, öğrenmek istediklerini oradan buradan değil bizzat Londra’nın resmi ağzından öğrensin, Parlamento da müzakereleri izleyebilsin, denetleyebilsin diye bir adım attı, ama attığı bu adım sonrasında Brüksel’dekiler “bıyık altı gülüyor” olmalılar.