Doç. Dr.  Dilek Yiğit Doç. Dr. Dilek Yiğit

Castro Sonrası Küba ve ABD

28 Kasım 2016
Castro Sonrası Küba ve ABD

Küba’nın devrimci lideri Fidel Castro 25 Kasım 2016 tarihinde hayatını kaybetti. 90 yaşında hayatını kaybeden Castro, ideolojisini benimseyen ve benimsemeyen herkesin kabul ettiği üzere bir yüzyıla şekil veren çok az insandan biri.

Ülkesini sosyalist ekonomik model ve tek parti rejimi ile yöneten Castro, uluslararası ilişkiler uzmanları için ABD’nin arka bahçesinde komünizmin mimarı olarak Soğuk Savaşın sembol  ismi.

Castro’nun ölümü ile başlıca iki mesele küresel gündemin ön sıralarını işgal edecek. Birincisi, Castro sonrası Küba meselesi. İkincisi ise Castro sonrası Küba-ABD ilişkileri konusu.

Castro’nun ölümü sonrasında Küba’da, en azından öngörülebilir gelecekte, önemli bir değişiklik beklenmiyor. Zira Castro rahatsızlığı nedeniyle 2006 yılında yetkilerini kardeşi Raul’e devretmeye başlamıştı; siyasi hayattan aktif olarak çekilmesine rağmen sosyalizmin ülkede varlığını sürdürdüğünü belirten uzmanlar Castro sonrasında da rejim değişikliği beklemiyorlar. Bunun anlamı ekonominin % 80’ini kontrol eden tek parti rejiminin devam edecek olması.

Diğer taraftan Raul’un reformcu  kişiliğine atıf yapan Kübalılar, Castro’nun vefatı ile Raul’un hareket alanının genişleyeceğine, böylelikle düşük de olsa bir değişim ihtimalinin olduğuna işaret ediyorlar. Zira reformcu olsa bile,  Raul’un  kendi iktidarının gücünü ve etkinliğini kaybetmemek adına kapsamlı bir değişim sürecinden kaçınacağı belirtiliyor. Bunun anlamı şu; Küba’da değişime yönelik ufak adımlar gözlemlenebilir; ancak Küba, başka bir Küba olmayacak. Castro’nun vefatı sonrası “bir dönemin sonu” şeklinde yapılan yorumlar da oldukça aceleci ve yüzeysel. “Bir dönemin sonu” yorumunu yapabilmek için Raul döneminin sonunu beklemek daha isabetli olacak gibi; işte o zaman Küba belki yol ayrımına girecek.

Castro sonrası Küba-ABD ilişkileri nasıl olacak? Malum 2015 yılında iki devlet, tarihi düşmanlığın gölgesinde diplomatik ilişkiler kurma kararı almıştı. Küba ile ilişkileri düzeltmek konusunda kararlı görünen Başkan Obama, bir takım düzenlemeler ile iki devlet arasında ekonomik, ticari, mali ve insani ilişkileri oluşturmayı ve güçlendirmeyi hedeflemişti. Dolayısıyla ABD ve Küba ilişkilerinin seyri konusunda olumlu bir tablo oluşmuştu.

Ancak bu tablo, Castro’nun vefatından bağımsız olarak, Trump’un başkanlık seçimlerini kazanması ile bozuldu. Zira Trump seçim kampanyası esnasında Obama’nın Küba açılımını “taviz” olarak adlandırarak, Obama’nın verdiği tüm “tavizleri” geri alacağını açıklamıştı. Üstelik komünizme karşı direnen tüm Kübalıların yanında olacağını belirten Trump, Obama’yı da Kübalıların yanında değil Castro’nun yanında olmakla eleştirmişti.

Trump, Castro’nun vefat haberini alır almaz sosyal medya hesabından “Castro öldü!” mesajı attı;  mesajından birkaç saat sonrasında yaptığı açıklamada ise Castro’yu kendi halkına baskı uygulayan “acımasız diktatör” olarak tanımladı.  

Ancak Trump’ın seçim kampanyasında Küba’ya dair söylemleri ile vefat eden Castro için kullandığı sert niteleme, Castro sonrası Küba ve ABD ilişkilerinin seyri konusunda yeterli fikir vermez. Zira muhtelif yazılarımda da ifade ettiğim üzere, aday Trump ile Başkan Trump’ın aynı kişi olmayabilir; yani Trump seçim kampanyası söylemlerini aynen yansıtan politikalar izlemeyebilir. Sonuçta Trump ABD-Küba ilişkilerini geliştirecek adımlar atmayabilir; ama en azından gerginlik artırıcı politikalar da uygulamaz.

Castro sonrası Küba-ABD ilişkilerinin seyrinin Trump’dan çok Raul tarafından belirleneceğini, Castro’nun vefatı sonrası hareket alanı genişleyen  Raul tarafından atılan reform adımlarının ilişkilerin seyrinde mihenk taşları olabileceğini düşünüyorum. Ancak Trump’ın seçim kampanyasında ifade ettiği üzere Obama döneminde başlatılan Küba açılımını geri çekecek olması Küba’da atılması muhtemel reform adımlarının önüne set çeker ve ülkedeki ABD karşıtlığının sürdürülmesine katkı sağlar. 

Yorumlar