BM Genel Sekreteri Guterres'in Kıbrıs'ta çözüm yaklaşımının AB taleplerine yakın olduğunu belirten emekli büyükelçi Uluçevik, "1960 anlaşmalarından doğan haklarımızı bırakıp ipleri ona kaptıramyalım" dedi.
Fatih Erboz- Yeniçağ / Ankara
Türkiye'de BM Genel sekreteri Guterres'e yönelik tepkiler gittikçe artıyor. Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik, BM Genel Sekreteri Guterres konusunda dikkatli olunması gerektiğini özellikle Kıbrıs sorunun çözümü özelinde söylediğine dikkat çekti. Uluçevik, "En somut ilerlemeler Pérez de Cuéllar zamanında olmuştur. Kendisi Peru'dandır. NATO'ya, AB ülkelerine mensup değildir. Oysa Guterres AB'den taraf bir insandır. Kıbrıs'ta çözümün AB standartlarına göre olmasını AB kurallarına, kanunlarına dayanmasını isteyecektir. Bağımsız ve egemen iki devlet arasında müzakereler olacak, 1960 garanti ve ittifak antlaşmalarının yürürlüğünü sağlayacak bir çözüm istiyoruz. Milli dava bilincinde açık seçik konuşacağız. İpleri Guterres'e kaptırırsak olmaz. İşte benim haberim yoktu diyor. Sen nasıl bilmezsin onun terör listesinde olduğunu? Böyle deme hakkı yok" dedi.
Guterres'in Türkiye'yi anlayacak bir genel sekreter olamadığını ifade eden Uluçevik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Portekizlidir. AB'de sözü geçen AB'ye inanmış bir insandır. Her fırsatta AB ilkelerini ve standartlarını hatırlatmış, Portekiz'de başbakanlık yapmış bir insandır. Dolayısıyla bizim başlıca sorunumuzu ve milli davamız olan Kıbrıs sorunun böyle nitelikleri olan bir şahsiyetin yürütebilmesi mümkün değildir. Nedeni ise tarafsız biçimde yürütmesi mümkün değildir. Nitekim daha işe başlar başlamaz Cenevre Konferansına katıldı, işe başladıktan birkaç gün sonra verdiği demeçte tamamen Rum yanlısı bir dil kullandı. 'Günümüzde 1960 antlaşmalarını güvenlik sistemini savunmak mümkün değildir' dedi. Ayrıca, bizim amacımız Kıbrıs Cumhuriyeti için çözüm aramaktır. Düşünebiliyor musunuz, Guterres, Kıbrıs sorunu Kıbrıs Cumhuriyeti'nin bütünleşmesi olarak görüyor. Her zaman savunuyorum Guterres belgesi denen o belgeleri KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı, kabul etmekle, Rumlarda kabul ettiği takdirde müzakere yapılabilir demek bana göre Türkiye'nin çıkarları ile bağdaşmaz. O bölgede de 1960 güvenlik sisteminin artık geçerli olmayacağı fikri vardır."
"GENEL SEKRETERİN SÖYLEDİĞİ OLMAZ"
Tugay Uluçevik, Annan planının reddedilmiş olması ile birlikte yaşanan bütün tecrübelerden ders çıkararak hareket etmek gerektiğine vurgu yaptı. Uluçevik, "Yönteme ilişkin mutabakatlarda iptal edilerek, diğer konular halledilmeden Cenevre konferansında güvenlik ve garantiler konusunun görüşülmüş olması dahi bütün Türkiye'nin çıkarlarına aykırı bir durumdu. Konferans sonuçsuz kaldı. Sanki iş güvenlik ve garantilerde Türkiye'nin itirazı ile sonuçlanmıştır algısı yaratıldı. Kime sorsanız Türkiye güvenlik ve garantiler konusunu kabul etmedi, itiraz etti, sorumluluk oradadır, genel Sekreterin söylediği 1960 güvenlik ve garanti sistemi savunulamaz. Herkesin kafasına bu kanaat yerleşti" diye konuştu.
Yapılan hatalar silsilesiyle bu noktaya gelindiğini dile getiren Uluçevik, "Genel sekreter taraflara şunu dedi, yani benim görüşlerim bu dedi, görüşmelerin yeniden başlayabilmesi için de hangi şartlarda müzakere yapılacaktır, onun taraflarca belirlenip mutabakata varılması lazımdır dedi. Bu bize fırsat yaratıyor" dedi.
"BÜTÜN SEÇENEKLER MASADA NE DEMEK?"
KKTC'nin buna cevaben söylemesi gerekenlerin önemli olduğunu belirten Uluçevik, şunları söyledi:
"1968 yılından bu yana yaşanan gelişmeler, artık BM parametreleri çerçevesinde, genel sekreterin 1975 yılında belirlenmiş olan iyi niyet görevi çerçevesinde müzakere yapmak mümkün değildir. Bize göre, yeni parametreler belirlenmelidir. Artık müzakere yöntemi olarak, Kıbrıs'ta iki bağımsız ve egemen devlet arasında doğrudan müzakere yöntemi belirlenmelidir. Bunu söylememiz lazım. Bunu söyleyemiyoruz. Yetkililerimiz, yılbaşından bu yana verdikleri bütün demeçlerinde, bütün seçenekler masadadır ifadesini kullanıyor. Bu ne demek? Rumların, Türklere azınlık vermesi seçeneği, iki toplum çözüm seçeneği, sakat bir federal çözüm seçeneği, adanın bütün garantilerden Türkiye'nin, Yunanistan'ın, İngiltere'nin garantilerinden arındırılması da girer."
"Yapıcı görünmek için, masadan kaçıyor görünmemek için, bütün seçenekler masadadır derseniz sonunda onların içinden sizin işinize gelmeyen bir seçenek üzerinde mutabakat sağlanmaya çalışılır" değerlendirmesini yapan Uluçevik, "BM Genel Sekreteri bunu yapar. Rumların da işine gelmez belki ama bizim de işimize gelmeyen bir çözüm çerçevesi belirler. Çözüm için de yöntemler belirler. Rumlar açık seçik söylüyor, bizim de açık ve seçik olarak söylememiz gerekiyor. Rumlar 1960 garanti ve ittifak antlaşmaları ortadan kalkmadan çözüm olmaz diyor da, Türkiye neden 1960 antlaşmaları ve Türkiye'nin fiili garantisi olmadan çözüm olmaz diyemiyor?" şeklinde konuştu.
"AÇIK KONUŞMA ZAMANI"
Kıbrıs'ta artık açık konuşma zamanının geldiğini aktaran Uluçevik, "Genel sekreter bunu sağlıyor, niyeti bu değildi ama taraflara sordu, müzakerelerin şartları, kuralları ne olmalıdır? Siz de işinize geleni söylersiniz, onlar da işine geleni söyler, o zaman ortaya onların da, bizim de işimize gelecek bir şey çıkabilir. Bütün seçenekler masada diye bir şey olmaz" ifadelerini kullandı.
Kıbrıs müzakere sürecinde en somut ilerlemelerin Pérez de Cuéllar zamanında olduğuna değinen Uluçevik sözlerini şöyle tamamladı:
"Kendisi Peru'dandır. Latin Amerika ülkelerindendir. NATO'ya, AB ülkelerine mensup değildir. Oysa Guterres AB'den yana, AB'den taraf bir insandır. Kıbrıs'ta çözümün AB standartlarına göre olmasını AB kurallarına, kanunlarına dayanmasını isteyecektir. Bunu yapmazsa AB istemez, onu teklif eden batılılar, AB. Açık seçik konuşma zamanıdır. Bağımsız ve egemen iki devlet arasında müzakereler olacak, 1960 garanti ve ittifak antlaşmalarının yürürlüğünü sağlayacak bir çözüm istiyoruz. İki devlet arasında, iki devletin yan yana yaşayacağı demememiz lazım. KKTC yaşayacaktır. Türkiye tanımış. Bu devletin kalkmasına, bu devletin Kıbrıs Cumhuriyeti'ne yamanmasına, eyalet ya da vilayet olmasının önünü açacaksınız. Türk milleti bunu kaldırabilir mi? Milli dava bilincinde açık seçik konuşacağız. İpleri Guterres'e kaptırırsak olmaz. İşte benim haberim yoktu diyor. Sen nasıl bilmezsin onun terör listesinde olduğunu? Böyle deme hakkı yok."
Kaynak Yeniçağ: "Milli Dava Guterres'e emanet edilemez!"