Amerika'nın Sesi VOA-Türkçe Hilmi Hacaloğlu tarafından hazılanan Ukrayna Ortodoks Kilisesi’nin Moskova’dan Kopuşu Ne Anlama Geliyor? başlıklı haberde yer alan Deniz Berktay yorumları derlenmiştir:
Ortodoks dünyasında “eşitler arasında birinci” kabul edilen Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi, 1686 yılından bu yana en büyük Ortodoks cemaate sahip Rus Ortodoks Kilisesi’ne (Moskova patrikhanesi) bağlı olan Ukrayna topraklarında otosefal (bağımsız) Ukrayna Ortodoks Kilisesi/Kiev Patrikliği’nin kurulmasına onay verdiği berat ya da icazetnameyi denebilecek (tomos) belgeyi İstanbul’da imzalayarak Ukrayna metropoliti Epifaniy’e verdi.
Deniz Berktay: “Bu çatışma Hristiyanlık tarihindeki en büyük kopuşlardan biri”
Bugünkü bölünmeyi ‘tarihsel kopuş’ olarak niteleyen Doğu Avrupa ve Ortodoksluk uzmanı Deniz Berktay, bölünme Fener-Moskova rekabetinin tarihsel arka planı olduğunu hatırlatıyor.
VOA Türkçe’nin sorularını yanıtlayan gazeteci Berktay, “Gerçekten de Fener Rum Patrikhanesi ile Moskova Patrikhanesi arasındaki bu çatışma aslında Hristiyanlık tarihindeki en büyük kopuşlardan biri. 1054 yılında Batı Kilisesi ile Doğu Kilisesi’nin, birbirlerini aforoz etmesiyle denk bir kopuş desek abartmış olmayız. Bildiğiniz gibi Fener, Vatikan’ın Katolik dünyasındaki mutlaklığına sahip değil. Fener Rum Ortodoks Patriği, Ortodoksların mutlak lideri değil ‘primus interpares’ (eşitler arası birinci) statüsüne sahip. Rus Ortodoks Kilisesi eskiden beri, ‘Biz Ruslar Hristiyanlığı Bizans’tan aldık, Fener Bizans’tan kaldı, ona saygımız var. Onursal liderimiz olarak tanıyoruz ama onursal liderlik dışına çıkıp fiili liderlik yapmak yetkisi yoktur. Osmanlı döneminde biz Ruslar Fener’e yardım yaptık, himaye ettik’ diyorlar. Gerçekten de Rus Ortodoks Kilisesi 200 milyon nüfusa sahip. Fener’in ise cemaati çok küçük” diyor.
Soğuk Savaş döneminde Doğu Batı gerilimi, Ortodoks kiliseleri üzerinden devam etti
Ukrayna ve Rusya’yı yakından takip eden Berktay, Fener-Moskova geriliminin anlaşılması için Ortodoks kiliselerinin hem Soğuk Savaş’taki rollerini hatırlamak gerektiğini söylüyor:
“Soğuk Savaş’tan beri Batı dünyası, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi’ni destekliyor. Kremlin SSCB döneminde olduğu gibi bugün Putin iktidarında Moskova’daki Rus Ortodoks Kilisesi’ne desteğini devam ettiriyor. Almanya’nın 2. Dünya Savaşı’nı kaybettiği andan itibaren Balkanlar’ın kimin nüfuz alanı olacağı konusu gündeme geldi. Böylece SSCB lideri Stalin, dinle barışma politikası izlemeye karar verdi. Moskova patrikhanesi Kremlin’in sağ kolu haline gelirken ABD de Fener’in başına I. Athenagoras’ı getirdi. 1949’da ABD Başkanı Harry Truman’ın özel uçağıyla İstanbul’a gelen Ortodoks din adamı, bir günde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduktan sonra Moskova’yla bağları olduğu bilindiğini için istifa ettirilen sol görüşlü 5. Maximos’un yerine Patrik oldu. Sonrasında Athenagoras’ın, ‘Truman doktrinin dini bölümünü teşkil etmekteyim’ dediğini de eklemeliyim.”
“Ruslar, milli benliklerinin çıkış noktası gördükleri büyük hac merkezleri Kiev’i barındıran Ukrayna’yı kendi doğal nüfuz alanları olarak görüyor”
Deniz Berktay, Soğuk Savaş sonrası dönemde ilk kez Estonya’da açık bir şekilde Fener’le karşı karşıya gelen Moskova’nın bu kez bağları koparmasını Ukrayna’nın başkenti Kiev’in Ruslar için taşıdığı anlama bağlıyor:
“Fener Moskova arasındaki Ortodoks nüfus konusundaki nüfuz mücadelesi Soğuk Savaş sonrasında da hız kesmedi. Sovyetler dağıldıktan sonra iki kilise Estonya konusunda anlaşmazlık yaşadı. Estonya küçük bir ülke 1 milyondan biraz fazla nüfusu var. Bu nüfusun %20’sinden azı Ortodoks. Ama 1996’da Fener’in Estonya’daki Soğuk Savaş döneminde sürgün giden bağımsız Ortodoks kilisesine otosefallik vermesi de iki kilise arasında gerilim yaratmıştı. Ama bu kez kriz derin çünkü Ukrayna yalnız Doğu ile Batı arasında çatışma alanı değil aynı zamanda Rusların ilk başkentleri ve milli benliklerinin çıkış noktası olarak gördükleri Kiev’e sahip. Doğu Slavları, Kiev Prensliği zamanında Hristiyanlığı kabul etti. Kiev büyük bir dini merkez. Burada bulanan Peçarsk manastırı, Ortodoks dünyasının en büyük manastırı ve Rusların hac merkezlerinden biri.”
Fener, Moskova’yla karşı karşıya gelmeyi nasıl göze aldı?
31 Mart’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesi birçok kamuoyu araştırmasında Ukrayna Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko, eski başbakan Yulya Timoşenko’nun gerisinde görülüyor.
Deniz Berktay, Ukrayna Kilisesi’nin Moskova’dan bağımsızlığını elde etmesinin seçimler öncesi Poroşenko’ya önemli bir koz kazandırdığını vurguluyor.
“Cumhurbaşkanı Poroşenko, Ukrayna’ya milli kiliseyi armağan eden lider olarak düşük reytingini yükseltmeye başladı. Aslında daha önce de Kravçuk ve Yuşçenko gibi milliyetçi cumhurbaşkanları da Moskova’dan bağımsız kilise kurmak istediler ama başaramadılar. Yuşçenko Türkiye’ye geldiğinde mutlaka Fener’i ziyaret ederdi. Ama o dönemlerde 2004-2010 arasında Patrik Bartholomeos özellikle iki nedenle buna yanaşmadı. Birincisi, Moskova Kilisesi, Ortodoks dünyada en fazla cemaate sahip dini merkez; ikincisi Ukrayna’daki yönetim ve dini cemaat bu kararı ne ölçüde destekleyecek. Ancak malum Rusya Kırım’ı ele geçirdikten sonra Ukrayna’daki Doğu ve Batı yanlıları arasındaki denge değişti. Rus ağırlıklı Kırım ve Donbas bölgeleri Ukrayna’nın kontrolünden çıktı, Rus yanlıları güç kaybetti, komünist parti kapatıldı. Böylece Batı yanlıları ve milliyetçiler siyasette ağırlıklı hale geldi. Hatta öyle ki ‘Rusya’yla dost kalmalıyız’ demek vatana ihanetle özdeşleştirildiğinden kimse bu cümleyi kuramıyor bile.”
Deniz Berktay: “Ankara’nın Kerç boğazı ile ilgili tutumu Rusya ile ilişkilerin gidişatında çok daha kritik öneme sahip”
Suriye’de işbirliği yapan Türkiye ve Rusya ilişkileri Ukrayna meselesinden ötürü karşı karşıya gelebilir mi? Deniz Berktay’a göre, Kremlin için asıl öneli olan Türkiye’nin Karadeniz’deki tutumu.
“Türkiye, Fener’i engellemeyerek, patrikhanenin önünü kapatmayarak bu sürece dolaylı olarak Ukrayna yönetimine ve Batı’ya destek verdi. Zaten Kırım Tatarlarının lideri (Mustafa) Cemiloğlu, bir Türkiye ziyareti sonrası Türkiye’nin süreci engellemeyeceğini mesajını vermişti. Türkiye-Rusya ilişkilerinin diğer boyutları da düşünüldüğünde bu gelişme Moskova tarafından göz ardı edilebilir. Türkiye ile Rusya’nın politikalarının örtüşmediği bir konu olduğu açık ama Rus yetkililer Türkiye’yi kınayan bir açıklama yapmadılar. Rusya için Türkiye’nin Karadeniz politikası daha önemli. Ankara’nın Kerç boğazı ile ilgili tutumu ilişkilerin gidişatında çok daha kritik öneme sahip.”
Haberin tamamı ve diğer uzmanların yorumu için https://www.amerikaninsesi.com/a/ukrayna-ortodoks-rus-kilisesi-/4740289.html?fbclid=IwAR1XFIgN5ugKjITnmVlWS1D-rZjp12EbvEFOfL0FJDudoLHi6V43ttmp83g adresine gidiniz.