28 Aralık 2017’de Tahran'daki kalabalık Engelab caddesindeki bir elektrik dağıtım kutusu üzerine çıkıp, beyaz başörtüsünü sallayarak, "Başörtüsü takma kararını kadınların vermesi gerektiğini" savunan Vida Movahed’in eylemi İran’da yayılıyor. Movahed, eylemin hemen ardından tutuklanmış; bir ay tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı. Tahran'da başlayan eylem, İran'ın diğer büyük kentleri Meşhed ve Şiraz'a da uzandı. Sosyal medya üzerinden de eylem sürdürülüyor. İranlı kadınlar "Beyaz Çarşamba" adı altındaki bireysel eylemlerini artık farklı gün ve farklı renkte başörtüleriyle de yapıyor. Tahran polisi tarafından yapılan açıklamada, “Başörtüsünü çıkaran 29 kişi polis tarafından gözaltına alınarak adli mercilere sevk edildi” denildi.
İran'da 1979 yılındaki İslam devriminden bu yana başörtüsü zorunluluğu uygulanıyor. Rejime göre başörtüsü, İslami toplum düzeninin en önemli ögelerinden biri. İran'da yasalara göre 9 yaşını dolduran her kız çocuğu kamusal alanlarda başörtüsü takmak ve uzun, bol bir pardösü giymek zorunda. Ahlak polisi de bu zorunluluğun yerine getirilmesini sağlamakla görevli, bunun için tutuklama ve para cezası uygulama yetkisi var.
İran'da başörtüsü ve çarşaf zorunluluğuna karşı protestolar artarken eylemin içeriğini, itici gücünü ve gidişatını İran üzerine çalışmalarıyla bilinen Dr. Yeşim Demir’le konuştuk.
İran'da Aralık 2017'de başlayan başörtüsü çıkarma protestosu, İran'da değişimin habercisi olabilir mi?
Yeşim Demir: Geçen aralık ayında İranlı bir kadının, başörtüsü zorunluluğunu protesto etmek için başkent Tahran’daki İnkılab Caddesi’nde düzenlediği tek kişilik eylemin ardından, ülkede son günlerde “İnkılab Caddesi Kızı” olarak adlandırılan eylemler gerçekleştiriliyor.
27 Aralık'ta başlayan eylem ile İran'da Şah'ın düşüşünden bu yana hem kadın hakları hem de dini kısıtlamalar hakkında en sesli tartışma başladı. Mesaj çok açık ve net; kadınlar hicab giyip giymeme konusunda serbest olmak istiyor. Kadınlar, ülkenin kanunlarının hicab hakkında ne söylediğini bildiklerinden buna dayanarak protestoyu seçtiler. Yani sivil itaatsizlik hareketini.
Sivil itaatsizlik olarak nitelendirilen başörtüsü eylemi, “İran İslam Cumhuriyeti'nin dayanağı olan İslam hukukunun katı ve sıkı kurallarına bir dayatma mıdır?” sorusunu akıllara getirmektedir. Cevap olarak, yayılmaya devam eden bu eylemin kısa ve orta vadede İran'da radikal değişikler yaratacağını söylemek çok erken ve iddialı bir tespit olur.
Kanunen, ergenlik çağının üzerindeki tüm kadınların başörtüsü takma zorunluluğu olduğu gibi bu kural, Tahran'ı ziyaret eden kadın devlet başkanları da dâhil olmak üzere yabancılar için de geçerlidir.
39 yıldır olmayan ne oldu da böyle bir protesto başladı ya da daha önce böyle bir girişim olmuş muydu?
Yeşim Demir: İran'ın gördüğü en sessiz protesto olan başörtüsü eylemi, 31 yaşındaki Vida Movahed'in Tahran'ın en işlek Enghelab (İnkılab) Caddesinde bir elektrik dağıtım kutusunun üzerine çıkarak tüm kadınların yasalarla giymek zorunda oldukları başörtüsünü bir sopanın ucuna bağlamasıyla başlamıştı. Bu bağlamda kamu düzenine aykırı davrandığı için 29 kadın gözaltına alındı.
İran'ın Şah'ın düşüşünden bu yana hem kadın hakları hem de dini kısıtlamalar ile ilgili tartışmaların başladığı bu eylem son protestoların etkisiyle dünya çapında duyulmuş olsa da, Beyaz Çarşambalar olarak da nitelendirilen eyleminin başlangıcı aslında 2014 yılına kadar gitmektedir. İlk olarak yurt dışında yaşayan aktivist gazeteci Masume Mesih Alinejad Kumi'nin (41), 2014 yılında Facebook'ta İran’da Kadınların Gizli Özgürlükleri adıyla bir sayfa açarak İranlı kadınları zorunlu örtünmeye karşı çıkmaya ve başörtüsüz resim ve videolarını bu sayfaya göndererek yayınlamaya davet etmesiyle başlamış, kısa bir zaman içinde milyonlarca takipçiye ulaşarak bu sayfa üzerinden pek çok kadın açık ve gizli kimliklerle başörtüsüz resim ve videolarını paylaşmaya başlamıştı. 2016 yılının başlangıcıyla birlikte, durum İran’da Kadınların Gizli Özgürlükleri hareketinden Beyaz Çarşambalar hareketine dönüştü.
Ayrıca belirtmekte fayda var; İran’da başörtüsü zorunluluğuna uymamanın 2 ay hapis veya 50 bin tümen (yaklaşık 12 dolar) para cezası bulunuyor.
Ilımlı olarak görülen Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani'nin göreve geldiği 2013 yılından bu yana bir zamanların korku saçan ahlak polisi sokaklardan silinmesinin bu eylem açısından etkisi olmuş mudur?
Yeşim Demir: İran’da araba kullanırken başörtülerini çıkaran kadınlar, ülkede “Arabalar özel alan mı, yoksa kamu alanı mı?” tartışmalarına yol açtı. İran’da yargıçlar ve ahlak polisleri arabaların kamu alanları olduğunu savunuyor. Kadınlar ve ahlak polisleri arasındaki bu çekişmenin yaz aylarında daha da arttığı ifade ediliyor. Her ne kadar polisler bu sürücüleri durdurup onlara ceza yazsa ya da arabalarını bir süreliğine bağlasa bile bu tür eylemlerin devam ettiği görülmekte.
İran’ın ılımlı Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani, insanların özel alanlarına saygı gösterilmesi gerektiğini belirtmiş ve arabalarında başörtülerini çıkaran kadınlara karışılmasına karşı çıkmıştı. 2015 yılında yaptığı bir konuşmada “Polis bir şey yapamaz ve ben bunu diyebiliyorum çünkü Allah öyle söylüyor. Bu bir polisin işi değil” demişti. Pek çok İranlı için araba kişinin özel alanı olarak kabul edilmekte.
İran’ın en çok tartışma yaratan konularından biri olan ahlak polisleri, yeni bir video ile gündeme geldi. Tahran sokaklarında kaydedilen videoda bir kadın ahlak polisi tarafından durduruluyor. Başörtüsü olmadığı için otomobil kullanmasına yasak getirilen kadının belgelerine el konuluyor. Daha sonra belgelerini geri vermeyen ahlak polisi araçla devam ederken, genç kadın hayatı pahasına aracın önüne atlıyor.
İran'da Savcı General Muhammed Caferi Montazeri başlangıçta protestoları "çocukça" ve "önemsiz" olarak nitelendirerek dış güçlerin kışkırtması olarak değerlendirmiştir. Ancak hükümetin bazı üyeleri bu eylemleri farklı şekilde değerlendiriyor. İran Cumhurbaşkanlığı Ofisi tarafından 4 Şubat günü üç yıl önce yazılmış bir hükümet raporu yayınlandı. İran Cumhurbaşkanlığı Strateji Araştırmalar Merkezi Başkanlık Araştırma Merkezi tarafından derlenen raporda, İranlıların yüzde 49,8'nin neredeyse yarısının hem kadın hem de erkekler tarafından hicab'ı zorlama yerine bir tercih meselesi haline getirme konusunda tercih yaptıklarını ortaya koydu. 8 yıl önce bu oran yüzde 34'tü. Ruhani'nin en azından daha fazla kamusal tartışmayı desteklediği belirtildi. Ruhani'nin bu hareketi, kadınların desteğini kazanarak popülaritesini korumaya çalıştığı şeklinde yorumlanmaktadır.
Yoksulluk, iktisadi sorunlar, baskılar insanları son noktaya getirmiştir. Bunlar bir birikimin sonucudur. Kadınlarda hükümete başkaldırılarını bu şekilde göstermektedir. Ruhani vs. değişmedi, halk değiştiği için rejimi de değiştirmeye çabalıyor.
İdareciler de olayların ciddiyetinin farkında. Dolayısıyla, İran Anayasayı Gözetleme Şurası Başkanı Ayetullah Ahmed Cenneti'nin ifadeleri oldukça önemlidir. İran, 21 Mart'ta 1397 yılına girecek. "Yeni yılda rejimin yıkılışına şahit olabiliriz. Halkın sesine kulak verin" sözleri olayların ciddiyetini göstermektedir.