Orta Doğu alanında çalışan Dr. Yeşim Demir'le İran'ı etkisi altına alan gösterilerde Türklerin pozisyonunu, eylemlerde neden görünmediklerini konuştuk. Yeşim Demir, Azerbaycan Türklerinin kurmuş olduğu 8 örgütün yayımladıkları ortak bildiride bu gösterilerin Türkleri ezmek ve kaos ortamı yaratmak amaçlı olduğunu ifade ederek hareket içinde olmadıklarını beyan ettiklerini aktardı. Demir, Türk bölgeleri olan Tebriz, Erdebil, Urmiye'de herhangi bir hareketliliğin görülmediğini, İran'ın kaderini belirleyen Tebriz'de olay çıkmadığı müddetçe İran'da bir şey olmayacağını iddia ediyor. Türklerin molla rejiminden ve sistemden memnun olmamasına rağmen eylemlere katılmamasını örgütsüz gösterilerin bir netice yaratamayacağına inanmalarına ve daha önce içinde bulundukları gösterilerden en fazla zarar gören grup olmalarının yarattığı tedirginliğe bağlıyor. Türklerin ulusal kimliklerine dönük uzun dönemli ve yoğun baskılara rağmen Türklük kimliklerine sahip çıktıklarını ve Şii kimliğinin milli kimlikleri karşısında etkisiz kaldığını da söyleyen Yeşim Demir, sorularımızı yanıtladı:
İran’da yeni yıl ile beraber sokak hareketleri başladı ve ciddi boyutlara ulaştı. Eylemlerin en önemli özellikleri ülke çapında etki göstermesi. Kürtler, Sünniler eylemlere katılım gösterirken; Türk bölgelerinde bir katılım gözükmüyor. Sadece bazı medya organlarında çıkan haberlere göre; sokaklarda belli afişler görülmüş. Ancak siz de yazınızda 8 Türk örgütünün ortak bildiriyle eylemlere katılımları olmadığını belirttiniz. Türkler Ruhani hükümetinden ve rejimden memnun mu?
Dr. Yeşim Demir: Türkler, ne molla rejiminden ne de Ruhani'den memnun değiller. Son görülen olaylarda sessizliklerinin nedeni ise lideri ve örgütlenmesi olmadan başlatılan hareketin kaostan başka herhangi bir netice vermeyeceğine inanmış olmalarıdır. Çünkü her şehrin farklı bir beklentisi var. İran'daki Arabistan olarak da nitelendirilen Ahvaz'da “Yaşasın Arabistan Kirmanşah'ta PEJAK", Tahran'da "Şah'ın oğlu gelsin” denilirken, Kum'da ise “Ahmedinejad var olsun” deniyor. Dolayısıyla söylemlerde birlik olmadığı görülmektedir. Türkler, İran'da gerçekleşen hangi hareket içinde olmuşsa en büyük zararı görmüştür.
İran Türklerinin ulusal bir kimlikten yoksun olmasından dolayı mı rejime karşı bu sessizlik durumu var?
Dr. Yeşim Demir: Türkler ulusal kimlikten yoksun bırakılmıştır. Devlet kademelerinde bulunan Türkler, ulusal kimliklerini gizlemek zorunda kalmışlardır. Örneğin, Türklerin 2006-2007-2008-2009 yıllarında sokaklara dökülmesi ulusal kimlik arayışının bir göstergesiydi. Özellikle bu noktada Türklerin takımı olan Traktör Futbol Takımı maçlarında "Haray Haray Men Türk'em" sözleri ile ulusal kimlikleri konusunda sessiz kalmadıklarını da göstermişlerdir.
Şii kimliğinin Türk toplumu üzerindeki etkisi nasıldır?
Dr. Yeşim Demir: Şiiliğin artık İran'ın genelinde ve özelde Türkler arasında hiçbir önemi kalmamıştır. Afşarlar, Karapapaklar, Özbekler ve Türkmenler arasında Sünni Mezhebi yaygınken Şiilik, Tebriz, Hoy, Urmiye, Erdebil gibi şehirlerde varlık göstermektedir. Şiiler, aslında bu yerlerde de fanatik bir yapıya sahip değiller.
İran'daki Türk kökenli ayrılıkçı hareketlerin beklentileri nelerdir?
Dr. Yeşim Demir: İran'da, 3 farklı anlayışa sahip grup vardır.
Birinci gruba göre; X.yy. son çeyreğinden XX.yy. ilk çeyreğine kadar, yaklaşık 950 yıl, İran ya Türk hakimiyetinde ya da Türk hanedanı idaresinde yaşayan bir ülke olmuştur. Bundan dolayı İran bizimdir anlayışı hakimdir.
İkinci gruba göre; İran Federal yapıda olmalı. Çünkü eskiden İran'da Şahinşahlık vardı. Yani her eyalette Şahlık, Şahların da başında Şahinşahlar vardı. Pehlevi Döneminden önce Kaçar Hanedanlığı zamanında Anayasada İran, Memalik-i Mahrusa adıyla anılırdı.
Üçüncü gruba göre; Azerbaycan'ın İran'dan ayrılması ve her etnik grubun kendi devletini kurması gerektiğini savunmaktadırlar. Bu anlayış kaosa neden olabileceği gibi, bölgede uzun süreli etnik ve iktisadi savaşlara neden olur. Olası böyle bir durumdan hem bölge hem de Türkiye olumsuz etkilenecektir.