Batur Kılıç: Türkiye ve İran’ın IKBY’nin referanduma gitmesi meselesinde ortak hareket etmelerinin nedeni nedir? Birlikte hareket etmeleri gibi bir durum söz konusu mudur?
Sabir Askeroğlu :Türkiye ile İran IKBY’nin referandum düzenlemesine karşı çıktılar. Başta referandumun ertelenmesi konusunda, referandumun gerçekleşmesinden sonra da Barzani yönetiminin bağımsızlığını ilan etmesini engellemek için baskı yapmada birlikte hareket etmelerinin en önemli sebebi her iki ülkenin de yani hem Türkiye’nin hem de İran’ın kendi içlerinde benzeri sorunlarının olmasıdır. IKBY’nin referandumuna ses çıkarılmaması ya da daha sonra bağımsızlığını ilan etmesine göz yumulması her iki ülkenin de toprak bütünlüğünü tehdit edecek gelişmeleri tetikleyebilir. Kuzey Irak’ta IKBY’nin bağımsız olması, ilerleyen zamanlarda bu ülkelerdeki ayrılıkçı hareketlere bir örnek olacaktı. En önemli mesele buydu. Ancak bu, istenmeyen başka gelişmelere de yol açabilecekti. O da IKBY’nin bağımsız olması durumunda Türkiye ve İran’a yönelik ortaya çıkacak güvenlik tehditleriydi. Bağımsız bir “IKBY”nin (ki bu bölgenin bağımsız olmasıyla ismi değişecekti) Türkiye veya İran’a düşman devletlerle ittifak kurmayacağı garantisi yoktur. Ya da Barzani iktidarının düşmesi sonrasında bağımsız bir IKBY’nin başına gelecek yönetimin PKK’yla veya PYD’yle işbirliği yapmayacağının garantisi de yoktur. Dolayısıyla, ulusal güvenliğini sağlamaya ve toprak bütünlüğünü korumaya çalışan Türkiye ile İran’ın çıkarlarının örtüşmesi, IKBY’nin referandumuna ve ileride de bağımsızlığına karşı ortak hareket etmesine neden oldu.
Batur Kılıç: IKBY’nin referanduma gitmesi sürecinde Rusya’nın takındığı tutumu nasıl değerlendirirsiniz?
Sabir Askeroğlu :Rusya’nın stratejisi sessizliğini koruyarak beklemek oldu. Referandumu destekleyenler Bağdat’la, karşı çıkanlar ise Erbil’le ilişkilerini bozma yoluna giderken Rusya susarak her ikisiyle de ilişkisini sürdürdü. Erbil ile Bağdat arasındaki ilişkiler gerginleşir ve çatışmaya kadar giderse Rusya olaylara BM çerçevesinde müdahale edilmesi gerektiğini öne sürerek kendi rolünü artırmaya çalışacaktı. Rusya’nın Kuzey Irak Bölgesi’ne enerji alanında önemli yatırımları söz konusudur. Rusya’nın en büyük petrol şirketi Rostneft’in bölgeye doğrudan yatırımlarının toplamı 4 milyar dolar civarındadır. Rusya bu iş birliğini sürdürmekte kararlıdır. Ancak Rusya’nın yatırımları Kürt Bölgesi ile sınırlı değildir. “Gazprom Neft” ve “Lukoil” gibi Rus şirketleri uzun zamandır Irak’ın tamamında faaliyet göstermekte ve Irak’taki toplam yatırımları 10 milyar dolar düzeyindedir. Buna bir de Bağdat’la gerçekleştirdiği diğer iş birliği alanlarını da eklediğimizde Rusya’nın Bağdat’la yaptığı iş birliği, Erbil’le yapılandan daha fazladır. Bu, tutumunu belirleyen unsurlardan biridir.
Referandumla ilgili kesin bir pozisyon almaktan kaçınan Rusya’nın referanduma ve IKBY’nin bağımsızlığına karşı olduğunu söylemek ise asla mümkün değil. Ancak IKBY’nin, 2005 Irak Anayasası’nda kendi kontrolüne bırakılan bölgelerin dışında kalan Kerkük ve diğer bölgeleri de referanduma dahil etme çabasının, Bağdat’la çatışmaya sebep olacağını düşündüğü kesin. Kaldı ki Kuzey Irak Referandumu sadece Erbil ile Bağdat ilişkileri ile sınırlı değil. Bu referandumun Irak’a komşu ülkeleri ilgilendiren jeopolitik tarafları da vardır. Rusya’ya göre Erbil’in bu durumu da göz önünde bulundurması gerekir. Eğer Erbil, referandumdan rahatsız olan bölge ülkelerini ikna edebilirse, Rusya açısından IKBY’nin bağımsızlığı sorun olmaktan çıkacak, aksine Rusya’nın elini rahatlatacaktır.
Batur Kılıç: Son dönemde yaşananlardan yola çıkarak Türkiye’nin ABD ve NATO ekseninden yüzünü çevirip doğudaki Çin ve İran’a ya da kuzeydeki Rusya’ya yaklaşmasının olanağı var mı?
Sabir Askeroğlu:Türkiye, çıkarları gerektirdiği sürece hem İran’la hem Çin’le hem de Rusya’yla işbirliği yapabilir. Her egemen devletin kendisi için hak saydığı bir durumdur bu. ABD ya da NATO ekseninden kaymaktan ziyade Türkiye’nin müttefiki ABD’yle ve NATO’dan diğer bazı müttefikleriyle çıkarları örtüşmüyor. Bu durum Türkiye’nin tercihinden ziyade ABD ve Avrupalı müttefiklerinin Türkiye’ye ilişkin politikalarından ve Türkiye’nin güvenlik sorunlarını göz ardı etmelerinden kaynaklanıyor. Avrupalı ülkelerin PKK’nın Avrupa’daki faaliyetlerine göz yummanın ötesinde onlara destek olmaları, Türkiye’nin PKK’yla eşit tuttuğu PYD’yi ABD’nin uzun zamandır silahlandırması buna birer örnektir. 15 Temmuz darbe girişimi de başka bir örnektir. ABD ve Avrupalılar müttefiklik sorumluluklarını yerine getirmedikleri için Türkiye kendi ulusal güvenliğini sağlamak adına doğudaki ya da kuzeydeki ülkelerle işbirliği yapmak zorunda kalıyor.
Türkiye ve İran’ın Suriye’nin geleceği konusunda aynı noktada buluşmasının olanağı var mı?
Sabir Askeroğlu:Bazı konularda şimdiden ortak noktalarda buluştuklarını görüyoruz. Örneğin, Suriye’nin toprak bütünlüğü, Astana süreci çerçevesinde Suriye’de çatışmaların sona erdirilmesi ve barışın tesis edilmesi konularında Ankara ile Tahran ortak hareket ediyor. Sonuçta hem Türkiye’nin hem de İran’ın bazı konularda ortak hareket etmelerinin her iki taraf için de olumlu sonuçlar doğurduğu açık. Gelecekte de birbirlerine ihtiyaç duyacakları için ortak noktalarda buluşabilirler. Ancak bu her iki ülkenin de bazı konularda hala rekabet için de olduklarını da değiştirmez. Her iki ülkenin de Suriye’nin geleceği konusunda ayrıştığı temel nokta Esad’ın iktidarda kalıp kalmamasıdır. Ancak bu sadece Türkiye ya da İran’ı ilgilendirmiyor. Ülkedeki gelişmeler, uluslararası konjonktür, büyük güçlerin politikaları, bu güçlerin birbiriyle ve bölge ülkeleriyle olan ilişkileri gibi birçok faktör etkili olacaktır.
Batur Kılıç: Türkiye ve Rusya’nın ortak çıkarları açısından bakarsak Suriye’nin geleceği konusunda aynı noktada buluşmalarının olanağı var mı?
Sabir Askeroğlu: Benzeri bir durum Rusya için de geçerlidir ancak Rusya, İran’dan farklı olarak Suriye’de oyun kurucu aktör konumuna gelmiştir. Bazı konularda Türkiye ile Rusya ortak noktalarda buluşabiliyor: Suriye’nin toprak bütünlüğü ve Suriye’de çatışmaların sona ererek barışın sağlanması gibi konularda. Ancak ayrıştığı bir çok nokta da söz konusu olacaktır. Onlardan biri Rusya’nın PYD konusunda nasıl bir tavır sergileyeceğidir. Bu büyük bir soru işareti. Diğer bir mesele ise şimdi olduğu gibi uzun vadede de Rusya Suriye’deki varlığını koruyacaktır. Askeri üsleri ve Suriye üzerindeki siyasi etkisinin Türkiye tarafından nasıl karşılanacağı da bir başka soru işaretidir.
Batur Kılıç: Ortadoğu’daki temel sorun alanlarında ABD ve Rusya’nın fikir birliği yaptığı ve çatıştığı konuları izah edebilir misiniz?
Sabir Askeroğlu: Rusya’nın da içinde aktif yer aldığı bölgedeki sorun alanı kuşkusuz Suriye iç savaşıdır. Moskova’yla Washington’un Suriye’de uzlaştığı en önemli alanlardan biri IŞİD’le mücadeledir. Ancak bilindiği gibi bu konuda bile taraflar arasında birçok ihtilaflı an yaşanmıştı ve yaşanmaya da devam edecektir. İki gücün fikir birliği yaptığı bir diğer konu Suriye’nin parçalanmasının önlenmesidir. Diğer bir uzlaşma alanı Suriye iç savaşından kaynaklı olarak İsrail’in algıladığı güvenlik tehdidine her iki tarafın da benzeri bir hassasiyet göstermesidir. Fikir ayrılığı yaşadığı konular öncelikli olarak Suriye’nin siyasi yapısıyla ilgili. Esad’ın kalıp kalmayacağı ve kurulması durumunda yeni Şam hükümetinin nasıl bir yapıda olacağıdır. Buna benzeri çok sayıda çatışma alanları söz konudur.