24 Ekim: Birleşmiş Milletler (BM) Günü.
BM Yasası'nın 1945'te yürürlüğe girmesinin 78'inci yıldönümü.
İkinci Dünya Savaşı'nın sonunda ABD'nin San Francisco kentinde "Uluslararası Teşkilâtlanma Konferansı" düzenlendi. BM'nin Kurucu Belgesi BM Yasası hazırlandı. 26 Haziran 1945'de imzalandı. BM Yasası 24 Ekim 1945'de yürürlüğe girdi.
Harry S. Truman’ın Konuşması -1945
BM Günü vesilesiyle, BM’nin başlangıçta güttüğü uluslararası barış ve güvenlik idealinin günümüzde sahaya ne şekil ve ölçüde yansıdığını görebilmek için önce BM Yasası’nın hazırlandığı diplomatik Konferansa ev sahipliği yapmış olan ABD’nin 33’üncü Başkanı Harry S. Truman’ın Konferans’ın kapanış oturumundaki konuşmasından bazı alıntılar yapmak istiyorum.
Ayrıca, ABD Başkanı Joseph R. Biden JR’un ABD’de BM Günü’nün kutlanmasına dair dün yayınladığı Bildiri’den de alıntı yapacağım.
ABD Başkanı Truman Konferans’ın San Francisco Opera Sarayı’nda 26 Haziran 1945 günü cereyan eden kapanış oturumunda şunları söyledi:
“Dünyada barış, güvenlik ve insanlığın ilerlemesi için büyük bir araç yarattınız. Artık dünya bunu kullanmalı!
Eğer onu kullanmayı başaramazsak, onu yaratmak için burada özgürlük ve güvenlik içinde buluşabilmemiz için ölen herkese ihanet etmiş olacağız.
Eğer onu bencilce - herhangi bir ulusun veya herhangi bir küçük ulus grubunun yararına - kullanmaya çalışırsak, bu ihanetten eşit derecede suçlu oluruz.”
“Dünyanın güçlü ulusları kendi örnekleriyle uluslararası adalete giden yolu açmalıdır. Bu adalet ilkesi bu Şartın temel taşıdır. Bu ilke, yalnızca sözlerle değil, sürekli somut iyi niyet eylemleriyle gerçekleştirilmesi gereken yol gösterici ruhtur”.
“Adil ve kalıcı bir barış, yalnızca diplomatik anlaşmayla ya da yalnızca askeri işbirliğiyle sağlanamaz. Deneyim, savaşın tohumlarının ekonomik rekabet ve sosyal adaletsizlik tarafından ne kadar derine ekildiğini göstermiştir. Şart, ekonomik ve sosyal işbirliğini de öngördüğü için bu gerçeği kabul etmektedir. Bu işbirliğini tüm sözleşmenin tam kalbinin bir parçası olarak sağlamıştır.”
“Şart, insan hakları ve temel özgürlüklerin sağlanmasına ve bunlara uyulmasına adanmıştır. Bu hedeflere, dünyanın her yerindeki tüm kadın ve erkekler için -ırk, dil, din ayrımı gözetmeksizin- ulaşamadığımız sürece kalıcı barış ve güvenliğe sahip olamayız.”
“Yazdığınız bu sözleri eyleme dönüştürmek artık tüm ülkelerimizde hepimize düşüyor.”
“Bu yeni barış yapısı sağlam temeller üzerinde yükseliyor. Dünya çapında bir mantık kuralı oluşturmak, Tanrı'nın rehberliğinde kalıcı bir barış yaratmak için bu büyük şansı yakalamayı ihmal etmeyelim.”
“BM Yasası, tıpkı kendi Anayasamız gibi, zaman geçtikçe genişletilecek ve geliştirilecektir. Kimse bunun artık nihai veya mükemmel bir enstrüman olduğunu iddia etmiyor. Herhangi bir sabit kalıba dökülmemiştir. Değişen dünya koşulları yeniden ayarlamalar gerektirecektir; ancak bunlar savaşın değil, barışın yeniden ayarlanması olacaktır.”
Günümüze dönelim!
ABD Başkanı Joseph R. Biden JR, 2023'deki BM Günü'nün ABD'de kutlanması için bir Bildiri yayınladı. Bildiri'de şu ifade de yer alıyor:
"...Ülkemiz, herkes için daha güvenli, müreffeh ve eşitlikçi bir dünya arayarak bu vizyonu gerçeğe dönüştürme yolundaki atılımını sürdürmeye hazırdır. Küresel kurumları daha duyarlı, daha etkili ve daha kapsayıcı hale getirmek için her alanda çalışıyoruz."
17 Gündür BMGK Seyirci
Şimdi de 7 Ekim’den bu yana İsrail ve Filistin (Gazze)’de yaşananlara ve BMGK’nin nasıl seyirci kalmakta olduğuna kısaca değinmekte fayda görüyorum:
7 Ekim'den bu yana Filistin ve İsrail'de asker-sivil, kadın-erkek, çocuk-yaşlı, askerî tesis - hastane farkı da gözetilmeden katliam, vahşet yaşanmakta, hattâ Gazze'deki Filistin halkına soykırım yapılmaktadır.
ABD, İngiltere ve Fransa BMGK’yi Felç Etti
BM Yasası’na göre başta gelen sorumluluğu uluslararası barış ve güvenliğin korunması olan BM Güvenlik Konseyi (BMGK) geçen 17 gün içinde “insanî amaçlı” bir ateşkes kararı dahi alamadı.
Hamas’ın 7 Ekim’deki saldırısıyla başlayan olaylardan sonra 8 Ekim’de istişareler için toplanan BMGK üyeleri, ABD’nin itirazı sebebiyle gelişmeler hakkında açıklama yapamadı.
BMGK 16 Ekim’de Rusya’nın hazırladığı “insani amaçlı ateşkes” Karar Tasarısı üzerinde oylama yaptı. ABD, İngiltere ve Fransa aleyhte oy kullandıkları, yani “veto” ettikleri için “ateşkes” kararı alınamadı.
18 Ekim’de Brezilya çatışmalara insanî amaçlarla ara verilmesine yönelik bir karar tasarısı sundu. Bu karar tasarısı da ABD tarafından veto edildi. ABD Temsilcisi BMGK’deki konuşmasında Başkan Joseph R. Biden'ın bölgeye yaptığı ziyaretin "ABD'nin en üst düzeyde aktif olarak meşgul olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyduğunu” söyledi. Ülkesinin "diplomasinin zorlu işini yapmakta" olduğunu öne sürdü. Konsey'in bu diplomasinin "oynanmasına" izin vermesi gerektiğini vurguladı.
ABD Başkanı Biden İsrail’de Yahudi Oyu Derdinde
Yani, ABD Temsilcisi, sırf Başkan Biden’ın âdeta kendi seçmen bölgesi kabul ettiği İsrail’de gelecek yıl ABD'de yapılacak başkanlık seçimlerinde Yahudilerin oylarını alabilmek için başlattığı seçim propagandası turunda oyununu iyi oynayabilmesi maksadıyla BMGK’nin zaman vermesini istiyordu. ABD’nin İsrail’in orantısız mukabelesi üzerine Gazze’de yaşanan vahşetle ilgili herhangi bir kaygısı yoktu.
Karar Kabul Edilebilseydi...
Oysa, karar kabul edilmiş olsaydı, sivillere yönelik her türlü şiddet ve düşmanca hareketler ile her türlü terör eylemi kınanacaktı. Hamas'ın 7 Ekim'den itibaren İsrail'de gerçekleştirdiği terör saldırıları açıkça reddedilecek ve kınanacaktı. Ayrıca tüm rehinelerin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması ve uluslararası insancıl hukuka uygun olarak tüm tıbbi personel ve insani personelin yanı sıra hastaneler ve tıbbi tesislerin korunması çağrısında da bulunulacaktı.
Beşler BM’yi Kendi Amaçları İçin Kullanır Oldu
Görüleceği üzere BM sistemi giderek günümüzde BMGK’nin Daimî üyelerinin elinde kendi dış ve iç politika amaç ve hedeflerine yönelik olarak kullanabildikleri bir araçlar manzumesi haline gelmiştir. Törensel vesilelerle dile getirilen uluslararası barış, güvenlik ve istikrara ve BM sisteminin bu alanda oynadığı rollere ilişkin parlak sözler havada kalmaktadır. BM Daimî üyelerinin anlayışına göre uluslararası “barış, güvenlik ve istikrar” kavramları kendi emel, amaç ve hedeflerine uygun olduğu zaman anlam ifade etmektedir.
Çeşitli dönemlerde ABD’nin BM’in ve BM İhtisas Kuruluşlarının bütçelerine olan yıllık katkı paylarını azaltma veya ödemeyi durdurma suretiyle BM sisteminin uygulamalarını ABD’nin politikalarına ve gözettiği hedeflere uygun hale getirme yoluna gittiği bilinmektedir. Son on yıl içinde hatırımda kalan örnekler ABD’nin BM, Dünya Sağlık Teşkilâtı ve UNESCO’ya yönelik uygulamalarıdır.
Benim Teröristim Anlayışı
Devletler bir taraftan uluslararası terörizmle etkin ve etkili mücadeleden söz etmekte, diğer taraftan da her biri sadece kendi teröristi ile mücadeleyi tercih etmektedir. Bir devletin “terörist” kabul ettiği bir grupla, diğer bir devlet “işbirliği” halinde hareket etmektedir.
Hamas’ın İsrail’e saldırmasından hemen sonra kaleme aldığım yazıda “Bugün kendi kısır menfaatleri için BMGK’nin ataletine sebep olan Devletlerin, sivillere reva görülen vahşetten en az İsrail ve Hamas kadar mesul olarak tarihe geçecekleri kuşkusuzdur” dedim.
Gazze Halkı İsrail Vahşetine Teslim Edildi
Ayrıca “Görüşüme göre, Hamas’ın 7 Ekim sabahı İsrail’e baskın şeklinde başlattığı saldırı, akıl tutulmasının en bariz örneklerinden biridir. Bu hareketiyle Hamas, Gazze’de yaşayan Filistin halkını, İsrail’in, Filistin ve Orta Doğu sorunlularının seyri içinde korkunç örneklerini gördüğümüz, zulüm ve vahşetinin önüne atmıştır. İsrail Devleti de karşılık olarak hem akıl hem vicdan tutulması içinde Gazze’deki masum ve korumasız Filistin halkını, kadın, erkek, yaşlı, çocuk ayırımı yapmaksızın temel ve hayatî ihtiyaç maddelerinden ve hizmetlerden mahrum bırakan yollara, tedbirlere başvurmuştur” ifadelerine yer verdim.
Uluslararası Camia Yapıyormuş Gibi Görünme Çabasında
Gerçek şudur ki, geçen 17 gün için uluslararası camianın üyeleri, bir halk vahşet yoluyla, insanlık dışı yöntemlerle yurtlarını terke zorlanırken, uluslararası camianın tepki gösteren üyeleri kendi kamuoylarının önünde sadece bir şeyler yapıyormuş gibi davranmaktan başka adımlar atamamaktadır. Yanılmıyorsam, henüz hiçbir Devlet İsrail’e karşı, Büyükelçiyi geri çağırma, diplomatik ilişkileri askıya alma veya temsil seviyesi ciddi somut bir tepki adımı atmış değildir.
Normal İlişkiler Süreci İçinde Filistin’e Destek
Hamas’ın İsrail’e yaptığı baskın saldırı Türkiye’nin ve Arap Devletlerinin İsrail ile münasebetlerini normalleştirme döneminde vukubulmuştur. Bu durumun Türkiye’yi ve Arap devletlerini diplomaside açmazda bıraktığını; onlar için Gazze halkına verilebilecek destek açısından ölçüyü kaçırmama ihtiyacını doğurduğunu düşünmek sanırım yanlış değildir.
Duruma sırf Türkiye açısından baktığımız zaman, “Filistin davasına” destek verilirken, Hükûmetin, ABD, AB, İsrail, Mısır, BAE, Suudi Arabistan, vs ile ilişkileri normalleştirme hamlelerimizi boşa çıkarmayacak bir dengeyi tutturması herhalde gerekecektir. Türkiye’nin Hamas’a bakış açısı ve sürdürdüğü temaslar normalleşme sürecindeki bir diken gibi durmaktadır.
Türkiye’nin İsrail ile Araplar arasında denge gözeten bir politika izlemesini millî çıkarlarımız açısından daima savunmuşumdur. Ancak kastettiğim İsrail “terör devleti” hüviyetine bürünmüş İsrail Devleti değildir. Aynı şekilde, kendisi PKK, PYD/YPG, FETÖ gibi terör örgütleri ile mücadele eden Türkiye’nin Hamas’ı da terör örgütü ilân etmesi tutarlılık icabı olur. Filistin Devleti’nin Başkanı’nın kendisi “Hamas’ın Filistin halkının temsilcisi olmadığını” son gelişmeler içinde de söylemiştir.
Hamas Terör Örgütü – İsrail Terör Devleti
Ayrıca, tırmanan olayları Hamas’ın başlattığı gerçeği de dikkate alınarak göre, uluslararası toplumun Hamas’ı tereddüt etmeden “terör” örgütü ilân etmesi gerektiği görüşündeyim.
Öte yandan, İsrail’e de Hamas’a olan tepkisini “uluslararası insancıl hukuka” uygun şekil ve ölçüde göstermesi gereği zorlayıcı üslupla anlatılmalıdır. Aksi takdirde “terör devleti” muamelesi göreceği hatırlatılmalıdır.
BMGK’nin ABD, İngiltere ve Fransa tarafından âtıl bırakılması olgusu karşısında da “unite for peace” yöntemiyle BM Genel Kurulu harekete geçirilmelidir.
Beşler Kaldırılmalı
Yukarıda zikrettiğim Başkan Truman’ın “Kimse BM Yasası’nın nihai veya mükemmel bir enstrüman olduğunu iddia etmiyor. Herhangi bir sabit kalıba dökülmemiştir. Değişen dünya koşulları yeniden ayarlamalar gerektirecektir” sözü gerçeğin açık ifadesidir. Özellikle günümüzde fevkalâde geçerlidir. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuçlarına göre inşa edilmiş olan BM Yasası gecikmeksizin gözden geçirilmeli ve özellikle BMGK yeniden düzenlenerek 5 Daimî üyelik sonlandırılmalıdır.