Türkiye ve KKTC Millî Kıbrıs Davamızda 1974’den sonra BMGS’nin “iyi niyet görevi” [mission of good offices] çerçevesinde Kıbrıs’ta taraflar arasında eşit düzeydeki [on an equal footing] müzakerelerle “iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm” [bicommunal, bizonal federal solution] hedefi doğrultusunda politika izlemişlerdir.
2020 Ekim ayından itibaren Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde (KKTC) ve Türkiye’de bu politikada köklü değişikliğe gidildiğini ilân eden yüksek siyasî düzeyde açıklamalar yapılmıştır.
Cumhurbaşkanları Sayın Tatar ve Sayın Erdoğan, bundan böyle, Ada’da halen var olan “iki bağımsız ve egemen devletin egemen eşitlik temelinde yapacakları müzakerelerle ortaya çıkaracakları anlaşmaya dayalı iki devletli” kapsamlı nihai çözüm doğrultusunda politika izleneceğini açıklamışlardır. Gerekçelerini anlatmışlardır.
Yeni Kıbrıs politikamızın hedefinin açıklanmasıyla eş zamanlı olarak, KKTC’nin Magosa İlçesi’ndeki Maraş beldesinin 1974 Barış Harekâtımızdan sonra iskâna kapalı tutulan bölümünün, “iki devletli çözüm politikasının önemli bir bacağı”[1] mahiyetinde yeniden halkın kullanımına açılacağı da ilân edilmiştir. Maraş’ın kıyı şeridindeki iki cadde törenle halkın yürüyüşüne açılmıştır.
Türkiye’de Millî Güvenlik Kurulu (MGK) Basın Açıklamalarında “Ada’daki gerçekleri göz önünde bulunduran ve hakkaniyeti esas alan kapsamlı ve kalıcı çözümlerin bağımsız iki devlet temelinde gündeme alınması hususunun vazgeçilmez olduğu” [2]vurgulanmış; “Türkiye’nin Kıbrıs meselesinin nihai çözüme kavuşturulmasını teminen egemen, eşit, bağımsız iki devletli çözüm yaklaşımını kararlılıkla destekleyeceği ve bu amaç doğrultusunda Kıbrıs Türk halkının hak ve menfaatlerinin korunmasına matuf her türlü tedbiri almaya devam edeceği” [3] belirtilmiş ve “ Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti tarafından ortaya konulan eşit, egemen, bağımsız iki devletli çözüm iradesinin Ada’daki her iki toplumun da barış, huzur ve refahına katkı sağlayacağı” ifade edilerek “meseleye taraf olan aktörler, uzlaşmaz yaklaşımlarında ısrar etmek yerine çözümün parçası olmaya” [4] davet edilmiştir.
Yeni Politika KKTC İç Siyasetinde Destek Buldu
Kıbrıs Türk halkı, Ekim 2020 KKTC Başkanlık seçimlerinde, BM parametreleri temelinde “federal çözümü” savunan Mustafa Akıncı’ya karşı, tek seçenek olarak “egemen eşitlik ve iki devletli çözüm” hedefini göstererek kampanya yürüten o dönemdeki Başbakan Ersin Tatar’ı Cumhurbaşkanı seçmiştir.
15 ay sonra 23 Ocak 2022’de yapılan erken genel seçimde de KKTC’nin bağımsızlığının muhafazasından yana olan, iki devletli çözümü, Türkiye’nin “fiilî” ve “etkin” garantörlüğünün devamını savunan, Türkiye’yi “anavatan” olarak benimseyen ve artık federal çözümü reddeden Siyasi Partiler oylarda ve Cumhuriyet Meclisi’ndeki sandalyelerde çoğunluğu kazanmışlardır. Federal çözümden yana olan KKTC’nin 4. Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’nın Partisi TDP seçim barajını aşamamıştır.
KKTC’nin iç siyasetindeki bu gelişmeler halkın çoğunluğunun “egemenliğin” korunmasından yana olduğunu ve “iki bağımsız ve egemen devlet” esasına göre çözümü benimsediğini ortaya koymuştur. Başka bir ifadeyle, KKTC’nin ve Türkiye’nin açıkladığı yeni Kıbrıs siyaseti KKTC’de halkın desteğini alarak KKTC’nin iç siyasî dengelerinde anlamlı ve önemli değişikliklere sebep olmuştur.
BMGS’ne 1975’de Verilen “İyi Niyet Görevi” Artık Uygulanamaz
KKTC ve Türkiye’nin nihai çözüm şekli hakkındaki ortak hamlesi, aslında her şeyden önce, BMGS’nin “iyi niyet” görevinin BMGK’nin on yıllar öncesinde (1975) belirlemiş olduğu kriterlere ve parametrelere göre ifa edilmesini imkânsız hale getirmiştir.
Aynı zamanda da KKTC’nin de kendisini, BMGS’nin “iyi niyet” görevinin dışına çıkarmasını zaruri kılmıştır.
Neden böyle düşündüğümüzü anlatabilmek için öncelikle Kıbrıs uyuşmazlığında anlaşmaya dayalı bir siyasî çözüme ulaşılabilmesi için BMGK kararlarıyla BMGS’ne tevdi edilen “iyi niyet görevi” hakkında bazı hatırlatmalarda bulunmak istiyoruz.
BMGS’nin İyi Niyet Görevinin Mahiyeti
Kıbrıs uyuşmazlığı, BMGK’nin gündemine 21 Aralık 1963’den hemen sonra girmiştir.
BM Yasası’nın “Uyuşmazlıkların Barışçı Çözümü” ( Pacific Settlement of Disputes) başlıklı VI. Bölümü çerçevesinde ele alınmıştır. Bu bölümde öngörülen yöntemler ve vasıtalarla çözümü öngörülmüştür.
Başlangıçta BMGK’nin 4 Mart 1964 tarihli ve 186 sayılı Kararı ile “arabulucu” vasıtasıyla çözüm yolu denenmiştir. Arabulucunun Kıbrıs Türk halkını “azınlık” statüsüne mahkûm etme zihniyetiyle yaptığı değerlendirmeler ve bu değerlendirmelerin BM Genel Kurulu’nun 18 Aralık 1965 tarihli ve 2077 (XX) sayılı kararıyla benimsenmesiyle birlikte Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye arabuluculuk uygulamasına sonlandırmıştır.
2077 (XX) sayılı Karar 47 oyla (Kıbrıs ve Yunanistan, Varşova Paktı, Bağlantısızlar) kabul edilirken, 54 devlet çekimser kalmış (NATO ve diğer Batılılar dâhil); Türkiye, ABD, Pakistan, İran ve Arnavutluk red oyu kullanmışlardır.
Kıbrıs’ta henüz “iki kesimli” coğrafyanın ortaya çıkmamış olduğu, Türklerle Rumların ada sathında iç içe yaşadıkları devirde 15 – 16 Kasım 1967’de, EOKA Komutanı Yunan Generali Grivas komutasındaki Millî Muhafız Ordusu Geçitkale ve Boğaziçi Türk köylerine ağır silâhlarla saldırmıştır. 29 soydaşımızı şehit etmişlerdir. Saldırı Türkiye ile Yunanistan’ı savaşın eşiğine getiren bir uluslararası bunalıma yol açmıştır. BMGK toplanmış, NATO savaşı önlemek üzere devreye girmiş, ABD ve BMGS bölgeye özel temsilciler göndermiş, BMGS Kurt Waldheim (Avusturya) taraflara “iyi niyet” rolü üstlenmeye hazır olduğunu bildirmiştir.
Kıbrıslı Rumların yönetimi ve Yunanistan BMGS’nin teklifini kabul etmişlerdir.
Başbakan Demirel imzasıyla BMGS’ne verilen cevapta, ana fikir itibariyle, Türk Hükûmeti'nin BMGS'nin teklifini kabul ettiği; bununla beraber, “iyi niyet” misyonu çerçevesinde alınacak tedbirlerin Kıbrıs konusundaki mevcut Antlaşmaların geçerliğini etkilemeyeceği ve Kıbrıs için aranacak çözüm şekli için peşin bir yargı oluşturmayacağı vurgulanmıştır. Yani, Türkiye BMGS’nin o dönemdeki “iyi niyet” görevi uygulama teklifini kesin çizgilerle belirlenmiş çekincelerle kabul etmiştir.
BMGS “iyi niyet görevinin” ifasında Türkiye’nin çekinceleriyle belirlediği çerçevenin dışına çıkmadığını vurgulamak isteriz.
(Bu bunalımı ve gelişmeleri Dışişleri Bakanlığına o zaman yeni intisap etmiş bir memur olarak Kıbrıs-Yunanistan Dairesinde dosya başında yaşadık.)
BMGS’nin himayesinde 6 Haziran 1968’de önce Beyrut’ta başlayan, bir süre sonra Lefkoşe’ye intikal ettirilen “toplumlararası görüşmelerde” Türk tarafı, o yıllarda iki halkın iç içe yaşadıkları siyasî coğrafya içinde “mahallî muhtariyet” (yerel özerklik) [local autonomy] tezini savunmuştur. Müzakereler Rumların oyalayıcı taktikleriyle sonuç vermeden Ada’daki 15 Temmuz 1974 Yunan darbesine kadar sürmüştür.
20 Temmuz 1974 Kıbrıs Barış Harekâtımızı müteakip Ada’da ortaya çıkan yeni durumda BMGK 12 Mart 1975 tarihli ve 367 sayılı kararının 6 işlem paragrafındaki hükümle BMGS’ne yeni bir “iyi niyet” rolü vermiştir. BMGS bu rolü günümüzde de oynamaya devam etmektedir.
(367 sayılı Kararın temel referansı, Kıbrıs Barış Harekâtımızdan sonra BM Genel Kurulu’nun Kıbrıs konusunda kabul ettiği ve Türkiye’nin o zaman oylamada “Kıbrıs” ve Yunanistan ile birlikte olumlu oy kullandığı 1 Kasım 1974 tarihli ve 3212 (XXIX) sayılı Kararı ile bu Kararı onaylayan BMGK’nin 365 saylı Kararıdır.)
367 sayılı BMGK Kararı’nın 6. işlem paragrafındaki hüküm şöyledir:
“BMGK….BMGS’den şahsî himayesi altında ve yönetiminde karşılıklı anlayış ruhuyla ve itidalle yürütülecek kapsamlı müzakerelerin yeniden başlatılması, yoğunlaştırılması ve ilerlemesinin kolaylaştırılabilmesi için yeni bir iyi niyet misyonu üstlenmesini; bu amaçla tarafları yeni kararlaştırılmış yöntemlere göre toplamasını; kendisini şahsen onlara yardımcı olmaya hazır bulundurmasını rica eder..”
BMGS’ne verilen “iyi niyet” görevinin muhatapları ve uygulama bakımından tarafları 1960 Andlaşmalarına ve Anayasası’na göre devam ettiği varsayılan sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” “iki toplumudur”. Eşit şartlarda müzakere etmeleri istenenler de bu “iki toplumdur”.
BM’nin resmî kaynaklarında BMGS’nin Kıbrıs “iyi niyet görevi” için belirlenen görev talimatına ve iki toplumun “siyasî eşitliğine” dair yer alan ifadeler şöyledir: [5]
“…Güvenlik Konseyi BMGS’nin Kıbrıs hakkındaki iyi niyet görevine ilişkin talimatı düzenlerken iki toplum ihtiva eden bir (one) Kıbrıs Devleti’nin mevcudiyetine dayalı çözüm öngörmüştür.” (Kararda “Kıbrıs Devleti” ibaresinde baş harfler büyük harfle yazılıdır. Kastedilen sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’dir”)
“…iyi niyet görevinin ifasında güdülen hedef, Kıbrıs Devleti için, Kıbrıs’taki iki toplum arasındaki ilişkileri federal, iki toplumlu ve iki kesimli temel üzerinde düzenleyecek yeni bir anayasadır. Bu çalışmaya her toplum eşit düzeyde katılacaktır…”
“İki toplumun siyasî eşitliği ve federasyonun iki toplumlu şekli kabul edilmelidir. Siyasî eşitlik federal hükûmetin organlarına ve idaresine sayısal eşitlikle katılım anlamına gelmemekle birlikte, siyasî eşitlik çeşitli şekillerde yansıtılmalıdır: Kıbrıs Devleti’nin ( State of Cyprus ) federal anayasasının iki toplum tarafından onaylaması ve tadil edilmesi gereği; her iki toplumun federal hükûmetin bütün organlarına ve kararlarına etkili (fiilî/effective) katılımı; federal hükûmetin bir toplumun çıkarları aleyhine karar alabilecek yetkiye sahip olmamasını sağlayacak güvencelerin bulunması ve iki federe devletin eşit ve aynı yetkilere ve işlevlere sahip olmaları.”
Zikrettiğimiz bu tarifler, ifadeler, BMGK’nın 11 Ekim 1991 tarihli ve 716 sayılı kararıyla benimsemiştir. 716 sayılı Karar’da ayrıca Kıbrıs sorunu için aranan çözümün temel ilkeleri şu şekilde ifade edilmiştir:
“…..Kıbrıs (sorununun) çözümünün temel ilkeleri, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin egemenliğinin, bağımsızlığının, toprak bütünlüğünün ve bağlantısızlığının (korunması) ve bütün olarak veya kısmen herhangi bir ülkeyle birleşmesinin ve taksiminin her şeklinin veya ayrılmanın (önlenmesi) ve Kıbrıs’ta Kıbrıs Rum ve Kıbrıs Türk toplumlarının refah ve güvenliğini iki toplumlu ve iki kesimli federasyon içinde sağlayacak yeni bir anayasa düzeninin kurulmasıdır.”
Bu izahattan anlaşılacağı üzere, KKTC’nin ve Türkiye’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefine yönelmelerinden ve “bundan böyle çözüm arayışının artık Ada’daki iki egemen halkın bağımsız devletleri arasındaki müzakere ile yapılabileceğini” açıklamalarından sonra BM zemininde BMGS’nin 1975’de üstlendiği “iyi niyet” rolünden çözüm için yararlanmak mümkün değildir.
Çünkü, Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm aranması için BMGK’nin 1975’de döşediği yolda kullanılan BMGS’nin “iyi niyet görevi” çerçevesindeki “toplumlararası görüşmeler” aracının, engellerle karşılaşmadan ilerlemesi halinde bile, son varış noktası “iki toplumlu, iki kesimli federasyon” olacaktır.
Yani, sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” içinde yapılacak yeni anayasal düzenlemeyle ortaya çıkacağı hayal edilen ve Ada’ya BMGK kararlarıyla yukarıdan aşağıya indirilen bir sözde “federasyon”!
Başka bir tarifle, BMGK’nin yapmak istediği, KKTC’nin ortadan kalkması ve “Kıbrıs Türk toplumunun” bir sözde ve çakma federal anayasa ile “Kıbrıs Cumhuriyeti’ne” yamanmasının, yapıştırılmasının sağlanmasıdır.
Müzakere sürecinin uluslararası plânda “yeniden birleştirme görüşmeleri” [reunification talks] olarak adlandırılması da bu yüzdendir.
Yeni Politika Sahaya Yansıdı mı?
Hal böyle olmakla birlikte, Kıbrıs uyuşmazlığına çözüm aranmasında diplomaside bu vakte kadar kullanılmış olan enstrüman, esas alınmış olan referanslar, uygulanmış olan yöntem, oluşturulmuş olan kuramsal ve kavramsal çerçeve ve kurumsal yapı bakımından KKTC’nin yaklaşımında, uygulamalarında acaba sahaya yansımış herhangi bir değişiklik görülmüş müdür?
Cevabımız maalesef “hayır” olmaktadır.
Gerçekten de KKTC ve Türkiye geçen 21 ay içinde BMGS’nin mevcut “iyi niyet” görevini, rolünü sorgulayan herhangi bir açıklama yapmış değildir.
KKTC’nin yaklaşımında, uygulamalarında, yeni çözüm hedefinin gerektirdiği [6] şekil ve ölçüde ve uluslararası camia tarafından “kararlılık” ifadesi olarak algılanabilecek mahiyette sahada herhangi bir somut adım henüz görülmemiştir.
Sadece, yüksek düzeydeki demeçlerle hamlenin gündemde tutulmasına ve KKTC’nin ve Türkiye’nin kararlılığının gösterilmesine çalışılmıştır. BMGS ve onun temsilcileriyle temaslar, görüşmeler ve BMGK kararlarının öngördüğü uygulamalar Kasım 2020’den önce olduğu gibi sürdürülmüştür.
Bu değerlendirmemin BM belgelerinde ifadesini bulan çeşitli kanıtları vardır. Bunlara ilişkin belli başlı alıntıları aşağıya kaydediyoruz.
Son Dönemde BM’de Yayınlanan Belgeler
Ekim 2020’den günümüze kadar geçen uzun devrede BMGK Kıbrıs konusunda 2 Başkanlık Açıklaması yapmıştır. 3 Karar kabul etmiştir. BMGS 6 Rapor yayınlamıştır.
Bu belgeler, BM’nin Kıbrıs uyuşmazlığı ile ilgili olarak Ada’da üstlendiği Barışı Koruma (Peacekeeping) ve Barış Yapma (Peacemaking) görevlerini BMGS’nin “iyi niyet görevinin” fonksiyonları olarak başlangıçtaki kuramsal çerçevesinde ve kurumsal yapısıyla sürdürmeye devam ettiğini ortaya koymaktadır.
BMGK Başkanlık Açıklamaları [7]
BMGK’nin Ekim 2020 ve Temmuz 2021’de yayınladığı iki Başkanlık Açıklamasında BMGK’nin konuya ilişkin önceki kararları zikredilmiştir.
Birinci Açıklama’da KKTC’nin Maraş hamlesi hakkında “derin endişe” [deep concern] ifade edilmiş; sonrakinde de “kınama” [condemn] tabiri kullanılmıştır. KKTC’nin kararını geri alması istenmiştir.
Açıklamalarda, ayrıca, “BMGK’nin, kendi karalarında belirtilen siyasî eşitlik kavramına göre iki toplumlu, iki kesimli federal çözüm” hedefine bağlı olduğu vurgulanmış; BMGS’nin bu hedefe yönelik çalışmalarına destek beyan edilmiştir.
BMGK’nin Kararları
BMGK yine son 17 aylık dönemde Kıbrıs konusunda 3 Karar kabul etmiştir (2561/Ocak 2021; 2587/Temmuz 2021 ve 2618/Ocak 2022).
KKTC’nin ve Türkiye’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefini tek seçenek olarak ilân etmeleri karşısında, BMGK, bu kararlarında BMGS’nin “iyi niyet görevine” destek vermiştir. “İki toplumlu, iki kesimli federal çözüm” pozisyonunu ve Kıbrıs uyuşmazlığı hakkında BM’de oluşmuş bulunan müktesebatı Türk tarafına dayatmayı sürdürmüştür.
BMGK, ayrıca, BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) belgelenmiş yetkisinin Kıbrıs'ın (sözde Kıbrıs Cumhuriyeti anlamında) her yerinde (KKTC toprakları dâhil) geçerli olduğunu belirtmiştir. UNFICYP’in özellikle Maraş’taki durum hakkında ve ayrıca başka yerlerde etkili izleme yapmasının ve rapor vermesinin sağlanması dâhil, Kıbrıs’ın her tarafında hareket serbestisine saygı gösterilmesinin önemini vurgulamıştır.
BMGS’nin BMGK’ne Sunduğu Dönemsel Raporlar
Ekim 2020’den günümüze kadar geçen dönemde BMGS kendi “iyi niyet” görevinin çerçevesinde meydana gelen gelişmelere ve UNFICYP’nin faaliyetlerine dair toplam 124 sayfa tutan 6 ayrı raporu BMGK’ne sunmuştur.
Bu raporlarda, BMGS’nin “iyi niyet görevinin” 1975’de belirlenen çerçevesinde ve çözüm hedefi doğrultusunda devam etmekte olduğunu; bu meyanda, BMGS’nin ve temsilcilerinin Ekim 2020’den sonra da “Kıbrıs Türk tarafı” ve Türkiye ile temaslarını eskisi gibi sürdürdüğünü ortaya koyan çok sayıda bilgi vardır.
Raporlardan Çözümün Parametreleri Hakkındaki Alıntılar: [8]
BMGS, KKTC’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefine yönelmiş olduğunu da kaydettiği 9 Temmuz 2021 tarihli raporunda “iyi niyet” görevini BMGK’nin kendisine verdiği talimata uygun olarak ve “Ada’da tek bir egemen Devlet’in varlığı” anlayışıyla yürütmekte olduğunu vurgulamıştır.. BMGS’nin ifadeleri şöyledir:
-- “…BMGS olarak, Kıbrıs müzakerelerinde BM parametrelerini belirleyen ilgili Güvenlik Konseyi kararları tarafından yönlendirildiğim açıktır.” […it is clear that, as Secretary-General, I am guided in the negotiations on Cyprus by relevant Security Council resolutions that have established the United Nations parameters.]
-- “Güvenlik Konseyi, yaklaşık 50 yılı aşkın süredir aldığı sayısız kararlarında Kıbrıs adasında tek bir egemen devlet olduğunu açıkça ortaya koymuştur.” [The Security Council has made clear in numerous resolutions over nearly 50 years that there is only one sovereign state on the island of Cyprus.]
-- “BMGK bana (çözüm) çabalarıma rehberlik eden açık bir talimat vermiştir.” [The Security Council has given me a clear mandate that has guided my efforts.]
Raporlardan 5+1 Toplantının İyi Niyet Görevi Çerçevesinde Olduğu Hakkında Alıntılar:
--“… 27-29 Nisan 2021 tarihleri arasında benim himayemde Cenevre'de gerçekleşen beş artı bir toplantısı…”;
--“… 24 Şubat'ta Kıbrıs konusunda gayri resmi beş artı bir toplantı yapacağımın duyurulmasıyla…”;
-- “Tarafların Kıbrıs soruna yakın gelecekte kalıcı bir çözümü müzakere etmeleri için ortak zemin mevcut olup olmadığını belirlemek amacıyla 27- 29 Nisan 2021’de gayrıresmî beş artı bir toplantı düzenledim…”
-- (BMGS’nin 5+1 Cenevre toplantısı hakkında 28 Ocak 2021 günü New York’ta basın toplantısındaki ifadeleri): “Bildiğiniz gibi toplantının ön şartsız gayri resmî olmasına karar verdik… Benim BM’nin müzakerelere katılımı çerçevesinde bir görevim var. Bu görev açık biçimde iki kesimli, iki toplumlu çözüm hakkındadır…(Güvenlik Konseyi’nden) almış olduğum yetkiye bağlı kalmam gerektiği gerçeği, herkesi dinlemeye hazır olmadığım… anlamına gelmez.” [9]
Raporlardan Maraş hakkında alıntılar (Raporlarda “Varosha” olarak isimlendirilmektedir):
-- “…Ada’daki ve çevresindeki durum hakkında bir dizi muhatap ile şahsen görüştüm. Özellikle iki liderle, garantör güçlerle ve diğer ilgili taraflarla gayri resmi beş artı bir toplantısı ve Maraş'taki gelişen durum hakkında görüşmelerde bulundum. (8 Ocak 2021 – S/2021/5);
--Maraş da dâhil olmak üzere, adada taraflar arasında ortak zemin bulma şansını zorlaştırabilecek veya gerilimi tetikleyebilecek eylemlerden kaçınılması gerektiğini defalarca vurguladım. Şehrin (Maraş) çitle çevrili bölgesindeki gelişmelerle ilgili endişelerimi tekrarlayarak, BM’nin pozisyonunun değişmediğini belirttim. Ayrıca, Güvenlik Konseyi Başkanı'nın 9 Ekim 2020 tarihli açıklamasını ve Maraş'la ilgili Konsey kararlarını, özellikle 550 (1984) ve 789 (1992) sayılı kararlarını ve bu kararlara tam olarak uyulmasının gereğini vurguladım… Gerginliğin azalmasını ve garantör güçler Yunanistan ve Türkiye de dâhil olmak üzere bölgede onları ayıran konularda diyalog yolunda atılan olumlu adımları memnuniyetle karşılıyorum.” (9 Temmuz 2021– S/2021/634);
--“ BM Barış Gücü Maraş ile ilgili olarak Güvenlik Konseyi kararları tarafından yönlendirilmeye devam etmektedir. Buna göre, iyi niyet misyonu ve BM Sekretaryası, şehrin çitle çevrili kısmındaki gelişmelerle ilgili endişelerini defalarca dile getirmiş bulunmaktadır. BM, Maraş'taki durumdan Türk Hükûmeti'ni sorumlu tutmaya devam etmektedir.” (9 Temmuz 2021 – S/2021/635);
--“… özellikle Maraş'ın çitle çevrili kısmı ve tampon bölge ile ilgili olarak atılan bazı adımlar hem taraflar arasında hem de iki toplum arasında güvensizliğin daha da derinleşmesine sebep oldu. Güvenlik Konseyi'nin 2587 (2021) sayılı karardaki çağrısına rağmen, Maraş’ta, Ekim 2020'de çitle çevrili şehrin kısmen yeniden açılacağının ilân edilmesinden bu yana uygulanan eylemleri tersine çevirmek için hiçbir adım atılmadı. Maraş'ın yüzde 3,5’una tekabül eden alanda askeri statünün kaldırılacağına dair Temmuz 2021 deklarasyonundan bu yana, bitki örtüsünün temizlenmesinin ötesinde, sahada önemli değişiklikler meydana gelmediğini BM Misyonu’nun gözlemlerine dayanarak kaydediyorum. (31 Aralık 2021 – S/2021/1110).
Raporlardan BM Barış Gücü (UNFICYP) hakkında alıntılar:
-- “BM Barış Gücü’nün Ada’da barış ve istikrara ve siyasi çözüme elverişli koşulların yaratılmasına olan katkısının ışığında…” (31 Aralık 2021 - S/2021/1110);
--“Ayrıca… BM Barış Gücü’nün hareket serbestîsine getirilen kısıtlamaları esefle karşılıyor ve misyonun devriye gezme ve yetkilendirilmiş faaliyetlerini uygulama kabiliyetinin yeniden kazandırılmasını talep ediyorum. Konseyin BM Barış Gücü’ne verdiği yetkinin tampon bölge ile sınırlı olmadığını, tüm adayı kapsadığını hatırlatıyorum. (31 Aralık 2021 – S/2021 1110);
--BMGK, “BM Barış Gücü’nün (UNFICYP) belgelenmiş yetkisinin Kıbrıs'ın (sözde Kıbrıs Cumhuriyeti anlamında) her yerinde geçerli olduğunu vurgular ve Barış Gücü’nün, özellikle Maraş’taki durum hakkında ve ayrıca başka yerlerde etkili izleme yapmasının ve rapor vermesinin sağlanması dâhil, Kıbrıs’ın her tarafında hareket serbestisine saygı gösterilmesinin önemini yeniden teyit eder;” (BMGK’nin 28 Ocak 2022 tarihli ve 2618 saylı kararı S/RES/2618);
-- Kıbrıs’taki BM Barış Gücü’nün barış ve istikrarın devamına ve siyasi bir çözüme elverişli koşulların yaratılmasına olan katkısının ışığında misyonun görev süresinin 31 Temmuz'a (2022) kadar altı uzatılmasını BMGK’ne tavsiye ediyorum.” (31 Aralık 2021 – S/2021/1110).
KKTC’nin söylem ve eylemlerinden bazı örnekler:
“Egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefini ilân ettikten sonra KKTC Cumhurbaşkanı Tatar “gün gelecek KKTC tanınacaktır”, “iki devlete dayalı çözüm önerimizden geri adım atılamaz” şeklinde verdiği çok sayıdaki demeçlerle yeni politika hakkında KKTC’nin kararlılığını kendi halkına ve uluslararası camiaya yansıtma gayreti içinde olmuştur.
Bununla beraber, KKTC ve Türkiye bu yönde henüz somut adımlar ihtiva eden bir politika uygulaması içinde olamamıştır.
Uygulamada KKTC yetkilileri, BMGK’nin kararlarıyla bağlı olduğunu her vesileyle vurgulayan ve “iyi niyet” görevi çerçevesinde KKTC’ni “Kıbrıs Türk toplumu” olarak muhatap alan BMGS ve/veya onun temsilcileriyle temaslarını son 21 ay içinde de sürdürmüşlerdir. BM’nin BMGK kararları uyarınca yürüttüğü faaliyetlerde rol almışlardır.
●BMGS’nin veya temsilcilerinin himayesinde “Kıbrıs’taki iki toplum liderini” buluşturan etkinliklere KKTC Cumhurbaşkanı katılmıştır. BMGS’nin Cenevre’deki Nisan 2021 5+1 gayrıresmî toplantının kendi “iyi niyet görevi” içinde düzenleneceğini önceden açıklamış olmasına rağmen KKTC ve Türkiye bu toplantıya katılmışlardır.
●KKTC, BMGK’nin “iki toplumlu, iki kesimli federal çözümü” dayatan kararları uyarınca [10] BMGS’nin iyi niyet görevine ilişkin olarak BM Sekretaryasına yazılı güncelleme [written updates] vermeğe devam etmiştir.
●Bu güncellemeler meyanında “Kıbrıs Türk tarafı, amacı ‘toplumlararası temasları arttırmak ve tüm Kıbrıslıların günlük hayatlarını iyileştirmek… ve performanslarını geliştirmek’ olan Teknik Komiteleri desteklemektedir ve yetkilendirilmeleri için hazırdır” şeklindeki yazılı beyanlarla artık “iki devletli çözüm” tezimizde yeri olmaması gereken ifadelerle “iki toplumlu” çözüm anlayışını ve uygulamasını sürdürmüştür.
KKTC’nin Teknik Komiteler için “iki toplumlu” yerine “iki taraflı” deyimini kullanması tatbikatta özde bir değişiklik yaratmamıştır.
●Sözde “Kıbrıs Cumhuriyeti Hükûmeti’nin” rızasına bağlı olarak Ada’da faaliyet gösteren BM Barış Gücü’nün KKTC topraklarındaki faaliyetine son verilememiştir.
●AB’nin KKTC’ni yok sayan, KKTC topraklarını “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” ülkesinin parçası, Kıbrıs Türk halkını da “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” bir toplumu varsayan yaklaşımının ürünü olan “Yeşil Hat Tüzüğü”, “Dış Ticaret Tüzüğü”, “Mali Yardım Tüzüğü” gibi belgelerin çerçevesindeki uygulamalar sonlandırılamamıştır.
●KKTC’de yetkili kişiler, BMGS’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Jane Holl Lute'un görevi sona erince “BMGS Guterres'in aynı amaçla, zaman sınırlı yeni bir görevlendirme yapması gerektiği” şeklinde demeç vermişlerdir. [11] BMGS’nin yeni bir atama yapması üzerine de destek beyan etmişlerdir.
●BMGS’nin raporlarına göre “Kıbrıs’taki dinî liderler” İsveç’in GKRY nezdindeki Büyükelçiliği’nin himayesinde kurulan “Kıbrıs Barış Sürecinin Dinî Yolu Ofisi” (Office of the Religious Track of the Cyprus Peace Process) çerçevesinde “Kıbrıs’ta barışı inşa ve uzlaşma” faaliyetlerini sürdürmektedirler.[12]
(Bu Ofis’in ve yürüttüğü faaliyetlerin amacı “Kıbrıs’ın” federal çözüm yoluyla “yeniden birleşmesine” katkıda bulunmak değil midir? İsveç’in Kıbrıs konusunda tarafsız bir politika ve tutum izlediğini söylemek mümkün müdür?)
●Yine BMGS’nin raporlarına göre “Kıbrıs Türk ve Kıbrıs Rum siyasî partilerinin Slovakya’nın himayesinde yapmakta oldukları düzenli toplantılar devam etmektedir.” [13] BMGS’nin Kıbrıs Özel Danışman Yardımcısı Spehar, 25 Kasım 2021’de siyasi parti temsilcilerine bir konuşma yapmıştır.
(Hatırlatma:
Slovakya Kıbrıs konusunda açıkça Kıbrıs Rum ve Yunan iddialarına ve görüşlerine uygun bir politika takip etmektedir. Slovakya, Mayıs 2021’de Türkiye, KKTC, Azerbaycan, Katar ve Slovakya’nın katılımıyla Konya’da yapılacağı açıklanan “Anadolu Ankası-2021 Tatbikatı’na” Yunanistan’ın baskısıyla son anda katılmaktan vazgeçmiştir.[14]
Slovakya Dışişleri Bakanı’nın GKRY’ni ziyareti vesilesiyle KKTC ve GKRY siyasî partileri bir toplantı gerçekleştirmiş ve yayınladıkları ortak Bildiri’de federal çözüm yoluyla “yeniden birleşmeye” GKRY’nin ve Yunanistan’ın sürekli kullandıkları ifadelerle destek beyan edilmiştir.)[15]
● KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Tatar 27 Haziran 2022 günü BMGS’nin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ı kabul etmiştir.[16]
● İşbu yazımızı tamamlamakta olduğumuz sırada KKTC Cumhurbaşkanı Tatar’ın BMGS Guterres aracılığıyla GKRY lideri Nikos Anastasiadis'e iletilmek üzere hazırladıkları işbirliği önerilerini, BM Siyasi İşler Bölümü Avrupa, Orta Asya ve Amerika Genel Sekreter Yardımcısı Muavini Miroslav Jenca’ya verdiği haberini okuduk.[17] Önerilerin içeriği üzerinde durmamıza gerek yoktur. Bu gelişme de KKTC’nin, hedefi BMGK’nin belirlediği niteliklerle sözde bir “federal çözüm” olan BMGS’nin “iyi niyet” görevi çerçevesinde kalmaya devam ettiğinin son bir kanıtı olmaktadır.
BMGS’nin Tutumu
Yukarıda da kaydettiğimiz üzere, BMGS, KKTC’nin ve Türkiye’nin “egemen eşitlik temelinde iki devletli çözüm” hedefini açıklamalarından sonraki raporlarında da “BMGK bana çözüm çabalarıma rehberlik eden açık bir talimat vermiştir… Kıbrıs müzakerelerinde BM parametrelerini belirleyen ilgili Güvenlik Konseyi kararları tarafından yönlendiriliyorum… Güvenlik Konseyi, yaklaşık 50 yılı aşkın süredir aldığı sayısız kararlarında Kıbrıs adasında tek bir egemen devlet olduğunu açıkça ortaya koymuştur” şeklinde kesin ifadeli hatırlatmalar yapmaktadır.
BMGS’nin bu ifadeleri, KKTC’nin hamlesine karşılık BMGK’ne atıf suretiyle KKTC’ne ve Türkiye’ye yapılan birer uyarı mahiyetindedir.
BM Belgelerinin Mahiyeti
BMGS’nin raporları, BMGK’nin kararları ve açıklamaları, vs BM’nin resmî dilleri İngilizce, Fransızca, Rusça, Çince ve Arapça olarak basılmakta; üye devletlere dağıtılmakta, BM’nin internet sitesinde de erişime açık bulunmaktadır. Böylece BM belgelerini dünya devletlerinin büyük bir kesiminde ilgililerin veya kişilerin kendi ana dillerinde okumaları mümkün olmaktadır.
Diğer Devletlerin ilgililerinin Kıbrıs uyuşmazlığına ilişkin raporları, BMGK’nin kararlarını okumaları halinde edinecekleri kanaat, KKTC ve Türkiye’nin kesin tercih olarak açıkladığı çözüm hedefine BMGK’nin ve BMGS’nin kesin surette karşı olduğu; Türk tarafının açıklanan yeni yaklaşıma rağmen BMGS’nin Kıbrıs konusundaki “iyi niyet” görevini sürdürdüğü; Türk tarafının da BMGS’nin iyi niyet görevinin içinde kalmaya devam ettiği; bu çerçevede, BMGS’nin BMGK’den aldığı talimatla “iki kesimli, iki toplumlu federal çözüm” yönünde “anlamlı, sonuç odaklı bir başlangıç noktası üzerinde konsensüs sağlanması” için bütün ilgili taraflarla temas ve görüşmelerde bulunduğu merkezinde olacaktır.
Uygulamalarla ortaya çıkan bu tablo KKTC’nin ve Türkiye’nin yeni yaklaşım çerçevesinde atması gereken adımlar bakımından ihtiyaç duyulan müsait siyasî ortamın yaratılmasına mani teşkil edecektir.
KKTC’nin Türkiye’ye İlâve Olarak Uluslararası Plânda Tanıtılması
“Egemen eşitlik temelinde iki devleti çözüm” yaklaşımının tek seçenek olarak açıklanmasından sonra KKTC’nin Türkiye’ye ilâve olarak başkaca devletler tarafından da siyasî olarak tanınmasının sağlanması ve bu amaca matuf somut diplomatik girişimlerin başlatılması Türk kamuoyunda gerçeklerin gerekli kıldığı bariz bir arzu ve beklenti haline gelmiştir. Takdir edilmelidir ki, KKTC’nin uluslararası plânda tanınması çeşitli uluslararası faktörlerle şekillenen zaman alıcı bir süreç gerektirebilecektir.
Her şeyden önce “KKTC’nin tanınması” yolundaki girişimlerimizin arka zemininin ve alt yapısının hazırlaması maksadıyla bizatihi KKTC’nin Türkiye’nin desteğiyle atması gereken temel nitelikte kapsamlı bir adım vardır.
Bu da, KKTC’nin kendisini, BM Güvenlik Konseyi’nin “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” varlığını sürdürdüğünü ve 1960 Anayasası’na aykırı olarak sadece Rum siyasî unsurlardan oluşan bir heyetin “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” meşru hükûmeti olduğunu varsayan; KKTC’nin varlığını reddeden; Kıbrıs Türk halkını “Kıbrıs Cumhuriyeti’nin” bir toplumu kabul eden kararları çerçevesinde BMGS ve AB tarafından Kıbrıs konusuyla ilgili olarak yapılmakta olan bütün uygulamaların ve girişimlerin dışına çıkarması ve bunu ilân etmesidir.
Böyle radikal bir tutum yukarıda “KKTC’nin söylem ve eylemlerinden bazı örnekler” başlığı altıda zikrettiğimiz uygulamaların KKTC tarafından sonlandırılmasını ve bu tutuma Türkiye tarafından arka çıkılmasını gerektirecektir.[18]
GKRY ve Yunanistan’ın Tutumu
Beklendiği üzere, GKRY ve Yunanistan KKTC’nin ve Türkiye’nin hamlelerini BMGK’ne ve AB organlarına taşımışlardır. Türkiye’yi hedef göstererek somut yaptırım uygulanmasını istemişlerdir.
On yıllardır uygulanan BMGS’nin “iyi niyet” misyonu çerçevesindeki çeşitli somut çözüm teşebbüslerini sonuçsuz bırakan; G-8’in (o zaman Rusya dâhil) ve “Beşlerin” mührünü taşıyan Annan Plânı’nı da referandumla reddeden Kıbrıslı Rumların şimdiki lideri Anastasiadis KKTC’nin gerçekçi hamlesine mukabele etmedeki aczi ve çaresizliği içinde, BMGS’nin mevcut “iyi niyet” görevine sarılmış bulunmaktadır. Daha önce 2004’de fiilen reddettiği BM parametreleri temelinde “iki toplumlu, iki kesimli federal” çözümü savunduğu görüntüsünü yaratma çabasına girmiştir.
Anastasiadis, BMGK’nin 2537 sayılı kararı uyarınca BMGS’ne gönderdiği güncelleme raporunda “Kıbrıs Cumhuriyeti'nin, ilgili BMGK Kararlarında belirtildiği şekilde siyasi eşitliğe sahip iki toplumlu, iki kesimli bir federasyona dönüşmesi suretiyle bir çözüme ulaşılmasının, Kıbrıs Rum tarafı için mutlak bir öncelik olmaya devam ettiğini” bildirmiştir.
“Dostlar alışverişte görsünler” misali KKTC’ne “gevşek federasyon”, “ademimerkeziyetçi yönetim”, “Kıbrıslı Türklerin 1960 Anayasası’nın öngördüğü kurumlara geri dönmeleri” gibi kendi halkı içinde bile tepki çekmiş olan akıl almaz teklifler yapmıştır Ada’daki statükonun devamı Rum tarafına ve Yunanistan’a aslında ehveni- şer gelmiştir.
Rum tarafı, kapsamlı çözüme ulaşılmasını kolaylaştıracağını öne sürerek “karşılıklı güven yaratacak tedbirler” alınmasını önermiştir. Daha önce benzerleri 1980’li yıllarda ve 1992-93’de denenmiş olup da kendilerinin reddettikleri “Maraş’ın Rum yönetimine verilmesi karşılığında, Ercan Havalimanı ile Gazimağusa Limanı’nın BM gözetiminde uluslararası seferlere açılması. vs” önerisinde bulunmuştur.[19]
Anastasiadis, içinde muhtelif eski önerilerini toplu şekilde ihtiva eden ve çeşitli tek yanlı BMGK kararlarına atıfta bulunan 24 Mayıs 2022 tarihli bir mektubu KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’a ulaştırmıştır. [20] Mektupta Sayın Tatar’ın sıfatı “Kıbrıs Türk Toplumu Lideri” olarak yazılmıştır. Mektupta diğer hususlar meyanında şu ifade yer almıştır:
“Kıbrıs sorununun halkımızın barış içinde bir arada yaşaması koşullarını sağlayacak bir çözüme kavuşturulması yolundaki çabalara olumlu katkı yapacağına inandığım bazı önerilerimi ihtiva eden bu mektubu, Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı sıfatını taşıyor olmama rağmen, yurttaş olduğumuz için size gönderiyorum.”
Bu ifade GKRY’nin Kıbrıs uyuşmazlığının gerçeklerinden ne kadar kopuk ve Kıbrıs Türk tarafını muhtemel bir anlaşmaya dayalı çözümde eşit statüde görüp kabullenmekten ne kadar uzak olduğunu göstermeye fazlasıyla yeterlidir.
KKTC makamlarının, bundan böyle zarf üstünde kendilerine “toplum” statüsünden kaynaklanan eski sıfatlarıyla hitap edilen mesajları teslim almamaları; işleme koymamaları, ilân edilmiş olan yeni politika ile bağdaşan gerekli bir tutum olacağını düşünüyoruz.
“Beşlerin” Ve AB’nin Tepkileri [21]
KKTC’nin ve Türkiye’nin çözüm şekli ve Maraş hakkındaki hamleleri üzerine BMGK’nin daimî üyeleri “beşler” ayrı ayrı ve BMGK çerçevesinde tepki açıklamaları yapmışlardır. AB de tepki göstermiştir.
“Beşler” çeşitli vesilelerle farklı tarihlerde yaptıkları açıklamalarla, BMGK kararlarına Maraş’ta statükonun korunmasını istemişlerdir. Kıbrıs sorununun BMGK’nin kararları çerçevesinde belirlenen parametrelere göre iki toplum, iki kesimli çözüme kavuşturulması gerektiğini vurgulamışlardır.
“Beşler”, Kıbrıs Rum tarafının, 2004 yılında iki kesimli çözümü öngören Annan Plânı’nı reddetmesinden sonra da BMGK’de yine BMGS’nin aynı “iyi niyet” görevi çerçevesinde ve BMGK kararlarıyla oluşturulmuş parametrelere göre çözümü dayatan bir tutum izlemişlerdir.
Sonuç
Hatırlanacağı üzere, Annan Plânı, yani “iki eyaletli, iki kesimli federal çözüm” anlaşması üzerindeki 24 Nisan 2004 Referandumu’nda iki halka ayrı ayrı şu soru sorulmuştur:
“Kıbrıs’ın AB’ne birleşik olarak gireceği yeni düzeni hayata geçirecek Kuruluş Anlaşması ve tüm Eklerini; Kıbrıs Rum / Kıbrıs Türk Devleti’nin ( halbuki kastedilen “eyalet” kavramıydı) (State) Anayasasını ve yürürlükte olacak yasalara ilişkin hükümleri onaylıyor musunuz?”
[“Do you approve the Foundation Agreement with all its Annexes, as well as the constitution of the Greek Cypriot/Turkish Cypriot State and the provisions as to the laws to be in force, to bring into being a new state of affairs in which Cyprus joins the European Union united”]
Yani, Annan Plânı “Kıbrıs’ın” birleşmiş olarak AB tam üyelik koltuğuna oturmasını amaçlamıştır. KKTC halkı Annan Plânı’na “evet” diyerek AB’ne o zaman birleşik olarak girmeyi de kabul etmiştir. Oysa Rum halkı % 67 oyla bunu reddetmiştir. AB ve “Beşler” bu gerçeğe rağmen, 1 Mayıs 2004 günü Kıbrıslı Rumları üye olarak AB’ne kabul etmiştir. Kıbrıs Türk halkını, onlara uyguladıkları tecrit tedbirleriyle AB dışında bırakmışlardır.
Böylece, “Beşler” ve AB Kıbrıs Rum tarafını Kıbrıs uyuşmazlığının çözümünü istemez ve çözümsüzlükten de rahatsız olmaz duruma getirmişlerdir. Başka bir ifadeyle, “Beşler” ve AB, bir taraftan “Ada’daki “statüko [status quo] kabul edilemez” demeyi sürdürürken, öte yandan Ada’daki “statükonun” devamında fayda görmüşlerdir.
2008’de Rusya – Gürcistan savaşı ve 2014’de Kırım’ın Rusya tarafından ilhakıyla başlayan Doğu – Batı gerginlikleri giderek tırmanmış; Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısıyla da ciddi tehlikelere yol açma istidadı göstermiştir. Günümüzde Dünya, özellikle son birkaç yıldır sağlık alanında, ekonomide, ticarette, enerji tedarikinde, küresel ısınmanın olumsuz sonuçlarında, uluslararası terörizmle mücadelede vs giderek yoğunlaşan biçimdeki sorunlarla uğraşmaktadır. Dünyanın stratejik fay hatlarındaki kıpırdanmalar rahatsız edici ve kaygı verici mahiyet kazanmıştır.
Bu tablo içinde 1950’li ve 60’lı yıllarda “gerginlikler yuvası” ve “barut fıçısı” olarak nitelenen Kıbrıs adasında 1974’den beri hâkim olan askerî sükûnet ortamının çevrelediği “statükonun” muhafazasının “Beşler” için de tercihe şayan olduğu düşünülebilir.
[1] 27 Ocak 2022 KKTC Cumhurbaşkanı Tatar: Maraş açılımı, bu yeni siyasetimizin, iki devletli siyasetin çok önemli bir bacağıdır (aa.com.tr)
[2] MGK’nun 30 Mart 2021 tarihindeki Toplantısı.
[3] MGK’nun 2 Haziran 2021 tarihindeki Toplantısı.
[4] MGK’nın 5 Ağustos 2021 tarihindeki Toplantısı.
[5] Bknz. BMGS Guterres’in 5+1 Kıbrıs Konferansı Hakkındaki Açıklaması ve Değerl (soyledik.com); KIBRIS'TA ÇÖZÜM MÜ? KALICI BARIŞ MI? (avim.org.tr)
[6] [6] KKTC’nin atması gerektiğini düşündüğüm somu adımlar için bknz. Olaylar Ve Görüşler : Kıbrıs’ta Söylem ve Eylem Zamanı - Tugay ULUÇEVİK (cumhuriyet.com.tr) KIBRIS POLİTİKAMIZDA SÖYLEM VE EYLEM BİRLİĞİ ZAMANI - SÖYLEDİK.COM - 15.07.2021 (avim.org.tr) http://soyledik.com/tr/makale/8202/kibris-politikamizda-soylem-ve-eylem-birligi-zamani--em-buyukelci-tugay-ulucevik.html
[7] BM uygulaması bakımından BMGK Kararı (resolution) ile BMGK Başkanı’nın Açıklaması arasında siyasî, hukukî sonuçları, bağlayıcılıkları, uygulanma mecburiyetleri bakımından fark yoktur. Her ikisi de BMGK’nin iradesini bildiren BM’nin resmî belgesidir.
[8] BMGS’nin 9 Temmuz 2021 tarihli ve S/2021/634 sayılı Raporu.
[9] Press Conference: UN Secretary-General on his priorities 2021 - YouTube
[10] BMGK’nin 25 Temmuz 2019 tarihli ve 2483 sayılı Kararının 15. İşlem paragrafı.
[11] Cumhurbaşkanlığı Özel Temsilcisi Ergün Olgun Cenevre’deki toplantıları değerlendirdi (kibrisgazetesi.com)
[12] BMGS’nin 31 Aralık 2021 tarihli Raporu, S/2021/1109; Ayrıca bknz. The Religious Track of the Cyprus Peace Process – Religion, Peacebuilding and Human Rights in Cyprus
[13] BMGS’nin 31 Aralık 2021 Raporu.
[14] Slovakya, KKTC'nin katılımı nedeniyle Anadolu Ankası-2021 tatbikatından çekildi (cumhuriyet.com.tr)
[15] 11 Haziran 2019 Slovak FM attends meeting with Greek and Turkish Cypriot political parties | in-cyprus.com (philenews.com)
[16] KKTC Cumhurbaşkanlığı - Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, BM Genel Sekreterinin Kıbrıs Özel Temsilcisi Colin Stewart’ı kabul etti (kktcb.org)
[17] KKTC'den Rum kesimine yeni iş birliği paketi önerisi (aa.com.tr)
[18] Bu konudaki önerilerimizi 16 Temmuz 2021 tarihli Cumhuriyet Gazetesinde çıkan “Kıbrıs’ta Söylem ve Eylem Zamanı” başlıklı makalede sıralamıştık. Olaylar Ve Görüşler : Kıbrıs’ta Söylem ve Eylem Zamanı - Tugay ULUÇEVİK (cumhuriyet.com.tr); Ayrıca bknz: KIBRIS POLİTİKAMIZDA SÖYLEM VE EYLEM BİRLİĞİ ZAMANI - SÖYLEDİK.COM - 15.07.2021 (avim.org.tr)
[19] GKRY Lideri Anastasiadis BM Genel Kurulu’nun 76. Dönem toplantısındaki konuşmasında (24 Eylül 2021) sözde önerilerini sıralamıştır.
[20] Bugün Kıbrıs - Kıbrıstan haberler | Sondakika gelişmeler | Video Haberler (bugunkibris.com)
Exclusive: Anastasiadis proposal to Tatar for talks - cyprus-digest.com "
KKTC Cumhurbaşkanı Tatar bu mektuba 21 Haziran 2021 tarihli mektupla cevap vermiştir. KKTC Cumhurbaşkanlığı - Cumhurbaşkanı Tatar'ın Rum Lider Anastasiades'e Göndermiş Olduğu Mektuba İlişkin Basın Açıklaması (kktcb.org)
[21] Beşleri Kıbrıs konusundaki tutumu hk ayrıntılı bilgiler için bknz. KKTC’nin Yayınladığı 9 Mayıs “AB Günü” Mesajı (21yyte.org) ve KKTC’nin Yayınladığı 9 Mayıs “AB Günü” Mesajı, Em. Büyükelçi Tugay Ulu (soyledik.com)