Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren dış politika konuları, Türkiye’nin bunlarla ilgili uygulamaları, iç politika mülâhazalarına yer verilmeden ve “zafer” veya “hezimet, mağlubiyet” gibi nitelemeler yapılmadan, sadece olgular göz önünde tutularak ve millî menfaatler kriteri esas alınarak tarafsız bir yaklaşımla değerlendirilmelidir.
Çünkü, uluslararası konularda olayların akışı içinde ortaya çıkan durumların, takınılan tutumların, gerginliklerin tırmanmasının, atılan çeşitli adımların, çatışma veya anlaşma eylemlerinin zahirî (görünürdeki) sebepleriyle hakiki sebepleri genellikle birbirinden farklıdır. Gelişmelere şekil veren ve yönlendiren faktörler çeşitlidir, karmaşıktır. İplerin tamamının tek aktörün elinde toplanmasının imkânsız olduğu da söylenebilir.
NATO’nun Madrid’deki son Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirve toplantısının hemen öncesinde Türkiye, İsveç ve Finlandiya arasında imzalanan “Üçlü Muhtıra’yı” [Trilateral Memorandum] bu esasa göre değerlendirmeye çalışacağız. Bunu yaparken bu konuda Türkiye'nin doğrudan konu ile ilgili gelişmelerin başlangıcından itibaren takındığı pozisyonu dikkate alacağız.
Türkiye’nin Tutumu
İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik için resmen başvurdukları 17 Mayıs 2022 tarihinden ve hattâ öncesinden itibaren, Türkiye, bu iki Devlet’in Türkiye’yi hedef alan terör unsurlarına çeşitli şekil ve yollardan destek vermekte olduğu gerçeğini gerekçe göstererek onların NATO’ya üye kabul edilmelerine karşı olduğunu; üyeliğe kabul için gerekli olan bütün üye devletlerin “uzlaşmasına” (consensus) katılmayacağını açıklamıştır.
Konu hakkında başlayan çok taraflı diplomasi çerçevesinde İsveç ve Finlandiya, Türkiye’yi itirazından vazgeçmeye ikna çabası içinde sözlü ve belki de bir kısmı yazılı vaatlerde bulunmaya başlamışlardır.
Bunlara karşılık Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu “Türkiye'nin haklı beklentilerinin karşılandığı somut adımları görmeden, (anılan iki devletin üyelik başvuru sürecinde) ilerleme sağlanamayacağını” birçok vesileyle kararlı ifadelerle dile getirmişlerdir.
Diplomasi Uzlaşı Sağlıyor
Bu konuda NATO zemininde ve ikili plânda cereyan eden diplomasi Madrid’deki NATO 32. Devlet ve Hükûmet Başkanları Zirve Toplantısının öncesine tesadüf etmiş ve hemen açılışının öncesinde de bir uzlaşı ile sonuçlanmıştır.
Görüşümüze göre, uluslararası gerginliklerin Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasıyla birlikte daha da ciddi tehlikelere yol açma istidadı göstermesi ve NATO’da dayanışma ihtiyacının derinden hissedilmesi, Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın NATO’ya üyelik başvuruları hakkındaki engellemesinin ve ileri sürdüğü şartlarının her zaman olduğundan daha dikkatli biçimde algılanmasını sağlamıştır. Türkiye’nin 1970’li yılların ortasından itibaren maruz kaldığı başta PKK olmak üzere çeşitli terör örgütlerinin saldırıları yüzünden çektiği acılardan ve terörle mücadelesinden uluslararası çevrelerde belki de ilk defa olarak bu kadar anlayışlı ve “hayırhah” bir dille söz edilmiştir.
Sonunda Türkiye kendisine verilen muhtelif taahhütler karşılığında itirazını kaldırırken, tutumunun Türkiye’nin Batı – Doğu ilişkilerinin kritik bir döneminde müttefikler arası dayanışmaya verdiği bir önemin ifadesi olarak değerlendirilmesi mümkün olmuştur.
NATO GS’nin Açıklaması
NATO Genel Sekreter’i Jens Stoltenberg, 28 Haziran 2022 tarihinde Madrid’de yaptığı basın toplantısında Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılmasının önünü açan bir uzlaşıya varıldığını açıklarken “hiçbir başka müttefik, PKK terör örgütünün gerçekleştirdikleri de dahil olmak üzere, vahşi terör saldırılarından Türkiye’den fazla çekmiş değildir” sözlerini dile getirmiştir.
NATO Genel Sekreter’i diğer hususlar meyanında şunları söylemiştir:
“Türkiye, Finlandiya ve İsveç, silâh ihracatı ve terörle mücadele dahil, Türkiye'nin endişelerini gideren bir mutabakat anlaşması imzalamışlardır.
Hiçbir başka müttefik, PKK terör örgütünün gerçekleştirdikleri de dahil olmak üzere vahşi terör saldırılarından Türkiye’den fazla çekmiş değildir.
Türkiye, Finlandiya ve İsveç Hükûmetleri terörle mücadele konusundaki işbirliğini arttırma hususunda anlaşmış bulunmaktadır.
Finlandiya ve İsveç, NATO Müttefikleri olarak Türkiye'yi millî güvenliğine yönelik tehditlere karşı tam olarak desteklemeyi taahhüt etmektedir.
Bu, iç mevzuatlarında daha fazla değişiklik yapılmasını; PKK eylemlerinin çökertilmesini ve iade hakkında Türkiye ile anlaşma yapılmasını içermektedir.
Birlikte kaydettiğimiz bu ilerleme ışığında Türkiye, Finlandiya ve İsveç'in NATO'ya katılımını desteklemeyi kabul etmiş bulunmaktadır….”
Üçlü Muhtıra’nın İçeriği
“Üçlü Muhtıra’nın” 3. Maddesi’nde “İttifak'ın kilit unsurlarından biri müttefiklerin millî güvenliğine ve uluslararası barış ve güvenliğe doğrudan tehdit oluşturan terörizmin her şekliyle ve tezahürüyle mücadelede sarsılmaz dayanışma ve işbirliğidir” ifadesi yer almaktadır.
Bu ifade, bütün müttefiklere âdeta bir hatırlatma mahiyetindedir.
4. Madde’de, “müstakbel NATO Müttefikleri olarak” Finlandiya ve İsveç’in Türkiye'nin ulusal güvenliğine yönelik tehditlere karşı tam destek verecekleri; bu amaçla, YPG/PYD’nin ve Türkiye'de FETÖ olarak tanımlanan örgütün Finlandiya ve İsveç tarafından desteklenmeyeceği beyanı kayıtlıdır. Ayrıca, bu iki devletin Türkiye’ye saldırıda bulunan terör örgütlerini kesin bir dille kınadıkları; Türkiye ve terör kurbanlarının aileleri ile dayanışma içinde oldukları da ifade edilmektedir.
Bu hüküm kuşkusuz Türkiye için olumlu niteliktedir. Bununla beraber, YPG/PYD için “terörist, terör örgütü veya PKK’nın yan kuruluşu”, vs gibi bir niteleme yapılmamıştır. Bu tespitimiz keza FETÖ için de geçerlidir.
Ayrıca, 4. Madde’de yer alan “Müstakbel NATO Müttefikleri olarak Finlandiya ve İsveç” ibaresini önemsiyorum. Çünkü, bu ibare, İsveç’in ve Finlandiya’nın “Üçlü Muhtıra” çerçevesindeki mükellefiyetlerinin (yükümlülüklerinin), resmen NATO üyesi olduktan sonra değil, mutabakat belgesinin imzalandığı 28 Haziran 2022 tarihinden itibaren başladığını göstermektedir.
5. Madde’de Finlandiya ve İsveç’in, PKK'nın “yasaklanmış bir terörist örgüt” olduğunu teyit ettiği; PKK’nın ve diğer bütün terör örgütlerinin ve bunların uzantılarının ve aynı zamanda bunlarla bağlantılı bireylerin ve bu terör örgütlerinden esinlenmiş grupların faaliyette bulunmalarına mani olacaklarını vadettiği belirtilmektedir.
Bu Madde’de PKK için kullanılmış olan “terörist” sıfatının 4. Madde’de YPG/PYD ve FETÖ kullanılmış olmasını elbette tercih eder ve beklerdik.
6. Madde’de Finlandiya’nın Ceza Kanunu'nda son zamanlarda yeni eylemlerin cezalandırılabilir terör suçları olarak kabul edilmesini sağlayan birkaç değişiklik yapıldığına işaret edilmektedir. 6. Madde’de, ayrıca, İsveç’te yeni ve daha sert bir “Terör Suçları Yasası’nın” 1 Temmuz'da yürürlüğe gireceği; böylece terörle mücadele mevzuatının daha da sıkı hale geleceği ve İsveç Hükûmeti’nin terörle mücadele mevzuatını daha da sertleştirmeğe hazırlandığı ifadesi yer almaktadır.
7. Madde’de Türkiye, Finlandiya ve İsveç birbirleri arasında millî silâh ambargosu bulunmadığını teyit etmişlerdir. Bu Madde’de, ayrıca, gelecekte Finlandiya ve İsveç’in savunma amaçlı ihracatlarını Vaşington Antlaşması’nın (NATO’nun kuruluş Antlaşması) 3. Maddesi’nin lâfzına ve ruhuna uygun şekilde gerçekleştirecekleri belirtilmiştir.
8. Madde’de de üç Devlet’in atacakları somut adımlar sayılmıştır.
Somut adımlar olarak “Ortak, yapılandırılmış bir diyalog ve işbirliği mekanizmasının kurulması; Finlandiya ve İsveç’in NATO belgelerine ve siyasetlerine uygun olarak terörizmle kararlılıkla mücadele etmeleri; Türkiye'nin bekleyen terör zanlılarının sınır dışı veya iade edilmeleri taleplerini süratle ve eksiksiz olarak yerine getirmeleri; PKK ve diğer tüm terör örgütlerinin para ve asker toplama faaliyetlerini tahkik edip yasaklamaları; Türkiye, Finlandiya ve İsveç’in dezenformasyonla mücadele etmeleri ve kendi iç hukuklarının terör örgütlerinin yararına olarak kötüye ve Türkiye’ye karşı şiddeti teşvik edecek şekilde kullanılmasını önlemeleri” zikredilmiştir.
Somut Adımlar Elde Edildi mi?
Türkiye, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğine “yeşil ışık” yakarken konuyla ilgili diplomasinin başından itibaren atılmalarını anılan iki Devlet’ten talep ettiği “somut adımları” fiilen elde etmiş midir?
Cevabımız elbette “hayır” olacaktır. Türkiye’nin elde ettiği, sözkonusu “somut adımların” atılacağı vaadidir. Bu vaatleri içeren somut bir muhtıradır (Memorandum).
“Memorandum” resmiyet açısından ve hukukî bakımdan bir “anlaşma” gücünde değildir. Bir konuda taraflar arasında varılan mutabakatlara göre yerine getirilmesi gerekenleri ihtiva eden, kayda geçiren bir “hatırlatma belgesi” olarak tarif edilebilir.
Bu niteliğini vurgulamakla Madrid’de imzalanan “Üçlü Muhtıra’yı” (Memorandum’u) önemsizleştirme maksadı güdüyor değiliz.
Türkiye’nin Engelleme İmkânı Var, Ama..
Üçlü Muhtıra önemlidir:
Bir kere, İsveç ve Finlandiya’nın üyelik işlemlerinin tekemmül edebilmesi için NATO’ya üye Devletlerin Parlâmentolarının onay işlemi gereklidir. Sön söz TBMM tarafından söylenecektir. Önümüzde iki Devlet’in Muhtırada sayılan adımları fiilen atıp atmadığını murakabe etmemize imkân verecek bir zaman mevcuttur. Öngörülen “adımlar” kuvveden fiile çıkarılmazsa o zaman da Türkiye birinin veya ikisinin birden üyeliklerini “hayır” diyerek engelleme imkânına sahip bulunmaktadır. Ancak günü geldiğinde gerekirse Türkiye bu imkânı siyaseten kullanabilecek midir, bu da sorulacak bir sorudur!
Ayrıca, Müttefiklerimizin, Finlandiya ve İsveç’in Türkiye’ye karşı “Yasama Organlarının onay işlemleri hızlı gerçekleşti; verdiğimiz sözleri yerine getirebilmemiz için yeterli zamanımız kalmadı” şeklinde mazeret ileri sürebilmelerine imkân vermek maksadıyla “onay” işlemlerini hızlandırmaları da ihtimal dışı tutulamaz.
Davranış Kodları
İkincisi de, Muhtıra’nın içerik itibariyle âdeta herhangi bir NATO üyesinin diğerine karşı uyması gereken “davranış kodlarını” ihtiva ediyor olmasıdır.
“Üçlü Muhtıra’nın” muhtevasıyla henüz üye olmadan İsveç ve Finlandiya’ya yüklenen vecibelerin halen NATO üyesi olan Devletler için de esas itibariyle geçerli olduğu; “Üçlü Muhtıra’da” yer alan hükümleri, Türkiye’nin, PKK, YPG/PYD, FETÖ gibi terör örgütlerine destek veren Devletlere karşı da, hukuken olmasa bile siyaseten dermeyan edebileceği görüşündeyim.
2. Madde’nin Önemi
“Üçlü Muhtıra’nın” 2. Maddesi de önemli ve anlamlıdır. Şöyle denilmektedir: “NATO, ortak değerlerin yanı sıra müşterek savunma ve güvenliğin bölünmezliği ilkelerine dayanan bir İttifaktır. Türkiye, Finlandiya ve İsveç, Washington Antlaşması'nda yer alan ilke ve değerlere bağlılıklarını teyit etmektedirler.”
“Değerler” kavramıyla kastedilenler başlıca “demokrasi, bireysel özgürlükler ve hukukun üstünlüğü ilkesidir.”
NATO’nun önemli ve güçlü üyesi Türkiye anılan “değerler” bakımından eksikliklerini giderebildiği ölçüde gücünü ve ağırlığını sadece NATO çerçevesinde değil küresel plânda etkili biçimde hissettirebilecektir.
Kaldı ki, Türkiye’nin NATO üyeliği, sadece çok taraflı bir dış güvenlik desteğine duyulan ihtiyacın sevk etmesiyle değil, aynı zamanda çoğulcu, hürriyetçi demokrasi yönünde yapılan bir tercih sonunda gerçekleşmiştir.
TBMM’nin Bilgilendirilmesi
TBMM’nin konuya ilişkin gelişmeler hakkında Hükûmet tarafından muntazaman bilgilendirilmesine her zamankinden daha fazla ihtiyaç vardır.