“Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir” atasözünü her dönemde Türkiye- Yunanistan ilişkilerinin geleceğinin tahmininde kullanmak mümkündür. Çünkü Yunanistan’ın Türkiye’ye yönelik emel ve hedefleri değişmezdir, bellidir. Bu gerçeği göz ardı edip Yunanistan ile dostluk için yola çıkılması çoğu kez aleyhimize sonuç vermiş; bizi hüsrana uğratmıştır. Gerçekten de Yunanistan’ın dostluğu aleyhimize istismar edebildiğinin somut örnekleri Türk – Yunan ilişkilerinin akışı içinde mevcuttur.
Bugünkü basın dahil (17/12/2020), son bir yıla yakın süredir basınımızda Yunanistan’ın ABD’nin teşvik ve desteğiyle cüssesiyle mütenasip olmayan bir silâhlanma çabasına girdiği haberleri çıkmaktadır. Yunanistan’ın çabaları çok öncesinden belliydi, ama bugünlerde haber konusu olmaktadır.
Sn. Cumhurbaşkanı Erdoğan 7 – 8 Aralık 2017 tarihinde Yunanistan’a resmî bir ziyaret yapmışlardır. Bu ziyaretten bir gün önce yayınlanan “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan’a Yapacağı Ziyaretin Düşündürdükleri” [i] başlıklı makalemde diğer hususlar meyanında şunları da ifade etmiştim:
“Yunanistan Başbakanı Tsipras Ekim ayı ortasında ABD’yi ziyaret etmiştir. Tsipras’ı 17 Ekim’de (2017) Beyaz Saray’da kabul eden ABD Başkanı Trump ortak basın toplantısında yaptığı uzun konuşmada Yunanistan’a övgüler yağdırmıştır. Yunanistan’ın ve Yunan Silâhlı kuvvetlerinin bölgesinde oynadığı önemli rolü vurgulamıştır. Yunan Hava Kuvvetleri’nin güçlendirilmesine ve F-16 savaş uçaklarının geliştirilmesine yönelik 2,4 milyar dolarlık bir proje için Kongre’den talepte bulunduğunu söylemiştir.
Ciddi ekonomik ve malî sıkıntılar içinde bulunan Yunanistan’ın F-16’ların geliştirilmesi için 2,4 milyar dolarlık bir harcama yapması ve buna ABD’nin arka çıkması hayra alâmet değildir. Acaba Yunanistan geliştirilmiş F-16 savaş uçaklarını hangi düşmanına karşı kullanmak üzere bu projeyi uygulamaktadır? Bunun Yunan tarafına sorulmasında fayda vardır.”
Trump’ın uzun konuşmasının ve sorulara verdiği cevapların ilgili bölümünden bazı alıntıları aşağıda kaydediyorum:
“Başbakan ve ben, savunma, enerji, alım satım ve ticaret konuları da dahil olmak üzere, ülkelerimiz arasındaki işbirliği konusunda çok verimli bir görüşme yaptık. Souda Körfezi'nde ABD deniz kuvvetlerine nazik ev sahipliği yapan Başbakan ve Yunan halkına teşekkür etmek istiyorum. Ayrıca Yunanistan'ı şu anda GSYİH'nın en az yüzde 2'sini savunmaya harcayan birkaç NATO ülkesinden biri olduğu için takdir ediyorum. Yönetimim ayrıca Kongre'ye F-16 uçağının geliştirilmesi (upgrade) için Yunanistan'a yapacağımız olası bir satış hakkında bilgi vermiştir. Yunan Hava Kuvvetlerini güçlendirmeye yönelik bu anlaşma 2,4 milyar dolara varan bir değere sahiptir ve binlerce Amerikalıya iş yaratacaktır.”
“Yunanistan’ın bölgenin istikrarında büyük rolü olduğunu düşündüğümü söylemeliyim. Daha da güçleneceğini seziyorum. Çok istikrarlı insanlar…Yunanistan’ı askeri açıdan ve her bakımdan çok önemli görüyoruz.
Yunanistan'a millet olarak büyük güven duyuyoruz. Ordularına oranla çok büyük işler yaptıklarından eminiz…..uzun yıllar boyunca müttefikimiz olacaklarını biliyoruz. Yunanistan her zaman bizim için güvenilir bir müttefik oldu ve biz onlar için her zaman çok güvenilir olduk….Uzun yıllar istikrarlı biçimde dost kalacağız.” [ii]
O günlerde takip etmiştim. Basınımız Trump ve Tsipras’ın ortak basın toplantısında söylenenleri ve Yunanistan’ın silâhlanma çabasına girişmiş olması konusunu değil, Tsipras’ın Trump ile buluşmasından sonra Türkiye’nin AB üyeliğini Yunanistan’ın desteklediğine dair bir demecini “Türkiye’nin AB rotasını destekliyoruz” şeklindeki başlıklarla Türk kamuoyunda Yunanistan hakkında olumlu kanaat uyandıracak şekilde haber yapmışlardır. Belki bu tutum, o dönemde kısa bir süre sonra Sayın Erdoğan’ın Yunanistan’ı ziyaret edecek olmasından ileri gelmiştir.
Daha önce de Samaras’ın 2014’deki benzer bir demecinin “Yunanistan Başbakanı'ndan Türkiye'nin AB üyeliğine açık destek” gibi başlıklar altında kamuoyumuza duyurulduğunu hatırlıyorum. Başkaca örnekler de vardır (Costas Karamanlis, George Papandreou, vs).
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Aralık 2017’deki Atina’yı Ziyaretinin arifesinde yazdığım yazıda ayrıca şunları da ifade etmiştim. Bugün de geçerli oldukları için. bazı alıntıları paylaşmak istiyorum:
“Sayın Cumhurbaşkanı’nın bu dönemde Yunanistan’ı ziyaret etmesinin isabetli bir tercih oluşturduğu kanaatinde değilim. Ziyaretin iki Devlet arasındaki iyi komşuluk ve dostluk münasebetlerini pekiştirmek amacına matuf olmayacağı bellidir. Çünkü iki Devlet arasında, dostluk ve işbirliğinin varlığından söz etmek gerçeklerle bağdaşmaz. Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan olarak 2010 Mayıs ayında Yunanistan’a vaki ziyareti sırasında iki devlet arasında 22 anlaşma imza edilmiş bulunmasına rağmen, Türkiye ile Yunanistan arasındaki münasebetler halihazırda iyi komşuluk, dostluk ve işbirliği vasfı kazanabilmiş değildir.”
“…partizan mülâhazalardan azade olarak tarafsız bir bakışla söylemek isterim ki, Türkiye Cumhuriyeti, dış ilişkiler bakımından, kuruluşundan bu yana en ağır şartlarla dolu dönemini yaşamaktadır. Türkiye’nin etrafında dost bir Devlet kalmamıştır. Üyesi olduğumuz NATO gibi çok taraflı güvenlik ittifakı ile olan ilişkilerimiz ülkemizde sorgulanır olmuştur. Türkiye için stratejik hedef olarak belirlenen AB üyelik süreci ilerlemez durumdadır. Şanghay Beşlisini AB’nin alternatifi olarak düşünenler olmuştur. Dost olduğumuz devletlerle birden bire düşman hale gelmemiz; bir ara “yeni Osmanlıcılık” siyasetinden söz etmemiz, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan itibaren dış politikasında vakarla izlediği istikrarlı çizgi hakkında kuşkular meydana getirmiştir. Devletimiz ve ülkemiz iç ve dış terör örgütlerinin saldırısına hedef olmuştur. Çeşitli mihraklar Türkiye’nin dünyadaki görüntüsünün bozulması için çalışmaktadır.”
“Yunanistan öteden beri Türkiye’ye karşı ‘düşmanımın düşmanı benim dostumdur’ zihniyeti ile hareket etmektedir. Bu zihniyetin en somut tezahürlerinden biri 15 Temmuz 2015 darbe teşebbüsünden sonra Yunanistan’a kaçan ve oraya sığınan FETÖ unsurlarına Yunanistan’ın, hukuk devleti kisvesi altında bahşetmiş olduğu himayedir.”
“Aynı zihniyet, Türkiye’nin İsrail, Mısır ve Suriye ile münasebetlerinin bozulmasından sonra Yunanistan’ın bu devletlerle gerçekleştirdiği işbirliği ile kendisini göstermektedir.”
“Yunanistan Doğu Akdeniz’de ve Kıbrıs adasının etrafında varlığı öne sürülen aslında Kıbrıs’taki iki halkın ortak malı olan petrol ve doğal gaz yataklarının işletilmesi yolunda Rumların tek taraflı iddialarına arka çıkmaktadır. Bu konuda da Yunanistan Türkiye ile arası bozuk devletlerle işbirliği halindedir.”
“Öte yandan, Yunanistan’ın AB üyeliği konusunda Türkiye’yi desteklediği yolunda yaptığı açıklamalar, kanaatimce, riyakârlığın çirkin bir örneğidir. Aslında Yunanistan’ın en büyük korkusu Türkiye’nin AB tam üyesi olmasıdır. AB’ne üye olan bir Türkiye, Yunanistan’ı AB içinde siyaseten, ekonomik açıdan, askerî bakımdan, sosyal sonuçları itibariyle solda sıfır mesabesine getirecektir. Ayrıca Türkiye AB’ne tam üye olduğu takdirde Kıbrıs bakımından Yunanistan ile aynı konuma gelecektir. Bu gerçeği Yunanistan görmektedir. Bunun içindir ki Kıbrıs sorununu çözümsüzlüğe mahkûm etmeğe Rum tarafını sürekli olarak azmettirmektedir. Sonra da Rumlarla birlikte “Kıbrıs sorunu çözülmeden Türkiye AB’ne üye olmaz” şeklindeki bir iddia ile Türkiye’nin AB üyeliğini engelleme gayretini sürdürmektedir. Türkiye’nin AB tam üyesi olmasından rahatsızlık duyan diğer belli başlı AB üyeleri de işlerine geldiği için Kıbrıs sorunundaki çözümsüzlüğü Türkiye’nin üyeliğini önlemek için kullanmaktadırlar.”
Yunanistan’ın özellikle 2020 yılı içinde Türkiye aleyhinde AB’de, ABD’de ve Türkiye’nin son yıllarda arasının bozuk olduğu devletler nezdinde yaptığı yoğun hasmane girişimler ve en son olarak 10-11 Aralık 2020 AB Brüksel Konsey toplantısı vesilesiyle takındığı tutum ve dile getirdiği talepler, Yunanistan’ın ülkemiz hakkındaki gerçek emel ve niyetlerini bir kere daha bütün veçheleriyle gün ışığına çıkarmıştır.
Yunan Devlet adamlarının zaman zaman “Türkiye’nin AB oryantasyonunu, AB üyeliğini destekliyoruz” şeklindeki samimiyetten uzak içi boş söylemlerini Yunanistan’ın Türkiye’ye dostane yaklaştığı algısını oluşturmak için kullanan iç ve dış çevrelerin çabalarının bundan böyle kamuoyumuzda karşılık bulamayacağını ummak istiyorum.
Bir asırlık gelişmeler içinde, Yunanistan Türkiye’nin dostluğunun, müttefikliğinin kendisi bakımından ifade ettiği anlamı, taşıdığı değeri anlama ve kavrama niyetinde olmadığını sayısız tarihî vesilelerle ortaya koymuş bulunmaktadır. Türkiye’nin de Yunanistan hakkındaki söylem ve eylemlerini Yunanistan’ın Türkiye’ye karşı takındığı tavrın gerçeklerine göre ayarlamasının zamanının çoktan gelmiş olduğunu düşünmekteyim.
[i] Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Yunanistan’a Yapacağı Ziyaret, 5 Aralık 2017, http://soyledik.com/tr/makale/6733/cumhurbaskani-erdoganin-yunanistana-yapacagi-ziyaret--em-buyukelci-tugay-ulucevik.html; https://21yyte.org/tr/merkezler/bolgesel-arastirma-merkezleri/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/cumhurbaskani-erdoganin-yunanistana-yapacagi-ziyaretin-dusundurdukleri Ayrıca, bknz. Tugay ULUÇEVİK, KOMŞU DEVLETLERLE “SIFIR SORUN” POLİTİKASI VE YUNANİSTAN, 28 Mayıs 2010, http://soyledik.com/tr/makale/7937/komsu-devletlerle-sifir-sorun-politikasi-ve-yunanistan--em-buyukelci-tugay-ulucevik.html ; https://avim.org.tr/Blog/KOMSU-DEVLETLERLE-SIFIR-SORUN-POLITIKASI-VE-YUNANISTAN
[ii] https://www.whitehouse.gov/briefings-statements/remarks-president-trump-prime-minister-tsipras-greece-joint-press-conference/