●KKTC’nin Magosa ilçesinin “kapalı Maraş” olarak adlandırılan sahası KKTC’nin ülkesinin ayrılmaz, bölünmez bir parçasıdır. KKTC’nin egemenliği altındadır.
●Bununla beraber, Barış Harekâtımız sırasında, anılan saha, turizm bakımından önemi ve değeri dikkate alınarak, o günlerin olağanüstü şartlarında zarar görmesine mani olmak için, askerî kordon altına alınmıştır. Bir status quo yaratılmıştır.
●Konu 1977’den itibaren BM çerçevesinde Kıbrıs konusunun esası yanında âdeta ayrı bir dosya halinde ele alınır olmuştur.
●Gelişmelerin seyri içinde BM Güvenlik Konseyi ve BMGS “kapalı Maraş” alanının “Türkiye Hükûmeti’nin sorumluluğu altında olduğu” iddiasına dayalı bir pozisyon belirlemiştir.
●KKTC Hükûmeti’nin “kapalı Maraş” sahasını oradaki mülkün sahiplerinin mülkiyet hakkına zarar vermeden, ekonomiye ve turizme katılmasını sağlayacak adımlar atması, düzenlemeler yapması hakkıdır. Bu yapılmalıdır.
●Bununla beraber “kapalı Maraş” hakkındaki bir projenin uygulamaya konulacağının KKTC Sayın Başbakanı’nın dün İstanbul’da Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından kabulünden sonra yapılan açıklama ile açıklanmasını, atılacak adımın kapsamı, şekil ve zamanlama bakımından sakıncalar taşıdığını düşünmekteyim.
●Birincisi, anılan saha hakkında yapılacağı ilân edilen uygulamanın sadece plaj şeridini ve bir iki caddeyi kapsadığı anlaşılmaktadır. “Kapalı Maraş” ile ilgili olarak BM’nin tek taraflı bir adım atılmasına karşı olduğu yıllardır bilinmektedir. Bunu BM haklıdır anlamında vurgulamıyorum. Gerçek, olgu budur. Orada ister “plâj” açılsın, ister sahanın tamamıyla ilgi bir uygulama yapılsın, BM’nin göstereceği tepki aynıdır. KKTC’nin BM’den gelecek bir tepkiyi Türkiye’nin de desteğiyle göğüslemeye hazır olması çok sevindiricidir. Bu göğüslemenin sınırlı kapsamlı bir amaç yerine sahanın bütününü kapsayan muhtevalı ve siyasî bakımdan da anlamlı bir amaç için yapılmış olması uygun olurdu düşüncesindeyim. Bu durum bana “Attığın taş ürküttüğün kurbağaya değmedi” atasözünü hatırlatıyor.
●İkincisi, bana göre Kıbrıs konusunda bu aşamada ortaya konulacak kararlı bir tutumun “kapalı Maraş’da” bir plâj şeridi ve bir iki cadde ile sınırlı bir uygulama hakkında değil, Kıbrıs konusunun esası hakkında olmasına ihtiyaç vardır.
●Bu karalılık “artık, BMGS’ne 1975 yılında BM Güvenlik Konseyi tarafından verilen iyi niyet görevi çerçevesinde, BM Güvenlik Konseyi’nin oluşturduğu parametreler temelinde ve saptadığı ‘iki kesimli, iki toplumlu federal çözüm’ hedefi doğrultusunda çözüm arayışı sona ermiştir. Bu hedef doğrultusunda ısrar etmenin beyhude olduğunu sadece 1980 -2004 arasındaki gelişmeler değil, 2004’den sonraki gelişmeler de ortaya koymuş bulunmaktadır” şeklinde gösterilmeli, diplomasimiz enerjisini böyle bir amaç için, KKTC'nin Türkiye'ye ilâve olarak başka Devletler tarafından da tanınmasını sağlamak için harcamalıdır.
●Üçüncüsü, Türkiye halen terörle kararlı biçimde mücadele etmektedir. Güney kara hududumuzda, Suriye’nin kuzeyinde askerimiz fiilen sahadadır. Ege’de, Doğu Akdeniz’de bir diplomasi savaşı vermekte; Mavi Vatan’ı koruma görevi ifa etmektedir. Ermenistan’ın Azerbaycan’a saldırısı, Ege’de, Doğu Akdeniz’de, güney kara hududumuz boyunca Türkiye’ye karşı şer tezgâhlarının çalıştığı bir zamanda olmaktadır. Bu rastgele değildir. Türkiye’ye için kardeş Azerbaycan’ın yanında bu bölgede şimdilik yeni bir diplomasi cephesi açılmıştır. Benim görüşüme göre Türkiye’nin “kapalı Maraş’ın” bir plâj şeridi için BM ve AB ile karşı karşıya gelmesi zamanlı, yeni bir siyasî ve diplomatik cephe açması zamanlı değildir.
●Dördüncüsü, “kapalı Maraş” için yapılan açıklamanın KKTC’de yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçiminin hemen öncesine tesadüf etmiş olmasıdır. Bu açıklama ile KKTC iç siyasetinde aynı gün çalkalanmalar meydana gelmiştir. İç siyasî dengeler sarsılmıştır. Koalisyon Hükûmeti dağılmıştır. Kıbrıs Millî Davamızın iç siyasete malzeme yapılmayıp iç siyaset üstü tutularak yürütülmesi geleneğimize aykırı olmuştur.
●Beşincisi, açıklamanın Türkiye’de yapılmış olması, Kıbrıs Rum ve Yunan tarafının ve onlara arka çıkanların “Kıbrıs konusunda irade, Kıbrıs Türk tarafında değil Türkiye’dedir. Özellikle de “kapalı Maraş” konusunda status quo’nun korunmasında Türkiye Hükûmeti sorumludur” iddialarını âdeta doğrular mahiyettedir. “Kapalı Maraş” konusundaki kararın KKTC Meclisi’nde alınmış ve KKTC Hükûmeti tarafından uygulanmış, ilgili kararın Lefkoşa’da açıklanmış olmasını şahsen tercih ederdim.
Emekli Büyükelçi Tugay Uluçevik'in Kapalı Maraş'ın açılması durumunda karşılaşılacak uluslararası eleştirileri de içeren değerlendirmesi için bkz: http://soyledik.com/tr/makale/7974/kktcde-kapali-maras-konusunun-siyasi-vechesi--em-buyukelci-tugay-ulucevik.html