Türkiye ekonomisi, 2019 yılının son çeyreğinde yüzde 6 ve yılın genelinde ise ancak binde 9 oranında büyüdü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre ekonomi, önceki birinci ve ikinci çeyrekteki küçülmeye karşın, son çeyrekte gösterdiği hızlı büyüme ile yıllık daralmayı engelledi.
Türkiye ekonomisi 4 trilyon 280 milyar TL büyüklüğe kavuşurken, Amerikan Doları ($) cinsinden büyüklüğü de, 35 milyar küçülerek 753.6 milyara düştü. Keza, 2018 yılında 9.693 $ olan “kişi başı ulusal gelir” de 566 gerileyerek 9.127 $’a indi.
Büyüme ile ilgili yukardaki sonuçlar, bir taraftan “son 7 çeyreğin en hızlı büyümesi olduğu gibi, Türkiye ekonomisi de dünyanın en hızlı büyüyen ikinci ekonomisi oldu” şeklinde değerlendirilirken; diğer yandan da “çalkantılar ile başlayan ve işsizliğin zirve yaptığı bir yıl için güzel bir son” şeklinde nitelendirildi.
Bu yazımızda, ülkenin 2019 yılı ekonomik büyümesini değerlendirmeye çalışacağız.
I. ÇEYREKLER İTİBARİYLE EKONOMİK BÜYÜME
Ülke GSYH’sının 2017 son çeyreğinden bu yana büyüme/daralma durumu aşağıdaki grafikte özetlenmiştir.
Kaynak: TÜİK
Görüldüğü gibi, 2018 son çeyreğinden(dahil) daralan Türkiye ekonomisi, 5 çeyrek sonra ilk kez büyümüştür. Söz konusu büyüme, 2018’in son çeyreğine göre yüzde 6, 2019’un üçüncü çeyreğine göre de yüzde 1,9 oranlarında gerçekleşmiştir.
II. SON ÇEYREK BÜYÜME
Son çeyrekte sanayide yaşanan yüzde 5.9’luk büyümenin ekonomiye katkısı 1.15 puan olarak karşılığını bulmuştur. Finans ve sigorta sektörlerindeki yüzde 24.2’lik büyümenin de katkısı 0.78 puan olmuştur. Son çeyrek büyümenin yüzde 66’sı, tüketimin hızla artmasından kaynaklanmıştır.
İnşaat sektöründeki daralma son çeyrekte de sürmüştür. Yüzde 3.8’lik küçülmenin ekonomiye negatif etkisi 0.22 puandır. Hizmetler sektörü de, tüketimin etkisiyle büyümeye olumlu katkı veren sektörlerdendir. Hizmetler sektöründe yüzde 7.8’lik artışın büyümeye katkısı da 1.52 puan olarak gerçekleşmiştir.
Kredilerdeki Artışın Katkısı Büyük
TÜİK verilerine göre, sanayideki hareketlenmenin ve kredilerdeki hızlı artışın büyümeye yaradığı anlaşılmaktadır.
TCMB’nın 2019 son 5 ayında 1200 baz puan faiz indirimleri öncülüğünde kredi faizlerindeki düşüşün, özellikle son çeyrekte ticari/sanayi kesimi ve hane halkı kredi talebini arttırdığı anlaşılmaktadır. Artan kredi talebi, kamu bankaları başta olmak üzere, kısmen de özel bankalarda (seçici olarak) karşılığını bulduğu görülmektedir.
BDDK verilerine göre 30 Haziran’da 2.539 milyar TL olan “toplam kredi” ve 116 milyar TL tutarındaki “takipteki kredi” sayıları, 2019 Aralık Ayı itibariyle sırasıyla, 2.655 milyar TL ve 150 milyar TL’na yükselmiştir. Bu bağlamda eklemek istediğimiz bir husus da, 6 ayda 116 milyar TL tutarına artan kredi tutarının bir kısmının “donuk/takılmış kredilerin” yenilenmesinde kullanılma olasılığının yüksekliğidir.
Hane Halkının Harcamalarını Kısmaması
Taşıt, konut ve tüketici kredi faizlerindeki düşüşlerin, tüketici harcamalarını da şekillendirdiği izlenmiştir. Artan kredilerin yansıması, tüketicinin hareketinde kendini göstermiştir. Hane halkı tüketimi son çeyrekte yüzde 6.8 artmış ve ekonomik büyümeye 3.9 puanlık katkı vermiştir.
TÜİK verilerine göre son çeyrekte dayanıklı tüketim mallarına yapılan harcama yüzde 15.7 artmıştır. Dayanıksız tüketim mallarına harcamalardaki artışın ise yüzde 17.6 olduğu; turizm harcamalarını da barındıran hizmetler kalemindeki harcamalardaki büyümenin de yüzde 21.1 olarak belirlendiği görülmektedir.
Dış Ticaretteki Büyüme Azaltıcı Etki
Büyümenin yüzde 66’sına katkı veren tüketimdeki artışın, ithalâtın da çok hızlı büyümesine yol açtığı izlenmektedir. Son çeyrekte ithalâttaki artış yüzde 29.3 olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu artışın büyümede 5.79 puanlık küçülme yaratmıştır. İhracattaki büyümenin yüzde 4.4’te kalması sonucu dış ticaretin ekonomiyi küçültücü etkisi 4.75 puan olmuştur.
Makine ve Teçhizat Yatırımlarında Artış
Toplam yatırımlarda, inşaattaki daralma nedeniyle küçülme, son çeyrekte de yüzde 0,6 oranıyla sürmüştür. Her ne kadar yatırım toplamındaki düşüş sürse de, 5 çeyrek sonrasında ilk iyi haber makine teçhizat yatırımlarından gelmiştir. Makine ve teçhizat yatırımları 5 çeyreğin ardından ilk kez son çeyrekte yüzde 11.7 büyüdüğü gözlenmektedir.
Baz Etkisi
2019’un son çeyreğinde tüketim harcamalarında yaşanan sıçramaya ek olarak, bunun "baz etkisinin" de payı gözden uzak tutulmamalıdır. Hatırlanacağı gibi, 2018 Ağustos'unda yaşanan kur şoku, bireyin en temel ihtiyaçlarını bile ertelemesine yol açmıştı. Sahip olduğu genç nüfusun oluşturduğu demografik dinamizm bu konuda yardımcı oldu: yeni evlenenler, eğitime yeni katılanlar, yeni emekliler ve ülkede yaşayan mültecilerle, daha fazla ertelenemeyen tüketim talepleri.
Bu büyük talep 2018’deki kur şokuyla ertelenmişti. Kamu bankaları geçen yılın ikinci yarısında aylık kredi faizlerini yüzde 1’in altına çekmesiyle hayat buldu. 2018’in son 3 ayında Türkiye ekonomisi sert biçimde daraldığı için, şimdi o döneme göre çok hızlı büyüme yakalanmış gibi görünmektedir. Hatırlanacağı gibi 2018’in son üç ayında ülke ekonomisi yüzde 12 küçülmüştü. Özetle, böyle bir baz etkisi sayede, 2019’un son çeyreğinde ülke ekonomisi yüzde 6 oranında büyümüş durmaktadır.
Daha öncede belirttiğimiz gibi, son 3 aydaki büyümenin yüzde 66’sı tüketimin hızla artmasına dayanmaktadır. Örneğin, dayanıklı tüketim ürünlerine, yani beyaz eşyaya, mobilyaya yapılan harcamalar, 2019’un son 3 ayında bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 15.7 büyüdüğünü görmekteyiz.
III. YILLIK BÜYÜME ORANLARI
Yukarıda da belirttiğimiz gibi, Türkiye ekonomisi 2019’da yüzde 0,9 oranında büyümüştür. 2013’ten bu yana sürekli düşen kişi başına milli gelir ise, geçtiğimiz yıl 566 $ daha azalarak, 9.127 $’a inmiş oldu. Ülke ulusal geliri, 2019’un tümünde, özellikle krediyle artan iç tüketimin ve stok birikiminin son çeyrekte verdiği destekle, reel olarak yüzde 0,9 artış gösterebilmiştir.
2013’te 951 milyar $’a kadar yükselmiş ve 2018’de 789 milyar $ olan ülke milli geliri, 2019’da 36 milyar $ azalarak 753 milyar $’a gerilemiştir. Aynı gerilemenin 2013’e göre karşılığı 198 milyar $ olmaktadır. Bu alandaki 6 yıllık gerileme yüzde 20,8’e ulaşmış bulunmaktadır. Böylece Türkiye, son 6 yılda dolar cinsinden milli gelirinin beşte birini yitirmiş olmaktadır.
2006 yılından bu yana ülkenin GSYH artış oranları aşağıdaki grafikte topluca gösterilmektedir.
Kaynak: TÜİK
GSYH’ye harcamalar açısından baktığımızda, yerleşik hane halkının reel harcamaları yıllık yüzde 0.7, devletin nihai harcamaları yüzde 4.4 oranlarında; son çeyrekte ise sırasıyla yüzde 6.8 ve yüzde 2.7 arttığını görmekteyiz. Ancak, büyük kısmı özel sektör kaynaklı yatırım harcamalarındaki (gayri safi sabit sermaye oluşumu) düşüş, 2018’den (yüzde -0.6) sonra 2019’da da sürmüştür. Geçen yıl yıllık reel düşüş yüzde 12.4 olmuştur.
2019’daki GSYH’ye iktisadi faaliyet kolları açısından bakınca, yıllıktaki en dikkat çekici reel artışın yüzde 7.4 ile finansal faaliyetlerinde olduğunu görmekteyiz. Bu alanda son çeyrekteki artış da yüzde 24.2 oranındadır. Bu durum, borçla (kredi) büyüme eleştirilerini de teyit etmektedir. İnşaat sektöründe yüzde -8,6 olan yıllık reel büyüme tarımda yüzde 3,3 olurken, genel sanayide yüzde 0,2, imalât sanayiinde yüzde 0,1’de kalmıştır.
Yıllık Büyümenin Yakın Dönem Seyri
2018’in ikinci çeyreğinde önce duran ekonomik büyüme, takip eden üçüncü ve dördüncü çeyreklerde de sırasıyla yüzde 1,2 ve 2,8 oranında küçüldü. Bu aşağı yönlü seyir ilkin özel tüketimde 2018’in ilk çeyreğinde başladı ve azalış dört çeyrek boyunca devam ederek birikimli olarak yüzde 6’yı buldu. Sonrasında, 2018’in üçüncü çeyreğinden itibaren yatırımlarda şiddetli bir daralma belirdi ve dört çeyrek boyunca boy gösterdi. Yatırımlardaki bu birikimli daralma yüzde 22’ye ulaştı.
Özel tüketim ve yatırımlardan menfi yönde etkilenen bu dönemdeki ulusal gelir artışındaki küçülmeyi frenleyen net ihracat olmuştur. İhracatta dikkate değer bir artış yaşanırken (2018 son üç dönem birikimli artış yüzde 14,3), iç talepteki daralma ile birlikte ithalât adeta çökmüştür. İthalâttaki anılan azalma, 2018 ilk çeyreğinden 2019’un birinci çeyreğine kadar tam 5 dönem devam etmiş ve birikimli olarak yüzde 38’e ulaştır.
Diğer yandan küçülmeyi hafifleten bir diğer etkinin de kamu tüketiminden geldiğini, dalgalı bir seyir izleyen kamu tüketiminin, bütçe açığı pahasına, büyümeye az da olsa pozitif katkı yapmış olduğunu görmekteyiz.
2019’un Son Üç Çeyreğinin Yıldızı: İç Tüketim ve İthalât
2019’un ilk çeyreğinde, önceki çeyreğe kıyasla GSYH büyük bir sıçrama sergileyerek yüzde 2 oranında arttı; buna karşılık özel tüketimde azalma durdu; yatırımlardaki düşüş devam etti. Büyümeye esas katkı net ihracattan geldi. Sonraki iki çeyrekte toparlanma, yavaşlayarak da olsa sürdü. Dördüncü çeyrekte ise büyüme ivme kazanarak yüzde 1,9’a yükseldi. Bu kez lokomotif özel tüketimdi; birikimli olarak artış yüzde 7,5’i buldu. Buna karşılık yatırımlarda ılımlı bir canlanma ancak 2019’un üçüncü çeyreğinden itibaren görünür oldu; iki dönemde birikimli olarak artış yüzde 4,2 ile sınırlı kaldı.
Büyük ölçüde özel tüketime ve az da olsa yatırımlara dayalı büyüme, olağan bir şekilde ithalâtın değirmenine bol miktarda su taşıyarak, net ihracatın pozitif katkısını negatife çevirdi. Tüketim artınca sadece büyüme değil ithalât da artmaktadır. Bu arada tüketim artınca yerli sanayicinin ithalâtı da yükseliyor. Çünkü sanayi büyük oranda ithalâta bağımlı. 2019’un son üç döneminde ihracat birikimli olarak yüzde 10,3 kadar artarken, birikimli ithalat artışı yüzde 37’ye ulaştı.
IV. SONUÇ YERİNE
Türkiye ekonomisi, 2018’in son çeyreğinde başlayan uçurumun eşiğinden, 2019’un son çeyreğinde nasıl döndü? Bu sorunun yanıtı: Tüketim harcamalarındaki sıçramanın ve hane halkının 2018 Ağustos'unda yaşanan “kur şoku” nedeniyle ertelediği ihtiyaçlarının "baz etkisi" sayesinde.
Bu olgudaki en önemli etkenlerin başında, kamu bankalarının geçen yılın ikinci yarısında kredi faizlerini yüzde 1’in altına çekmeleri gelmektedir. Bunlara ek olarak önce ihracat, akabinde de, üretim/ihracat yapısı nedeniyle tetiklenen ithalât ve bütçe açıkları pahasına yapılan kamu cari, askeri ve yatırım harcamaları da, büyüme oranındaki “yetersiz artışa” destek olmuştur.
Türkiye’nin, son iki yılda yuvarlandığı yüksek işsizlik ve muhtemelen artan yoksulluk sarmalından düze çıkıp, yeniden yola koyulabilmesi için en az yüzde 5’lik büyüme bandına girmesinin gerektiği görüşü, hemen hemen tüm çevrelerde kabul görmektedir.
Suriye’de yaşanan gerginlik ve Türkiye’nin de taraf olduğu çatışma durumu altında, TCMB ve kamu bankaları işbirliği ile sürdürülen “baskılanmış kur” uygulamasının daha fazla devam edemeyeceği riskine (yeniden kur- enflâsyon sarmalına girilmesi) ek olarak, günümüzde başka bir tehlike daha otaya çıkmıştır: Hiç hesapta olmayan Koronavirüs salgınını.
Salgın kaçınılmaz biçimde dünya ekonomisini yavaşlatacaktır. 2008 krizinden bu yana çeşitli destek ve parasal gevşeme tedbirleriyle durgunluktan çıkarılmaya çalışılan Dünya ekonomisi yavaşlarken, Türkiye ekonomisinin yavaşlamaması olanaklı değildir. Hele Koronavirüs’ün üzerine İdlib’de bir sıcak savaş olasılığı eklenince.
Tüm bunları yazarken büyümenin, “sürdürülebilir, istihdam yaratan, sosyal barış sağlayan, dış bağımlılığı azaltan, bedeli cari açık olmayan” niteliklerini hiç ele alamadık.
Barış Soydan’ın dediği gibi: TÜİK’in açıkladığı verilere aldanmayın, 2020 boyunca kemerlerinizi bağlı tutun.