Birbirine jeostratejik konum ve kültür olarak pek yakın olmayan üç ülke Slovakya, Ukrayna ve Türkiye’nin, Mart sonunda gerçekleşen seçimlerden yükselen “statükonun değişimi” isteği paydasında birleştikleri görülmektedir.
Bilindiği gibi bu üç ülkede de Mart Ayı’nın son hafta sonunda seçimler yaşandı. Açıklanan oy dağılımına göre, seçmen tercihinin “mevcudun değişmesi” yönünde olduğu anlaşıldı. Ortaya çıkan kamuoyu isteği, bu ülkelerdeki yönetimlerin sergilediği, yürütmede sürdürülmek istenen “yozlaşma (corruption)” ve yasa kurallarının uygulanmasındaki “aşınma (erosion)” şeklindeki mevcut durumun (status quo) değiştirilmesi yolunda gerçekleşmiştir.
Aşağıdaki çalışmanın amacı, son seçimlerde bu üç ülkede ortaya çıkan “değişim isteğini besleyen” faktörlerin, ülkelere göre benzer ve farklı yönlerini irdelemek; ekonomi politik ve yönetişimin seçmen tercihlerindeki etkisine kısaca göz atmak olmuştur.
UKRAYNA
44 milyon nüfusu ve 603 bin km2 toprak alanı ile Doğu Avrupa’nın en geniş ülkesidir. 1917 Sosyalist Ekim Devrimi’nin ardından SSCB’ne dâhil olup, 24 Ağustos 1991 tarihinde Sovyetler Birliği’nden ayrılmıştır. Seçimlerin genellikle Rusya ve Batı sempatizanı adaylar arasında yarış ve halk yığınlarına yansıyan çatışmalara sahne olduğu Ukrayna’yı ve son dönemde beklenen dönüşümü daha iyi anlayabilmek için aşağıdaki başlıkları faydalı bulduk.
Son Devlet Başkanlığı Seçimi
Yarı başkanlık sistemiyle yönetilen Ukrayna Anayasası’na göre, seçilmiş devlet başkanının güvenlik, savunma ve dış politika konularında önemli ağırlığı bulunmaktadır.[1]
Ukrayna’da devlet başkanlığı seçimleri beş yılda bir yapılmaktadır. Bugünkü Devlet Başkanı Poroşenko, 2014 yılındaki iç karışıklıkların ardından yapılan seçimlerde yüzde 54’ten fazla oyla Devlet Başkanı seçilmişti. 31 Mart’ta yapılan “ilk tur seçimin” favorilerinin başında, ünlü komedyen Vladimir Zelenskiy gelmekle birlikte, eski başbakan Yuliya Timoşenko da en güçlü adaylar arasındaydı. Seçim kampanyasında üç aday da Rusya karşıtı bir dil kullanırken, “çikolata baronu” olarak adlandırılan Poroşenko’nun gücünün zayıfladığı görülmüştü.
Ülkede mevcut seçim mevzuatına göre, İlk turda hiçbir aday yüzde 50’nin üzerinde oy alamazsa, seçimin galibi yapılacak ikinci tur oylamada belirlenmektedir. Nitekim 31 Mart seçimlerinde hiçbir aday yüzde 50’nin üzerinde oy alamadığından, 21 Nisan’da seçimin ikinci turu yapılacaktır.
Seçimde, Devlet Başkanı Petro Poroşenko’nun aldığı oy oranı yüzde 15,9’larda kalırken, bu zamana kadar aktif siyasetle hiç ilişkisi olmamış olan ünlü komedyen Volodimir Zelenski, tahminlerin epey üzerine çıkarak, oyların yüzde 30,24’ünü aldı. Seçimlerin bir diğer adayı olan eski başbakanlardan (Ukrayna’nın “demir leydisi” olarak adlandırılan) Yuliya Timoşenko’nun oyu ise yüzde 13 civarında kaldı. Bir diğer anlatımla, siyasete yeni atılan komedyen Zelenski, tek başına, mevcut devlet başkanı ile ana muhalefet liderinin oylarının toplamından daha fazla oy almış oldu.[2]
Ukrayna’nın Parlamento seçimleri de 27 Ekim’de yapılacaktır. Bu nedenle ülkenin, bu yılın sonuna kadar seçim atmosferinde kalacağını ve hükümeti kurma çabalarıyla geçecek dönemi de hesaba katarsak, yön belirlemesinin yılbaşına kadar tartışılacağını söyleyebiliriz.[3]
Ekonomide Son Durum
Ülke ekonomisine ait parametrelerin son sayıları aşağıda gösterilmiştir:[4]
GSYH (milyar $): 132; Ekonomik büyüme: %3,3; Nüfus (milyon): 43,9; Kişi Başına GSYH($): 3.031; Enflasyon Oranı (%): 10,5; İhracat (miyar $): 43; İthalât (milyar $): 69; İşsizlik Oranı ($): 9,4; Döviz Rezervi (milyar $): 16; GSYH Sektörel Dağılımı (%): Tarım: 11 Sanayi: 28.3 Hizmet: 60.6.
Başlıca ticaret ortakları: Rusya, Almanya, Çin, Belarus, Türkiye, Polonya,
Başlıca ihracat kalemleri: Gıda ve tarım ürünleri, metaller, tel, kablo, azotlu mineral, gübre, Başlıca ithalât kalemleri: Yakıt ve enerji, ilaç, otomobil, makine ve ekipman, kimyasal ürünler,
Doğal gaz konusunda, tüm Avrupa ülkeleri gibi Rusya’ya bağımlıdır. Petrolde de Rusya ve Asya ülkelerine aynı bağımlılık söz konusudur.
Ukrayna’da son beş yılda ortak giderler ve fiyatlar artarken, asgari emeklilik aylığının ve çalışanların asgari ücretin yarıdan çok düşmesi, yıllardır arzulanan refaha kavuşamayan ülke halkını oldukça rahatsız etmektedir. Büyük kısmı kamuya ait toplam 117 milyar Amerikan Doları ($) dış borcu olan ülke, son 10 yılda iki ekonomik kriz yaşamış ve son 3 yıldır durgunluk yaşamaktadır. IMF ile son stand-by anlaşmasını Ocak Ayı’nda imzalamıştır.[5]
IMF tarafından yapılan çalışmaya göre Ukrayna, hâlihazırdaki kişi başı ulusal geliriyle, Moldova’nın bile gerisinde olan “Avrupa’nın en fakir ülkesi” konumundadır.[6] En az 2 milyon Ukraynalı, iş aramak umuduyla ülkesini terk ederek, çeşitli Avrupa ülkelerine gitmiştir.[7] Keza ülke Maliye Bakanı’nın yaptığı açıklamaya göre, Ukrayna ekonomisinin Polonya’nın seviyesine ulaşabilmesi en az 50 yıl alacaktır.[8]
Ukraynalılar’ın Yönetime Olan Güvenleri, Yıpratan Olgular ve Talepleri
Ülkede yaşanan ve ülke halkını bıktıran, ekonomi dışındaki gerçeklerden birisi de, Doğu Ukrayna’daki, Rusya taraftarı ayrılıkçı güçlerle olan savaştır. Ukrayna’nın AB’yi seçmesi sonucu Rusya’nın desteğiyle 2014’de (Batı’nın desteklediği Devlet Başkanı Viktor Yanukovych döneminde) başlayan savaş, 2015 ateşkesinden sonra kısmen dursa da, Rusya’nın askeri birliklerini geri çekmemesi ve Kasım 2018’de Rus güvenlik güçlerinin Ukrayna deniz botuna ateş açmasıyla yeniden başlamıştır.[9]
Yaşananlar bir taraftan ülkenin savunma giderlerinin bütçe yükünü arttırmakta, diğer yandan da, 2014’ün Mart ayında, Kırım Yarımadası’nı ele geçiren ve kendi topraklarına kattığını açıklayan Rusya’nın bu oldubittisini içine sindiremeyen Ukrayna halkının moralini bozmaktadır.
Süren ve giderek ağırlaşan “yolsuzluk” olgusu, ülke halkında bıkkınlık yaratan bir diğer konudur. Mevcut Devlet Başkanı Petro Poroshenko döneminde, ülkedeki çoğu “oligark” yönetim tarafından korunmuş ve kollanmıştır. Diğer yandan oligarklar, medyayı kontrol ederek; ekonomi, siyaset ve yargı alanlarında yapılması gereken reformları engelleyerek, kendilerinin eski iş yapma yöntemlerini bu dönemde de sürdürmüşlerdir.[10]
Ukrayna halkının bir diğer özelliği de, merkezi yönetime karşı dünyanın en düşük güvenine sahip olduklarıdır. Gallup tarafından yapılan araştırma, Ukraynalıların sadece yüzde 9’unun ulusal yönetime karşı güven duydukları; yüzde 91’inin de, yolsuzluğun tüm boyutlarıyla hükümette yer aldığını düşündüklerini (dünya ortalamasının medyanı yüzde 56) ortaya koymaktadır. Yine aynı araştırmada, seçmenin sadece yüzde 12’si, son seçimlerin doğru/dürüst olduğunu düşünmektedir.[11]
SLOVAKYA
Orta Avrupa'nın en genç ülkesi ve nüfusu yarı Alman ve Macar olan Slovakya, 1993 yılında Çek Cumhuriyeti'nden ayrılmasının ardından, hem sosyo-ekonomik, hem de kültürel alanda ayaklarının üzerinde durmaya çalışmaktadır. 5.5 milyon nüfusa sahip ülke 2004 yılında AB tam üyesi olmuştur.
Mart Sonunda Gerçekleştirilen Son Seçim
Slovakya’da 5 Mart 2016 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerde yüzde 28,3 oy alan Sosyal Demokrat SMER (Yön) Partisi liderliğinde kurulan koalisyonlarca yönetilmektedir. Ülkenin merkezi yönetim sistemi parlamenter demokrasidir.
30 Mart’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda, “yolsuzluk karşıtı” söylem ve mücadelesiyle öne çıkan 45 yaşındaki avukat Zuzana Caputova, oyların yüzde 58’ini alarak Cumhurbaşkanı seçildi. Seçimlerin ikinci turunda, İlerici Slovakya Partisi’nin adayı Caputova ve iktidardaki SMER Partisi adayı Maros Sefcovics yarışmıştı. Slovakya'nın 5’inci cumhurbaşkanı seçilen Caputova, aynı zamanda ülkenin ilk kadın cumhurbaşkanı oldu.[12]
Ekonomik Durum
Slovakya ekonomisinin ana göstergelerini aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
GSYİH (milyar $): 136; Ekonomik büyüme (%): 3,3; Nüfus (milyon): 5.4; Kişi Başına GSYİH ($): 31.920; Enflasyon oranı (%): 1,4; İşsizlik Oranı (%): 7,1; ihracat (milyar $) 92; ithalât (milyar $) 88.
Başlıca ticaret ortakları: Almanya, Çek Cumhuriyeti, Polonya, Birleşik Krallık, Avusturya,
Başlıca ihracat kalemleri: Otomobil, steyşın vagonlar, yarış arabaları, kara taşıtları için aksam parçaları, otomatik bilgi işlem makineleri,
Başlıca ithalât kalemleri: Kara taşıtları için aksam parçaları, otomatik bilgi işlem makineleri, telli telefon-telgraf için elektrikli cihazlar.
Orta Avrupa'nın genç ülkesi Slovakya, enerji sektöründe oldukça iddialıdır. Slovakya hem nükleer ve hem de termik santrallere sahip bir ülkedir. Slovakya’nın neredeyse her şehrinde termik santral bulunmakta ve komşu ülkelere enerji satılmaktadır. Rusya ve Ukrayna arasında yaşanan gerilimin ardından Slovakya, zor durumda kalan Ukrayna'ya ciddi oranda enerji satışı yapmıştı.
Ülke gelirinin en önemli kısmı enerji ve tarım sektöründen gelmektedir. Slovakya’da iki nükleer santral bulunmakta ve ülkenin elektrik enerjisi üretiminin yüzde 60’ı bu santrallerden karşılanmaktadır.
Slovakya’da Halkın Sıkıntıları ve Yönetime güvensizliği
Avrupa'nın genelinde artan ırkçılık ve yabancı düşmanlığı Slovakya'da zirve yapmıştır. Tarih boyunca başka ülkelerin hakimiyeti altında kalan Slovakya'da son yıllarda ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobia ve anti-semitizm ciddi bir şekilde yükselmiştir. Ülkede Macarlara yönelik de baskılar da artmaktadır.[13]
Slovak muhalif ve mevcut yönetimdeki yolsuzlukların üzerine giden gazeteci Jan Kuciak'ın 25 Şubat 2018 günü Slovakya’da öldürülmesi, ülkede geniş çaplı gösterilere ve yeni bir hükümet krizine yol açmıştı. Önce Kültür Bakanı, ardından İçişleri Bakanı istifa etmiş, son olarak da Başbakan Fico kendisinin ve hükümetinin istifasını sunmuştur. Fico’nun partisine mensup Yatırımlar ve Enformasyondan sorumlu Başbakan Yardımcısı Pellegrini hükümeti kurmakla görevlendirilmiş, adı geçenin sunduğu hükümet Cumhurbaşkanı Kiska tarafından 22 Mart 2018 günü atanmıştı.[14]
Slovakya’daki mahalli oligarkların bir kısmı, Rusya ile çok sıkı ve yakın bağlar içindedir ve bir çeşit “derin devlet” yaratmışlardır. Yaşananların uluslararası ölçekte bir sonucu da, Slovakya’nın, Uluslararası Seffaflık Organizasyonu (Transparency International)’nun yaptığı şeffaflık sıralamasında ülkenin, 180 ülke arasında 54. sıraya düşmesine (bir önceki yıl sıralama yeri 50) yol açmıştır.[15]
Bir yıl önce gazeteci Kuciak’ın katledilmesi, ülkede yaşanan yozlaşma ve başarısız/taraflı yargının süregiden tutumu için yeterli bir açıklayıcı olmuştur. İşte yaşanan bu olgular, ülkedeki yozlaşmaya karşı uzun yıllardır karşı tavır sergileyen 45 yaşındaki avukat Zuzana Caputova’nın 30 Mart ikinci tur seçimlerinde Cumhurbaşkanı seçilmesinde başat rol oynamıştır.
TÜRKİYE
Osmanlı İmparatorluğunun yıkılması sonrası 1920 yılında kurulan 82 milyon nüfuslu Türkiye, 1980 sonrası tüm ekonomik korumalarını kaldırmıştır. O zamanki adıyla AET, ülkenin yaptığı üyelik başvurusunu kabul ederek, 1963 yılında Ankara Anlaşması ile üyelik sürecini başlatmıştır. 14 Nisan 1987 tarihinde üyelik başvurusunda bulunan Türkiye ile imzalanan Katılım Ortaklığı Belgesi, 8 Mart 2001 tarihinde AB Konseyi tarafından onaylanmıştır. 3 Ekim 2005’de başlayan üyelik müzakereleri halen sürmektedir.
24 Ocak 1980 Kararlarıyla “piyasa ekonomisine” geçen ülkenin kambiyo rejimine baktığımızda da, 1989 yılında büyük ölçüde serbestlik kazandığını, 1990 başlarındaki düzenlemelerle sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesiyle son aşamaya taşındığını ve Türkiye’de yerleşik kişilerin uluslararası piyasalardan borçlanması serbest bırakıldığını görmekteyiz. Bu adımlardan sonra, Nisan 1990’da IMF, TL’nin konvertibl hale geldiğini duyurdu ve son olarak 2008 yılında ihracat bedellerinin tasarrufu serbest bırakıldı.
31 Mart Yerel ve Önceki Seçimler
DSP, ANAP ve MHP koalisyonun erken seçim kararı ile dağılması üzerine 3 Kasım 2002 tarihinde yapılan genel seçimlerde, 2001 yılında kurulan AKP, oyların yüzde 34,4’ünü ve TBMM sandalyelerinin de yüzde 68’ini alarak tek başına iktidar olmuştu. Tabii ki bu gelişmelerde, 19 Şubat 2001’de baş gösteren “ağır ekonomik kriz” ve bunun seçmen üzerindeki travma etkisi önemli bir rol oynamıştır.
Daha sonra yapılan 2004 yerel, 2007 genel, 2011 genel seçimlerinde AKP’nin sırasıyla, yüzde 41,7; 46,6; 49,8 oranlarında aldığı oyla, parlamentodaki ezici çoğunluğunu sürdürmeyi başarmıştır. Partinin lideri Erdoğan’ın yüzde 51,8 halkoyu ile cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından 7 Haziran 2015’de yapılan genel seçimlerde, AKP yüzde 40,8 oyla sandalye sayısı ilk kez yüzde 50’nin altına düşmüştür (46,9).
İsteksizce yapılan koalisyon görüşmelerinin ardından 1 Kasın 2015 tarihinde yeniden yapılan genel seçimde partilerin oy oranı ve milletvekili sayıları (parantez içinde) aşağıda gösterilmiştir.
7 Haziran: AKP: 40,8 (258); CHP: 24,9 (132); MHP: 16.3 (80); HDP: 13,1 (80)
1 Kasım: AKP: 49,5 (317); CHP: 25,3 (134); MHP: 11,9 (40); HDP: 10,7 (59)
6 ay sonra yapılan yenilenen seçimdeki oy oranının bu derece farklı çıkması, geçen 6 ay içinde ülkede yaşanan terör/katliam gibi olaylar, sayım işlerinde çeşitli itirazların YSK veya İl Seçim Kurullarınca dikkate alınmaması ve sürekli “koalisyonun çok kötü olduğu” şeklinde seçmende yaratılmaya çalışılan algı olguların, bir kısım seçmen nezdinde “seçime güvensizlik” ve “temsiliyetinde yetersizlik” gibi karşılık bulduğu gözlendi.
2017 yılında, ülke yönetim şeklinde esaslı değişiklikler yapan “başkanlık” veya “cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi” için Anayasa değişikliği referandumu da yüzde 51,4 oy oranı ile kabul edildi. Yeterince kamuoyu bilgilendirilmesi yapılmadan gerçekleştirilen bu referandumun sonucunun da, kamu vicdanında kabul edildiği pek söylenemez.
Nihayet son olarak bu yıl 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerinin sonuçlarına baktığımızda, seçmenin değişim taleplerini ve özellikle bazı büyük kentlerde halkın AKP yerel yönetiminden hoşnut olmadığını ortaya koyduğu anlaşılmaktadır.
31 Mart yerel seçimlerinde partilerin aldığı oy oranları (%): AKP 44,33; CHP 30,12; İyi Parti 7,45; MHP 7,31; HDP 4,24 şeklinde gerçekleşmiştir. Bu seçimde CHP, daha önce AKP’de olan ve ülke nüfus ve ekonomisinin önemli bir bölümünü barındıran üç büyük şehrinin (İstanbul, Ankara ve Antalya) büyük şehir yönetimini kazanmış ve il belediyesi sayısını 20’ye yükseltmiştir.
Ancak aradan 15 gün geçmiş olmasına karşın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanmış olan E.İmamoğlu’na mazbatasının verilmeyip, sudan sebeplerle sayımların bir ilçe için tekrarlatılması, kamuoyunun önemli bir kısmının vicdanında yer bulamamaktadır.
Ülke Ekonomisinin Ana Hatları
Ülke ekonomisinin büyüklüğünün dünya ölçeğindeki yerine ve GSMH (milyar $) yıllar itibariyle baktığımızda:
2000: 17 (273); 2017: 17 (851); 2018: 18 (784) 2019: 20 (706)
sayıları ortaya çıkmaktadır. Görüldüğü gibi Türkiye, 2000 yılında dünyada 17’nci sırada yer almaktaydı. Kriz sonrası uyguladığı ekonomik programın yarattığı ivmeyle 2014 yılında 16’ncı sıraya yükselmişti. Ne var ki burada kalamadı ve 2017 yılında tekrar 17’nci sıraya, 2018 yılında ise 18’inci sıraya geriledi. Eğer IMF’nin tahminleri gerçekleşirse 2019 yılı sonunda 20’nci sıraya düşeceği anlaşılmaktadır.[16]
Türkiye ekonomisinin 2018 gerçekleşmeleri ile, IMF’in tahminlerine göre 2019 ve 20 yıllarına ait öngörülen parametre sayıları aşağıda gösterilmiştir.[17]
Kaynak: TÜİK, IMF
2018 yılını 2017 ile karşılaştırdığımızda, 2017 yılında 10.546 $ olan bu parametrede de, 914 $ gerileme olduğunu görmekteyiz. Diğer yandan bu parametre, yaklaşık 10 yıldır 10 bin $ eşiğini aşamamış olup, “orta gelir tuzağından” çıkılamamıştır. Keza toplam ulusal gelir de, 2017 yılına göre 67 milyar $ azalmıştır.
Sektörler yönünden GSMH’ya baktığımızda, 2017 yılına göre, sanayi ve inşaat sektörlerinin sırasıyla yüzde 6,4 ve 8,7; özel tüketim ve yatırım harcamalarının sırasıyla yüzde 9 ve 12,9 oranlarında daraldığı anlaşılmaktadır.[18]
Bu sonuçla 2018 yılının cari açığı, 27.6 milyar $ ile, 2009’dan bu yana en düşük rakamla kapanmış oldu. Bu bağlamda izlediğimiz en ilginç olgu, bu miktarın tam 21.2 milyar $’nın “net hata ve noksan” kaleminden finanse edilmesidir. Kaynağı belirsiz veya tanımlanamayan dış işlemler giriş- çıkışını ifade eden ve son yıllarda çeşitli boyutlarda süren bu olgu, ülke dışında “para hareketlerine güvensizlik” olarak değerlendirilmektedir. Bu kalemin yıllar itibariyle seyri aşağıda grafiklenmiştir.[19]
Kaynak: TCMB
Türkiye’nin dış borçlar yönünden konumu “net borç ödeyicisi” olarak nitelendirilebilir. Özellikle bankaların 2018’de 15 milyar $ net borç ödemesi, bu konuda önemli bir darboğazın başlangıcını işaret etmektedir.
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) bünyesinde faaliyet gösteren Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı'nın (TEPAV) Ocak 2019 raporuna göre, Türkiye'deki yerli sermayenin ülkeden ayrılışı, yabancıların Türkiye'ye olan yönelişinden daha hızlı arttı. Son bir yılda Türkiye'den çıkan sermaye yüzde 33 oranında çoğaldı. Rapora göre Kasım 2018 itibariyle yıllık olarak ülkeye gelen yabancı sermaye (FDI) tutarı 167 milyon $ artışla 11 milyar 89 milyon $’a çıkarken, ülkeden çıkan yerli sermaye (ODI) 897 milyon $ artarak 3 milyar 598 milyon $’a ulaştı.[20]
Konuyla ilgili olarak Amerikan New York Times (NYT) gazetesi, rekor rakamlara ulaşan "Türkiye'den yurt dışına göç" konusu ile ilgili bir haber yaptı. Gazete, göçe başlıca nedenler olarak "kayırmacılık ve artan otoriterleşmeyi" gösterdi.[21]“Erdoğan'ın vizyonuna hararetle karşı çıkan Türkler, yeteneklerini ve varlıklarını da alarak, kitleler halinde ülkeyi terk ediyor" başlığı ile yayımlanan NYT haberinde, Küresel Varlık Göçü İncelemesi'nin (Global Wealth Migration Review) Türkiye'ye ilişkin verileri de yer aldı. Buna göre 2016 ile 2017 yılları arasında, Türkiye'nin varlıklı diliminin yüzde 12'sine denk gelen, en az 12 bin dolar milyoneri, servetlerini yurt dışına aktarmıştır.
Ülke Halkının Sıkıntıları ve Yönetime ve Geleceklerine Güvensizliği
Türk halkının büyük sorunlarının başında, uzun bir dönemdir var olan, ancak son dönemde hızla artan “işsizlik” gelmektedir. Yazımızı hazırladığımız 15 Nisan günü açıklanan son işsizlik sayılarına göre, Aralık Ayı’nda yüzde 13,5 olan “işsizlik oranı” Ocak’ta 14,7’ye yükselmiştir. TÜİK verilerine göre işsizlik, geçen Ocak’a göre 1 milyon 259 bin kişi artarak 4 milyon 668 bin kişiye çıktı. “Tarım dışı işsizlik” oranı ise yüzde 16,8 sayısına ulaştı.[22]
Yaş ortalaması 32 olan, bir diğer ifadeyle demografik yapısı “genç” nitelik gösteren bu ülkede, 15-24 yaş grubunu içeren “genç işsizlik oranı” yüzde 26,7’ye ulaşmıştır. Söz konusu genel ve genç işsizlik olgusu, ülke halkın umutsuzluğa sevk etmekte, yönetenlere ve ülkenin geleceğine güvenini azaltmaktadır. Doğal olarak bu durum, daha önce de bahsettiğimiz gibi, ülkeden sermaye yanında, nitelikli işgücünün kaçışına yol açmaktadır.
TÜİK tarafından her ay yayınlanan “tüketici güven endeksi”, Mart Ayı’nda çok az yükselmesine karşın, genelde bir düşüş bandına girmiş olup, anılan endeks son 15 ayda, aşağıdaki grafikte de izlenebileceği gibi 71’den 59’a düşmüştür.
Kaynak: TÜİK
Aşağıdaki grafikte, aynı güven düşüşünü, TUİK’in “Sektörel Güven Endekslerinde” de görmektedir.
Kaynak: TÜİK, Aydınlık-25.03.2019
Gallup Group tarafından her yıl hazırlanan ve 156 ülkeyi içeren Dünya Mutluluk Raporuna (World Happines Report) göre Türkiye 79 puan ile Uruguay, Özbekistan, Tayland, Moldova, Arnavutluk’tan çok sonra 79 ncu sırada yer bulmaktadır.[23]
OECD’nin, daha 2014 yılındaki Gallup araştırmasından yararlanarak hazırladığı rapora göre Türkiye, “hukuka güven” başlığında OECD ülkeleri arasında son çeyrekte yer almıştır.[24] Bunun günümüzde çok daha kötü olduğu konusunda yeni bir araştırmaya bakmaya gerek duymuyoruz.
Uluslararası Seffaflık Organizasyonu’nun yaptığı “yozlaşmaya şeffaflık” sıralamasında Türkiye, 2016 yılında 176 ülke arasında 75 nci sırayken, 2017 yılında 180 ülke arasında 81 nci sıraya düşmüş, 2018 yılında da sırası 78 olmuştur. Demokrasi geçmişi uzun yıllara dayanması ve AB mevzuatına uyum sürecinde olan (!) bir ülke için başarılı bir sonuçlar olarak değerlendirilemez.[25]
Turkish Economic and Social Studies Foundation (TESEV) ve SELDI tarafından düzenlenen “Türkiye’nin Yozlaşma Yönünden Değerlendirilmesi” Raporu’nda Türk halkının üç öncelikli sorunu, İşsizlik (%59), yozlaşma (%44), çevre kirlenmesi (%7) olarak saptanmıştır.[26]Yine aynı raporda, sorulan dört soruya “kesinlikle evet” diyenlerle ilgili sonuçlar aşağıda özetlenmiştir.
Türkiye’de son zamanlarda ahlâkî bir yozlaşma var mı?......................................................... %69,4
Merkezi yönetimin yozlaşma karşıtı önlemleri yetersiz mi?.....................................…………… %69,2
Yozlaşma sorununun kökleri eskiye de dayanıyor mu?.......................................................... %67
Yönetimde erkini ellerinde bulunduranlar kısa yoldan zengin olmaya çalışıyorlar mı?......... %62,9
Yukarıdaki tablo, içinde rüşvet, yetkiyi kötüye kullanma, tehdit, haraç, sebepsiz zenginleşme, kayırma, para aklama, bağımsız ve tarafsız olmayan yargı gibi unsurları barındıran “yozlaşma” kavramının[27], ülke yöneticileri yönünden kamuoyunda algılanışı dehşet vericidir.
Sınır Tanımayan Gazeteciler Oluşumu tarafından yayınlanan “Dünya Basın Özgürlüğü 2018 Endeksinde” Türkiye’nin yeri, 180 ülke arasında 157 olmuştur.[28]
Ülke seçmeni tarafından yadırganan, kamu yönetiminde şeffaflık ve adalet ilkelerine ters düşen bir kısım Hükümet veya Belediye uygulamaları da kamu vicdanında yer bulamadığını gözlemekteyiz. Bunların bazılarını aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
- Kamu ihalelerinin sürekli olarak aynı kişi ve şirketlerce üstlenilmesi,
- İhale Kanunu’nda yapılan değişikliklerle “istisna kapsamının” sürekli genişletilip, arttırma ve eksiltme ihalesinin neredeyse istisna niteliğine dönüştürülmesi,
- Kayırma ve torpil uygulamasının çok artması,
- Eğitim niteliğindeki düşüş, dini eğitim için ayrılan ödeneğin her yıl arttırılması,
- Denetim faaliyetlerinin savsaklanması ve yaptırım uygulanmaması,
- Kamu yönetiminde değil tasarruf, tersine harcamaların arttırılması,
- Suriye felâketindeki Türkiye’nin tetikleyici faaliyetleri, ülke insanların sınırlı kaynaklarını Suriyeli göçmenlerle paylaşmak zorunda kalmaları,
- Dış borç yoluyla dışa bağımlılığın artması,
- Yap İşlet Devret, Kamu Özel Sektör İşbirliği ve özelleştirme uygulamalarının sorgulanır hale gelmesi, bu uygulamalardaki taahhütlerle ulusal bütçe yükünün artması,
- Yatırım faaliyetlerindeki verimlilik ve geri dönüşü olmayan, istihdam yaratmayan ve katma değer üretmeyen uygulamalar,
- Uzun vadeli ve ödemesiz dönemi olan makul maliyetli blok bir finansman bulunmadan, durmuş hale gelmiş olan ekonomi çarklarının dönmeyeceği artık her kesimce kabul edilmesine karşın, bu konunun sürekli “örtük” açıklamalarla gizlenmeye çalışılması.[29]
- “Yapısal dönüşüm adımları” ismi ile açıklanan yeni programın, içi boş bir temenniler dizisinden başka bir şey olmadığının anlaşılması.[30]
Çalışmamızın bu bölümünde aktarmaya çalıştığımız gerçek, ülkede uzun zamandır yaşanan geçim sıkıntısı, ekonomik durgunluk, seçim sonuçlarına güvensizlik, kutuplaştırıcı söylemler, artan işsizlik, iç güvenlik güçlerinin baskıcı tutumu, yargıdaki nitelik düşüklüğü ve tarafsızlığın yitirilmesi gibi nedenlerle, seçmenin iktidar partisine olan desteği giderek düşmüş ve bunu son yerel seçimlerde de netleştirmiş olduğudur.
SONUÇ
Mart sonunda Ukrayna, Slovakya ve Türkiye’de gerçekleştirilen seçimlerdeki ortak payda, her üç ülkede de popülizmi ağırlıklı olarak kullanan yönetimlere karşı gösterilen seçmen tepkisidir. Bu tepki sadece popülist yönetimlere, kötü yönetilen ekonomilere ve yaşanan yozlaşmalara değil, aynı zamanda bu muhalif hareketin liderlerinin yabancılar, Rusya, AB, göçmenler gibi konulardaki olabildiğince anti/karşı duruşlarının da destek görmesidir.
Üç ülkeden Ukrayna ve Türkiye’deki değişim ve bu karşı oyların tetikleyicisi, bu ülkelerde yaşanan sosyo-ekonomik sorunlar ve otoriterleşme; Slovakya’da ise, genelde sosyo-politik sıkıntılar olmuştur.
Bir diğer yönden de bu seçmen tercihini/tepkisini, uzun yıllardır yaptırımsız kalan ve dokunulmayan mevcut duruma/düzene (statükoya) karşı bazı yeni değerleri yeğleyerek vermiştir. Bu değerler de; yozlaşmayı sonlandırmak, kayırmayı nihayete erdirmek, cezadan/müeyyideden muafiyeti bitirmek, otokrasizmin önünü kapatmak. Yerel bir seçim olmasına karşın Türkiye’deki seçimin bir diğer anlamı da, Foreign Affairs Dergisinde yazıldığı gibi, Cumhurbaşkanı Erdoğan’a karşı bir “rakip, meydan okuyucu” çıkarmış olmasıdır.[31]
NATO ve AB üyesi olmanın yozlaşmadan alıkoyamadığı Slovakya’da yapılan son genel seçiminin bir diğer anlamı da, bu dönüşüm ve değişimin Polonya, Macaristan ve Romanya için, popülizmi ve yozlaşmayı yenmek için ilham verecek olmasıdır.
[1] Melinda Haring, “Will a Comic Actor Become Ukraine’s Next President?”, Foreign Affairs, 2.04.2019, https://www.foreignaffairs.com/articles/ukraine/2019-04-02/will-comic-actor-become-ukraines-next-president (erişim t. 9.04.2019)
[2] “Ukraine election: Comedian leads presidential contest”, BBC News, 1.01.2019, https://www.bbc.com/news/world-europe-47767440 (erişim t. 9.04.2019)
[3] Deniz Berktay, “Ukrayna’nın Seçim Yılı”, Söyledik.com, 31.03.2019, http://soyledik.com/tr/makale/7845/ukraynanin-secim-yili--deniz-berktay.html (erişim t. 11.04.2019)
[4] Economist Intelligence Unit (2018)
[5] Ukraine IMF Country Report No. 19/3, IMF, Ocak 2019, https://www.imf.org/en/Publications/CR/Issues/2019/01/08/Ukraine-Request-for-Stand-By-Arrangement-and-Cancellation-of-Arrangement-Under-the-Extended-46499 (erişim t. 10.04.2019)
[6] “IMF ranks Ukraine as Europe's poorest country”, bne IntelliNews, 16.10.2018, http://www.intellinews.com/imf-ranks-ukraine-as-europe-s-poorest-country-150301/ (erişim t.10.04.2019)
[7] Yaroslav Trofimov , “Turning Muslims Away, Poland Welcomes Ukrainians”, WSJ, 26.03.2019, https://www.wsj.com/articles/turning-muslims-away-poland-welcomes-ukrainians-11553598000 (erişim t. 10.04.2019)
[8] “Ukraine to be able to catch up with Poland in 50 years – Finance Ministry”, Unian İnfo, 17.02.2019, https://www.unian.info/economics/10449348-ukraine-to-be-able-to-catch-up-with-poland-in-50-years-finance-ministry.html (erişim t. 10.04.2019)
[9] “Reducing the Human Cost of Ukraine’s War”, International Crisis Group (ICG), 4.02.2019, https://www.crisisgroup.org/europe-central-asia/eastern-europe/ukraine/reducing-human-cost-ukraines-war (erişim t. 10.04.2019); “Russia and the Separatists in Eastern Ukraine”, ICG, 5.02.2016, https://www.crisisgroup.org/europe-central-asia/eastern-europe/ukraine/russia-and-separatists-eastern-ukraine (erişim t. 10.04.2019)
[10] Judy Dempsey, “Status Quo Woes in Slovakia, Ukraine, and Turkey”, Carnegie Europe, 2.04.2019, https://carnegieeurope.eu/strategiceurope/78742 (erişim t. 11.04.2019)
[11] Zach Bikus, “World-Low 9% of Ukrainians Confident in Government”, Gallup, 21.03.2019, https://news.gallup.com/poll/247976/world-low-ukrainians-confident-government.aspx (erişim t.12.04.2019)
[12] “Zuzana Caputova becomes Slovakia's first female president”, BBC News, 31.03.2019, https://www.bbc.com/news/world-europe-47756368 (erişim t. 12.04.2019)
[13] “A young liberal is poised to win Slovakia’s presidency”, The Economist, 21.03.2019, https://www.economist.com/europe/2019/03/21/a-young-liberal-is-poised-to-win-slovakias-presidency (erişim t. 12.04.2019)
[14] “Slovakia faces up to deep-rooted corruption problems”, FT, 4.03.2018, https://www.ft.com/content/da1e61d8-1ec9-11e8-a895-1ba1f72c2c11 (erişim t.13.04.2019)
[15] “CORRUPTION PERCEPTIONS INDEX 2017”, Transparency International, 21.02.2018, https://www.transparency.org/news/feature/corruption_perceptions_index_2017, sh.12, (13.04.2019)
[16] Mahfi Eğilmez, “Türkiye Dünyanın Kaçıncı Büyük Ekonomisi?”, Kendime Yazılar, 11.04.2019, http://www.mahfiegilmez.com/2019/04/turkiye-dunyann-kacnc-buyuk-ekonomisi.html (13.04.2019)
[17] World Economic Outlook Nisan 2019, IMF, https://www.imf.org/en/Publications/WEO/Issues/2019/03/28/world-economic-outlook-april-2019 (13.04.2019)
[18] Ersin Dedekoca, “Ekonomik küçülme ve slumpflâsyona giriş”, 12.03.2019, http://soyledik.com/tr/makale/7825/ekonominin-kuculmesi-ve-slumpflasyona-giris--ersin-dedekoca.html (erişim t.13.04.2019)
[19] Mahfi Eğilmez, “Net Hata ve Noksan Tartışmaları”, 27.02.2017, http://www.mahfiegilmez.com/2017/02/net-hata-ve-noksan-tartsmalar.html (erişim t. 13.04.2019)
[20] Ersin Dedekoca, “Ülkenin kanayan yarası: Hızlanan sermaye ve beyin göçü”, 24.01.2019, http://soyledik.com/tr/makale/7780/ulkenin-kanayan-yarasi-hizlanan-sermaye-ve-beyin-gocu--ersin-dedekoca.html (erşim t. 13.04.2019)
[21] “Spurning Erdogan's Vision, Turks Leave in Droves, Draining Money and Talent”, NYT, 2.01.2019, https://www.nytimes.com/2019/01/02/world/europe/turkey-emigration-erdogan.html (erişim t. 13.04.2019)
[22] “İşsizlik rekor kırdı! İşsiz sayısı 4 milyon 668 bin kişiye ulaştı”,ABC Gazetesi, 15.04.2019, https://www.abcgazetesi.com/issizlik-rekor-kirdi-issiz-sayisi-4-milyon-668-bin-kisiye-ulasti-9089?source=onesignal (erişim t. 15.04.2019)
[23] “World Happiness Report 2019”, Gallup Group, Mart 2019. S.79-82
[24] “Public Governance: A matter of trust”, OECD, http://www.oecd.org/governance/public-governance-a-matter-of-trust.htm (erişim t. 14.04.2019)
[25] “Corruption Perception Index 2018”, Transparency International, 30.01.2019, https://www.transparency.org/whatwedo/publication/corruption_perceptions_index_2018 (erişim t. 14.04.2019)
[26] “CORRUPTION ASSESSMENT REPORT TURKEY”, Tesev ve Seldi, 2016, http://seldi.net/fileadmin/public/PDF/Publications/CAR_Turkey/CAR_Turkey_English_Final2.pdf (15.04.2019)
[27] “Turkey Corruption Report”, Gam Business Anti-Corruption Portal, Haziran 2018, https://www.business-anti-corruption.com/country-profiles/turkey/ (erişim t. 15.04.2019)
[28] “2018 WORLD PRESS FREEDOM INDEX”, Reporters Without Borders, https://rsf.org/en/ranking_table (erişim t. 15.04.2019)
[29] Çiğdem Toker, “IMF konsültasyona gelecek mi?”, Sözcü, 15.04.2019
[30] Ersin Dedekoca,”Yapısal dönüşüm mü? Hadi canım siz de”, Aydınlık, 11.04.2019, https://www.aydinlik.com.tr/yapisal-donusum-mu-hadi-canim-siz-de-ersin-dedekoca-kose-yazilari-nisan-2019 (13.04.2019)
[31] Ayla Jean Yackley, “Have Turkey’s Elections Produced a Challenger to Erdogan?”, Foreign Affairs, 12.04.2019, https://www.foreignaffairs.com/articles/turkey/2019-04-12/have-turkeys-elections-produced-challenger-erdogan (erişim t.13.04.2019)