Deniz Berktay Deniz Berktay

Ukrayna’nın Seçim Yılı

31 Mart 2019
Ukraynanın Seçim Yılı

Deniz Berktay, Kiev

Ukrayna, bugün (31 Mart), cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu için, sandık başına gidiyor. İlk turda adaylardan hiçbirinin yüzde 50’den fazla oyu alamaması halinde (ki hiçbirinin ilk turda bu oyu alması beklenmiyor), seçimlerin ikinci turu, 21 Nisan’da yapılacak. Fakat seçim süreci, bununla bitmeyecek. Zira Ukrayna, parlamenter sisteme dayanıyor; dolayısıyla ülke yönetiminde yetkilerin büyük kısmı, anayasaya göre, cumhurbaşkanına değil, parlamentoya ait (cumhurbaşkanı, orduya komuta etme, dışişleri ve savunma bakanlarını atama yetkisine sahip). Ayrıca, seçilecek olan cumhurbaşkanının parlamentoda kendisini destekleyecek oya sahip olamaması, devlet yönetiminde belirsizliklere, çatışmalara yol açabileceği için (2006-2010 arasında olduğu gibi), parlamentodaki milletvekili dağılımı, özel bir önem taşıyor. Parlamento seçimleri de, 27 Ekim’de yapılacak. Dolayısıyla, Ukrayna, bu yılın sonuna kadar, seçim atmosferinde kalacak ve hükümeti kurma çabalarıyla geçecek dönemi de hesaba katarsak, ülkenin nereye yöneleceği sorusu, yılbaşına kadar, tartışılmaya devam edecek.

Bu seçimlerin farkı

Bu seçimleri, öncekilerden ayıran, birkaç husus var. Birincisi, bu seçimlerde, daha önce görülmemiş sayıda aday var (40 civarında). Fakat bunların pek çoğu, seçilemeyeceğini biliyor ve kendi adaylığını sadece, diğer bir liderle pazarlık unsuru olarak kullanıyor. Ek olarak, pek çok aday, bu seçimleri, Ekim ayındaki parlamento seçimlerinin bir provası olarak görüyor ve şimdiki seçim vesilesiyle kendisini kamuoyuna göstererek, propaganda faaliyetlerini asıl parlamento seçimlerine yönelik yapmış oluyor. İkincisi, hemen her kesimden Ukraynalı uzmanların, sosyologların vurguladıkları üzere, bu seçimler, daha öncekilerden farklı olarak, sürprizlere gebe; başka bir deyişle, önceki seçimlerin pek çoğunun sonucunun ne olacağını önceden tahmin etmek mümkün iken, bu seçimde, çeşitli nedenlerden ötürü, böyle bir tahminde bulunmak, çok zor. Üçüncüsüyse, daha önceki seçimlerden farklı olarak bu seçimler, Rusya yanlısı ile Batı yanlısı adaylar arasında değil, asıl olarak, Batı yanlısı olduğunu ilan eden adaylar arasında gerçekleşecek.

Son hususu, biraz daha ayrıntılı yazmakta fayda var: Ukrayna, birbirinden kültürel ve siyasi olarak farklı iki ana bölgeye ayrılır. Ukrayna’nın güney ve doğu bölgeleri (Odessa, Harkov, Rusya’nın beş yıl önce ele geçirdiği Kırım Yarımadası gibi bölgeler), Rusça konuşan ve Rusya yanlısı eğilimlerin güçlü olduğu bölgeler. Buna karşılık ülkenin orta ve batı bölgeleri (başkent Kiev’in çevresi ve Lviv gibi Batı Ukrayna şehirleri), Ukraynaca’nın konuşulduğu ve Batı yanlısı – ve Rus karşıtı- eğilimlerin güçlü olduğu bölgeler. 2014 yılına kadar, ülke, bu iki kesim arasında dengedeydi ve gerek parlamento, gerekse cumhurbaşkanlığı seçimleri, Rusya yanlıları ile Batı yanlıları arasında geçiyordu. Bu iki bölgenin nüfusları birbirine yakın olduğu için de, seçimlerde kimi zaman bir tarafın, kimi zamansa diğer tarafın adayları kazanıyordu. Ancak, 2014 yılındaki olaylar, bu dengeyi ortadan kaldırdı. Zira, 2014’ün şubat ayında gerçekleşen ihtilalle birlikte, Rusya’ya yakın bir çizgiyi savunan o zamanki Cumhurbaşkanı Viktor Yanukoviç, Rusya’ya kaçtı. Yönetim değişikliğinin seçimle değil de ihtilalle gerçekleşmesi, devrik cumhurbaşkanına oy vermiş olan ve radikal milliyetçi ihtilalcilerden hiç hazzetmeyen güney ve doğu bölgelerinde çalkantılara neden oldu.

Rusya da, hem yeni iktidarın meşruluğu konusundaki kafa karışıklığından hem yeni yönetimin hazırlıksızlığından hem de Kırım’daki etnik Rus çoğunluğun tepkisinden yararlanarak, 2014’ün Mart ayında, Kırım Yarımadası’nı ele geçirdi ve kendi topraklarına kattığını açıkladı. Bunun hemen ardından da, Ukrayna’nın en doğusunda, Rus yanlısı eğilimlerin çok güçlü olduğu Donetsk ve Lugansk illerinde (Donbas bölgesi) Rus yanlısı ayrılıkçı gruplar, Rusya’dan aldıkları destekle, iki il merkezini ele geçirdiler. Rusya’nın Kırım’ı çatışmaya girmeden kolaylıkla ele geçirmesine karşılık, Donetsk ve Lugansk illerinde çatışmalar, beş yıldan bu yana devam ediyor ve bu çatışmalar, Ukrayna’nın asker ve sivil 13 bin insanını kaybetmesine ve bir milyondan fazla kişinin o bölgeden göç etmesine neden oldu. Rusya’nın bu şekilde müdahalesinin Ukrayna açısından çok ağır ekonomik ve toplumsal sonuçları olurken, bu gelişmeler, Ukrayna’nın siyasi dengelerini de değiştirdi. Zira, Kırım ve Donbas gibi Rus yanlısı eğilimlerin en güçlü olduğu yerlerin Ukrayna Hükümeti’nin denetiminden çıkması, buralarda yaşayan ve Rus yanlısı adaylara, partilere oy veren kitlelerin de Ukrayna siyasetinin dışında kalmasına neden oldu. Dolayısıyla, Ukrayna’daki Rus yanlısı sayılabilecek partiler ve hareketler, milyonlarca seçmeni kaybetti. Diğer taraftan, Ukrayna ile Rusya’nın resmen olmasa da, fiilen savaş haline girmesi sonucunda, Ukrayna genelinde Rusya yanlısı politikaları açıkça savunma imkanı, hemen hemen ortadan kalktı. Bunlara ek olarak, eskiden Rusya yanlısı seçmen, bir adayın etrafında birleşebilirken, şimdi bu kesim, birkaç parti ve birkaç aday arasında bölündü: Bir tarafta “Muhalefet Platformu” adına Yuri Boyko, diğer tarafta “Muhalefet Bloğu” adına Aleksandır Vilkul, Rus yanlısı seçmenin oyunu almaya çalışıyor. Fakat ikisinin de belirttiğimiz ilk iki nedenden ötürü, (özellikle de Kırım ve Donbas’taki seçmenin kaybından ötürü) ikinci tura kalma şansı bulunmuyor.

Mevcut Cumhurbaşkanı Poroşenko’nun Şansı

Seçimlerde, özellikle üç aday ön planda. Bunlardan şimdiki Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko’nun reytingi, yüzde 16 ile yüzde 18 arasında. Poroşenko, 2014 yılındaki ihtilalin hemen ardından düzenlenen erken cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, daha ilk turda, rakibi Yuliya Timoşenko’nun karşısında oyların yüzde 54’ünü alarak galip gelmişti. İlk turda galip gelmesinin en önemli nedeni, Ukrayna’nın ihtilal sonrasındaki yeni yönetimine bir an önce meşruluk kazandırma ihtiyacıydı. Rusya, Ukrayna’nın ihtilal sonrasındaki yönetiminin meşru olmadığını öne sürerek Kırım Yarımadası’nı ele geçirmiş ve yine aynı gerekçeyi öne sürerek, Ukrayna’daki Rus yanlısı kesimleri kışkırtmaya girişmişti.  Bu şartlarda, kamuoyu, anketlerde önde görünen aday olan Poroşenko’ya destek verdi.

Poroşenko’nun başlıca rakibi olan eski Başbakan Yuliya Timoşenko’nun icraatlarına tepkili kitlelerin olması, buna karşılık Poroşenko’nun “sorunları çözecek başarılı bir işadamı” olarak görünmesi, Poroşenko’nun yıldızını parlatan bir diğer unsur olmuştu. Ancak, Poroşenko’nun yolsuzluklarla mücadele konusunda beklentileri karşılayamaması ve Ukrayna’da 2014 yılından bu yana görülen yoksullaşma, Poroşenko’nun kamuoyu desteğini büyük ölçüde düşürdü. 2018 sonbaharına gelindiğinde, Poroşenko’nun kamuoyu desteği, yüzde 6’lara düşmüştü. Fakat Poroşenko’nun özellikle geçen yıldan itibaren milliyetçi temalara vurgu yapmaya başlaması, özellikle de Ukrayna’da Rus Ortodoks Kilisesi’nden ayrı bir kilise kurulması konusunda girişimlerini yoğunlaştırması ve Fener Patrikhanesi’nin buna destek vermesi, Ukrayna’daki milliyetçi kesimlerin önemli bir bölümünün, geçen yılın sonunda, Poroşenko’nun etrafında kenetlenmesine neden oldu. Böylelikle Poroşenko, özellikle, milliyetçi eğilimlerin güçlü olduğu Batı Ukrayna’da, kendisini “milli lider” olarak kabul ettirdi. 

Diğer taraftan Poroşenko, kendisini, Ukrayna’da son iki yıldır oluşan istikrarın simgesi olarak göstererek, başkasının seçilmesi halinde, ülkenin istikrarının bozulacağını söylüyor. Poroşenko’ya yakın olan uzmanlar ve aydınlar da, özellikle, Poroşenko’nun seçilememesi halinde, ülkeyi belirsizliklerin ve kaosun beklediğini söylüyor ve onu “ehveni şer” olarak gösteriyor. Poroşenko’nun propagandası, kendisinin milli lider ve istikrarın simgesi olduğu, diğer adayların ise, “Moskova’nın işine gelecek adaylar” olduğu temasına ve “dil, din ve milli ordu” vurgularına dayanıyor.

Ancak, seçim zamanına yakın yapılan kamuoyu yoklamaları, Poroşenko’nun bu propagandasının, henüz istenen sonucu vermediğini göstermekte. Nitekim Aralık ayında Fener Patrikhanesi’nin Ukrayna’da Moskova Patrikhanesi’nden bağımsız bir kilise kurulduğunu ilan etmesi ve Poroşenko’nun kendisini “milli kilisenin kurucusu” olarak göstermesiyle yükselişe geçen reytingi, her şeye rağmen, yüzde 16’ları aşabilmiş değil. İkincisi, “milli kilise” konusu, Ukrayna toplumunun büyük kesiminin önceliği olan bir konu değil, sadece, milliyetçi kesimlerin önceliği idi. Üçüncüsü, Fener Rum Patrikhanesi’nin kararını, dünyadaki diğer Ortodoks kiliseleri desteklemedi ve böylelikle “milli kilise” girişimi, şimdilik çıkmaza girmiş oldu. Dördüncüsü, geçtiğimiz haftalarda Ukrayna Savunma Bakanlığı’nda Poroşenko’ya yakın kişilerin dahil olduğu yolsuzluğun ortaya çıkması, Poroşenko’nun seçimlerdeki başlıca temalarından biri olan “milli ordu” söylemine epey darbe indirdi ve milliyetçilerin bir kısmının ondan kopmasına neden oldu. Beşincisi ise, milliyetçi eğilimlerin güçlü olduğu Batı Ukrayna bölgesinde bile, halkın önemli kesiminin temel sorunu, geçim derdi ve yolsuzluklar (Kişisel gözlemimi aktaracak olursam, Batı Ukrayna’daki Lviv ve Rivne il merkezlerinde yaptığım sokak röportajlarında, seçimlerde Poroşenko’ya oyunu vereceğini söyleyen çok az kişiyle karşılaştım. Bu şehirlerin aydın kesimleri Poroşenko’yu desteklerken, şehirlerin diğer mahallelerindeki halkın büyük kısmı, Poroşenko’ya tepki duyuyor ve Gritsenko’ya, Timoşenko’ya, veya Zelenski’ye oy vereceğini söylüyor). Diğer taraftan, Poroşenko’nun Batı Ukrayna’nın milliyetçi değerlerine vurgu yapması, onun Doğu ve Güney Ukrayna illerinden oy alma şansını ortadan kaldırıyor.

“Demir Leydi” - Eski Başbakan Yuliya Timoşenko

Seçimlerin bir diğer güçlü adayı, bir zamanlar Ukrayna siyasetinin “Demir Leydi”si olarak kabul edilen, eski Başbakan Yuliya Timoşenko. Rusya’ya yakın çizgideki Viktor Yanukoviç döneminde, 2011 yılında cezaevine giren Timoşenko, üç yıla yakın hapis yattıktan sonra, 2014 başlarındaki ihtilalin hemen ardından, serbest kalmıştı. Ancak, Timoşenko’nun cezaevinde kaldığı zamanki mağduriyeti seçimlerde oya dönüşememiş ve Timoşenko, 2014’teki erken cumhurbaşkanlığı seçimlerinde rakibi Poroşenko karşısında oyların ancak yüzde 12’sini alabilmişti. Ne var ki, Poroşenko’nun reytinginin düşmesi, geçen yıl Timoşenko’yu, Ukrayna’da kamuoyu desteği en yüksek siyasetçi haline getirdi. Bununla birlikte, birazdan sözünü edeceğimiz komedyen Volodimir Zelenski’nin oylarındaki hızlı yükseliş, Timoşenko’nun geri planda kalmasına neden oldu.

Timoşenko, seçimlerde özellikle halka doğalgazda yüzde 50 indirim yapmayı ve genel refah düzeyini yükseltmeyi vaadediyor. Timoşenko’nun reytingi, yüzde 14 ile 18 arasında seyrediyor. Öte yandan, uzmanlar, Timoşenko’nun gerçek oy oranının, kamuoyu araştırmalarına yansıyandan çok daha yüksek olabileceğine dikkat çekiyorlar. Zira kamuoyu araştırmalarının daha ziyade şehir merkezlerinde yapılmasına karşılık, Timoşenko, özellikle kırsal kesimde büyük desteğe sahip. Kamuoyu araştırmalarına yansımayan kırsal kesimin oyları, bu nedenle, seçimlerde sürpriz sonuca neden olabilir. Ayrıca Timoşenko’nun bir diğer avantajı, farklı kesimlere hitap ederek, Ukrayna’nın her bölgesinden destek alan yegane aday olması.

Komedyenin Sürpriz Yükselişi

Bu seçimlerin en beklenmeyen yönü, ünlü komedyen Volodimir Zelenski’nin kamuoyundan aldığı destek oldu. Yıllardan beri siyasi içerikli komedi programlarıyla tanınan 41 yaşındaki aktör Volodimir Zelenski’nin seçimlerde adaylığını koyması, ilk başlarda kamuoyu araştırmacıları tarafından ciddiye alınmazken, Zelenski, kamuoyu desteğini Aralık ayında yüzde 10’lara, seçimden kısa bir süre önceyse, yüzde 25’lere çıkardı. Zelenski, aktif siyasete daha önceden bulaşmamış biri olarak, “siyasette yeni yüz” isteyen kitlelerin gözdesi oldu. Buna karşılık,  Zelenski’nin, Ukranya’nın önde gelen nüfuzlu işadamlarından olan ve Cumhurbaşkanı Petro Poroşenko ile çatışan İhor Kolomoyski’nin desteğiyle sahneye çıktığı iddia ediliyor. Aralık ayında Zelenski’nin kamuoyu desteğinin artışa geçtiğinin görülmesinden sonra, Cumhurbaşkanı Poroşenko’ya yakın çevreler, Zelenski’ye yönelik yoğun bir karalama kampanyasına giriştiler. Ancak, kamuoyu araştırmaları, bu karalama kampanyasının tam ters etki yaparak, Zelenski’nin oylarını arttırdığını gösteriyor. Zira, Zelenski, kendisini Ukrayna’daki güçlü, nüfuzlu işadamı-siyasetçi zümresinin dışında biri olarak ortaya koyuyor ve bu zümrelere tepki duyan kişiler, bunların kötüledikleri kişiye daha büyük ilgi gösteriyor.

Zelenski’nin seçim öncesi vaatleri, aslında onun somut bir programının olmadığını gösterdi. Buna karşılık, Zelenski’nin oy aldığı belli kesimler var: 1- Nüfuzlu işadamlarına ve mevcut siyasetçilere tepki duyan kesimler. 2- Gençler. 3- Rusça konuşan Güney ve Doğu Ukrayna seçmeni. Bu son grup, Zelenski’nin Rusça konuşan kitleye ayrım yapmayacağını söyleyen ve onun milliyetçiliğe mesafeli söylemlerinden etkilenmiş durumda ve Rusça konuşan ve Rusya’ya yakınlık duyan nüfusun eskiden desteklediği siyasetçilerin bu seçimlerde fazla şansının olmaması, bu kesimden önemli sayıda oyun, Zelenski’ye yönelmesine neden olacak. Fakat buradan, Zelenski’nin Rusya’nın çıkarlarını savunan aday olduğu sonucuna varmamak gerek. Zira burada mesele, Rusya’nın çıkarları değil, Rusça konuşan nüfusun kendi sesini duyurabilme isteğidir. Ukrayna’nın güney ve doğu bölgelerinde yaşayan ve Rusça konuşan nüfusun tamamının, “Rusya nereye, biz de oraya” anlayışını savunduğunu söylemek, mümkün değil. Bu kesimin önemli bir bölümü, Batı’ya entegre olmaya tepki gösterecek bir kitle olmamakla birlikte, Ukraynaca’nın ve Ukrayna milliyetçi değerlerinin kendilerine kabul ettirilmesini istemiyor ve kendi bölgesel farklılıklarının korunmasını istiyor. Zelenski de, söylemleriyle, bu kesime ümit veriyor. Buradan hareketle, Zelenski’nin özellikle 21 Nisan’daki ikinci turda, oylarını büyük ölçüde bu bölgelerden alabileceğini tahmin edebiliriz.

Diğer taraftan, Zelenski’nin şansını azaltan bazı hususlar var. Bunlardan birincisi, Zelnski’ye oy vereceğini söyleyenlerin büyük bölümü, genç nüfustan ve bu kesimin seçimlere katılımı, genellikle çok düşük. Dolayısıyla, “ben Zelenski’ye oy veririm” diyenlerin ne kadarı sandığa gidip oy kullanacak, bu henüz bilinmiyor. İkincisiyse, seçimlerin ikinci turuna Timoşenko ile Zelenski’nin kalması halinde, Timoşenko’nun siyasi deneyimiyle Zelenski’yi alt edebilme ihtimali, yüksek.

Seçimlere uluslararası dengeler açısından baktığımızdaysa, şunu söyleyebiliriz: Batılı ülkeler, son bir yıldır, Poroşenko yönetimine sıcak mesajlar veriyordu. Ancak Batı (özellikle ABD), kamuoyu desteğine en çok kim sahipse, onunla anlaşma yolu arar. Rusya açısından baktığımızdaysa, bu seçimlerde açıkça Rusya yanlısı çizgiyi savunan bir adayın kazanma şansı bulunmadığı ve bundan da ötede Rusya, 2004 seçimlerinde olduğu şekilde Ukrayna’daki seçimlerde açıkça tarafını belli ettiğinde bunun Ukrayna’da ters tepki vereceğini gördüğü için, hiçbir adaya açıkça destek vermiyor.  Bunun yerine (son on yıllık gelişmelere bakarak) Rusya’nın, Batı yanlısı çizgideymiş gibi görünen, fakat kilit bazı konularda Rusya’yla  - üstü örtülü de olsa -  uzlaşabilecek kişileri iktidarda görmek isteyeceğini söyleyebiliriz.

Yorumlar