Adamların tam yüz yıldır üzerinde ilmek ilmek işledikleri, hesapta olmayan (Suriye örneğinde olduğu gibi) tüm a,b,c ve sair şıklara, olası beklenmedik durumlara alternatif hazırlık yaptıkları Büyük Ortadoğu Projesi’ne mevsimlik, günlük hatta saatlik siyasi söylemler ile müdahile et(me)mek Barzanistan sonucunu kaçınılmaz kılmakta…
Uluslararası ilişkilere askeri düzeyde ilgisi olanlar uluslararası örgütler hakkında fikir sahibidirler. Uluslararası örgütler, kuruldukları tarihten itibaren devletlerin uluslararası ilişkilerin tek aktörü olmadıklarını savunarak uluslararası ilişkilerin çoğulcu yanına dikkat çeken liberalist plüralist düşüncenin ve ekstremist teorinin de önemli unsurları arasında yer almışlardır. Devletlerin farklı alanlarda iş birliği ihtiyaçlarından doğan uluslararası örgütler, devletler arası iletişimi amaçlar ve coğrafi kriter esasıyla uluslararası global örgütler, evrensel örgütler ve bölgesel örgütler olarak üç kategoride tasnif edilir. Ancak fonksiyonel ayırım söz konusu olduğunda örgütler, a) Siyasal, b) Askeri, c) Sosyal d) Ekonomik ve e) Çok amaçlı şeklinde tasnif edilmelidir.
Dibimizde jet hızı ile vuku bulan İŞİD, alıştırıla alıştırıla bize sunulan,hatta eğitilmesinde rol oynadığımız Peşmerge, uluslararası örgütlerin çok amaçlı kategorisinde yer almakta ve bu amaçla kullanılmaktadırlar…
Büyük Ortadoğu Projesi (Greater Middle East Project), ismi ile müsemma büyük beklentileri ihtiva eden ve sıfır hata ile uygulanması için yüz yıldır üzerinde titizlikle çalışılan bir tasarıdır.
Canımızı, malımızı, toprağımızı, devletimizi elimizden almaya gelen ama milli iradenin ortaya koyduğu mücadele sonucunda yenilen emperyalist güçlerin, içlerine dert olan bu mağlubiyet sonrasında “bedeninizi geri vereceğiz, buna karşılık ruhunuzu bize teslim edeceksiniz" yemini ile farklı şekilde savaş başlatanların, bizleri bu coğrafyadan silmek isteyenlerin eylem planının adıdır Büyük Ortadoğu Projesi.
Türkiye’nin hakkı olarak Irak petrollerinden gelecek olan ve TC devlet bütçesinde 1986 senesine kadar "alacaklı "hanesinde yer alan 30 milyon sterline yakın paranın ala vere dala vere ile ödenmemesidir Büyük Ortadoğu Projesi.
Sözde Ermeni Soykırımı bağlamında Genişletilmiş Ortadoğu Haritasından soykırımcı damgası ile Batı dünyasının müşterek olarak Türkiye'yi silme operasyonu için seferber oluşunun adıdır Büyük Ortadoğu Projesi.
Türkiye'yi cazip ticari şartların oluşturulduğu Irak'ın kuzeyine davet ederek oradaki bataklığa gömme kurnazlığıdır Büyük Ortadoğu Projesi…
***
Amerikalı bir asker olan Ralph Peter’s tarafından haritası çizilen ve ABD Silahlı Kuvvetler Dergisi’nin Haziran 2006 baskısında yayınlanan Büyük Ortadoğu Projesi, “dünyadaki en gelişigüzel ve tahrif edilmiş sınırların Afrika ve Orta Doğu’da" olduğunu belirterek "İsrail’in komşuları ile makul bir seviyede barış içerisinde yaşamak ve herhangi bir ümide sahip olması için, 1967 yılından önceki sınırlarına -meşru güvenlik kaygıları için gerekli yerel ayarlamalar yapılarak – geri dönmesi gerekliği"ne karar vermiş bir projedir.
Büyük Ortadoğu Projesine göz atalım:
"Balkanlar ve Himalayalar arasındaki adaletsizliği ile ünlü topraklardaki en göz alıcı haksızlık, bağımsız bir Kürt devletinin yokluğudur...
...Amerika Birleşik Devletleri ve koalisyon ortakları Bağdat’ın düşmesinden sonra bu haksızlığı düzeltmek için ellerine geçen muhteşem fırsatı görememişlerdir. Uyumsuz parçaların birbirlerine Frankenştayn canavarını andıran şekillerde dikilmesinden oluşan bir devlet olan Irak'ta, o anda üç küçük Iraklı Kürtleri, yeni Irak hükümetini desteklemeleri konusunda zorladık – ki bunu iyi niyetimize karşılık olarak isteyerek yapıyorlar. Ancak özgür bir halk oylaması gerçekleştirilecek olsaydı, hiç şüpheniz olmasın ki Irak Kürtlerinin neredeyse %100’ü bağımsız olmak için oy verirlerdi..."
Bölgede Amerika'nın istediğini yaptıra bildiğinin itirafıdır projede yer alan bu ifadeler…
Büyük Ortadoğu Projesi, hızını almadan Türkiye 'deki Kürtlerin nasıl hareket edeceği konusunda da yol haritası çıkarmış:
"Şiddetli askeri baskılara maruz kalan ve on yıllar boyunca “dağ Türkü” olarak nitelendirilmek suretiyle kimlikleri yok edilmek istenen Türkiye Kürtleri de aynı şekilde oy verirlerdi. Ankara’nın önünde bulunan Kürt sorunu son on yıl içerisinde bir miktar kolaylaşmış olmasına rağmen baskı yakın tarihlerde tekrar yoğunlaştı ve Türkiye’nin doğusundaki beşte birlik bölüm, işgal edilmiş bir bölge olarak görülmelidir. Suriye ve İran Kürtleri de mümkün olsa bağımsız bir Kürdistan’a katılmak isterlerdi. Dünyanın meşru demokrasilerinin Kürt bağımsızlığını muzaffer kılmayı reddetmeleri medyamızı sık sık heyecanlandıran beceriksizce yapılan hafif günahlardan çok daha kötü bir insan hakları ihmalidir."
Büyük Ortadoğu Projesinde yer alan şu ifadelere özellikle dikkat edelim:
"Ayrıca Diyarbakır’dan Tebriz’e kadar uzanan bağımsız bir Kürdistan, Bulgaristan ve Japonya arasında en Batı yanlısı devlet olacaktır."
Büyük Ortadoğu Projesi, bölge için dizayn ettiği haritayı şöyle izah etmekte:
"Bölgede yapılacak adil bir düzenleme Irak’taki üç Sünni ağırlıklı bölgeyi budanmış bir devlet haline getirecektir ve bu bölgeler zaman içerisinde Akdeniz’e yönelmiş bir Büyük Lübnan’a kıyılarını kaybetmiş olan Suriye ile birleşmeye karar verebilir ki bu durumda Fenike yeniden doğmuş olur…"
Şimdi on bir yıl önce yayımlanmış olan bu Büyük Proje doğrultusunda bölgedeki olaylara göz atalım:
Suriye'de yaşananlar, Irak'ta olanlar, Türkiye 'de provası yapılanlar, hepsinin projeye uygun şekilde gerçekleştiği, Greater Middle East Project’de tarif edildiği şekilde aşamalı olarak bölgede hayata geçirildiği görülmektedir…
Dolayısıyla Irak'ın Kuzeyinde yapılan referandum Barzani'nin değil, Barzani'yi kullananların siparişi ile yapılmaktadır, Batıdan yapılan resmî açıklamalar işin görsel kısmını süsleyen mizansenlerdir, süreç projeye uygun şekilde devam etmektedir.
Büyük Ortadoğu Projesinde İran'a ayrılmış paragraf son derece ilginçtir:
"Ele avuca sığmayan sınırları ile İran, topraklarının büyük bir bölümünü Birleşmiş Azerbaycan, Özgür Kürdistan, Arap Şii Devleti ve Özgür Belucistan’a kaybedecek, ancak günümüz Afganistan’ında bulunan Herat bölgesini kazanacaktır, bu bölge tarihsel ve dilbilimsel açıdan Pers İmparatorluğuna eğilimlidir. İran aslında tekrar etnik bir Pers devleti haline gelecektir ve cevaplanması gereken en zor soru Bender Abbas Limanı’nı tutması mı yoksa Arap Şii Devleti’ne mi terk etmesi gerektiği olacaktır."
Amerikan devleti İran'a yönelik bonkör tutumu ile "adaletini" bariz şekilde hissettirmektedir .
Büyük Ortadoğu Projesinden:
"Her durumda yapılan bu sınırların teorik olarak yeniden çizilişi, etnik yakınlık veya dini eyaletçiliği yansıtır- bazı durumlarda ikisini birden yansıtır... Ancak zamanla – ve kaçınılmaz sonucu olarak kan döküldüğünde- yeni ve doğal sınırlar ortaya çıkacaktır... Ankara ve Karaçi arasındaki bölgedeki mevcut insani bölünmeler ve zoraki ittifaklar, bölgenin kendine verdiği acılar ile birleştiğinde aşırı dincilik, suçlama kültürü ve teröristlerin istihdamı için mümkün olabilecek en uygun zemini sunmaktadır..."
Dikkat ediniz, Büyük Ortadoğu Projesi Koordinatörleri Ankara ve Karaçi arasındaki bölgenin aşırı dincilik, suçlama kültürü ve teröristlerin istihdamı için mümkün olabilecek en uygun zemini sunduğunu özellikle belirtmişler. Çünkü zemini uygun hale getirmek için kendilerince nasıl bir emek harcadıkları gayet iyi bilinmektedir.
Uzunca zamandır ülkemizde siyasi arenada ve hatta en seviyesiz tv programlarında temcit pilavına dönüştürülen ama ne yazık ki gerçek amacı üzerinde ciddi şekilde durulmayan Büyük Ortadoğu Projesi, aslında kaderimize yönelik ve direkt olarak bizi hedef tahtasına oturtan, tehdit içeren bir kurgudur.
Magazinsel konu değil, dedikodu değil, Vietnam yahut Afganistan sendromu yaşamakta olan bunak Amerikan askerlerinin kendilerini tatmin etme adına ortaya attıkları yüzeysel bir tartışma konusu değil Büyük Ortadoğu Projesi.
Bu projeyi dünyaya ilk duyuran kişi Amerika Birleşik Devletlerinin 43. Başkanı idi ve ABD'nin 90 yıllık projesini 2003'te genişleterek ve BOP adıyla yeniden sahneye koyan eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice, adım adım yürüyen projenin geldiği noktayı ve bundan sonra neler olabileceğini Washington Post'a yazdığı makalede ortaya koyuyordu.
Rice, Orta Doğu'da bölünüşün bitmek üzere olduğunu vurgularken, tek istisnanın Türkiye'de Kürt meselesi olduğunun altını çizmiş ve Türkiye 'ye sert bir şekilde göndermede bulunmuştu.
Rice, BOP ile ilgili en çarpıcı açıklamayı ABD'nin güvenlikten sorumlu danışmanı olduğu 2003 yılında yapmıştı. Rice, "Orta Doğu'yu Dönüştürmek" başlıklı yazısında, Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar Orta Doğu'da bulunan 22 devletin rejiminin, sınır ve haritalarının değiştirileceğini, Türkiye'nin de bunların içinde olduğunu vurgulamıştı.
Sonuç olarak,Türkiye'deki ulus devletten rahatsızlığını her fırsatta dile getiren ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin köküne incir ağacı dikmek için her yolu deniyor olanların başka ulusların mutluluklarını Türkiye’nin bedbahtlığı üzerinden kurguladıkları, bildiğimiz ama zaman zaman unuttuğumuz bir gerçekliktir.
Dönemin realitesini göz önünde bulundurarak kullanıma uygun, ortama çabuk adapte olan elemanların marifetiyle milli müdafaa ruhumuzu olumsuz yönde etkileyen bir düzüne oyun yüzyıllardır bu topraklarda uygulanmaktadır…
Tek amaçları var; uğruna canımızı kanımızı verdiğimiz, dünyanın strateji merkezinin nüvesini oluşturan bu kıymetli mübarek topraklar üzerinde her türlü zorluğa rağmen kurduğumuz şanlı Devletimizi ele geçirmek…
Bunun için ekalliyetler üzerinden kışkırtma yaparak içeriden, paraya ve makama ana vatanını satan din tüccarlığı yapan gruplarla dışarıdan, kaçakçılık ile hayatını ikame eden aşiret liderlerine devlet başkanlığı vaad ederek dibimizden, mezhepçilik ile aramıza nifak sokarak özümüzden olanlar üzerinden hiç pes etmeden senaryolar yazıyor, sahneye koyuyorlar… Basite almamak gerekiyor bu oyunları, senaristleri sinsi, akıllı ve vicdan duygusundan muaf insanlardır, emperyalist hayallerinin peşinden dünyayı felakete sürükleyecek kadar ruhları gibi gözleri de kara olan ve uluslararası örgütleri kontrol altında tutabilen kuvvetlerdir… Çok amaçlı örgütleri yaratan ve silahlandıran bu proje yürütücüleri, piyasaya istediği zaman tarikat-ticaret-siyaset üçlüsü ile hakim olarak manipülasyonlarla müdahale edebilecek kadar güçlüdürler.
Demokrasi adına yapılan dünya genelindeki eylemlerin arkasında dünyayı tekelden yönetmekte kararlı olan inhisarın varlığını bilmek, ürkütücü olsa da karşı konulamaz yahut başedilmesi imkansız değil.
Yaşananlardan yola çıkacak olursak; akıllıca ve az konuşup çok düşünerek, ayrıca sahip olduğumuz bölgesel ve ilkesel artıların stratejik hamlesi ile baş edebileceğimiz hasımlarımız var karşımızda…
Aynı güçleri yüz yıl önce yenebilmiştik, yine de yeneceğiz, fakat unutmamak lazım ki öyle Hop denince olacak kolay iş değil bu,çünkü karşımızda BOP var… Yani sadece Irak'ın kuzeyinde yapılan referandumla sınırlı değil mesele, mevzu çok daha derin…
Son günlerde Barzani'nin Nahçıvan’ın da içinde yer aldığı harita önünde konuşma yapması Büyük Ortadoğu Projesi kapsamında kendilerine vaat edilmiş olan " Diyarbakır 'tan Tebriz'e kadar uzanan bağımsız Kürdistan "nedeniyledir.
Ayrıca unutulmasın ki Büyük Projenin küçük gözüken ama en önemli aşaması, kırılma noktası, Ortadoğu coğrafyasındaki Türkmeneli 'dir. Kerkük'ü kurban etmek devamında Türkiye açısından telafisi imkansız yeni sorunları kaçınılmaz kılacaktır.
***
Özetle, bizleri BOPlamak isteyenleri Hoplatmak sabırlı ve akılcı siyaset gerektirir…
Başaracağız çünkü söz konusu Vatansa gerisi teferruattır…
Tanrı Dağları Türkün haykırışını duymalı…