Avrasya sadece coğrafyaya özgü bir kavram değil; bütün bir teori, sistem ve özel bir dünya görüşüdür.
Batı yüzyıllardır normlarını ve kurallarını bütün insanlığa dayatmayı denedi, bu onların medeniyetlerinin politikasıdır. Bunun adı bazen Katolikçilik oldu, bazen Protestanlık, modernizm, liberalizm veya kapitalizm oldu, adına ne dersek diyelim Batı’nın bu politikası yüzyıllardır değişmedi. Batı, her daim aynı tutkuyla diğer halkların karşısında imparatorluğunu inşa ediyor. Dünya haritasını açıp baktığımızda bu Batı’dan Asya’ya, en önemlisi, Avrasya’ya kadar görünür, bu alanlar Rus imparatorluğunun ana merkezine temas etmenin ana noktalarıdır. Batımız Avrupa, doğumuz Asya’dır. Biz de üçüncü tarafız.
Batı’nın inandığı sadece onların kalkınma yolu, mantıkları, değerleri bütün insanlığa evrensel ve özgü olandır ve diğer halkların da bunları anlamadığıdır. Bu şu anlama geliyor: Batı diğerlerini yönetebilir hatta yönetmek zorundandır. (Velev ki geçici olarak, onlar Batıyı anlayana kadar). Bu küstahlıkla, Batı pratikte doğuyu sömürgeleştirmeyi başardı. Kolay marifet değil, fakat başardılar. Fakat Batı, Rusya (Avrasya) karşısında gücünü kaybetti. Biz, Ruslar onları kendi yollarında durduran bir şeyle karşı çıktık. Bizi güçle ve hırsla ele geçirmeyi tekrar tekrar denediler, fakat direndik. Doğu düştü, biz düşmedik ve şu ana kadar direniyoruz. İşte bu bir düşünce olarak Avrasya’dır.
Avrasya, Batı’nın evrensellik iddialarına boyun eğmemektir, egemenliğini reddetmektir ve hiç kimsenin, özellikle Batı’nın, hakikat üzerinde tekeli olmadığında ısrar etmektir. Avrasya kendi yollarını çizmek isteyen halklar ve medeniyetler için olanaktır; bu yolun mantığı sadece Batıcı olmayan yol değildir, aynı zamanda Batı-karşıtı bir yoldur. İşte bu Avrasya’dır. 1920’lerde bu düşünce ilk Avrasyacılar Trubetzkoy, Savistky ve Alekseev tarafından anlaşıldı. Bizde anlıyoruz. Vladimir Putin’de anlıyor, çünkü Avrasya’nın başka bir manası yok.
Eğer mevzubahis olanı anlarsak, Geri kalanı tamamen berraklaşır. Eğer Biz Avrasya’ysak, o zaman şunlar ardından gelir:
İlk olarak, kimliğimiz, kültürümüz, inancımızı, ahlakımız, felsefimizi ve kendi Rus benliğimizi güçlendirmemiz ve savunmamız gerekiyor. Avrasya, kendi gücümüze güven ve bizimle aynı tavrı paylaşan, Batı üstünlüğünü reddedenlerle güç birliği demektir
İkinci olarak, kendi dış politikamızı kurmalıyız, bu da bizim savunma, siyaset, kültür, ekonomi, teknoloji meselelerinde Batı’dan tamamen bağımsızlığımızı sağlamalıdır. Avrasya, büyük bir alanın kendi kendine yetme ilkesidir.
Üçüncü olarak, günümüz Rusya’sına komşu alanı tek bir konfederasyonla veya birlik ile bütünleştirmeliyiz. Çünkü çok kutuplu bir dünyada tam gelişmiş bir kutup olmak için yere sağlam basan bir yeterlilik yaratmak gerekiyor fakat bugün Batı’nın bize dayattığı gibi tek kutuplu bir dünya değil. Avrasya çok kutupluluktur.
En nihayetinde, Dünya Hükümeti olarak adlandıran şeye tekabül eden Avrasya düzenini yaratmalıyız. Avrasya ilkesel ve evrensel olan yeni bir düşünme sürecidir fakat Batı entelektüel merkezlerinin düşündüklerine, daha da önemlisi yaptıklarına karşı olan.
Bu Ekonomik Forum'da Avrasya konuşmalarına yaklaşımın tek yoludur. Eğer bu değilse, başka yol da yoktur, sadece boş bir konuşma olarak kalacaktır. Eğer gerçekten ne demek istediğimizi söylüyorsak, bu bütün politika, ideoloji ve rotada radikal değişimleri gerektirir. Artık bizim aşama aşama hareket edebilecek zamanımız yok.
Alexander Dugin'in 20 Mart 2017 tarihli Eurasia: A Special Worldview başlıklı makalesinin çevirisidir. https://eurasianist-archive.com/2017/03/20/eurasia-a-special-worldview/