Amerika'da Başkanlık seçimi sürecinde Suudi Arabistan'ı sert şekilde eleştiren Trump ilk resmî yurtdışı ziyaretini bu ülkeye gerçekleştirdi…
İsrail' den önce Riyad'a yapılan sefer aynı zamanda İslam Dünyasına ve Rusya'ya verilen önemli bir mesajdır.
Trump toplam 10 yıl zarfında ülkesi açısından önem arz eden 350 milyar dolarlık anlaşmaya imza atarak, Suudi Arabistan ile ekonomik ve diğer alanlarda yaptığı işbirliği üzerinden bir yerlere zaman zaman mesaj veren Türkiye için de ince ayarlı gönderme yaptı.
Bir zamanlar Malezya tarafından ortaya atılan daha sonra ise Suud Krallığı tarafından gündeme getirilen "İslam ülkeleri NATO' su" konusunu ana konuşmacı olduğu Riyad zirvesinde tartışmaya açan Trump, asıl patronun Amerika olduğunu ve bu projenin gerçek fikir babasının onun devleti olduğunu deklare etti.
Türkiye’deki basının “Suudi Arabistan Öncülüğünde İslam Ordusu Kuruluyor” manşeti ile müjdelediği ve NATO'ya karşı Müslimin Nato'su gibi takdim ettikleri olayın senaristi de başrol oyuncusu da ABD imiş meğerse!
Trump, Basra (İran) Körfezi’ni bölgedeki Arap devletlerinin eli ile bizzat Amerikan'ın kontrol edeceğini gizlemedi, İsrail'in güvenliği için her şeyi yapacağının sinyalini verdi. Amerika'ya sadakat testinden her zaman başarıyla geçmiş iki önemli Müslüman devleti Mısır ve Arabistan ile bölgeyi koordine ederek yola bu ülkeler ile devam edeceğini beyan etti.
Ortadoğu' da savaşı daima körüklemeye devam edeceğini zaten silah antlaşması ile tescilli hale getiren Trump, seyahatinde kendisine eşlik eden güzel kızı İvanka'nın aracığıyla kadın hakları konusunu zarif biçimde gündeme getirerek aba altından sopa göstermeyi de ihmal etmedi.
Mısır' ı aratmayan bir ayaklanmanın yapılma olasılığı konusunda Arap şeyhlerine gerekli kıvamda uyarı yapıldı, mesaj da aynı kıvamda kabul gördü.
Ortak düşman olarak bellenmiş İran'a yüksek dozda ve direkt, Ortadoğu’ da varlığını Suriye problemi ile pekiştiren Rusya'ya ise nispeten daha düşük dozda ve dolaylı olarak mesajlar verildi.
Trump'ın Ortadoğu'nun yeniden şekillenmesi namına takip edilecek yol haritasına son rötuş bakımından gerçekleştirdiği tüm bu görüşme ve konuşmalarında bölgedeki en önemli askeri müttefiki olan Türkiye'nin ismini zikretmemesi hayli ilginç ve düşündürücüdür.
Özet olarak, kendisi çok sayıda olan tüm evliliklerini göçmen kadınlarla yapan (hali hazırdaki eşi de buna dahil) ve buna rağmen ülkesinde seçim kampanyasını göçmen karşıtı stratejisi üzerinde kuran, dış politikada barış naraları atarak Amerika'nın dünyadan elini eteğini çekerek içine dönmesi gerektiğini savunan, sosyalist söylemleri ile emperyalist eylemleri şiddetle eleştiren ve İslam karşıtı radikal söylemleri sayesinde Amerikan Başkanlığı koltuğuna oturan Trump, ilk yurtdışı seyahatini acımasızca tenkit ettiği ve hala Şeriat Hukuku’nun geçerli olduğu İslam ülkesinde - Suudi Arabistan'da krallar gibi karşılanarak İslam dünyasına ayar verme başarısını göstermekle kalmadı; dünyayı Amerikan emperyalizminin idare edeceği mesajını da net bir biçimde ortaya koydu.
Trump'ın gelişi ile silahların susacağı, dünyanın daha yaşanır bir yer olacağı masalına inanan Amerika'nın gecekondu mahallelerinde, isyan müzikleri yapılırsa şaşırmayın.