Pakistan, Çin, Afganistan ve Tacikistan arasında konumlanan Hindistan, bilişim ve film endüstrisi alanlarında dünyanın sayılı ülkeleri arasındadır. Nükleer silah geliştirmiş ülkelerden biri olan Hindistan günümüzün dinamik, potansiyeli olan ve dönüşüm içindeki bir ülkesi olarak değerlendirilmektedir. Ülke ekonomisi de, önceleri Maliye Bakanı, sonrasında Başbakan olan Manmohan Singh’ın öncülüğünde liberalleşerek, doğrudan yabancı yatırımlara (FDI) açılmış ve hızlı bir büyüme gerçekleştirmiştir.
Ülkenin 14. Başbakanı olan Narendra Modi, selefi Manmoham Singh’ın ekonomide liberalizasyon, diğer ülkelerle ekonomik bağları güçlendirme ve ulusal güvenlik-iş/ekonomik fırsatları birlikte değerlendirme yaklaşımını sürdürerek; “dış politika”, “ulusal ekonomi” ve “ulusal güvenlik” konularının iç içe niteliğini, uyguladığı iç ve dış politikasında temel almıştır. Bu bağlamda, göreve geldiği Mayıs 2014’den bu yana 20’nin üzerinde resmi dış ziyaret gerçekleştirmiştir.[1]
Hindistan, Güney ve Güneydoğu Asya’nın gelişmiş: Japonya, Singapur ve Güney Kore; gelişmekte olan Çin’in yanında, ekonomik olarak hızla büyüyen ve ulusal gelir büyüklüğü bakımından dünya sıralamasında sekizinci sırada gelen, dünyanın ikinci kalabalık ülkesidir. Keza, 2025 yılında dünyanın üçüncü büyük ekonomisi olmayı da hedeflemektedir.
KISA BAŞLIKLARLA HİNDİSTAN
2008 yılından bu yana global ekonomide yaşanan yavaşlamadan en az etkilenen sınırlı sayıdaki ülkelerden biri olan Hindistan’ın GSMH büyüme hızı, aşağıdaki grafikte de görüleceği gibi 2014’ün üçüncü çeyreğinden bu yana, bu konudaki dünya rekortmeni olan Çin’i geçmiştir.
Dünyanın “en hızlı” büyüyen “büyük” ekonomilerinden biri olan Hindistan’ın 2025’e kadar büyüme hızının yüzde 6,4 ile 7,7 arasında olması; 2012’de 27 mio. olan tüketici sayısının 2025’de 89 mio.’a ulaşması beklenmektedir.[3] Diğer yandan, ülkenin eko-coğrafyasına baktığımızda, bölgelerin ekonomik faaliyete katkılarının benzeşik olmadığını görmekteyiz. Bu bağlamda, toplam nüfusun yüzde 31’ini kapsama alanına alan 8 eyalet devletinin, 2012-2025 arasındaki ekonomik büyümenin yüzde 52sini sağlayacağı ve 2025 yılındaki tüketici hane halkı nüfusunun yüzde 57’sini oluşturacağı beklenmektedir.[4]
Toplam istihdamın yüzde 50’sini mas eden tarım sektörünün ülke GSYH’nın yaklaşık yüzde 15’ini oluşturduğu Hindistan ekonomisinin başlıca parametrelerinden şu çıkarımlar yapılabilir:
- 2003-11 yılları arasında (2008 hariç) yüzde 8-10 arasında; sonraki yıllarda da dünya ve bölge ortalamasının üzerinde gerçekleşen ulusal gelir artışı ”sürdürülebilir” bir nitelik kazanmıştır.
- Toplam nüfusunun yaklaşık yüzde 19’u günlük 2$’ın altında geliri olan ülkenin halkına sağladığı refah, kişi başı GSMH rakamlarında da görüldüğü gibi, henüz çok altlardadır.
- Çin’de yüzde 48 olan özel tüketim oranı Hindistan’da yüzde 60 seviyesinde olup; yüzde 31 seviyesinde olan toplam tasarruf oranı, Çin (%50) ve gelişmekte olan Asya ülkeleri ortalamasının (42,9)altında, ancak dünya ortalamasının (%25,4) üzerindedir. Yaklaşık 100 milyona varan “orta sınıf”ın varlığı, harcama alışkanlığı ve yüksek tasarruf oranı, ülkenin önünü açan önemli bir dinamik olarak değerlendirilmektedir.[5]
- Endonezya ile birlikte cari dengesi “negatif” olan az sayıda Asya ülkesinden biri olan Hindistan’ın “cari açığı” nın, hem GSYH’ya oranı hem de “borç servisi” (faiz dışı fazla ve dış satım gelirlerinin toplamına oranı) yüksek değildir.
- Şimdilerde 450 mia.$ seviyesinde olan toplam mal ve hizmet dış satımının önümüzdeki beş yıl içinde 900 mia.$’a çıkarılması hedeflenmiştir.[6]
Mal dış satımda, başta Çin olmak üzere bölge ülkelerinin yoğun rekabet ve üstünlükleri, ülkenin “sürdürülebilir büyümesi” nin, hizmet ihracı yanında, milyonlarca Hintli’nin “yoksulluk” sınırını aşmasına bağlı olduğu, ekonomi politikası üretenlerce öncelenmiş durumdadır. Bu yolla bölge ve iç talebe yoğunlaşmak, devamında da makroekonomik kurumların güçlendirilmesiyle “global ekonomik sistem” e entegrasyon olası hale gelecektir. Keza, anılan önceliğe ulaştıran yolların, başta altyapı olmak üzere (insan kaynakları kalitesinin yükseltilmesi dahil), “verimlilik” patlaması sağlayacak yatırımlardan geçtiği kabul edilmektedir.[7]Rajan söz konusu makalesinde ayrıca, tüm bu gelişim/değişim ile eş zamanlı, mevcut “cari açık” ve “dış borçlar” yapısını kötüleştirmeden gerçekleştirilmesinin, “tutarlı/sağduyulu mali yapı” ile dış borç ikamesinin yanında, yeni teknoloji ve iş yöntemlerini de birlikte getirecek “doğrudan yabancı sermaye yatırımları (FDI)”na bağlı olduğunu, haklı olarak vurgulamaktadır.
Dünyanın en büyük silah ve savunma ekipmanı alıcısı olan Hindistan, merkezi yönetim bütçesinin yüzde 12,70’ini savunma harcamalarına ayırmaktadır.[8] Buna karşın, 38 mia.$ tutarındaki savunma bütçesi, Çin’in bu konudaki bütçesinin içte biri civarındadır.
23 mia.$ yıllık gelir (ulusal bütçenin yüzde 9’u), yıllık 8 mia. yolcu (dünya nüfusunun üzerinde), 65 bin km.ağ ve 1,3 mio. çalışanı kapsayan Hindistan demir yollar, ülke ekonomisinin “hayat damarı” konumundadır.[9]Tüm bu nedenlere, Hindistan için ekonomik önceliği başta gelen altyapı yatırımlarında birinci sırada, demiryolu, vasıta ve istasyonlarının yenilenmesi yer almaktadır.
Ülkenin son beş yıllık, yatırım araçları ile ilgili sekiz faktörü dikkate alınarak hesaplanan “karlılık hattı indeksi-the baseline profitability index (BPI)” ine göre Hindistan, “büyüme” tahminlerindeki yükselme, “yozlaşma” algısındaki düşüş, “yatırımcı haklarının” iyi şekilde korunması özellikleriyle ve 1.32 endeks değeri ile “zirve” yapan ülke olmuştur.[10]
ÇİN-HİNDİSTAN İLİŞKİLERİ
Analistlerin önemli bir bölümü, ABD’nin önümüzdeki on yıllarda da “büyük güç” olarak kalacağını ancak global gücünün göreceli olarak azalacağını belirtmektedir. Bu azalma ile global gücü paylaşacağı ülkeler, bazı yorumlarda Çin ve Hindistan; daha az sayıdaki analizlerde ise, “yükselen dinamikler” kategorisindeki Çin, Hindistan ve Rusya olarak görülmektedir.[11] Fark edileceği gibi Çin ve Hindistan her durumda ABD (Japonya gibi “doğal” müttefikleriyle birlikte) ile global güç paylaşımı yapacak ülkeler arasında birlikte durmaktadır.
İki ülke, Rusya, Brezilya ve G.Afrika ile BRICS ve G20 üyesi; Çin öncülüğünde, ABD ve Japonya kontrolündeki Asya Kalkınma Bankası’na (ADB) rakip olarak kurulan Asya Altyapı ve Yatırım Bankası’nda (AIIB) birlikte “kurucu üye”dir. Dünyanın en kalabalık iki ülkesi, global bazda ikinci ve sekizinci büyük GSYH’ya sahip[12] ve ekonomik kapasite olarak “yükselen” bir trend içinde olan Hindistan ve Çin, geçmişten bugüne birbirlerini etkilemiş ve birbirlerinin karşılıklı ilgi odakları olmuşlardır.
2000’li yıllarda giderek artan iki ülke arasındaki ilişkiler, Eylül 2014’de Çin Cumhurbaşkanı Xi Jinping’in Hindistan’a ve Hindistan Başbakanı Narenda Modi’nin Mayıs 2015’de Çin’e yaptıkları karşılıklı ziyaretlerle ivme kazanmıştır. Ülkeler arasındaki başat ilişkinin “ekonomik/ticari” başlıkta olduğunu, bu olgunun ilk göstergesi de, iki ülke arasında yaklaşık 100 mio.$’a ulaşmış olan ticaret hacmi göstermektedir. Yine de, ulaşılan bu hacim, Çin tarafının AB, Japonya ve ABD ile olan ticari ilişkisinin yanında çok düşük kalmaktadır. Diğer yandan, Çin’in “rekabetçi ekonomik yapısı” nedeniyle, ticari ilişki içinde olan ülkelerin çoğunda gerçekleştiği gibi, Çin’den katma değeri daha yüksek ürünler ithal eden Hindistan tarafı, bu ilişki de yaklaşık 40 mia.$ açık (2001-02 döneminde 1 mia.) vermektedir.[13] İki ülke arasındaki, 2000 yılında 3, 2008’de 52, 2011’yılında 73 ve günümüzde yıllık yaklaşık 100 mia.$ seviyesine ulaşmış olan ticari ilişkinin 2002’den bu yana seyri aşağıdaki grafikten izlenebilir.
Ancak, Hindistan tarafında hayata geçirilen kurumsal gelişmeler, 2014’ün üçüncü 3 aylık döneminden bu yana Çin’den hızlı gerçekleşen büyüme, şimdilerde Çin’in 2001’deki ekonomik seviyesinde olan Hindistan’ın, Çin’deki büyüme yavaşlaması ve ABD desteği de dikkate alındığında orta vadeli bir gelecekte Çin ölçülerini yakalayacağı öngörülebilir.[15]
Xi Jinping’in ziyaretinde Çin tarafı, Hindistan’da beş yıl içinde toplam 20 mia.$ yatırım yapma sözü vermiş; Modi’nin Çin ziyaretinde ise, 22 mia.$ değerinde 24 anlaşma imzalanmıştır. Ekonomik işbirliğinin daha çok enerji, telekomünikasyon ve demir-çelik dallarında olduğu görülmektedir. Yeni Delhi’nin bu işbirliğinden beklediği bir diğer konu da ulaşım altyapısı ve özellikle hızlı tren ağı projeleridir.[16]
Hindistan ve Çin arasında “ekonomi” temelli ve artan ilişkilere karşın, aynı işbirliğini “uluslararası siyaset” alanında aynı yoğunlukla görememekteyiz. Bölgede artan ABD ilgisine ve yükselen Çin gerçeğine karşı oluşturulmaya çalışılan “yeni denge” sürecinde, Hindistan’ın daha çok ABD-Japonya ve Avustralya yanında yer aldığı gözlenmektedir.[17] İki ülkenin Bangladeş, Myanmar, Sri Lanka ve Nepal üzerinde nüfuz kurma rekabetinde oldukları; Pekin’in Pakistan ile, savunma konusu dahil, yakın ilişkiler içinde olmasının Yeni Delhi’yi rahatsız ettiği; Hindistan’ın BMGK üyeliği isteğine, Çin’in karşı durduğu izlenmektedir.[18] Çin-Hint ilişkilerine 20.yüzyıldan bu yana baktığımızda, 1962 savaşından 2004 yılına kadar oldukça soğuk olduğunu izlemekteyiz. Her iki ülkenin anılan gergin ilişkilerini sonlandırma konusundaki kararları 2004/05 yıllarına rastlamakta olup, “kırılgan” niteliği birlikte, ekonomi-politik çerçevede artarak sürmektedir.[19]
İki ülke arasındaki ilişkilere sorunlar bağlamında yaklaştığımızda da, Çin’in Hindistan’a bağlı Arunachal Pradesh ve Sıkkım eyaletlerinden toprak iddia ettiğini; Hindistan’ın ise, Çin’in 1951 yılındaki Tibet işgalini tanımadığını görmekteyiz. Yeni Delhi-Pekin arasında yaşanan ihtilafların başında, yaklaşık 3.488 km. uzunluğunda olan ortak sınırdaki netleşmemiş hususlar gelmektedir. Bunların başında, Himalaya sınırındaki yaklaşık 4 km. uzunluğundaki hatta yaşanan akut anlaşmazlığı sayabiliriz. 1950’lerden bu yana süren sınır anlaşmazlığı ve bu nedenle 1962’de yaşanan sınır savaşı, 30 yıldır sınır hattında bir çatışma olmasa da, bu konudaki riski henüz gündemden düşürmemiştir.[20] Yeni Delhi’nin Pekin’e karşı duyduğu bir diğer endişe, Çin tarafının “savunma modernleşmesi” nin Hindistan silahlı gücünden daha hızlı olması olgusudur.[21]
Hindistan tarafı, Çin`in kendisini çevrelediğini iddia etmektedir. Gerçekten de, Çin`in anılan çevreleme politikasının temelinde, enerji yollarını teminat altına almak isteyişi yatmaktadır. İran Körfezi`nden gelen petrol tankerlerinin Hint Okyanusundan güvenle geçmesi için, hem Hint Okyanusu`nda etkinliğini arttırmakta hem de başta Sri Lanka olmak üzere Maldivler ve Nepal ile iyi ilişkiler geliştirmektedir. Pekin’in, çevreleme politikasının bir uzantısı olarak Pakistan ile ilişkilerine de çok önem verdiğini izlemekteyiz. Ziya Emre Konak’ın belirttiği gibi, Çin’in Hint Okyanusu ve Orta Asya çıkışlarındaki etkinliği, Pakistan ile ilişkilerini sıkı tutmasını gerektirmekte olup; bu yolla, petrol tankerleri üzerindeki tehdidi azalttığını düşünmektedir.[22] Hindistan tarafı da, “çevrelenme” tehdit algısına karşılık, ABD ile ilişkilerini sıcak tutmaya çalışmaktadır.
Özellikle ekonomik konulardaki önemli boyutlu ve taraflarca algılanan potansiyel, Hindistan’ın ABD’nin yanında, Çin’i “çevreleme” politikası içinde gösteren “çok gerçek olmayan” görüntü, ilişkilerin geliştirilmesini engellememektedir. İki ülkenin temel amacı, Japonya’dan sonra bölgenin ilk “gelişmiş” ekonomisi olmaları arzularında yansımaktadır.[23]
İki ülke arasındaki ilişkilerin nitelik ve seyrini;
- ekonomik alandaki işbirliğine karşın, siyasi ilişkilerde “rakip” konumunun öne çıktığı,
- anılan rekabetin sadece “stratejik kaygı ve çıkarlar” kaynaklı olmayıp, sınır sorunlarındaki fiili durumun da, anılan rekabet olgusunu desteklediği,
- ekonomik çıkarların yarattığı “kazan-kazan” pozisyonunu kaybetmek istemeyen tarafların, siyasi arenadaki yarışı olabildiğince geri plânda tutup, iktisadî işbirliği konularını öne aldıkları,
şeklinde özetleyebiliriz.
HİNDİSTAN-ABD İLİŞKİLERİ
ABD, 1990’lı yılların sonuna kadar Hindistan’ı önemsememiş; Güney Asya’nın, sınırlı global ağırlığı olan bölgesel bir gücü olarak değerlendirmiştir.[24] 11 Eylûl 2001 sonrası teröre kesin tavır alan ABD’nin Asya’da, askeri-ekonomik-politik bağlamda “etkin aktör”olma kararı ile eşzamanlı, Hindistan’ın liberalleşme kararı, işbirliğindeki artışın başlangıcı olmuştur. Hindistan ekonomisi 22 Mayıs 2004 – 17 Mayıs 2014 tarihleri arasında başbakan olan Manmohan Singh’ın öncülüğünde liberalleşerek, FDI’a açılmış ve hızlı bir büyüme hızını gerçekleştirmiştir.
Mayıs 2014’de Başbakan olan Modi, ülkesinin ABD ile ilişkilerini, hedeflediği ekonomi ve güvenlik konuları için temel önemde görmüştür. Modi’nin 27-30 Eylul 2014’de ABD’ne yaptığı ziyaretin ardından[25], 25-27 Ocak’da Başkan Obama’nın Hindistan’a yaptığı ziyarette, iki ülke arasındaki işbirliği “global ortaklık-global partnership” olarak nitelendirilmiştir. Bu ziyaretler serisinde verilmek istenen bir diğer görüntü de, her iki ülkenin de Asya’nın tek bir güç tarafından domine edilmesini istemedikleridir.[26]
Amerika ile Hindistan arasındaki ilişkileri; strateji, enerji ve iklim değişikliği, eğitim, ticaret ve ekonomik işbirliği, bilim ve teknoloji, sağlık ve yenilikler başlıklarında toplayabiliriz.[27] Yaklaşık 100 mia.$ civarında olan ticaret hacmi, ABD’nin Çin ile gerçekleştirdiği toplam ticaretin (yaklaşık 560 mia.$) yanında çok düşük kalmaktadır. İki ülke arasındaki ticari ilişkilerin boyutuna baktığımızda, 2000 yılında 19 mia.$ olan ticaret hacminin 14 yılda altı kat büyüdüğü; bunun 35 mia. $’ını ABD tarafının ihracatı (168 bin işgücünü temsil etmekte) olduğunu; karşı ülkedeki Amerikan FDI’ının 28 mia., Hint FDI’ının da 9 mia.$ olduğunu görmekteyiz.[28]
İki ülke arasında gelişme potansiyeli taşıyan bir diğer konu da, “temiz enerji” konusundaki işbirliğidir. İki taraf da, ekonomilerinin “ucuz ve yenilenebilir” enerji kaynaklarına ihtiyaç duyduğunu; Ortadoğu’nun jeopolitik risk taşıyan kaynaklarına karşı ancak bu yolla koruma gerçekleştirebileceklerini kabul etmekte; ABD tarafı da finansman gereksinimi konusunda yardımcı olmaktadır.[29]
Obama’nın gerçekleştirdiği ziyarette elde edilen somut gelişmelerden birisi de, 10 yıllık “Hindistan-ABD Savunma Çerçeve Anlaşması”nın yenilenmesi olmuştur.[30] Bilindiği gibi, iki ülke arasında 2005’de “savunma anlaşması”, 2008’de de “sivil nükleer işbirliği anlaşması” bağıtlanmıştı. İki ülke arasında savunma teçhizatı konusundaki ticaret son yıllarda çok hızlı bir oranda artarak, 10 mia.$’ı aşmıştır.[31]Bölgedeki Çin, Pakistan ve Afganistan gerçekleri nedeniyle 47 mia.$ gibi yüksek tutarındaki savunma bütçesindeki silah gereksiniminin yüzde 70’ini yurt dışından sağlayan (bunun yüzde 75’i Rusya’dan olup-Rusya silah dış satımının 1/3’ü-, ABD’nin payı yüzde 7) ve 2010 yılında “dünyanın en büyük silah ithalatçısı” unvanını (yüzde 12 pay ile) Çin’in elinden alan Hindistan’ın bu konumu, Amerikan tarafı için ihmal edilemeyecek önemdedir.[32]
Yakın ilişkileriyle Amerika, Hindistan’a iki önemli kart sunmaktadır. Bunlardan biri; G.Kore ve Japonya gibi çevre ülkeleri, Çin korkusu olmaksızın Yeni Delhi’nin “yükselen yıldız” serüvenine katılmaları yolunda cesaretlendirmek; diğeri ise, Hindistan tarafına, Birleşik Devletler’in savunma, güvenlik ve diğer yüksek teknoloji konularında Çin ile ilişkilerinde elini güçlendirmek olarak durmaktadır.[33]
Jeopolitik Bağlamda Son Gelişmeler
ABD “Çin’i çevreleme politikasında” epeyce yol aldıktan sonra bölgedeki Çin hareketliliğine karşı bölgedeki petrol ve doğal gaz gibi enerji kaynaklarını öne çıkararak Hindistan’ın ilgisini, Doğu Pasifik ve özellikle Güney Çin Denizi’ne doğru döndürmesini teşvik etti.
Çin Devlet Başkanı Xi Jinping’in Nisan 2015’de Pakistan’a yaptığı ziyarette, Batı Çin’i İran Körfezi’ne bağlayacak “ekonomik koridor”(Çin’in İpek Yolu projesinin bir uzantısı) için 46 mia.$ tutarında yatırım paketi götürülmüştür. Anılan tutarın 11 mia.$’ı altyapı, bakiyesi ise enerji konusundaki yatırımlar içindir.[34] Söz konusu ziyarette yapılan görüşmelerde Pakistanlı yetkililer Çin tarafına, Çinli çalışanların Pakistan’daki güvenlikleri için Pakistan Ordusu içinde özel bir birim kurma taahhüdünde bulunmuşlardır.[35]
Pakistan, bugüne kadar en güvenilir müttefiki olan Suudi Arabistan’ın, Yemen’deki savaş için oluşturduğu silahlı güç (sünni blok) birliğine asker vermeyi de ret etmiştir.[36]Silahlı kuvvetlerinin yüzde 30’u Siiler’den oluşan Pakistan Parlamentosu’nun anılan kararında, İran Dışişleri Bakanı Javad Zarif’in bir süre önce ülkeye yaptığı ziyaretin de etkisi yadsınamaz bir olgudur.[37]
Hindistan’ın yüzünü “batı” yerine “doğu” ya çevirmesiyle birlikte Afganistan üzerindeki etkisi azalmış; Afganistan’ın Çin, Pakistan ve Suudi Arabistan ile ilişkileri artmıştır. Yine Hindistan bağlamında, anılan ülkenin, Taliban’a karşı Pakistan’a, Iran ile birlikte güvenlik sağlama “kaldıraç gücü” nün de azaldığını gözlemekteyiz.[38]
Pakistan’ın eksenini Doğu’ya kaydırmasıyla bölgede oluşan Çin-Pakistan (Rusya ve İran’ın da bu oluşama destek verdikleri düşünülebilir) birlikteliğine karşı; ABD’nin başını çektiği Japonya-Avustralya-Hindistan-G.Kore-Vietnam ittifakı şeklinde bir gruplaşma yaşanmaktadır.[39] Bu konuda yapabileceğimiz bir diğer çıkarım da, Güney ve Güney Doğu Asya’daki yeni dengenin temelinde “ekonomi-politik” ilişkilerin başat rol oynadığıdır. Bu gerçek, kutuplaşmanın çok keskin sınırlar almasını engellemektedir. Örneğin bu bağlamda, altyapı yatırımlarına büyük öncelik veren Hindistan, Çin-Japonya ve G.Kore’nin sahip oldukları toplam 5,5 trio.$ “döviz rezervi” nin farkında olup, ilişkilerinde bu realiteyi göz önünde bulundurmaktadır. Bölgenin yapısı, Hindistan’ın konumu ve çıkarlarının, bölge jeopolitiğini rekabet, ihtilâf ve bölünme yerine; “işbirliği” ne doğru beslemek ve güçler arasında ahenk yaratmaktan geçtiği sonucunu çıkarabiliriz.
Sonuç Yerine
Avrasya, Orta ve Uzakdoğu arasında bulunmanın getirdiği stratejik önem; etnik, kültürel ve dinsel çeşitliliği kucaklayan çağdaş demokrasi; dünyanın çeşitli bölgelerindeki “nüfuzlu diaspora”; çevreleyen coğrafyada yakın dönemde yaşanan jeopolitik dönüşümler ve yeni saflar ile dinamik ekonomi, geniş iç pazar ve ekonomi-politiği akıllıca kullanan yöneticiler, Hindistan’da yeni yüzyılda yaşanan yükselişin temel dinamikleri olmuştur.
Pakistan’ın eksenini Doğu’ya kaydırmasıyla bölgede oluşan Çin-Pakistan (Rusya ve İran) yakınlaşmasına karşı; ABD’nin başını çektiği Japonya-Avustralya-Hindistan-G.Kore-Vietnam ittifakı şeklinde bir gruplaşma görülmektedir. Ancak Yeni Delhi tarafı gibi, ABD ve Çin’in başını çektiği grupların da, ilişkilerde ağırlıklı olarak “ekonomi-politik” ekseni gözettikleri izlenmektedir. Örneğin, ABD-Hindistan ilişkilerinin yükselen trendi, Obama’nın Ocak ayında yaptığı Yeni Delhi ziyaretiyle güçlü bir destek bulmuştur. Keza aynı verimli sonuçları, Modi’nin Mayıs ayında Çin’e yaptığı ziyarette, Çin-Hindistan ilişkileri için de gözleyebiliyoruz.
Modi liderliğinde Yeni Delhi, “Asya Yüzyılı”nın “Çin Yüzyılı”na dönüşmemesi yolunda ABD desteğini ancak Çin dahil çevre ülkelerle “kazan-kazan” ilişkilerini sürdürerek sağlamaya çabalamaktadır. Bununla birlikte Hindistan’ın “çoğulcu” bir güç sergileyip, bölgede “geniş katılımı” kolaylaştıran ve dışlayıcı oluşumlardan, çıkarları elverdiğince uzak durmaya çalışan bir politika izleyeceğini düşünmekteyiz.
[1] Rohan Joshi, “Narendra Modi’s Foreign Policy Year in Review,Part 1”, The Diplomat, 26.05.2015, http://thediplomat.com/2015/05/narendra-modis-foreign-policy-year-in-review-part-1/ (27.06.2015)
[2] Raymond Zhong, “The 13-Year Divide: India's Economy Looks Much Like China's in 2001”, WSJ, 14.09.2014, http://www.wsj.com/articles/indias-economy-today-much-like-chinas-in-2001-1410730681 (25.06.2015)
[3] Anu Madkavkar ve Rakesh Mohan, “India’s Economic Hotspots”, Project Syndicate, 19.11.2014, http://www.project-syndicate.org/commentary/india-growth-clusters-by-anu-madgavkar-and-rakesh-mohan-2014-11 (1.07.2015)
[4] “Understanding India’s economic geography”, McKinsey&Company,Rapor, Ekim 2014, http://www.mckinsey.com/insights/asia-pacific/understanding_indias_economic_geography (1.07.2015); Emine Akçadağ,”Yükselen Güç Hindistan”, Bilgesam, 13.11.2009, http://www.bilgesam.org/incele/84/-yukselen-guc-hindistan/#.VZzOGPntmko (4.06.2015)
[5] Pratap Bhanu Mehta, “How India Stumbled”, Foreign Affairs, 18.06.2012, https://www.foreignaffairs.com/articles/india/2012-06-18/how-india-stumbled (5.06.2015)
[6] “Hindistan’ın yeni Dış Ticaret Politikası açıklandı: 2020 yılı ihracat hedefi 900 milyar Dolar”,TC.Ekonomi Bakanlığı, 3.04.2015, http://www.ekonomi.gov.tr/portal/faces/blog/newsDetail (4.06.2015)
[7] Raghuram Rajan (Hindistan Merkez Bankası Başkanı),”Maintaining Geowth in India”, Project Syndicate, 2.02.2015, http://www.project-syndicate.org/commentary/india-growth-maintenance-plan-by-raghuram-rajan-2015-02 (29.06.2015)
[8] “Union Budget 2015-16”, http://indiabudget.nic.in/ (3.07.2015)
[9] Shashi Tharoor, “Railroading India’s Railways”, Project Syndicate, 12.03.2015, http://www.project-syndicate.org/commentary/india-railway-budget-by-shashi-tharoor-2015-03 (29.06.2015)
[10] Endeksteki en yakın takipçileri Katar ve Singapur’dur. Daniel Altman, “Where to Invest Around the World, 2015 Edition”, Foreign Policy, 25.06.2015, http://foreignpolicy.com/2015/06/25/where-to-invest-around-the-world-2015-edition-bpi-baseline-profitability-index/ (30.06.2015)
[11] Dingding Chen, “Is China-India-Russia Coalition Inevitable?”,The Diplomat, 25.02.2015, http://thediplomat.com/2015/02/is-a-china-india-russia-coalition-inevitable/(27.06.2015)
[12] Dünyanın en büyük10 ekonomisi, sırasıyla ABD,Çin, Japonya, Almanya, İngiltere, Fransa, Brezilya, Hindistan, Rusya ve Kanada’dır.
[13] Ankit Panda, “Modi Goes to China: What to Expect”, The Diplomat, 14.05.2015, http://thediplomat.com/2015/05/modi-goes-to-china-what-to-expect/ (25.06.2015); Harsh V.Pant, “India’s Newfound Spine in Dealing with China”,The Diplomat, 18.05.2015, http://thediplomat.com/2015/05/indias-newfound-spine-in-dealing-with-china/ (24.06.2015)
[14] WSJ, 13.05.2015, http://blogs.wsj.com/briefly/2015/05/13/5-gaps-that-define-the-india-china-relationship-in-charts-and-maps/ (25.06.2015)
[15] Zhong, WSJ, agm.
[16] Manu Balachandran, “A complete timeline of India-China relations since Modi took charge”, Quartz India, 15.05.2015, http://qz.com/439040/watch-us-marriage-equality-pass-the-tipping-point/ (24.06.2015); Pant, agm.
[17] Daha kapsamlı bilgi için: Ersin Dedekoca, “Küresel Güç Arayışında Yeni Bölgesel Dengeler: Japonya-ABD İlişkileri”, 21.Yüzyıl Dergisi, Haziran 2015, Sayı:78
[18] Selçuk Çolakoğlu, “Çin-Hindistan İlişkileri, Rekabetten Ortaklığa”, Analist, Haziran 2015, s.90
[19] Ziya Emre Konak, “Çin ve Hindistan-I”, Sanghay Fikir Okulu, 5.06.2014, http://sanghayfikir.com/cin-ve-dunya-1-2.html (29.06.2015)
[20] Çolakoğlu, agm.
[21] Pant, agm.
[22] Konak, agm.
[23] Chen, agm.
[24] Evan A.Feigenbaum, “India’s Rise, Americ^’s Interest”, Foreign Affairs, Mart/Nisan 2010, https://www.foreignaffairs.com/articles/south-asia/2010-03-01/indias-rise-americas-interest (5.06.2015)
[25] Jason Burke, “Indian PM Narendra Modi prepares for US visit”,The Quardian, 25.09.2014, http://www.theguardian.com/world/2014/sep/25/indian-pm-narendra-modi-us-visit (28.06.2015); Akhileish Pillalamarri, “What Did Narendra Modi’s US Trip Accomplish”,The Diplomat, 2.10.2014, http://thediplomat.com/2014/10/what-did-narendra-modis-us-trip-accomplish/ (28.06.2015)
[26] “Why Obama's India visit charts new course”, BBC News, 27.01.2015, http://www.bbc.com/news/world-asia-india-30996317 (28.06.2015); “Three likely outcomes of Obama's visit to India”, Aljazeera, 26.06.2015, http://www.aljazeera.com/news/southasia/2015/01/outcomes-obama-visit-india-150125102807358.html (28.06.2015)
[27] “The five principal pillars of U.S.-India Relations”, Embassy of US in New Delhi, http://newdelhi.usembassy.gov/us-india-relations.html (26.06.2015)
[28] http://www.state.gov/r/pa/prs/pr/2014/07/230048.htm (26.10.2014)
[29] Alyssa Ayres, “Energising the friendship”, The Indian Express, 30.01.2015, http://indianexpress.com/article/opinion/columns/energising-the-friendship/ (28.06.2015)
[30] Hemal Shah, “3 Takeaways From Obama's India Trip”, USNews, 28.01.2015, http://www.usnews.com/opinion/blogs/world-report/2015/01/28/3-takeaways-from-obamas-india-trip (28.06.2015)
[31]“John Kerry Arrives in India for Strategic Dialogue”,NDTV,30.07.2014, http://www.ndtv.com/article/india/john-kerry-arrives-in-india-for-strategic-dialogue-568056 (26.05.2015)
[32]Stockholm International Peace Research Institute(Sipri), Arms Tranfers Database,http://www.sipri.org/yearbook/2013 (20.10.2014)
[33] Samir Saran, “Watch Out, China: Why the 'Asian Century' Might Just Belong to India”, The National Interest, 2.06.2015,http://nationalinterest.org/blog/the-buzz/watch-out-china-why-the-asian-century-might-just-belong-13025 (15.07.2015)
[34] “China president arrives in Pakistan to sign £30bn 'land corridor' agreement”, The Guardian, 20.05.2015, http://www.theguardian.com/world/2015/apr/20/china-president-xi-jinping-pakistan-land-corridor-agreement (4.07.2015)
[35] Bruce Riedel, “One year of Modi Government: US versus them”, Brookings, 25.05.2015, http://www.brookings.edu/research/opinions/2015/05/25-india-china-pakistan-ties-riedel (4.07.2015)
[36] Muhammad Mukassaf, “Pakistan declines Saudi call for armed support in Yemen fight”, Reuters, 10.04.2015, http://www.reuters.com/article/2015/04/10/us-yemen-security-idUSKBN0N10LO20150410 (5.07.2015)
[37] Abdus-Sattar Ghazali, “Why Pakistan declines Saudi request to join Arab coalition fighting in Yemen”, Open News, 12.04.2015, http://www.opednews.com/articles/Why-Pakistan-declines-Saud-by-Abdus-Sattar-Ghaza-Arab-League_Conflict_Crisis_Iran-150412-122.html (5.07.2015); Christine M.Leah, “Should U.S. Allies in Asia Get Their Own Nukes?”, The Diplomat, 23.01.2015, http://thediplomat.com/2015/01/should-u-s-allies-in-asia-get-their-own-nukes/ (5.07.2015)
[38] Arif Rafiq, “How China and Pakistan Are Beating India in the New Great Game”,The National Interest, 12.06.2015, http://nationalinterest.org/feature/how-china-pakistan-are-beating-india-the-new-great-game-13096 (24.06.2015)
[39] Daniel Twining, “Asia’s New Triple Alliance”, Foreign Policy, 24.02.2015, http://foreignpolicy.com/2015/02/24/asias-emerging-triple-alliance-india-china-japan-modi-obama/ (5.07.2015)