Sn.. Tatar'ın daha önce Türkiye'den gelen bir heyeti kabulünde salonda KKTC Bayrağı ve CB Forsu ve Al Bayrağımızın mevcut olduğu görülüyor. Yabancı BE gelince bayraklar kaldırılmış.
Bayraklarını ve sancağını şerefle öne çıkarmaktan kaçınan bir lider müzakere masasında egemen ve bağımsız Devleti'nin Bayrağının ilelebet göklerde dalgalanmasını sağlayacak bir netice alamaz.
Rum - Yunan tarafı ne zaman Kıbrıs konusunda ağızlarını açsalar muhakkak "Kıbrıs Cumhuriyeti'ni" zikrederler. Rum lider ille "I am the President of the Republic of Cyprus" der.
Türkiye’de resmî ağızlarda bile “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” ismi, yani Devlet’in ismi yerine çoğunlukla “Kıbrıs Türkü”, Kıbrıs Türk’ünün çıkarları” ve hattâ sadece “Kıbrıs” gibi sözlerin dile getirildiğine sık sık şahit oluyoruz.
Hatırlıyorum: 2008 Ekim ayında Rum Hristofias ve Talât AKPM’de birer gün arayla Parlamenterlere hitap ettiler. Rum konuşmasında defalarca “Kıbrıs Cumhuriyeti” demiş ve kendisinin Kıbrıs Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı olduğunu dile getirmişti. Talât bir kere olsun KKTC’nin adını telaffuz etmemişti.
BM Güvenlik Konseyi’nin 25 Temmuz 2019 tarihli ve 2483 sayılı kararı uyarınca KKTC’nin ve GKRY’nin BMGS’ne kendi pozisyonları hakkında verdikleri raporlarda, GKRY kendi bildiriminde, “Kıbrıs Rum tarafı” (Greek Cypriot side) ibaresinin yanında 7 defa da “Kıbrıs Cumhuriyeti” (Republic of Cyprus) ismini zikretmiştir.
KKTC’nin bildiriminde bir kerecik olsun “Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti” (Turkish Republic of Northern Cyprus) ismi veya KKTC (TRNC) rumuzu kullanılmamıştır. 50 defa “Kıbrıs Türk tarafı” (Turkish Cypriot side) nitelemesi yapılmıştır.
Demek ki “eski tas eski hamam” oluyor. Bu tahminimi kısa önce Cumhuriyet’te yayınlanan makalemde belirtmiştim.
Rauf Denktaş’ı bunun için aramakta ve daima rahmetle anmaktayız.
BM zemininde “5’li Konferansa” oturmak demek zaten BM tezgâhından çıkacağı belli olan çözüm şekli hedefi doğrultusunda müzakereyi peşinen kabullenmek demektir.
BM zemininden “eşit egemenlik” temelinde KKTC’ni yaşatacak bir çözüm şimdiki parametreler muvacehesinde çıkmaz, çıkamaz.
Kıbrıs müzakerelerinin gündemindeki “güvenlik ve garantiler” dışındaki konularda iki taraf anlaşmaya vardıktan sonra toplanması gerekirken maalesef 2017 başında toplanmasına razı olduğumuz 5’li Konferans tezgâhı ise, sırf Türkiye’nin 1960 Andlaşmalarından kaynaklanan “fiil” ve “etkin” garantisini sulandırma, tedricen ortadan kaldırma amacına matuftur.
Zaten BMGS Guterres Crans-Montana toplantılarının sonunda taraflara verdiği “kâğıtta” ve ayrıca Güvenlik Konseyi’ne verdiği 28 Eylül 2017 tarihli raporunda Garanti Andlaşması’nın IV. Maddesi’ne atıfla şöyle demiştir: “….I proposed that the parties identify solutions while taking into account the fact that the current system of guarantees, in particular article IV of the Treaty of Guarantee, containing the unilateral right of intervention, was “unsustainable”. I also suggested that a new system of security was needed for Cyprus…”
AB üyesi olan Portekiz’in Başbakanı ve Sosyalist Enternasyonal Başkanı olarak görev yapmış olan BMGS Guterres’in Kıbrıs konusuna en azından tarafsız bir gözle bakması beklenmemelidir. Esasen BMGS olarak göreve başladıktan çok kısa bir sonra toplanan Cenevre Konferansı’nın hemen öncesindeki basın toplantısında “We are looking for a solid and sustainable solution for the Republic of Cyprus and for the communities of the Republic of Cyprus” [ Kıbrıs Cumhuriyeti ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin toplumları için sağlam ve sürdürülebilir bir çözüm arıyoruz ] demiştir. Maalesef BMGS’nin bu sözlerine karşılık “yok arkadaş biz böyle bir çözüm için bu masaya oturmuyoruz” diyen olmamıştır. Bu noktaya zamanında yazdığım yazıyla işaret etmişimdir.
Sn. Tatar’ın İngiliz ve ABD Büyükelçilerini kabullerinde salonda KKTC Bayrağının bulunmamasını eminim Amerikan ve İngiliz meslekdaşlarım “Kıbrıs Türk toplumu Lideri Tatar kabul salonunda KKTC sembollerinin bulunmamasına itina göstermiştir. Bu da kendisinin Kıbrıs sorununun çözüm şekli ve müzakereler hakkında seçim öncesindeki söylemlerinin seçim kampanyası retoriğinden ibaret olduğunu göstermektedir. Kıbrıs Türk tarafının BMGS’nin iyi niyet görevi çerçevesindeki müzakerelere desteğini sürdüreceği varsayılabilir” şeklindeki değerlendirmelerle Başkentlerine rapor edecektir.
KKTC Cumhurbaşkanlarının yabancı Büyükelçileri kabullerinde daha önceleri salonda KKTC bayrağı bulunması uygulaması yapılmamış olsa bile, özellikle çözüm için “egemen eşitlik” ilkesini esas alacağını beyan etmiş olan bir liderin, yabancıları kabul edeceği salonda KKTC bayrağının görüneceği bir düzenleme sağlamış olması gerektiği görüşündeyim.
Diplomaside mesajlar sadece sözle ve yazıyla verilmez. Jestler, mimikler ve eylemlerle desteklenmeyen mesajlar su üstüne yazılmış demektir.