Ukrayna’nın başkenti Kiev’in Kreşatik Caddesi’ni, veya Lviv şehrinin tarihi merkezini gezenler, Nişantaşı’nı (veya, Ankara’ya göre söylersek), Gaziosmanpaşa’yı çağrıştıran semtlerde, çevredeki lüksü görerek, zengin bir ülkeye geldiği izlenimine kapılabilir. Ama Ukrayna’nın bir de diğer yüzü var: Asgari ücretin 190 dolar civarında olduğu, emekli maaşlarının aşağı yukarı 120 dolar civarında seyrettiği bir ülke, burası. Nüfusun bir kısmı lüks içinde yaşarken, önemli bir bölümü de, iki yakayı bir araya getirmekte zorlanıyor. Ülkenin bu diğer yüzünü görmek için, metroya veya dolmuşa binmek, yeterli.
Geçenlerde, Ukrayna’nın liman şehri olan Odessa’nın bir altgeçidinde çalgıcı bir kadınla karşılaştım. Akordeona benzeyen (Ruslar’ın “bayan” dedikleri, akordeon gibi körüklü olan, fakat klavye kısmı epey farklı olan) bir çalgı çalıyordu. Önüne birkaç kuruş koyunca, o esnada başka gelen gidenin de olmamasından ötürü, yetmişli yaşlardaki bu kadın, çalmayı durdurdu ve benimle sohbete başladı: Hayatı boyunca, temizlikçi olarak çalışmış. Bir de, şizofreni hastası olan bir oğlu varmış (askerliğini Sovyetler Birliği döneminde yaparken, o zamanki Doğu Almanya’ya gönderilmiş ve oradan, bilinmeyen bir nedenle, şizofreni hastası olarak dönmüş). Emekli olduğu için, kendi meslek kategorisinde, 80 dolara denk düşen bir emekli maaşı alıyormuş. Hasta olan oğluna baktığı için de, 50 dolar karşılığı bir aylık veriliyormuş. Yani, en fazla 150 dolar civarında bir parayla kendisinin ve hasta oğlunun geçimini sağlamak zorunda kalmış. O nedenle, onbeş yıl önce, bir yakınının hediyesi olan çalgıyı almış ve evde oturup en bilinen Sovyet şarkılarını çalışmaya başlamış. Beş ay sonra da, sokak çalgıcılığına başlamış. Şimdi geçimini iyi-kötü sağlıyormuş.
Onunla yaptığım bu sohbet, bana bir başka emekli kadınla birkaç yıl önce yaptığım sohbeti hatırlattı: Ukrayna’nın Zaporojye kentinde, ana caddede yine böyle 70’li yaşlarda bir kadından dondurma alırken, onunla ayak üstü sohbete başlamıştık: Meğerse kadın, Sovyet döneminde subay olarak görev yapmış ve Afganistan’da bulunmuş. Fakat konuştuğumuz esnada aldığı emekli maaşı, 60 dolara denk geliyordu ve bana, “ben bu parayla evin geçimini sağlayamıyorum ve burada dondurma satmak zorundayım” deyip, hüngür hüngür ağlamaya başlamıştı.
Ülke genelinde diğer emeklilerin hali de, bu iki kadınınkinden pek farklı değil. Burada emekli maaşı, hiçbir ihtiyaca yetmediği için, emekliye ayrılan biri, eğer eli ayağı tutuyorsa, mutlaka başka işlerle uğraşıyor: Kadınsa, kasiyerlik, tezgahtarlık yaparak, erkekse, şoförlük, bekçilik yaparak, ayakta kalmaya çalışıyor. Geçenlerde bindiğim bir taksinin şoförü, emekli polis çıktı. 160-170 dolar civarı bir emekli maaşı varmış. “Ben, zamanında meslekte yükselemedim. Amirlerim çok daha şanslı”, dedi. Sordum, ne kadar aldıklarını: Amirlerinin emekli maaşı da, 300 dolara denk geliyor.
Emekliler içinde ek iş yapacak hali kalmayanlar, siyasetçilerin oy deposu olarak görülüyor. Seçimler öncesinde pek çok siyasetçi, 70 yaşını geçmiş emeklilere pirinç vesaire dağıtarak oy almaya çalışıyor. Ne var ki, işin seçim yardımlarıyla geçiştirilecek tarafı pek kalmadı. Zira, Ukrayna’nın nüfusu eğitimli, fakat Ukrayna’da maaşlar Avrupa geneline göre çok düşük olduğu için, kendi geleceğini buralarda görmeyen milyonlarca genç Ukraynalı, Polonya gibi, batıdaki ülkelere göç ediyor. Böyle devam ederse, nüfusu zaten yaşlı olan Ukrayna’nın, yakın bir gelecekte emekliler ülkesine döneceği söyleniyor. Bu kadar emekliye nasıl maaş verilecek, Ukrayna bu darboğazdan nasıl çıkacak, bu da ayrı bir konu.