Uluslararası veya bölgesel yükselen gerilim hattına ABD-Kuzey Kore arasındaki ilişkisini de koymak gerekmektedir. Bilindiği gibi Washington, Kuzey Kore’deki nükleer silahlardan oldukça rahatsız. Aslında, hangi ülke veya birey nükleer silahlardan rahatsız olmaz ki? Ne var ki Trump özelinde ABD, nükleer silah gücünün mukayeseli üstünlüğünün sadece kendi elinde toplanmasını arzu ediyor; jeopolitik üstünlüğün de, bu yolla Birleşik Devletler geçmesini arzuluyor. Çin ve Rusya’nın Kore yarımadası ve Pasifik’te Kuzey Kore’yi kendilerine kalkan yapabileceklerinden de çekinerek, Amerika için tehdit gördüğü bu nükleer silahları temizlemek istemektedir.
Aslında K.Kore konusundaki gerginliğin azaltılması, ABD kadar Çin tarafından da en tercih edilen durumdur. Çünkü Pyongyang’ın nükleer gücü, Pekin için gerçek bir tehdit olarak değerlendirilmektedir. Bunun doğal bir sonucu da, ağırlıklı “karşılıklı ekonomik çıkar” unsurunun temellendirdiği iki ülke ilişkilerinde (ABD-Çin) yeni bir ortak payda daha olduğu ortaya çıkmaktadır: K.Kore’nin nükleer tehdidi.
Trump ile Kuzey Kore Lideri Kim Jong-Un arasında bu aralar sözlü düellolar gündemde sıklıkla yer almaktadır. 12 Haziran’da ikilinin daha önceden ilan edilen görüşmeleri bir iptal edilip, bir yinelenmekte, tansiyonun ritmi de buna bağlı değişmektedir. Bölgedeki Japonya, Güney Kore ve diğer müttefiklerini terk etmesi mümkün olmayan Trump yönetiminin, Son dönemde Putin’in de Kim ilgisi gölgesinde, 12 Haziran görüşmesinin gerçekleşmesi güçlü bir olasılık olarak durmaktadır.