Suudi Arabistan ve İran, bölgesel hegemonya için yıllardır mücadele ediyor.
ABD destekli Suudilerin, İran’a uygulanan yaptırımların gevşetilmesi karşısında nükleer silahları bırakmasını ve İran İslam Cumhuriyetinin bölgedeki etkisini frenlemeye yönelik çabalarını arttırmayı öngören 2015 yılındaki Nükleer pazarlıklarda ayak diretmesinden beri aralarındaki düşmanlık arttı.
Ani istifasından sonra, televizyona ilk defa çıkan Hariri, zorla tutulduğu iddialarını reddetti ve “en yakın zamanda” ülkesine geri döneceğinin sözünü verdi.
Fakat , Hariri’nin kendi ekibi ve hükümetindeki müttefiklerini de içeren çoğu kişi , Suudi liderliğinin , başbakanın eylemlerini yönetiyor olmasından korkuyor.
Hizbullah lideri Hasan Nasrallah, istifanın “zorla” olduğunu söyledi.
Hariri’nin ani istifası, Suudi veliaht prensi Muhammed Bin Salman’ın Lübnan’daki İran etkisine karşı yeni bir cephe açıp açmadığına dair bir sorulara yol açtı.
Suudi Arabistan’ın , Hariri ailesinin de olduğu bir çok Lübnan iş insanı ve politikacıyla yakın bağları var.
Muhammed Bin Salman, birçok prensi tutuklayarak iktidarını güçlendirdi, Hariri’nin istifası da bununla ilişkili görülüyor.
Bu güç konsolidasyonu Suudi sınırlarını da aşıyor. Son zamanlarda Suudiler, Yemen,Irak ve Suriye’deki İran İslam Cumhuriyeti ile olan vekalet savaşlarına güç aktarmak için orduyu kullanıyor.
Oklahoma Üniversitesinde Joshua Landis’e göre, İran , Lübnan’daki, Suriye’deki ve Iraktaki askeri güç savaşını kazandı.
Suudi Arabistan, Beşar Esad’a karşı muhalif grupları desteklemişti. Rusya’nın savaşa müdahalesiyle beraber muhalif , Suriye ordusu ve Esad yanlısı askeri güçler tarafından ağır kayıplara uğratılmıştı ve Suriye Arap Ordusu büyük oranda muhaliflerin elindeki bölgeleri ele geçirmişti.
Irak’ta ise; İbadi iktidarının güçlenmesi her şeyi zorlaştırdı. Suudi Arabistan ve Irak’ın 900 kilometrelik bir sınırı bulunmaktadır. Kuzey Irak’taki Kürdistan yönetiminin bağımsızlık kararına destek veren iki ülkeden biri Suudi Arabistan, diğeri ise İsrail’di.
Landis’e göre, Irak’taki Suriye’deki durumu , Prens Salman’ı daha saldırgan politikalar doğru itiyor.
Suudi Arabistan’ın yer aldığı vekalet savaşlarında, en saldırgan olduğu Yemen’deki iç savaştır.Yemen ile Suudi Arabistan arasındaki sınır 1800 kilometrelik bir alanı kapsıyor. Yemen’de Şii mezhebine bağlı Husi üyesi isyancılar, 2015 yılında ülkenin büyük bir kontrolünü eline geçirmişti.
Sonrasında, Suudi destekli koalisyon, Yemen’i bombardımanlarla beraber ablukaya aldı. Savaş 10,000’den fazla insanı öldürdü ve 7 milyondan fazla insan açlık tehlikesiyle karşı karşıya kaldı.
Fakat, Husiler, tüm bunlara rağmen, başkent Sana’da dahil ülkenin büyük bir bölümünü kontrol ediyor.
Husiler, Riyad’a balistik füze saldırısı düzenlemişti. Suudiler, bu füzenin İran tarafından verildiğini iddia etmişti ve bunu “bir savaş ilanı” olduğunu söylemişti
Hiç kimsenin Suudi Arabistan’ın, Hizbullah ile çatışmada son aşama da olduğuna inanmadığını söylüyen Landis, bütün gruplar zayıflarken, Şii Hizbullah’ın, kendi siyasetini Lübnan’a büyük bir rahatlıkla dayattığını dile getiriyor.
http://www.aljazeera.com/news/2017/11/saudi-iran-p