Balkanlardan olsun Kırım ve Kafkasya'dan olsun, son 2 asırdır milyonlarca insan dogdugu yerleri bırakıp Türkiye'ye gelmek zorunda kalmıştır. Ancak yaşananlara göç demek olanaksızdır.
Yaşananlara neden göç denemeyeceğini en iyi anlatan Albay Walter Blunt'un sözleridir. İstasyonlara sığınan, günlerce tren beklerken donmamak için kağnılarını ve arabalarını yakan, yaşamlarını açık havada kurdukları çadırlarda sürdürmeye çalışan, trenlere binebilenleri ise Trakya’nın zemheri ayazında açık vagonlarda açlıktan ve soğuktan ölmenin beklediği bu insanların yolculuk anında yaşadıkları trajedi ile ilgili olarak Blunt şunları söylemektedir: “Ellerinde resmi makamlarca imzalanmış trene binme izni belgeleriyle, her istasyonda, [gelecek olan trende] bulabilecekleri bir kıyıcık, köşeciğe zıplamaya hazır durumda, yığınlar halinde bekleştiklerini size bildirirsem, bu zavallı insanların sefaleti göz önüne getirilebilir. Bu arada şunu da belirtmeliyim ki, kadınlar ve çocuklar her çeşit doğal ihtiyacın zorlamasına karşı direnerek, vagonlarda bulundukları yerden ayrılmamaktadırlar, çünkü yerlerini başkasının kapacağından korkmaktadırlar [dolayısıyle orada vagonun içine dışkılıyorlar]. Bu yüzden kapalı vagonlardan bazısının içinde hava [nın katlanılmaz kokusu] akla hayale gelebilecek gibi değildir ve bu hal güçlü bir olasılıkla, şimdi ortaya çıkan hastalıklar yüzünden gerçekleşmiş ölümlerin birçoğunun asıl nedenidir. Çiçek hastalığından başlayarak hemen hemen her çeşit hastalık görülmektedir.”
Kısaca yaşananlar etnik temizlik, sürgün ve katliama bağlı olarak milyonlarca insanın yerini, yurdunu terketmek zorunda kalmasıdır.