Amerikan Merkez Bankası (FED), geçen bir yılın ardından, yeniden faizini arttırdı. Ağustos’ta yaptığımız bir analizde belirttiğimiz gibi,*FED’in geçtiğimiz Perşembe günü yaptığı faiz artışına kesin gözüyle bakılmaktaydı. Faizlerini 25 baz puan artıran FED, faizini yüzde 0,25-0,50 aralığından yüzde 0,50-0,75 aralığına yükseltti.**
Piyasalar 2017 için üç kez faiz artışı beklerken, FED üyelerinin önümüzdeki yıl için en az üç faiz artışı öngördüklerinin açıklanması, piyasalarda “negatif” olarak algılandı ve dünya para piyasalarında hareketliliğe yol açtı. Bu bağlamda Amerikan Doları tüm para birimleri karşısında değer kazanmaya başlarken, ABD on yıllık tahvil faizleri de yüzde 2,52’nin üstüne çıktı. FED kararı öncesi Dolar’a karşı 3,45 seviyesinde olan Türk Lirası 3,50’nin üzerine çıktı. Altın yaklaşık yüzde 1 değer yitirirken, Euro/Dolar paritesi de 1,05 seviyesine düştü. FED Başkanı Janet Yellen, karar sonrası yaptığı açıklama ile durumu biraz yumuşatmak istese de, piyasalar pek sakinleşmedi.
Artışın ABD Yönünden Değerlendirilmesi
Faiz artış kararının ardından Yelen, Amerikan ekonomisinde önemli bir gelişme kaydedildiğini belirterek, enflâsyon oranının yüzde 2 seviyesine yükseldiğini belirtti. Bu arada, “Donald Trump’ın genişlemeci malî politikalarının bu karardaki etkisinin” sorulması üzerine, kararda bu unsurun da dikkate alındığını söyledi. İlâveten, yeni politikaların işsizliği azaltarak, enflâsyonu daha hızlı bir şekilde hedefe ulaşmasına çalıştıklarını ve bazı belirsizlikler olduğunu vurguladı.***
Yellen’in faiz artışına ilişkin karara ve beklentilere ilişkin basın toplantısında yaptığı açıklamalar ve sorulara verdiği yanıtlardan çıkan mesajları aşağıdaki başlıklarda toplayabiliriz:
- Ekonomide toparlanma görülüyor. - İşsizlikteki azalmanın süreceği tahmin ediliyor.
- Enflasyonun bir iki yıl içinde yüzde 2’lik hedefe geleceği bekleniyor. - Ekonomideki gidiş kademeli faiz artışlarını işaret ediyor.
- Para politikasının genişlemeci (ılımlı nitelikte) eğiliminin sürdürülmesi olası.
-Yatırımcılar maliye politikasının genişlemeci olacağını algılıyorlar. Bu durumda maliye politikasındaki olası değişiklikler ekonominin görünümünü olumlu etkileyebilir.
- Piyasa beklentileri FED’in faiz kararları için bir ön koşul oluşturmuyor.
- Fed bilançosunun küçülmesi birkaç yıl sürebilir. Bu mesajlara bakınca Fed’in büyüme, istihdam ve enflâsyon hedeflerine çok yaklaştığı anlaşılmaktadır (enflâsyon için biraz daha fazla zaman gerekmesine rağmen).
Şu an itibariyle FED’in önündeki en büyük bilinmeyenin, Trump’ın Başkanlığı sırasında nasıl bir maliye politikası izleyeceği konusu olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği gibi, kamuoyuna yansıyan açıklamalardan Trump’ın, Yellen’în de belirttiği gibi, “genişlemeci bir maliye politikası” uygulayacağı izlenimini almaktayız. Kuşkusuz izlenecek maliye politikası, Fed’in para politikasını derinden etkileyecek. FED’in, hükümetçe izlenecek genişlemeci bir maliye politikasını faiz artışlarıyla frenlemeye çalışması veya tersine, faizi artırmamasının enflasyonun artışı ile sonuçlanması da olası durmaktadır. Bu yönlerden bakıldığında 2017 yılının Fed için kolay bir yıl olmayacağını söylemek mümkün. Bu aşamada, Uğur Gürses’in de belirttiği gibi, “FED’in Trump rüzgârını ciddiye aldığını” söyleyebiliriz.****
Kararın Türkiye’ye Olası Etkileri
Konunun alt başlıklarına girmeden önce, 2017 yılının, dış finansman ihtiyacı fazla olan ekonomiler için daha da zor bir yıl olacağını söyleyebiliriz. Ülkemizin jeopolitik ve yönetimsel risklerini ayrık tuttuğumuzda, tüm riskin, yaklaşık 390 milyar Dolar olan “uluslararası yatırım pozisyonu” açığının, özel sektöre ait toplam 225 milyar Dolar’lık dış borç ile, her yıl vadesi gelen yaklaşık 70 milyar Dolar tutarındaki dış borcun etrafında kümelendiğini görmekteyiz.
Trump yönetiminin gevşek malî politikalarını yürürlüğe koyması halinde, ABD’de enflasyonun artacağı ve Fed’in ileride daha fazla faiz artırmak durumunda kalacağı beklentisi nedeniyle, Amerikan tahvil faizleri yükselmeye devam edecek ve sonuçta, Türkiye gibi dış finansman ihtiyacı ve ekonomik kırılganlıkları yüksek ekonomilerden döviz çıkışı olacaktır. Bu gelişmenin sonucunda bu ülkelerde kurlar yükselecek ve merkez bankaları döviz trafiğini tersine çevirebilmek için faiz artırmak durumunda kalacaktır.
Bu durumda, TCMB’nın haftaya gerçekleştireceği toplantıda, “ölçülü” bir faiz artışı kararı alması beklentisi giderek güçlenmektedir. Sonuç olarak, ekonomik gerçeklerin ve kırılganlıkların günlük palyatif önlemlerle giderilemeyeceğinin, bir kez daha Türkiye örneği ile izlendiğini söyleyebiliriz.
(*):”Yellen’in Konuşması ve Faiz Artışının Aralık Ayına Kalması”,28.08.2016,Söyledik.com., http://soyledik.com/tr/analiz/997/yellenin-konusmasi-ve-faiz-artisinin-aralik-ayina-kalmasi--ersin-dedekoca.html
(**):”Federal Reserve Press Release”,14.12.2016, https://www.federalreserve.gov/monetarypolicy/files/monetary20161214a1.pdf
(***):”FOMC: Press Conference on December 14, 2016”, https://www.federalreserve.gov/monetarypolicy/fomcpresconf20161214.htm;Binyamin Appelbaum,” Fed Raises Key Interest Rate, Citing Strengthening Economy”,NYT,14.12.2016, http://www.nytimes.com/2016/12/14/business/economy/fed-interest-rates-janet-yellen.html
(****):Uğur Gürses,”FED de Donald Trump Rüzgârını Ciddiye alıyor”,Hürriyet 15.12.2016