Ağustos 2014’te, Çin Halk Kurtuluş Ordusu Deniz Kuvvetleri Tümamirali Guan Youfei , Suriye’nin başkenti Şam’ı ziyaret etti. Guan ziyareti, üst düzey askeri yetkililer ve Rus subaylarla toplantıyı içeriyordu, aynı zamanda Çin ordusunun Suriyeli sağlık ekibine tıp eğitimi sağlayacağının sözünü verdi. Sorun şu ki Çin neden şimdi katılımını (sorumluluğunu) arttırıyor.
Amiral Guan’ın yakın ilgisi, Suriye krizi boyunca olan Çin’in önceki tutumuyla çelişiyor. Çin kriz boyunca Şam’da elçiliği olan birkaç güçten biriyken, Pekin’in katılımı oldukça sınırlıydı ve daha çok Çin Dışişleri Bakanlığı’nın teşebbüsleri kendilerini barış görüşmelerini sokmak ve savaşta (ya rehine yada savaşçı olarak) vatandaşlarına dair endişelerinin nadiren ifadesine odaklanmıştı. Bu yaklaşım, insani müdahale kisvesi altında Batı destekli rejim değişikliği olarak gördüğü saldırıya karşı isteksizliğinin sebebi olan uzun bir süredir devam eden ‘’başka devletlerin iç işlerine karışmama’’ prensibi ve Arap Bahar’ının süren sonuçlarından büyüyen ekonomik çıkarlarını ayrı tutma güdüsünün bir karışımı tarafından sürdürülüyordu.
Bu dinamik şuan değişiyor olabilir. Çin, terörizmle mücadele ve IŞID konusundaki çoğu uluslararası tartışmada katılımcı olmaya başladı. Evinde ISID’e karşı mücadeleye daha fazla katkı yapma hakkında tartışmalar yaparken, Terörizmle Mücadele Küresel Forumuna katıldı ve internetin teröristler tarafından kullanılmasına dair bir oturum düzenledi. Geçen sene, terörizm karşıtı bir çabanın parçası olarak yabancı ülkelere Çin güvenlik güçlerinin konuşlandırılmasına izin veren ulusal yasanın değiştirilmesine dair bir karar verildi ve Çin, Cibuti’de deniz ötesi üsler kurma amacını ortaya koydu. Komşusu Afganistan’da, Afganistan, Tacikistan, Pakistan ve Çin arasında militanlara ve terörist gruplara karşı savaşmayı koordine etmek ve tartışmak için yeni bir yerel ittifak kurdu. Bütün bu faaliyetleri Çin yavaştan güvenlik aparatını öncesine göre daha agresif bir şekilde dışarıya doğru itiyor. Bunun ışığında, Amiral Guan’ın Şam ziyareti yapbozdaki başka bir parça ve tarihsel olarak zorlu askeri sorunlar konusunda daha çekingen bir rol oynamayı tercih etmiş bir iktidar için birçok açıdan bu zamana kadar en hırslısı.
Özellikle Suriye bağlamında bakınca, Suriye ile ilgilenme konusunda daha ileri bir rol oynamaya başlamasında Çin için iki temel neden var. Biri, Uygur militanlarının Suriye çatışmasına katılımına dair endişesi. Diğeri, Ortadoğu’daki jeostratejik istikrar isteği çünkü “One Belt, One Road” stratejisini tamamlamak istiyor.
İlk saydığımızdaki özel önem, Suriye savaşındaki Türkistan İslam Partisinin(TİP) varlığı. TİP, 9/11 Sincan saldırısıyla bağlantılı olmakla suçladığı grup olan Doğu Türkistan İslam Hareketi’nin (DTİH) devamcılarından biri. Pekin, El Kaide’nin DTİH’yi direkt olarak ‘’fonladığını ve desteklediğini’’ iddia etmişti
Sincan’daki Çin baskısı, özellikle başkent Urumçi’de etnik gruplar arası olaylar ve şiddetten sonra Çin devlet medyasının Uygurların Ortadoğu’ya gitme çabalarının bir ‘’yeraltı tren yolu’’ olarak adlandırdığı durumun gelişimiyle sonuçlandı. Bunların bazıları yolu Türkiye gitmekle buldu ve TİP ve diğer cihatçılar beraber Suriye’de savaşmakta buldu. 2015’den itibaren, TİP Suriye’deki çarpışmalarda El kaide’nin Suriye kolu Nusra Cephesi ile bir grup video yayını ile iyice kanıtlanmış bir varlık ortaya koydu. (TİP, IŞID’le savaşmıyor, fakat liderliği IŞID’in eylemlerini kınadığı yönünde bir açıklama yaptı.) TİP, önemli çatışmalarda rol alarak ve yeteneklerini, insan gücünü ortaya koyarak, artan bir şekilde kendisinin etkili bir güç olduğunu gösteriyor.
Tarihsel olarak Çin Suriye’de çok fazla ekonomik çıkara sahip olmadı ve daha çok son zamanlarda ikinci sıra bir rol oynamayı sürdürdü. IŞID’e katılan vatandaşlara sahipken, diğerleri kaçırılıp, öldürülüyorken, ve bu grup bazı söylemlerinde Çin’i tehdit ediyorken Çin IŞİD’e odaklanmış görünmüyordu. Grubun liderliği ve grubun çekirdeği Afganistan’da savaşmaya devam ediyorken, rejimle savaşan IŞID dışı tarafta TİP ile birlikte savaşanların sayısı da oldukça önemli gözüküyor. Kırgız otoritelerine göre, bu bağlantı, Bişkek’teki Çin elçiliğine karşı Ağustos’un sonunda yer alan bir saldırıya doğru olgunlaşmış olabilir.
Özellikle TİP’ten gelen bu tehdit Pekin için çok daha büyük endişeye dönüşüyor. Ancak Suriye’de karada kimin TİP’e karşı savaşmaya odaklandığı net değil. Suriye’de savaşan Batı güçleri daha çok IŞID’e odaklandı ve TİP gibi Assad rejimine karşı savaşanlara daha az odaklandı. Uygurlar, Türkiye Türklerinin arasında akrabalık var ve bir AKP mitingide de Uygur bayrağını rastlıyoruz. Erdoğan, Uygur sorununa desteğinin dile getirmişti ve 2009’daki 200 ölümle sonuçlanan Pekin’deki olayların ardından Çin’i ‘’bir tür soykırım’’ yapmakla suçlamıştı. 2012’den beri Uygurlar sahte Türk pasaportları ile seyahat ediyorlar. Sızan IŞID belgeleri Kuala Lumbur üzerinden kişilerin sürekli Türkiye’ye doğru akışını ortaya koyuyor.
İkinci sayılan noktada, Pekin ‘’One Belt, One Road’’ strateji konusunda Ortadoğu’nun şu durumunda çok yönlü zorluklarla karşılaşıyor. Kısaca, OBOR Çin’i diğer coğrafyalarla bağlayan ticaret rotasının ve altyapısının bağlarını geliştirme yoluyla Avrasya ekonomisinin bağlanırlığını kolaylaştırmak için bir Pekin teşebbüsüdür.
Ancak, Suriye krizi sonucunda Ortadoğu’nun günümüz kırılması, Çin’in bu vizyonunu gerçekleştirme kabiliyetine bir barikat oluşturuyor. Bu bağlamda Pekin, Birlemiş Devletlerin Suriye yaklaşımını Ortadoğu’daki İran etkisini ve artan gücünü zayıflatmak için Assad rejimini iktidardan düşürme bahanesiyle iç savaşı kullanan Washington’ın arzusu olarak görüyor. Buna karşılık Rusya terörist tehlike olarak adlandırdıklarının kökünü kazımakta net bir şekilde kararlı ve Pekin Rusya’nın kararlı hareketlerinden etkilendi.
Bundan dolayı Pekin, TİP’le etkili bir şekilde mücadele etmek için Rusya ve Assad’ı desteklemek gerektiği sonucuna varmış olabilir. Karşılıklı askeri işbirliği aracılığıyla Suriye ile olan ilişkisinin artması ÇKO deniz ötesi deneyimini geliştirme bağlamında görülebilir.
David Shambauh ikna edici bir şekilde 2013’te Çin’in “sık sık neye karşı olduğunu bilinen fakat nadiren ne için olduğu bilinen bir diplomasisi” olan “kısmi bir güç” olarak kaldığını ve bunun da dünyanın birçok bölgesindeki dış politikasını “tereddütlü, riskten kaçınan ve çıkarcı” yaptığı iddiasında bulunmuştu. Bu hesaplama Çin’in çıkarlarını direkt tehdit eden Ortadoğu’daki ve Afganistan’daki gelişmelerin baskısı altında değişiyor ve Çin’in uzun süredir endişelendiğini söylediği terörist tehdit de yayılıyor. Çin’den cevap tahmin edilebilir: Dış güvenlik sıkıntısı. Ancak akıllarda kalan soru kendi çıkarlarını savunmak için tehlikeli sulara dalarken ne kadar derine inmeyi tercih ettiğidir.
http://nationalinterest.org/feature/china-supporti