Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin içinde Türkiye’nin de yer aldığı Kafkaslarda ve Orta Doğu’da, geçmişteki Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin özellikle 1945’den sonra uyguladığı politikalara nispeten bölgeye çok farklı yaklaşıyor ve farklı bir politika uyguluyor.
Bu politika değişikliğinin arkasında büyük bir olasılıkla Putin’in KGB’de harcadığı yıllar ve edindiği küresel bilgiler yatmakta.
Geçen hafta Rusya’ya bir çalışma ziyareti için giden Ermenistan Cumhurbaşkanı Serge Sarkisyan, 10 Ağustos günü Rusya Başkanı Putin ile bir görüşme yaptı. Bu görüşmedeki konuşmalar, anlaşmalar ve serzenişler gerçekten ilginç boyutlarda.
Ermenistan, Rusya’nın Kafkaslardaki en güvenilir müttefiki ve stratejik ortağı, tabirle iyilerin en iyisi olan ortağı. Her ikisi birlikte “Avrasya Birliği” ve “Bağımsız Devletlerin Ortak Refah Topluluğu” için bayağı çalışıyorlar. Bu ziyarette Putin, 2008 yılında iktidara gelen ve bu süre içinde kendisi ile dostluğunu iyice geliştiren meslektaşı Sarkisyan’ı el üstünde tutup, üst düzeyde ağırlamaya çok özen gösterdi. Rusya’nın silah envanteri içinde bulunan bir çok silaha ilaveten sofistike silahları da vermeye devam edeceğini söylerken Ermenistan’ın can düşmanı olan Azerbaycan’a da silah satmaya devam edeceğini belirtmesi Sarkisyan’ı düş kırıklığına uğrattı.
Ermenistan’ın serzenişleri asıl bu cümleden sonra Serkisyan’ın ağzından dökülmeye başladı. Sarkisyan, Ermenistan halkının, Rusya’nın çok sofistike olan ve bir çoğu da Ermenistan’ın elinde olanlardan çok daha gelişmiş havadan-havaya ve karadan-havaya füzeleri Azerbaycan’a satmasından dolayı Rusya’ya karşı çok büyük öfke duyduğunu belirtti. Ermenistan’daki muhalefet partilerine bağlı siyasiler de Putin’i, Azerbaycan’a sürekli olarak silah satışı yapması nedeni ile Rusya-Ermenistan ilişkilerini tehlikeye sokmakla suçladılar.
Her ne kadar Azerbaycan 25 yıl önce bağımsızlığını ilan edip Rusya’dan kopmuş gözükse de Rusya ile bağları halen çok güçlü bir şekilde devam ediyor. NATO üyesi olmaması nedeni ile Rusya’dan silah alabilirken, Azerbaycan milletvekillerinin Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi üyesi olmaları nedeni ile de Batı ile ilişkilerini üst düzeyde sürdürüyor.
Putin ve Rus yetkililer, Ermenilerin bu suçlamalarını kabul etmeyip, büyük bir pişkinlikle Ermenistan ile daha evvel üzerinde mutabakata varılan program çerçevesinde işbirliği yapmaya devam ettiklerini, uluslararası silah pazarının kurallarına göre davrandıklarını, Ermenistan’ı desteklemekten hiçbir zaman vazgeçmediklerini ve asla da bu bağları zayıflatmak niyetinde olmadıklarını belirterek konunun ciddiyet düzeyini aşağıya çekmeye çalıştılar.
Ermenistan ile yapılmış olan anlaşmaya körü körüne sadık kalacağını belirten Putin, Azerbaycan’ın petrol ihraç eden bir ülke olduğunu, hazinesinde büyük miktarlarda altın rezervi ile nakit olarak ABD Doları bulunduğunu, Azerbaycan hükümetinin nereden isterse oradan silah alabileceğini belirterek, Ermenistan ile olan dostluklarının, stratejik ortaklığın ve güvenilir müttefikliğin, ticaret ile karıştırılmaması gerektiğini vurgulayarak Serkisyan’ı yatıştırmaya, Ermenistan halkının da gönlünü almaya çalıştı.
İşte küresel politikada ve uluslararası ilişkilerde, dostluklar, stratejik ortaklıklar ve müttefiklik böyle bir şey. Önce ulusal çıkarlar, sonra da dostluk, ortaklık ve müttefiklik geliyor. Ulusal çıkarlar gerektiriyorsa, dostluklar, ortaklıklar ve müttefikler bir çırpıda elin tersiyle silinip bir kenara atılabiliyor.
İşte Türkiye’nin yapması gereken de bu. Kendine yeterli olmak ve dostlarını, ortaklarını ve müttefiklerini iyi tanımak ve seçilmek yerine kendisi seçecek konuma gelmek…