Arnavutluk'taki gelişmeler, küreselleşmenin dünyayı sadece etnik köken değil, dini köken ekseninde de mikro devletçiklere sürüklediğinin göstergesidir.
Etnik kimlik çeşitlemesine sahip Balkan coğrafyasının tamamı için din eksenli ayrışma olağanken nüfusunun neredeyse tamamı Arnavutlardan oluşan Arnavutluk için aynı ifadenin kullanılması mümkün değilmiş gibi görünmektedir. Ne var ki, AB'nin bir uygulaması olarak gündeme gelen nüfus sayımları, Arnavutluk için de aynı durumu mümkün kılmaktadır. Dış konjonktürün önünü açmak isteyebileceği "Yeni Arnavutluk" modeline Arnavutluk'ta 2011'de gerçekleştirilmesi beklenen nüfus sayımı önemli bir katkı sağlayacaktır.
Nüfus sayımında, "Tanrıya inanıyor musunuz?" gibi aslında "devlet"i ilgilendirmeyen bu soru, son 20 yılın misyonerlik faaliyetlerinin Enver Hoca'nın "Ateist" Arnavutluk'unu ne ölçüde dönüştürebildiğini sorgulamaktadır.[1] Hangi dine mensup olunduğunun soruşturulması da öncelikle Ortodoks ve Katolik Arnavut sayısının belirlenmesini sağlayacaktır. Bundan daha önemlisi ise din hanesinde "Müslüman" ya da "İslam" yerine "Sünni", "Bektaşi" gibi seçeneklerin olmasıdır. Mezhep farklılaşmasının da soruşturulması düşündürücüdür. Zira Arnavutluk'u, Balkanlar'ı ve dünyayı, Arnavutluk'un aslında Müslüman bir devlet olmadığı "gerçeği" ile yüzleştirme iddiasındadır. Her halükarda, nüfusun yüzde 70'inin Müslüman olduğu verisi değişecektir.[2] Bektaşiliğin ayrı bir din gibi algılanması –AB sürecinde Aleviliğin de İslam dışı gibi algılanarak azınlık statüsü yaratılmak istenmesinde olduğu gibi- Müslüman nüfusu daha az gösterecektir. Böylece Arnavutluk hakkında bilinen en önemli ayrıntı olan "Müslüman çoğunluk" bilgisi, "çok dinli Arnavutluk" ile değiştirilmiş olacaktır.
Misyoner Faaliyetlerle Körüklenen Ayrışma
ABD, Kanada, Yunanistan, İtalya ve diğer Avrupa devletlerinin yanı sıra Vatikan'ın desteğiyle süren misyonerlik ve Açık Toplum Vakfı'nın finansmanı ile açılan özel okullar, kolejler, üniversiteler; kurulan basın ve medya organları; yurtdışında eğitim, iş ve vatandaşlık vaatleri Arnavutluk'ta Hıristiyan olmayı ayrıcalıklı bir hale getirmektedir. Nüfusa oranla azınlıkta olmalarına rağmen Ortodokslar başta olmak üzere genel olarak Hıristiyanlar, devlet kurumlarında önemli mevkileri kendi aralarında paylaşmakta, ticarette de parayı kendi aralarında döndürmektedirler. Fakirleşen, birlik oluşturamayan ve kurumsallaşamayan Müslüman Arnavutlar ile yabancı yardım ve yatırımına açık Hıristiyan Arnavutlar arasında ciddi bir ötekileştirme süreci başlamıştır. Şimdilik yüzde 70'i Müslüman kabul edilen Arnavutluk'ta kilise sayısının ülke genelinde 1.115 -bir milyon nüfuslu Başkent Tiran'da ise 114-; ülkedeki toplam cami sayısının ise 590[3]olması düşündürücüdür.[4] Müslümanları azınlık olarak gösteren açıklamaları olan, Ortodoksluk inancındaki eski Başbakanlardan Fatos Nano ve Sosyalistlerin yeni lideri Edi Rama[5] için aslında nüfus sayımı önemli bir fırsat sunmaktadır. 90'dan bu yana işleyen sürece din sorusunun bulunacağı nüfus sayımı ile son nokta konulmak istenmektedir.
Arnavutları oluşturduğu kabul edilen iki kabile olan Tosk ve Gegler (Toska ve Gega/ Toskariya ve Gegariya) ayrışması da bir anlamda bu bölünmenin bir parçasıdır. Genel kabule göre bugünkü Azerbaycan'ın kuzeyinden kuzey göç yollarını takip ederek toplu halde Balkanlar'a gelen Tosklar, Skumbin nehrinin güneyine yerleşirken, Gegler de kuzeyine yerleşmiştir. pek çok ülkede görülen doğu-batı, kuzey-güney şeklindeki coğrafya temalı ayrılık Arnavutluk'ta da sonraki siyasi ayrımlarda etkili olmuştur. Her ne kadar ayrışma yaşanmadığı söylense de Tosk ve Geglerin yaşam şekilleri, kültürleri, hayata bakışları ve birbirlerini algılayışta farklıklar vardır. Tosklar şehirli kesimi oluştururken Gegler daha ziyade köylüdür. Tosklar yani güneyliler Bektaşi veya Ortodoks iken Gegler Sünni ya da Katolik'tir.Büyük çoğunluğu Müslüman olan Kosova ve Makedonya'da ki Arnavutlar da Geg kabilesine mensuptur. Her ne kadar Enver Hoca Komünizminin getirdiği Ateizm'in tüm din farklılıkları ortadan kaldırdığı düşünülecekse de bugünün Arnavutluk'unda yürütülen misyonerlik faaliyetleri böylesi bir ihtimali imkansızlaştırmaktadır. Protestan, Mormon, Yahova Şâhîdleri, Evanjelist, Kalvinist, Lutherci, Adventist, Kadıyanî ve Bahaî grupları ülkede Komünizmin çökmesinden bu yana yoğun bir misyonerlik faaliyeti içerisindeler. Denge ise Müslümanlar aleyhine bozulmaktadır.
Büyük Arnavutluk Yerine…
Balkanlardaki uyuşmazlık ve çatışmaların temel sebebinin azınlıklar ve birbirinin içine geçmiş halklar olduğu düşünüldüğünde, Arnavutluk'un bu çatışmalardan nispeten uzak kalmasının sebebi, topraklarındaki azınlık nüfusun önemli bir orana ulaşmamasıydı. Ancak Arnavutluk'ta da bir "ötekileştirme" süreci yaşanmaktadır. Bu ortamda "çok dinli" Arnavutluk, AB'nin daha rahat hazmedeceği bir ülke haline gelecektir ancak aynı zamanda ülke üzerindeki İtalya ve Yunanistan'ın etkisi de artacaktır. Arnavutluk açısından en ciddi tehdit ise Yunanistan'ın Arnavutluk'taki tüm Ortodoksları Yunan kökenli sayma politikasının[6] artık net rakam ve nüfus oranları üzerinden yürütülmesi sonrasında netleşecektir. Ancak gerçek tehlike Arnavutluk'taki yüzde 4'lük farklı etnik kökenden olan azınlığı bir tarafa bırakacak olursak aynı etnik kökene mensup Arnavutların din çizgisinde toplumsal bölünmeye doğru sürüklenmesidir. Dolayısıyla birlikte yaşama kültürü, Makedonya, Bosna ve Kosova sonrasında Arnavutluk için de gündeme gelecek; ayrıştırılan, ortaklıkları farklılıklarla ortadan kaldırılan toplumlar için ortaya çıkan "yeni devlet modeli" Arnavutluk'ta "çok dinlilik" üzerinden gerçekleşecektir.[7] Bu, küreselleşmenin gerçekten de dünyayı sadece etnik köken değil, dini köken bazlı olarak da mikro devlet ve devletçiklere sürüklediğinin göstergesidir.
Arnavutluk'un Kosova, Makedonya'nın batısı ile birleştirilmesini savunan kesimin ise önceliği Arnavutluk'un bütünlüğünü korumaya vermesi bugün için elzemdir. Aksi takdirde, bugünkü bölünmüşlük nedeniyle Osmanlı İmparatorluğu'nu dört Arnavutluk sancağını birleştirmemekle suçlarken kendilerini çok daha büyük ve güncel tartışmaların içerisinde bulabilirler. 8 Mayıs'ta gerçekleştirilen yerel seçimleri, yeniden nüfus sayımı polemiğinin izleyeceği kesindir. Her ne kadar dini mensubiyeti ve kendilerini hangi ülkeye daha yakın hissettiklerini sorgulayan soruların "nüfus sayımı" kapsamından çıkarılmasının sağlanması gerekiyorsa da bu, ancak sorunu öteleyecektir. Özellikle son 20 yılda maksatlı biçimde ekilen tohumlar, bir kaosa işaret etmektedir ve din eksenli bölünmenin önüne geçecek "milli projeler"in gündeme alınması, bunun için de önce Arnavutluk siyasilerinin ülkenin birlikteliğinde mutabakata varması gerekmektedir.
[1] Konuyla ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. Gözde Kılıç Yaşın, Arnavutluk'ta Dönüşüm ve Balkanları Bekleyen Kriz, 2023, S. 119, Mart 2011; Gözde Kılıç Yaşın, Kuzey Afrika'dan Balkanlara, 21. Yüzyıl, Mayıs 2011
[2] CIA verilerine göre Arnavutluk'un % 70'i Müslüman, % 20'si Ortodoks Hıristiyan, % 10'u Katolik Hıristiyan'dır. Müslüman nüfusun % 75 - 80'i Sünni, kalanı Bektaşi'dir. Etnik köken bakımından ise mevcut kayıtlarda, nüfusun % 95.3'ü Arnavut, % 2.5'i Çingene, % 1.8'i Yunan, % 0.14'u Makedon ve kalanı diğer etnik unsurlar olarak geçmektedir.
[3] Bkz. Mehdi Gurra ile Röportaj, Çiğdem Aktı, Dünya Bülteni, 22 Mayıs 2010.
[4] Eski tarihli bir veri olmasına rağmen ABD Dışişleri Bakanlığı'nın 2006 yılında hazırladığı Dini Özgürlükler raporunun Arnavutluk kısmı önemini korumaktadır. Buna göre 3,6 milyon nüfusla Arnavutluk'ta, Tiran Adliyesi'ne kayıtlı 245 adet dini misyon bulunuyor ve bunların ancak 34 tanesi Müslümanlara ait organizasyonlar; dini eğitim veren 101 okulun da yalnızca 7 tanesi Müslümanlara ait medreselerdir. Aynı rapora göre, 2004 yılında, Devlet Din İşleri Komitesi tarafından 1084 yabancı misyonere oturma izni verilmiştir. Bunların önemli bir kısmını 33 ayrı ABD misyonerlik teşkilâtına bağlı gruplar oluşturmaktadır. Konuyla ilgili olarak bkz. Olsi Jazexhi, Varlık ve Yokluk Arasında Arnavutlar ve İslam, Terc: Gürkan Biçen, Müslüman Arnavutluk, Haziran 2006; Qamil Xhani, "Shqipëria, 3.6 milionë banorë, 245 shoqata fetare", Raporti i Departamentit amerikan të Shtetit për lirinë fetare gjatë 2006-ës, bkz. Gazeta Tirana Observer, Arvavutluk, www.tiranaob server.com.al/20060917/aktualitet.htm#2, shtator, 2008. akt. Balkanlarda Misyonerlik Kurumu, http://www.ihh.org.tr/13333/
[5] Son dönem Arnavutluk olayları ile ön plana çıkan Edi Rama, dünya çapındaki Batı tipi değişimlerde ismine sık rastlanan George Soros'la yakınlığı ile de anılmaktadır. Muhalefetteki Sosyalist Parti'nin lideri olmasının yanı sıra Tiran Belediye Başkanlığı'nı da yürütmektedir ve Müslümanları hedef alan açıklamaları ve başkentte Cami yapımını engelleyen isim olması nedeniyle dikkat çekmektedir. 8 Mayıs 2011'deki yerel seçimlerde,Tiran Belediye Başkanlığını yeniden kazanması beklenmektedir.
[6] Gerçekten de kendi topraklarındaki Arnavutları ayrı bir azınlık olarak kabul etmeyerek onları "Arnavutça konuşan Yunanlılar" olarak adlandıran Yunanistan'ın, Arnavutluk'taki Yunan asıllıların azınlık haklarını bahane ederek kurduğu siyasi baskı ve hatta 'Kuzey Epir' olarak adlandırdığı Arnavutluk'un güneyinde yer alan Gjirokaster ve Korçe bölgesi için yarattığı 'Kurtarılamamış Toprak' tragedyası sebebiyle en ciddi tehdidi Yunanistan yaratmaktadır.
[7] Ayrıntı için bkz. Gözde Kılıç Yaşın, Makedonya Örneğinde Yeni Devlet Modeli, 2023, S.114, Ekim 2010; Gözde Kılıç Yaşın, Kuzey Afrika'dan Balkanlara Dönüşüm, 21. Yüzyıl, Mayıs 2011
https://21yyte.org/tr/merkezler/bolgesel-arastirma-merkezleri/balkanlar-ve-kibris-arastirmalari-merkezi/balkanlardaki-nufus-sayimlari-ve-arnavutluktaki-din-eksenli-bolunme