Rusya’nın Ukrayna’yı işgali, kara savaşı görünümüne rağmen gerek Rus filosunun amiral gemisi olan güdümlü füze kruvazörü Moskova’nın batırılması gerekse liman kentlerinin kontrolü için gerçekleştirilen çarpışmalar, deniz savaşına da işaret etmektedir. Rusya, Ukrayna’ya saldırmakla karada ve denizde alan kazanmaktadır. Yeni liman kentleri de yeni deniz alanları anlamına gelecektir. Rusya, Rus nüfusun yaşadığı alanlara yönelik savunma saldırısıyla aslında bir yandan da Sivastopol’daki deniz üssünün savunmasını güçlendirmektedir. Nitekim Kırım işgal edilmiştir ancak Ukrayna toprakları ile çevrilidir.
Azak Denizi’nin tam kontrolü ise Sivastopol’un savunmasının güçlendirilmesini sağlayacak, Kırım’a da kara bağlantısı verecektir. Dolayısıyla Rusya için denizde hâkimiyet bir ihtiyaçtır. Önemli bir liman olan Mariupol’ün kontrolü Rusya’ya bu imkânı sağlayacaktır. Kazanılan her kale, yeni bir ön savunma cephesi yaratır. Moldova’nın Trensdinyester bölgesine ulaşma yönündeki Rus hareketlenmesinden söz edilmektedir ve bu önümüzdeki dönemde Odessa merkezli ve deniz kuvvetlerinin öne çıkacağı yeni bir cephe yaratacaktır. Denizde Rusya, Kırım’ın kaybıyla donanmasının ve destek altyapısının yüzde 75’ini kaybeden, telafi de edemeyen[1] Ukrayna’ya göre güçlü durumdadır. Ukrayna’nın denize çıkışının kesilmesi ve Rusya’nın deniz hâkimiyetini pekiştirmesi güçlü bir ihtimal olarak konuşulmaktadır. Söz konusu olan ise Karadeniz…
Montrö Sözleşmesi Senaryoları
Karadeniz’e savaş gemilerinin giriş ve çıkışları kurallara tabii ve denetimi de Türkiye’dedir. Montrö Sözleşmesi, Türkiye’ye herhangi bir çatışmanın niteliğini ve kapsamını tek başına belirleme konusunda da geniş bir serbesti tanımaktadır. Türkiye’nin savaş hâlinde olması ise geçiş kurallarını belirlemedeki serbestisini de genişletmektedir. Bu da Türkiye’nin savaş hâli (Montrö Sözleşmesi m.20) ya da yakın bir savaş tehdidi hâli (Montrö Sözleşmesi m. 21) rejimini uygulamaya çekilmesine ilişkin senaryoların konuşulmasını tetiklemektedir.[2] Hem Ukrayna’nın savunulması hem de Karadeniz’in Rus gölü hâline gelmesinin engellenmesi için Karadeniz’in NATO denizine dönüştürülmesi önerileri[3] de yeni değildir. Ancak mevcut koşullar daha güçlü vurgulanmasına sebep olmaktadır. Yani Türkiye’nin ya savaşın tarafı hâline getirilmesi ya da NATO’nun Karadeniz örgütlenmesine onay vermesi yoluyla NATO müttefiklerinin savaş gemilerinin Boğazlardan geçişine izin vermesi ihtimalleri yoklanmaktadır.
Diğer yandan da Kuzey Atlantik Antlaşması’nın 5. maddesinin Türkiye’nin Montrö Sözleşmesi’ni uygulamasını etkileme potansiyeli tartışmaya açılmaktadır.[4] Üye ülkelerin birleşik savunmasını düzenleyen bu maddenin Rusya askerî hareketliliğinin NATO üyesi olan Romanya, Polonya ve Slovakya sınırlarına yaklaşması durumunda söz konusu olacağı ve Türkiye’nin de bu tür saldırıları kendisine karşı yapılmış olarak kabul etmekle bağlı olduğu ifade edilmektedir. Burada 5. madde, NATO’nun topyekûn birlikte hareket etmesi şeklinde değil de her bir müttefik ulusun “…Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğini yeniden sağlamak ve sürdürmek için tek başına ve diğerleri ile birlikte, silahlı kuvvet kullanımı da dahil olmak üzere gerekli görülen eylemlerde bulunarak saldırıya uğrayan Taraf ya da Taraflara yardımcı olacakları konusunda anlaşmışlardır…”[5] yönüyle incelenmektedir. Yani NATO’nun tüm üyelerinin savaşın açık bir parçası olmayabileceği ama Rus operasyonları Polonya, Romanya ya da Slovakya sınırına yaklaştığında Türkiye’nin Kuzey Atlantik Anlaşması’nın 5. maddesi gereği olarak Montrö Sözleşmesinin 20. maddesini uygulama yükümlülüğünün doğabileceği fikri işlenmektedir.
Öte yandan Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda yapılacak oylamayla müttefik savaş gemilerinin serbestçe Boğazları geçişi ancak Rus savaş gemilerinin geçişini kısıtlayan senaryo ve ihtimaller de tartışılmaktadır. Bu da zaten yine Montrö Sözleşmesinin 20. maddesinde düzenlenen Türkiye’nin savaşın parçası olması hâlinde geçerli olacak rejimle benzeşmektedir. Tüm senaryolarda Türkiye’nin NATO üyesi ülkelerin savaş gemilerine Boğazlardan geçiş serbestisi tanıması yolu sorgulanmaktadır. Aslında Montrö Sözleşmesi’nin 19. Maddesi, Türkiye’nin savaşan taraf olmadığı savaş durumları için uygulanacak rejimi düzenlemiştir. 19. madde, ileri sürülen senaryolarla ulaşılmak istenen sonuca büyük ölçüde yakın bir düzenleme öngörmektedir. Buna göre savaş durumu varsa ve Türkiye savaşan değilse Sözleşme uyarınca savaşan devletlerin gemileri bağlama limanlarına dönebilir ancak bunun dışında Boğazlardan geçmeleri yasaktır ve savaşan taraf olmayan ABD ya da NATO devletlerinin savaş gemileri ise Sözleşme koşullarına uyarak Boğazlardan geçebilir ve Karadeniz’de 21 gün kalabilir.[6] Senaryoların ulaşmaya çalıştığı neticenin bundan farkı da süre ve gemi tonajlarına ilişkin sınırlamalara tabi olunmaması olabilir. Bu da Karadeniz sahildarı olmayan ülkelerin Sözleşmeyle serbest bırakılan tonajlardan çok daha büyük savaş gemilerinin herhangi bir sınırlamaya maruz kalmadan Karadeniz’de bulunması anlamına gelir. Dolayısıyla Montrö Sözleşmesinin gözettiği “Türkiye’nin güvenliği, Karadeniz’e kıyıdaş devletlerin güvenliği ve Karadeniz’e kıyıdaş olmayan devletlerin çıkarları dengesi”[7] özellikle ilk iki ayağı aleyhine bozulur. Denge bir kez bozulunca NATO üyesi olsa bile Bulgaristan açısından da Gürcistan açısından da istenmeyecek sonuçların etkisi düşünülenden uzun sürebilir. Hatta NATO / ABD’yi sürekli Karadeniz’e davet eden Romanya dahi uzun vadeli sonuçlarından zarar görebilir. Zira Karadeniz’deki askerî unsurların artması, Karadeniz’i barış denizi olmaktan çatışma denizi olmaya savuracaktır. Üstelik süresi, boyutları, etki gücü öngörülemeyecektir.
Rusya, komşularına saldırmazdan, bir tehdit görünümü arz etmezden evvel de ve hatta eski gücünü toparlayamayacak göründüğü dönemlerde de ABD’nin Karadeniz’e girme hedefi olmuştur. ABD’nin NATO üzerinden Karadeniz’de deniz kuvvetleri varlığını artırmak ve esasen Karadeniz’de denizdeki kontrolü ele geçirme arzusu yeni değildir. Gürcistan’daki savaş döneminde de benzeri talepler olmuştu ama aslında Romanya ve Bulgaristan’ın NATO üyeliği ile birlikte Karadeniz’e sınırlamalara tabi olmaksızın serbest şekilde girme arayışları dillendirilmeye başlamıştı.[8] Hatta ABD’nin Trabzon’da 2003’te[9] askerî üs istemesi de Karadeniz’i savunma konseptine dâhil etmesiyle bağlantılı görülmelidir.
Rusya’nın Karadeniz’deki Gücü
Rusya’nın bir tehdit merkezi olarak algılanmasında haklı gerekçeler bulunmaktadır. Rusya’dan algılanan tehdit, Gürcistan ve Ukrayna tecrübeleriyle kendini ispatlamıştır. Ancak bu iki ülkenin renkli devrimlerle başlayan bir süreçte bugünlere hazırlandığı da hatırlanmaktadır. ABD, bölgedeki demokratik gelişmeleri ve değişimleri hızlandırarak ABD çıkarlarını olası zararlara karşı korudu. Sebepler sonuçları doğurdu. 2008, 2014 ve 2022 savaşları Gürcistan ve Ukrayna’nın Rusya’nın bölgedeki etkisini koruma kararlılığını hafife aldıkları ve Batı’nın verdiği desteğin çok daha fazlasını vereceğini zannettikleri için yaşandı. Sonuçta Rusya da NATO genişlemesinden tehdit algılamakta[10] ve NATO ülkeleriyle kendi toprakları arasında tarafsız ülkeler istemektedir. Nitekim Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, 25 Nisan 2022’de düzenlediği basın toplantısında, “NATO, Ukrayna’ya silah tedarik ederek aslında Rusya ile bir vekalet savaşına giriyor” demekteydi.[11]
Rusya, 2014’te Kırım’ı işgal ettiğinde bölgede kara ve deniz kolluk kuvvetlerini de güçlendirdi. Rusya’nın 2015 tarihli denizcilik doktrini, Karadeniz’de barış ve istikrarı korurken, donanmanın hızlandırılmış modernizasyonu ve kapsamlı takviyesine işaret etmekteydi. Bu çerçevede gerçekleştirilen kapsamlı bir askerî reformla Karadeniz Filosuna gelişmiş yüzey savaşçıları ve denizaltıları yerleştirildi ve kıyıda da hava savunma ve kıyı savunma seyir füzesi yığınağı yapıldı.[12] Kırım’da ve Krasnodar kıyılarında altyapı geliştirme yoluyla deniz yeteneklerinin iyileştirilmesi amaçlandı. Karadan havaya füzeler, uzun menzilli erken uyarı sistemleri, hedef tespit ve hedef angajman radarları dahil hava savunma radarları gibi gelişmiş savunma silahları Kırım’a kaydırıldı.[13]
“Rusya Federasyonu’nun 2030 yılına kadar ki deniz operasyonlarına ilişkin devlet politikasını” belirleyen 20 Temmuz 2017 tarihli Başkanlık belgesinde de “uluslararası durumda olumsuz değişiklikler” ve “Rusya Federasyonu’nun ulusal güvenliğine yönelik acil tehditlere” yol açma olasılığına karşı güçlü bir donanmanın gerekliliğine vurguyla Karadeniz Filosunun ortak operasyonlar yürütme kabiliyetinin ve muharebe yeteneklerinin geliştirilmesine işaret edilmekteydi.[14] Donanma için misyon tanımlayan bu belgede ilk kez denizcilik politikalarında Federal Güvenlik Servisi’nin (FSB) sorumluluklarına da yer verilmiştir. Belgede Rus stratejik planlarının gerektirdiği ihtiyaçlar kadar ABD’nin Prompt Global Strike girişimi ya da Rusya topraklarına bitişik sularda yabancı devletlerin stratejik yüksek hassasiyetli deniz tabanlı nükleer olmayan silah sistemleri ve ayrıca deniz tabanlı balistik füze savunma sistemleri gibi tehditler açık şekilde belirtilmiştir. Rusya açısından belgeyle belirlenen politik hedefler, ihtiyaçlar ve gereklilikler ile Rus donanmasının pratik yetenekleri arasındaki boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır.[15] Uzun menzilli hassas füzelerin konuşlandırılması ve Rus deniz kuvvetlerinin yeteneklerinin arttırılması tehditlere karşı caydırıcılık yaratma adına belirlenen temel hedeflerdendi.
Bugün gelinen noktada Rusya’nın deniz yeteneklerinin artması, salt Karadeniz’deki rekabet nedeniyle değil bunun Akdeniz’e, Hazar’a, Kuzey Kutbu’na ve okyanuslara olacak yansıması üzerinden tehdit okuması yapılmaktadır. Uzun vadede Rusya’nın Pasifik Filosunun Kızıldeniz, Basra Körfezi ve Aden Körfezi’nin yanı sıra Arap Denizi’nin batı kesimlerinde devriye gezeceği ifade edilmektedir. Yine de değerlendirmeler bunun daha çok Batılı saldırılara karşı caydırıcılık yaratma etkisi yönüne ağırlık vermektedir. Karadeniz Filosu, gerçekten de Rusya’nın Akdeniz filosunun ana tedarikçisi rolünü üstlenmekte, Suriye’deki Rus operasyonları için deniz ikmali imkânı sağlamaktadır. Rusya’nın Akdeniz’deki varlığını, kıyı savunma sistemlerini de barındıran daha fazla ve daha büyük üslerle genişleteceği düşünülmektedir. Rusya’nın güçlendirilmiş Karadeniz Filosunun Akdeniz’de ABD uçak gemileri için potansiyel tehdit oluşturacağı iddia edilmektedir.[16] Diğer taraftan Rusya’nın özellikle Karadeniz’de elektronik savaş potansiyelini arttırdığına da işaret edilmektedir.
Bugün Ukrayna savaşı nedeniyle Rusya kısmen kısıtlanmış sayılmalıdır. Boğazların kapatılması Karadeniz Filosunun diğer Rus filolarıyla güç alışverişini engellemiştir. Karadeniz’deki üslerine bir kez dönen gemiler[17] savaş hâli tamamen sona ermeden bir daha Akdeniz’e dönemeyecektir. Karadeniz dışında kalıp da Karadeniz Filosuna ait olan gemilerin bakım ve idareleri de aksayacak ve bu gemiler en iyi ihtimalle Rusya’nın kuzeyindeki limanlara gitmek zorunda kalacaktır. Nitekim Rusya’nın Akdeniz’de, Kızıldeniz’de ve Arap Denizi’nde varlık gösteren gemileri ekseriyetle Karadeniz Filosunun parçasıdır.
Barış Denizi Olmaktan Uzaklaşırken Karadeniz
Rusya, Kırım’ı ilhakından sonra ulusal denizcilik politikasını güncelleyerek donanmasını kara ve hava desteğini arttırarak güçlendirmiş, Karadeniz Filosu da özellikle Rusya’nın Akdeniz’deki kabiliyetlerini arttırmıştır. Bugün Ukrayna ile yaşadığı savaş ve üzerine de Türk Boğazlarının kapatılması, Rusya’nın bilhassa deniz gücünün Karadeniz’de eritilmesine de neden olmaktadır. Diğer taraftan ise Karadeniz’deki askeri dengeler de değişmektedir. ABD’nin Karadeniz’deki varlığını arttırma isteği açıktır. Bunu hem söylemlerinde hem Romanya, Bulgaristan, Gürcistan’da artan askerî varlığında hem doğrudan Ukrayna savaşını başlatan tüm süreçte görmek mümkün. Ne var ki Karadeniz’deki askerî denge, yalnızca Rusya’nın artan yeteneklerine/ şimdi eriyen gücüne ya da ABD’nin yeni üsler edinme çabasına değil, diğer devletlerin nasıl yanıt vermeyi seçtiğine de bağlı.
Romanya ABD’ye ilk hava üssünü tahsis ettiğinden bu yana Karadeniz’de NATO Gücü oluşturulmasını istiyordu. Bu çağrısından hiç vazgeçmedi ve bir yandan da ikili anlaşmalarla ABD’ye sağladığı üslerin sayısını arttırdı. Bulgaristan’da mevcut iktidar Karadeniz NATO Gücüne sıcak baksa da her zaman artan savaş gemilerinin bölgeyi çatışma ortamına çevireceği kaygısını taşıyanlar bulunacaktır. Ekim 2020’de Bulgaristan ile ABD savunma bakanlıkları arasında imzalanan 10 yıllık Karşılıklı İşbirliği Yol Haritası, Bulgaristan’da daimi olarak konuşlandırılabilecek Amerikan askeri personel sayısı 2 bin 500 olarak belirlenmiş, ülkede görev yapacak askerlerin sayısının 5 bine kadar yükseltilebileceği kayıt altında alınmıştı. Romanya’daki Amerikan askerî gücü de arttırılmakta,[18] Campia Turzii üssü de ABD destekli inşaat projesiyle NATO uçakları ana merkezine dönüştürülmektedir.[19] Romanya’daki NATO üslerinin daimî üslere çevrilmesi de Haziran 2022’deki NATO Liderler Zirvesi’nde onaylanacaktır. ABD’nin Yunanistan’daki askerî üsleri de yine bu döneme dönük önemli hazırlıklarının bir parçasıdır. Şimdi bunların üstüne bir de Karadeniz’de NATO Daimî Deniz gücü oluşturulması girişimi yeniden canlanmıştır.
Karadeniz’de Türkiye’nin inisiyatifi ile oluşturulan ve Rusya’nın katılımı da sağlanan BLACKSEAFOR (Karadeniz Donanma İş Birliği Görev Grubu), Blacksea Harmony (Karadeniz Uyum Harekâtı) ve BCSF (Karadeniz’e Sahildar Devletler Sınır/Sahil Güvenlik Teşkilatları Forumu) gibi işbirlikçi denizcilik faaliyetlerinin 2014’ten itibaren Rusya’ya Kırım’ı işgali nedeniyle uygulanan yaptırımlar nedeniyle sekteye uğraması, bu konuda bir boşluğa sebep olmuştur. Şimdi bu boşluk NATO’nun Karadeniz Gücü ile doldurulmak istenecektir. Ancak bu kez Karadeniz sahildarlarının ortak hareketi söz konusu olmayacaktır. Aksine Karadeniz sahildarlarından birine karşı diğer sahildarların katılımıyla bölge dışı bir devletin yapacağı operasyonlar gündeme gelecektir. Dolayısıyla denge de uzlaşı imkânı ya da barış denizi oluşturma çabaları da bozulmaktadır. ABD’nin Karadeniz’deki faaliyet serbestini sınırlandıran Montrö Sözleşmesi’nin getirdiği deniz kuvveti kullanımına ilişkin kısıtlamaların aşılmasına da hizmet edecek olan bir girişim Karadeniz’e barış ve istikrar değil, kaos ve çatışma getirebilecektir. Üstelik sadece Rusya değil diğer sahildarlar ve ABD’nin Genişletilmiş Karadeniz Projesi çerçevesinde gördüğü Kafkaslar da bu kaosun parçası olmaya adaydır.
[1] Ukraine to get at least 3 Mark VI boats in 2022, Kyiv Independent, 4 January 2022, https://kyivindependent.com/national/ukraine-to-get-at-least-3-mark-vi-boats-in-2022/; After 2014 decimation, Ukrainian Navy rebuilds to fend off Russia, Defense News, 9 August 2021, https://www.defensenews.com/naval/2021/08/09/after-2014-decimation-ukrainian-navy-rebuilds-to-fend-off-russia/
[2] Mark Nevitt, The Russia-Ukraine Conflict, the Black Sea, and the Montreux Convention, Just Security, 28 February 2022, https://www.justsecurity.org/80384/the-russia-ukraine-conflict-the-black-sea-and-the-montreux-convention/
[3] Ben Hodges, Lauren Speranza, 10 Ways to Boost NATO’s Black Sea Defenses, 5 April 2022, https://cepa.org/10-ways-to-boost-natos-black-sea-defenses/
[4] Adam Aliano, Russell Spivak, Ukraine Symposium – The Montreux Convention And Turkey’s Impact On Black Sea Operations, Lieber Institute, 25 April 2022, https://lieber.westpoint.edu/montreux-convention-turkeys-impact-black-sea-operations/
[5] Kuzey Atlantik Antlaşması, https://www.nato.int/cps/fr/natohq/official_texts_17120.htm?selectedLocale=tr
[6] Türkiye’nin “herkese geçiş yasağı uygulaması” nedeniyle 19. Madde sınırlarını aştığını ve fiili olarak 21. Maddeye geçtiğini savunan görüşler de bulunmaktadır. Ancak bu konuda resmi bir itiraz gündeme gelmemiş, aksine uygulama konusunda genel olarak memnuniyet ifade edilmiştir.
[7] Rıza Türmen, Ukrayna Krizinde Montrö Sözleşmesi, T24, 25 Şubat 2022, https://t24.com.tr/yazarlar/riza-turmen/ukrayna-krizinde-montro-sozlesmesi,34359
[8] Bu konuda Cahit Armağan Dilek, ABD Avrupa Kuvvetleri (USEUCOM) Komutan Yardımcısı Orgeneral Wald’ın Ocak 2005’te Türkiye’de yaptığı sunumda, dünyada değişen jeopolitik durumu ve ABD’nin pozisyonunu anlattıktan sonra ABD’nin bütün dünya denizlerinde askeri olarak olduğu ama sadece Karadeniz’de olmadığı ve bunun jeopolitik gerçeklere ve olayların olağan akışına uygun olmadığını söylediğini ve “ABD Karadeniz’de olmalı, olacak.” dediğini aktarmaktadır. Bkz. Cahit Armağan Dilek, Kanal İstanbul ile Türkiye’nin boğazını sıkmak, Yeniçağ, 18.12.2019, https://www.yenicaggazetesi.com.tr/yazi-arsivi-392056h.htm
[9] Gözde Kılıç Yaşın, ABD Askeri Haritası Yenilenirken Karadeniz, Cumhuriyet Strateji, 5 Aralık 2005; Gözde Kılıç Yaşın, Karadeniz’de Egemenlik Oyunu, Cumhuriyet Strateji, 12 Aralık 2005
[10] Russia’s national security vs NATO expansion, Russtrat, 26 April 2022, https://russtrat.ru/en/analytics_/26-april-2022-0053-10082
[11] Russia’s Lavrov Says NATO Is Using Ukraine as a Proxy, Warns Against Global Conflict, Wall Street Journal, 26 April 2022, https://www.wsj.com/articles/russias-lavrov-says-nato-is-in-proxy-war-in-ukraine-11650965583
[12] Maritime Doctrine of the Russian Federation, Russia Maritime Studies Institute, 2015, https://dnnlgwick.blob.core.windows.net/portals/0/NWCDepartments/Russia%20Maritime%20Studies%20Institute/Maritime%20Doctrine%20TransENGrus_FINAL.pdf?sr=b&si=DNNFileManagerPolicy&sig=fqZgUUVRVRrKmSFNMOj%2FNaRNawUoRdhdvpFJj7%2FpAkM%3D
[13] Michael Petersen, The Naval Power Shift in The Black Sea, War on the Rocks, 9 January 2019, https://warontherocks.com/2019/01/the-naval-power-shift-in-the-black-sea/; B.J. Armstrong, The Russo-Ukraınıan War At Sea: Retrospect And Prospect, War on the Rocks, 21 April 2022,
https://www.defensenews.com/naval/2021/08/09/after-2014-decimation-ukrainian-navy-rebuilds-to-fend-off-russia/
[14] Fundamentals of the State Policy of the Russian Federation in the Field of Naval Operations for the Period Until 2030, (Об утверждении Основ государственной политики
Российской Федерации в области военно-морской
деятельности на период до 2030 года), 2017, https://base.garant.ru/71725734
[15] Richard Connolly, Fundamentals of the state policy of the Russian Federation in the field of naval activities for the period until 2030, NATO Defense College, 22 January 2019, https://www.ndc.nato.int/research/research.php?icode=574#_edn18
[16] Bu çerçevede Türkiye’nin Karadeniz’de baskın donanmaya sahip olduğu ancak güçlü bir kıyı tabanlı istihbarat, gözetleme ve keşif kabiliyetinin yanı sıra Kırım’dakine benzer bir uzun menzilli saldırı kabiliyetinin eksik olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. Bkz. Michael Petersen, The Naval Power Shift in The Black Sea, War on the Rocks, 9 January 2019, https://warontherocks.com/2019/01/the-naval-power-shift-in-the-black-sea/
[17] Russian Navy Masses 16 Warships Near Syria, US Naval Institute news, 24 February 2022, https://news.usni.org/2022/02/24/russian-navy-masses-16-warships-near-syria
[18] The First US Military Convoy has arrived at the Base near Constanta, Romania, Novinite, 11 February 2022, https://www.novinite.com/articles/213719/The+First+US+Military+Convoy+has+arrived+at+the+Base+near+Constanta%2C+Romania
[19] US to Turn Romanian Airbase into NATO Black Sea Hub , Balkan Insight, 18 May 2022, https://balkaninsight.com/2021/05/18/us-to-turn-romanian-airbase-into-nato-black-sea-hub/