ABD’nin artan baskısıyla karşı karşıya olan İran kanadından 8 Mayıs’ta nükleer anlaşmaya ilişkin gelen açıklamalar tartışılmaya devam ediyor. Artık zenginleştirilmiş uranyum ve ağırlaştırılmış suyu yurt dışına satmayacağını duyuran İran böylelikle anlaşmadan doğan iki yükümlülüğü yerine getirmeyeceğini ortaya koydu. İranlı yetkililer ayrıca, anlaşmanın mevcut taraflarının 60 gün içerisinde başta petrol ve bankacılık sektörlerindekiler gelmek üzere sorumluluklarını yerine getirmemeleri ve İran’ın beklentilerini karşılamamaları durumunda ülkelerinin tekrar uranyum zenginleştirmeye başlayacağını söyleyerek ültimatom verdi.
İran’ın bu hamlesine ilişkin konuşan Kremlin Sözcüsü Peskov ortada ciddi bir durumun bulunduğu değerlendirmesini yaptı. Rusya’nın desteğini almak için Moskova’ya giden İran Dışişleri Bakanı Zarif’le görüşen Rus mevkidaşı Lavrov da mevcut durumun kabul edilemez olduğunu ve bunun sorumluluğunun düşüncesizce davranan ABD’ye ait olduğunu savundu. Diğer yandan Fransa Savunma Bakanı Parly, anlaşmadan çekilmesi durumunda İran’a karşı yaptırımların tekrar başlatılabileceği uyarısında bulunurken Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi, İran’ın şimdilik anlaşmanın sorumluluklarını sonuna kadar yerine getirdiğini söyledi.
İran’ın anlaşmayı kısmen askıya almasının arkasında birkaç ana sebep vardır. Birincisi, İran’a karşı uygulanan ekonomik yaptırımlar ve petrol ambargosu İran ekonomisini dolayısıyla da devlet-toplum ilişkisini olumsuz yönde etkilemektedir. Dahası, giderek ağırlaşan ekonomik durum ulusal güvenlik sorununa dönüşme eğilimindedir. İran yönetimi gittikçe derinleşen bu sorunlara kısa ve orta vadede bir çıkış yolu bulamazsa uzun vadede bu durum ulusal güvenlik krizine sebep olabilir.
İran’ın kararını etkileyen ikinci önemli sebep ise anlaşmaya taraf olan Avrupa ve Çin gibi küresel ekonomik merkezlerin İran’ı karşılaştığı sorunlar karşısında yalnız bırakmasıdır. İran’ın anlaşmaya bağlı kalması için ısrar eden taraf devletlerin anlaşmadan doğan sorumluluklarını yerine getirmemeleri İran’ın anlaşmaya bağlılığını zayıflatmış ve söz konusu ülkelere olan güvenini de ciddi şekilde zedelemiştir. Dolayısıyla bu karar aynı zamanda taraf ülkelerin tutumuna karşı bir tepki olarak da görülebilir.
İran anlaşmadan tamamen çekilerek suçlu pozisyonuna düşmekten ve Avrupalı aktörlerin ABD’nin çizgisine yaklaşmasından çekinmektedir. Bu yüzden ara formül olarak anlaşmanın bazı maddelerini askıya alarak bir taraftan hâlâ bir umudun olduğunu gösterirken diğer taraftan da bu kararıyla niyetinin ciddi olduğunu ve gerektiğinde radikal kararlar alabileceğini göstermek istemiştir. İran ayrıca bölgede çıkabilecek güvenlik krizinden sadece kendisinin değil anlaşmaya uymayan devletlerin de sorumlu olacağı mesajını vermeye çalışmıştır.
Sonuç olarak bu karar, İran’ın anlaşmadan çekilmesinin başlangıcı olarak nitelendirilebilir. Ulusal güvenliği tehdit altında olan İran’dan buna benzer başka adımların gelmesi ve baskıların artması durumunda İran’ın tek taraflı hamleler yapması olasıdır. İran’ın istikrarsızlaştırılması durumunda ise uluslararası güvenliği de doğrudan etkileyecek adımların atılması ve bölgede güvenlik risklerinin artması muhtemeldir.
Bu makale ilk olarak İRAM'da yayınlanmıştır.