Toplumun farklı meslek gruplarının katıldığı protesto hareketleri sonunda Sudan'da Cumhurbaşkanı Ömer El Beşir'in 30 yıllık yönetimini sona erdiren bir askeri darbe yapıldı. Ülke bütçesini askeri harcamalarında kullanarak ekonomik sıkıntıların yaşanması konusunda suçlanan Beşir, Darfur bölgesinde insanlık ve soykırım suçu işlediği yönünde de Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından suçlanmaktaydı.
Bağımsızlığını kazandığı 1956 yılından itibaren etnik-dini farklılıklar ve siyasi kutuplaşmalar nedeniyle ülkede istikrarlı bir yönetim kurulamamış ve iç barış hiç sağlanamamıştır. Bu durumun nedenini sorgulamak için ülkenin konumuna bakmak faydalı olacaktır.
Sudan'ın önemi
Ortadoğu petrolüne bağımlılık petrole ihtiyaç duyan ülkeler için maliyetli olmaya başlamış, yeni alternatifler arama yoluna gidilmiştir. Tam da bu noktada Sudan, petrol bakımından önemli potansiyele sahip bir ülke olarak dikkatleri üzerine çekmiştir.
Afrika kıtasında önemli bir yere sahip Sudan, 1.886.000 km²’lik yüzölçümü ile dünyanın on altıncı, Afrika'nın ikinci, Arap ülkelerinin ise üçüncü büyük ülkesidir. Ayrıca Nil Nehri’nin önemli bir bölümü (Mavi ve Beyaz Nil) buradan geçmekle birlikte doğusunda da Kızıldeniz kıyı şeridine sahiptir. Bu özelliği adı geçen komşu ülkelere ve suyollarına erişim aşamasında Sudan’a stratejik önem kazandırmaktadır. Kızıldeniz’in en uzun sahiline sahip Sudan, Süveyş Kanalı, Hint Okyanusu ve Basra Körfezi’ne giden yolda kritik bir konuma sahiptir. Aynı zamanda Afrika’da denize kıyısı olmayan Etiyopya, Çad, Uganda, Güney Sudan, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Orta Afrika Cumhuriyeti gibi ülkelerin kıta dışına açılmalarında Sudan limanları bir çıkış kapısı konumundadır. Dolayısıyla büyük güçlerin Sudan hükümetini kontrol altında tutma konusunda istekli olmaları anlaşılır bir durumdur.
Sudan, Nil sayesinde sulanabilir arazi olarak oldukça bereketli topraklara sahiptir. Hatta bu topraklarından yararlanmak isteyen Türkiye de arazi kiralayarak Türkiye’de yetiştirilemeyen tropikal ürünleri daha ucuza yetiştirmeyi hedeflemektedir.
Uluslararası güçlerin Sudan ilgisi
Ortadoğu'da son zamanlarda yaşanan gelişmelerin benzeri şimdide Afrika'da görülmeye başladı. Sudan, zengin kaynaklara ve stratejik konuma sahip olsa da, stratejik ve ekonomik potansiyelinden tam anlamıyla yararlanamamış, tarihi boyunca acımasız çatışmalar yaşamıştır. Madencilik, tarım, hayvancılık ve endüstri alanlarında potansiyel fırsatların olması Sudan'ı uluslararası ilgi odağı haline getirmiştir.
Sudan’da yaşanan iç karışıklıklara da bu açıdan bakmak daha anlaşılır olacaktır.
Rusya ve Çin Afrika’da etkilerini artırdıkça, ABD'nin durumdan rahatsız olması bölgede kutuplaşmalara yol açmaktadır. Petrol ticaretinin aktif olduğu Kızıldeniz'de hakimiyet kurmaya çalışan güçler Kızıldeniz'e sınırı olan ülkeleri de kontrol altında tutmaya çalışmaktadırlar. Somali ve Yemen'de ki iç karışıklıklarda görüldüğü üzere Sudan'da da aynı politika izlenmektedir. Petrol kaynaklarının uzantısı olan Darfur'da 2003 yılında patlak veren sorun ile soykırım ve etnik çatışma söylemleri bölgeye girmek isteyen Batılı devletlere kolaylık sağlamıştır. Büyük güçler tarafından Güney Sudan’ın bölünmesine verilen destek sonucu kaynaklar üzerinde nasıl kontrol sağlanmışsa Darfur için de aynı senaryolar söz konusudur.
Nil üzerindeki çatışma ve bölgesel rekabet Sudan iç savaşına yansımaktadır. Sudan'dan geçen Nil Nehri üzerinde baraj tartışmaları devam ederken diğer yandan da İsrail'in Golan Tepelerinde olduğu gibi Nil ile de yakından ilgilenmesi sorunları tetiklemektedir.
Uluslararası rekabetin yaşandığı alanlardan birisi de Sevakin Adasıdır. Sudanlıların Afrika’ya açılan kapı olarak nitelendirdikleri ada günümüzde de Aden Körfezi, Kızıldeniz, Suudi Arabistan ve Doğu Afrika arasında kavşak noktası olarak ticari ve ekonomik anlamda önem taşımaktadır. Türkler için tarihi öneme sahip, uzun yıllar Osmanlı egemenliğinde kalan ada, Kızıldeniz’i Osmanlı’nın iç denizi yapmıştır. Bugün de Türkiye'nin adada aktif rol alması bölgede aktif olan devletleri rahatsız etmektedir.
Sudan'da yaşananlar her ne kadar Arap Baharı'nın bir uzantısı olarak değerlendirilse de gerçekte Sudan'da rekabet halinde olan ABD, Çin, İsrail gibi ülkelerin bu bölgedeki mücadelesinin yansımasıdır. Sömürgeci zihniyetle hareket ederek bölgede yeni bir çatışma alanı yaratılmak istenmektedir. Bu durumda ne kadar barış olur tartışılır.