Çin'den sonra en fazla ölüm vakası görülen İran'da yetkililerin tedbir alma yönünde geç kalması ağır bedeller ödenmesine sebep olmuştur. COVID-19 salgını tüm dünyayı olduğu gibi İran’ı da zorlu bir sürece sokmuştur. Olumsuz etkisi çok uzun bir süre daha hissedilecek salgının, önümüzdeki dönemde ekonomik, sosyal ve siyasi olarak çok yönlü değişimlerin habercisi olabileceği söylenebilir.
Salgına maruz kalan ülkelerde hükümetlerin, var olan sorunlar yanında virüs ile başa çıkabilmek konusunda zor seçimlerle karşı karşıya oldukları görülmektedir. Dolayısıyla bu seçimler, devletlerin siyasi geleceğinde belirleyici bir etken olarak ortaya çıkmaktadır.
İran İslam Cumhuriyeti'nde son yıllarda birçok önemli olay yaşandı. Süleymani suikastı, Ukrayna Havayollarına ait uçağın düşürülmesi, benzin fiyatlarındaki yükselişin beraberinde getirdiği protesto hareketleri ve en son olarak da Meclis seçimi. COVID-19 da böyle bir zeminde ortaya çıktı ve acaba hangi zemini etkiledi ona bakmak gerekir.
İran’da sıkça görülen protesto hareketleri rejime yönelik tehdit olarak görülüp hükümet tarafından bu hareketleri bastırma mücadelesi verilirken COVID-19'un ortaya çıkmasıyla birlikte iç politikadaki sorunlar çok daha zorlayıcı hale gelmiştir. Hatta bu durumun rejimin sonunu getireceği yorumları yapılmıştır.
İran, bu salgın krizinden kurtulabilecek mi, yoksa bu salgın Batı'nın yapamadığını yani rejimin sonunu mu getirecek tartışmalarını bir kenara bırakarak ön yargılardan uzak, COVID-19’un İran'da yarattığı etkiye bakmak daha doğru olacaktır.
İran'ın dönüm noktası...
İran, İslam Cumhuriyeti kurulduğundan beri birçok dönüm noktası sayılabilecek olay yaşamıştır. Irak’la yaşanan savaş (1980-1988), yaptırımlar, ekonomik kriz ve protesto hareketleri İran'da ciddi değişimlere sebep olmuştur. Dünyayı olumsuz olarak etkileyen COVID-19'un İran'da önceki gelişmelerden daha etkili değişimlere yol açmasının kaçınılmaz olduğu kabul görmektedir.
Kum Şehri salgının merkezi…
İran’da COVID-19 ilk olarak İran’ın dini merkezi Kum Şehri’nde görüldü. Neden Kum Şehri? Şii din adamlarının yetiştiği din okulunun (Feyziye Medresesi) bulunduğu Kum ve Meşhed şehirlerinde Çin’den gelen Çin uyruklu yaklaşık 300 molla eğitim görmektedir. Salgının ise yılbaşı tatili için burada bulunan din adamlarının Wuhan ve Pekin’e gidip dönmeleri sonucu yayıldığı belirtilmektedir. Halkın kızgınlığı, devletin bunu bildiği halde gizlemiş olmasına yöneliktir.
Şeffaflıktan uzak tavır sergilenmesi tepkilere sebep olmuştur…
COVID-19 salgını halkın bir kez daha hükümete tepkisine neden olmuştur. Bu tepki, salgının engellenmesi yönünde değil, salgının üstünü örtme, ölüm sayısını en aza indirgeme ve virüs nedeniyle ölen üst düzey yetkililerinin isimlerini bile yayınlanmama gibi bilgilendirme bakımından şeffaflıktan uzak olunmasına yönelikti. İran Hükümeti, İslam Devrimi’nin yıldönümü sebebiyle ABD’ye karşı gövde gösterisi yapacağı miting hazırlıkları ve Meclis seçimine katılımın düşmemesi gerekçesiyle salgın konusunda halkı uyarmamış, COVID-19’un grip gibi bir hastalık olduğu yönünde açıklama yapmıştır.
Salgına maruz kalan devletler gibi İran da, salgının zararını en aza indirmek için elinden geleni yapmıştır. Ancak, her yönden dikkatlerin üzerine toplayan İran'da, Kum şehri gibi önemli dini merkezlerin salgının merkez üssü haline gelmesi ve hükümetin önlem almakta ağır davranması tepkilere yol açmıştır. Ayrıca muhafazakâr din adamlarının bu salgını laik bir virüsün ortaya çıkardığı, bunun dine karşı komplo olduğu söylemleri ve önlem alınmasını geciktirmeleri de tartışmaları beraberinde getirmiştir. Dolayısıyla bu eylemler, din adamlarının meşruiyetine gölge düşürmüştür. Aynı zamanda din adamlarının kendi içinde de muhalefet oluşmuş, ardı ardına ülkeden kaçan din adamları Dini Lider Ali Hamaney’e din adına yapılan yanlışlar ile ilgili eleştiriler yöneltilmiştir.
Bu zorlayıcı etkenlere ve muhalefete (din adamı ve muhafazakâr halk) rağmen hükümet, radikal kararla ülkedeki dini mekânları ve türbeleri kapatmıştır. İran'da tarihi süreç içinde bir ilk olan böylesi bir kararın, tüm tepkilere karşın ideolojiden uzak bilimin verileri doğrultusunda alınması ayrıca önem taşımaktadır.
Bu süreçte şeffaflığın ihlali ile ilgili başka bir tepki ise dünyada olumsuz algılamalara neden olan sosyal medya aracılığıyla yayımlanan video ve fotoğraf çekimlerinin engellenmesi çabalarına karşı olmuştur. Devrim Muhafızları Ordusu (IRGC) ve Besic güçleri hastanelerde ve mezarlıklarda bu yönde engelleyici önlemler almıştır.
Salgın konusunda şeffaf denilebilecek bir adım, devletin resmi haber ajansı IRNA'dan gelmiştir. Salgının yayılmasında ihmaller olduğu, zorlu ekonomik koşulların sosyal mesafe kurallarının ihlal edilmesine neden olduğu ifade edilmiştir.
Siyasal etkileri…
Şubat ayında İran’da yapılan meclis seçiminin dünyayı tedirgin eden COVID-19’un başlangıcına denk gelmesi ve hâlihazırda halkın hükümete yönelik yaşadığı güven sorunu seçime katılımı olumsuz etkilemiştir.
İran yönetimi, salgın sürecinde ABD'nin yaptırımları nedeniyle dünya pazarlarına olan erişimi engellediğinden ekonomisini yeniden yapılandırmak, eldeki ekonomik araçları korumak ve tıbbi malzeme temin etmek gibi durumlarla karşı karşıya kalmıştır. COVID-19’un dünya ekonomisine olumsuz etkisi İran’da da hissedilirken durum daha kötü bir hal almıştır. Halkın daha da yoksullaşması ve devlet kaynaklarının azalması gibi olumsuz gelişmelerin yaşandığı bu süreçte halkın memnuniyetsizliğinin artmasıyla hükümetin başarısızlığı eleştirilirken hem iç sorunların hem de dış politikanın sorgulanması ise olumlu gelişme olarak görülmektedir.
Tüm bu gelişmelere karşılık İran yönetiminin tavrı ne olur merak edilirken, dış politikaya yönelme ihtimali yüksektir.
Halk devlete şans verdi…
İran halkı ile devlet arasında bir güven sorunu yaşandığı bilinse de salgın döneminde bu güvensizliğin iyice belirgin hale geldiği görülmektedir. Bu süreçte devletin salgın sürecinde şeffaf tavırlardan uzak olması eleştirilirken salgının sadece İran özelinde olmayıp küresel hale gelmesi ile halk, hükümeti suçlamaktan vazgeçip salgın ile mücadele etmesi konusunda hükümete şans vermeyi tercih etmiştir.
Ekonomik etkileri…
Var olan ekonomik kriz COVID-19 ile daha da derinleşti. Salgın sürecini yönetmeye çalışan devlet, bütçesine yük getirecek genel harcamaları dikkatli yönetmeye ve toplumu bu şekilde idare etmeye çalışarak birikimlerini kullanma yoluna gitmiştir. Halkın tepkisini azaltmak amacıyla kişi başına 1 milyon tümen (yaklaşık 70-80 dolar) yardım yapılmıştır. Ancak halk bundan çok memnun kalmamıştır. Ekonomik sıkıntıların devam ettiği ekonomik gelişmenin olmadığı görülmektedir. Ancak devletin, bu birikimlerini net ve açık olarak nerede kullandığını belirtmemesi ileride sorun yaratacak bir durum olarak ortaya çıkmaktadır.
Devletin müdahalesi ile salgının ilk günlerinde fiyatlarda artış görülmezken ilerleyen günlerde fiyatlar yeniden artmaya başlamıştır.
Asıl merak edilen ise devletin bu ekonomik müdahalesinin stratejik uzun vadeli bir planın parçası mı yoksa salgın sürecinde geçici bir çare amacıyla kullanılan bir politika mı olduğudur.
Dış politikada yumuşak diplomasi ve krizi fırsata dönüştürme girişimleri…
COVID-19’un ilk günlerinde İran’ın yumuşak denilebilecek bir diplomasi dili kullandığı görülmektedir. İran, yaptırımların kaldırılması ya da en azından salgın bitinceye kadar yaptırımlara ara verilmesi talebinde bulunmuştur.
2018’den beri devam eden ABD yaptırımlarına direnen İran, salgın ile mücadele etmek için gerekli tıbbi malzeme ekipmanlara ulaşma konusunda ciddi anlamda sıkıntılar yaşamıştır. Bu sıkıntıları aşmaya çalışan İran, dünya kamuoyuna seslerini ulaştırabilecek kampanyalara yönelmiş ve başarıya da ulaşmıştır. Avrupa Birliği (AB), küresel bir kriz olan COVID-19’dan Batı Asya bölgesinde en fazla etkilenen ülke olan İran’a salgınla mücadele kapsamında 200 milyon € insani yardım gönderme kararı aldı. Ayrıca İran, Uluslararası Para Fonu'ndan (IMF) 5 milyar $ acil durum fonu talebinde bulundu. Ancak, olumlu yanıt gelmedi. ABD’den de 11 Demokrat Senatörün de desteğiyle yaptırımların hafifletilmesi istenmiştir. Belirtmekte fayda var ki ABD Hazine Bakanlığı tarafından, İran’ın salgınla mücadele kapsamında ihtiyaç duyduğu sağlık malzemelerinin verileceği belirtilmiş, bunların ücretinin de İran’ın ABD’de bloke olan paralarından karşılanacağı açıklanmıştır. Bu açıklamaya İran tarafından yanıt verilmemiştir.
Bu salgın sürecinde dış politikada aradığını bulamayan İran, kendi içine dönmüştür. Salgının İran özelinden çıkıp küresel bir hal alması, net olmadığı yönündeki eleştirilerle zarar gören imajını iyileştirme fırsatı sağlamıştır.
Sorunların ertelenmesine etki etmiştir...
Hükümet tarafında ülkenin içinde bulunduğu sorunlar salgın nedeniyle bir süre ertelenmiştir. Ancak bu salgın, mevcut ekonomik krizin toplumun önemli bir kesimini daha da olumsuz etkilemiştir. Bu durum, sorunların daha fazla ertelenemeyeceğini göstererek devleti acil reformlar yapmaya zorlayacak ya da rejimin meşruiyetinin sorgulanmasına yol açacaktır.
ABD’nin müzakere beklentisi…
ABD, uyguladığı yaptırımlar ile İran’ı müzakere masasına oturtmayı hedeflemiştir. COVID-19 başlayıncaya kadar birçok defa girişimde bulunulmuş ancak başarılı olunamamıştır. Bugün ise salgının olumsuz ekonomik etkisinin göstermesi sayesinde İran’ın hem bölgedeki faaliyetlerinin kısıtlanacağı hem de taviz vermesinin sağlanacağı beklenmektedir. Ancak şimdiye kadar İran’ın tavrında bir değişiklik olduğu görülmemektedir.
Sonuç
COVID-19 salgınının, İran rejiminin tüm zayıf ve güçlü yanlarını ortaya koyduğu söylenebilir. Salgın, İran yönetimi için hem tehdit hem de fırsatı beraberinde getirmiştir. Ekonomik sıkıntılar bir tehdit oluşturmuş olsa da hükümet bu süreçte idare edebiliyor.
Ülkede, yıllardır tartışılması ve sorgulanması yasak olan konuların yeniden gündeme gelmesi için fırsat yaratmıştır. İdeolojilerin ve muhafazakâr söylemlerin gerçekliğini yitirdiği bilimin gerçek ve önemli olduğu bir döneme geçişi başlattığını söyleyebiliriz.
COVID-19 henüz bitmedi ve hala devam ediyor. Bu süreçte salgının, ülkeye verdiği zararın boyutunu net olarak anlamak da zor görünmektedir.
Bu makale ilk olarak Diplomatik Gözlem dergisinin Temmuz 2020 sayısında yayınlanmıştır.