ABD Başkanı Donald Trump, 25 Mart Pazar günü Golan Tepeleri’ni İsrail toprağı olarak kabul ettiğine dair kararı imzaladı. Trump’ın bu kararında üç temel hususun etkili olduğu görülmektedir. Birincisi Amerikan kamuoyu, ikincisi ABD’nin dış politikasındaki değişim, üçüncüsü ise Suriye’deki mevcut siyasi konjonktürdür. Bu bağlamda Trump’ın son kararının bölgede muhtelif sonuçları olacaktır.
Öncelikle Trump, seçim vaatlerini yerine getirmek suretiyle “sözünün ehli” ve “güvenilir” siyaset adamı algısı oluşturmayı hedeflemektedir. Böylelikle ikinci defa ABD Başkanı seçilebilmek için Amerikan seçmenlerinin nezdinde itibar kazanmayı ve rakiplerine karşı avantaj sağlamayı amaçlamaktadır.
Trump’a göre yeni dönemde uluslararası sistem Amerikan çıkarları ekseninde şekillenmelidir. ABD çıkarlarını engelleyen bütün oluşumlar ya ortadan kaldırılmalı ya da yeniden dizayn edilmelidir. “Daha büyük bir Amerika için” ABD, mevcut gücünü kullanarak dünyayla yeniden ilişki kurmalı ve bu ilişki ABD çıkarlarına hizmet etmelidir. Dolayısıyla uluslararası hukuk “reel politikanın” önüne geçmemeli, “denge politikasının” yerini “güç politikası” almalıdır. Nitekim Golan Tepeleri’yle ilgili kararıyla Trump, 1999 Yugoslavya ve 2003 Irak müdahalelerinde olduğu gibi ABD’nin “küresel tek egemen güç” olduğunu göstermek istemiştir. Bunun için de uluslararası hukukun icrası ve uluslararası barış ve güvenliğin sağlanmasında temel mekanizma rolünü gören Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyini (BMGK) işlevsiz kılmıştır. Bu doğrultuda 1981 yılında İsrail’in işgal ettiği Golan Tepeleri’ni Suriye toprağı olarak sayan 497 sayılı BM kararını, 2015 yılında Suriye’nin toprak bütünlüğünün korunmasına dair 2258 sayılı BMGK kararını hiçe saymış ve hatta BM Şartının 4/2 maddesinde belirtilen “silahlı güç kullanarak bir başka devletin toprak bütünlüğünü bozmayı yasaklayan” temel ilkeyi de ihlal etmiştir.
Trump’ı Golan Tepeleri'ne ilişkin son kararı almaya sevk eden üçüncü neden ise Suriye’deki mevcut siyasi ortamdır. Ona göre 2011 yılı öncesinde olduğu gibi kendi topraklarını kontrol edebilen tek ve egemen bir Suriye’den artık söz edilemez. 2013’te İran, 2015’te ise Rusya’dan gelen askerî destekle ayakta kalan bir Suriye, hâlihazırda topraklarının büyük bir bölümü üzerindeki kontrolünü fiilen kaybetmiştir. Dolayısıyla 1967 yılından beri Golan Tepeleri’ni İsrail’den geri almayı başaramayan Suriye’nin önümüzdeki süreçte bunu başarması imkânsızdır.
Trump’ın son kararı aynı zamanda İran’ın Suriye politikasını da olumsuz etkilemiştir. Şam rejiminin ayakta kalması ve Suriye’nin tamamının rejim tarafından kontrol altına alınması için büyük bedeller ödeyen İran’ın bu oldu bitti karşısında yapabileceği herhangi bir şey yoktur. İsrail’in işgalinden beri Şam ile İsrail sınırı arasında bir tampon bölge rolünü gören Golan Tepeleri’ni, İsrail bundan sonra kendi sınırları içinde sayacağı için Hizbullah ve İran’a ilişkin tehdit algısına dayanarak bölgeyi daha da silahlandıracaktır. ABD’nin alacağı güvence ve destek sayesinde İsrail, Suriye’deki Hizbullah ve İran milislerine yönelik saldırılarını arttıracaktır.
Sonuç itibariyle Trump’ın bu kararı Suriye’de, Ortadoğu’da ve uluslararası politikada yeni bir safhaya geçişe işaret etmektedir. Trump’ın son hamlesi artık uluslararası ilişkilerde güç politikasının öne çıktığı, güçlünün haklı olabileceği ve uluslararası bağlayıcılığı olan kararlara rağmen toprak elde etmenin meşru sayılabileceği şeklinde yorumlanabilir.
Yazarın diğer değerlendirmeleri için İRAM sayfasına bakabilirsiniz.