ABD'nin 8 Mayıs 2018 tarihinde Kapsamlı Ortak Eylem Planı olarak adlandırılan (KOEP) nükleer anlaşmadan çekilmesiyle İran'a yönelik ilk adımı 6 Ağustosta ikinci adımı 5 Kasım'da uygulamaya konan yaptırımların yalnız İran'da değil daha geniş kapsamlı düşünüldüğünde küresel ekonomiye bağlı olan bölge ülkelerinde ne gibi sonuçlar yaratacağı merak konusudur.
Sonuçları belirsiz olmakla birlikte BM kararı olmadan tek taraflı uygulamaya konan yaptırım kararı karşısında AB, Rusya, Çin ve Türkiye gibi bir çok ülke rahatsızlığını dile getirerek karara uymayacaklarını ifade etmişlerdir.
Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu'nun (UAEK), İran’ın uluslararası nükleer anlaşma uyarınca nükleer faaliyetlerine getirilen kısıtlamalara uyduğunu belirtmesine ve İran'ın anlaşmaya yönelik herhangi bir ihlali olmamasına rağmen ABD nükleer anlaşmadan çekildikten sonra İran'la yeni bir anlaşma yapılması gerektiğini vurgulayarak 12 maddelik şart ortaya atmıştır.
12 Şart
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo 'nun dile getirdiği şartlar şu şekilde:
1- İran, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansına (UAEA) önceki nükleer programlarının askeri boyutlarını tamamen açıklamalı ve bu çalışmalarını daimi ve doğrulanabilir olarak tamamen bırakmalı.
2- İran, uranyum zenginleştirmeyi durdurmalı ve bir daha asla plütonyum işlememeli.
3- İran, UAEA'ya tüm ülkedeki tesislere koşulsuz erişim hakkı tanımalı.
4- İran, balistik füze üretimine son vermeli ve nükleer kapasiteli füze fırlatma ve geliştirmeyi durdurmalı.
5 - İran, gerçek olmayan suçlamalarla tutukladığı tüm ABD ve bu ülkenin ortak ve müttefiki olan ülkelerin vatandaşlarını serbest bırakmalı.
6 - İran, Hizbullah, Hamas ve Filistin İslami Cihad Hareketi de dahil olmak üzere Ortadoğu'daki tüm "terörist gruplara" desteğini geri çekmeli.
7- İran, Irak hükümetinin egemenliğine saygı duymalı ve Şii milislerin silahsızlandırılması, tasfiyesi ve yeniden entegrasyonuna izin vermeli.
8- İran, Husi milislere askeri desteğini kesmeli ve Yemen'de barışçıl siyasi çözüm için çalışmalı.
9- İran, Suriye'nin tamamında İran komutasında bulunan güçleri geri çekmeli.
10- İran, Afganistan ve bölgedeki Taliban ve diğer teröristlere verdiği desteği kesmeli ve El Kaide’yi barındırmayı bırakmalı.
11- İran, Devrim Muhafızları Kudüs Gücü'nün dünyadaki terörist ve militan ortaklarına verdiği desteği kesmeli.
12- İran, birçoğu ABD'nin müttefiki olan komşularına karşı tehditkar davranışlarına son vermeli, İsrail'i yok etme ile Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerine füze atmaktan vazgeçmeli.
İran'ı etkisizleştirme ve yalnızlaştırma politikası izleyen ABD’nin hedefinin, yaptırımlar yoluyla toplumun ayaklanması, devletin meşrutiyetinin ortadan kalkması ve ardından rejimin devrilmesi olduğu değerlendirmesi yapılmaktadır. Ayrıca ABD Ortadoğu’da Suudi Arabistan ve BAE ile yeni bir yapılanmaya gitmektedir. Bunun için de Basra Körfezi özellikle Hürmüz Boğazı üzerinde İran etkisinin azaltılması, Rusya ve Çin'in bölgede güçlenmesinin engellenmesi, İsrail'in güvenliğini sağlanması gerekmektedir.
AB yaptırım kararından rahatsız
AB-İran ilişkilerinin tarihi bir geçmişi vardır. AB-İran ilişkilerini belirleyen en önemli faktör güvenlik yanında şüphesiz ekonomidir. Her ne kadar ilişkiler inişli çıkışlı seyir izlemiş olsa da İran, mevcut petrol kaynakları sayesinde Batı Avrupa için 1945’lerden sonra önemli bir devlet konumunda olmuştur. 1973 petrol krizinden sonra da, İran Avrupa’nın ihracatı için ciddi bir pazar olmaya başlamış ve Avrupa Ortadoğu’ya yönelmiştir. İran da ABD’nin ekonomik ve siyasi baskılarını ortadan kaldırmak için Avrupa ile ilişkilerini sürdürmeye çaba sarf etmiştir.
ABD, İran’a ilişkin önemli konularda aynı tehdit algılamalarına sahip oldukları vurgusunu yapmış olsa da, İran yaptırımları konusunda İngiltere, Fransa ve Almanya gibi Avrupalı müttefikleriyle görüş ayrılıkları yaşamaktadır.
İran nükleer anlaşmasına taraf ülkelerin İran ile finansal kanalları açık tutma konusunda kararlı olduğunu vurgulayan AB ülkeleri Fransa, Almanya ve İngiltere, yaptıkları ortak açıklamada, ABD’nin İran’a tekrar yaptırım uygulama kararından derin üzüntü duyduklarını açıklamışlardır. İran nükleer anlaşmasının küresel nükleer silahlardan arınma çalışmalarının temelini oluşturduğunun altı çizilen açıklamada, anlaşmanın Avrupa’nın, bölgenin ve tüm dünyanın güvenliği için kilit öneme sahip olduğu kaydedildi. Bu açıklama önemlidir şöyle ki, AB, İran’ın bölgede hoş olmayan deneyimler yaşadığı ve dolayısıyla Ortadoğu’daki savunmasızlığını azaltmak için nükleer güce sahip olmak istemesini haklı görse de İran’ın füze kabiliyeti ve füzelerin menzilinin hem Avrupa’yı hem de İsrail’i hedefleyebileceği endişesini taşımaktadır.
ABD’ye karşı AB-İngiltere, Rusya ve Çin birleşti...
ABD'nin anlaşmadan çekilmesi AB ülkeleri ile birlikte Rusya ve Çin'in de tepkisine neden olmuştur. Bu ülkelerin yaptıkları açıklamalarda da görüldüğü üzere İran'a desteklerini sürdürme konusunda ortak hareket edeceklerdir. AB'ye hiçbir muafiyet tanınmayacağının bildirilmesinin ardından AB, İran'da iş yapmaya devam edecek şirketlerini ABD yaptırımlarından korumak için alternatifler geliştirme yoluna gitmektedir. Bu durum için özel ödeme aracı gelişmiş bir takas sistemi olan SPV'ye yönelineceğinin işaretleri verilmiştir. Pompeo'nun, dünya ve bölgesel barış açısından akla gelebilecek en olumsuz adım olarak değerlendirdiği SPV'ye göre, örneğin İran Fransa’ya petrol gönderecek, bunun karşılığında mal aldığı bir İtalyan firmasına ödeme yapmış sayılacak. Yapılan işlemler ABD’ye açık olmayacak. Gerekli olduğunda dolar yerine avro veya sterlin kullanılacak. Bu sistem sadece AB-İran arasında değil, aynı zamanda diğer ülkelerinde katılabileceği bir mekanizma olarak tasarlanıyor. Rusya ve Çin'in de bu mekanizma üzerinden İran ile faaliyetlerini ve işlemlerini yürütebileceği öngörülüyor.
Bu gelişmeler uzun vadede küresel finansal sisteminin dolar-merkezli yapısını tehdit edecek gelişmelerin ilk adımı olarak değerlendirilebilir.
Yeni Bankacılık sistemine doğru gidiş...
Haziran ayından itibaren üzerinde çalışılan sistem üzerine İranlı ve Alman ekonomistler ile Londra merkezli bir düşünce kuruluşu olan Avrupa Liderlik Ağı (ELN) politika belirleme üyesi Axel Hellman ortak bir rapor hazırlamıştır. “Avrupa-İran ve Ekonomik Bağımsızlık: ABD Yaptırımlarına karşı yeni Bankacılık Mimarisi” başlıklı rapora göre, bu yeni sistemin iki önemli sac ayağı olacak. ilki, İran ile doğrudan iş yapan, Ana Kapı Bankalar (Gateway Banks) ki bunlar, İran ve Avrupa Bankaları arasında SPV aracılığı yapacak. İkincisi de, yaptırımı delmek üzere işlev görecek bir AB-Yabancı Varlık Kontrol Ofisi (EU-Office of Foreign Asset Controls-OFAC) kurulması. Bu sistem de bir nevi sertifikasyon mekanizması olarak yasal İran ticaretini düzenleyecek.
ABD için ciddi sonuçlar olabilir...
ABD kontrolünde merkezi Belçika'da bulunan SWIFT'in bazı İran bankalarının sisteme erişimini askıya alması ile bu sistem tartışmaya açılmıştır. Swift, uluslararası işlemlerin büyük çoğunluğu için güvenli bir mesajlaşma sağlayan, bankalar için küresel bir postane gibi işleyen bir sistemdir. Bu sistemden İran'ın çıkarılması onu neredeyse tamamen küresel finansal sistemden izole etmek ve İran ekonomisi için ciddi sonuçlar doğuracağı anlamına gelmektedir. İran'a yönelik bu uygulamayı AB ülkeleri kendileri için de tehdit olarak algılamaktadırlar. Bu nedenle AB, finansal özerkliklerini güçlendirme adına ABD'den bağımsız ödeme kanalları olarak bir Avrupa Para Fonu ve bağımsız bir SWIFT sistemi kurma fikri üzerinde yoğunlaşmaktadır. Tabii bu yıllar alacaktır, ancak sonuç ABD'yi izole edebilir.
Uluslararası destek almadan tek taraflı eylemde bulunan ABD, bu şekilde devam ederse, bu gelişmelerin kendisi için de ciddi sonuçları olacaktır. ABD'nin hem uluslararası finans merkezi üzerindeki etkisini zayıflatacak hem de müttefikler ve rakipler üzerindeki gücünü azaltacaktır.
İran'da durum stabil...
Petrol, bankacılık, denizcilik ve deniz taşımacılığı gibi İran ekonomisi için stratejik öneme sahip sektörlere yönelik yaptırımlar yolu ile İran’ı ekonomik açıdan zarara uğratmaya çalışacakları net olarak görülmektedir.
5 Kasım’da devreye giren ve ülkenin petrol, petrokimya ve doğal gazını hedef alan ikinci yaptırım paketine rağmen piyasada panik havası oluşmadı, döviz kuru sabit kaldı, çarşı ve pazardaki esnaf ile vatandaşlardan farklı bir tepki meydana gelmedi. Ayrıca İran’dan petrol alımını azalttığını ya da durdurduğunu açıklayan herhangi bir ülke de yok.
Yaptırımlar özellikle İran halkına zarar verecektir. Önceki yıllarda da yaptırımlarla yüzleşen İran bir şekilde üstesinden gelmeye çalışmış, tek taraflı yapılan baskılar etkili sonuçlar vermemişti. Son yaptırım kararıyla İran petrolünün sıfırlanacağı ve petrol fiyatlarının artacağı korkusu enerji ihtiyacını petrolden sağlayan devletleri endişelendirmişti. Dünyanın 4. OPEC'in 3. petrol rezervine sahip, ekonomisinin ve devlet gelirlerinin ciddi bir bölümü petrol ihracatına dayanan İran'da yaptırımların ilk aşamasında petrol fiyatları beklenenin aksine düşüş gösterdi. Ekim ayında İran petrolünün varil başına en düşük fiyatı yaklaşık 79 dolar iken bugün 64 dolar seviyesine geriledi.
İran'da ekonomik kriz nedeniyle beklenen toplumsal hareketlilik, hükümetin gelir düzeyi düşük vatandaşlar için tedbir paketini uygulamaya geçireceğini açıklaması ile merkezi hükümet için bir fırsat yarattığı gibi halkı milliyetçilik şemsiyesi altında tutacağının da bir göstergesi olmaktadır. Ayrıca vurgulamakta fayda var, İran devrimden bu yana bir çok kez çeşitli ekonomik kriz yaşamasına rağmen yöneticiler de istifa etmemiş görevde kalmışlardır.
Yaptırımlar nedeniyle dünya İran'ın nasıl bir tepki vereceğini merakla bekliyor. Asıl endişe yaratan durum İran'ın nükleer programını tam veya kısmen yeniden başlatmayı seçmesi. Olası bir durumun, ABD yönetiminin İran ile anlaşmaya gitmesine neden oluşturabileceği gibi AB ve diğer devletlerin ABD'ye yaptırımları konusunda gerçek bir baskı oluşturacağı öngörülebilir.
Her ne kadar son gelişmeler doğrultusunda İran'la ilgili durum istikrarlı görünse de önümüzdeki yıl önemli gelişmeler olacağı tahmin edilebilir.
Sonuç
Her şeyden önce, müzakere masasında İran, Çin, Rusya ve AB ülkeleri olmasına rağmen ABD müzakere masasında değil. Geçmişte ABD’nin önce yaptırım uygulayıp sonra uluslararası işbirliği için destek araması hedeflerine ulaşmaktaki etkinliğini azaltmış olduğu gibi bugün de aynı durum söz konusudur.
Yaptırımların uluslararası hukuk açısından meşruiyeti tartışmalıdır. Çünkü yaptırımlar ilgili ülke halkına zarar verdiği ölçüde hukukiliğini kaybetmekte ve insan hakları göz önünde bulundurulduğunda hukukiliği tartışma konusu olmaktadır.
ABD bu tutumuyla İran'ı Rusya ve Çin'e itmektedir. ABD, İran’a yaptırım uygulayarak onu etkisiz hale getirmek ve diğer devletleri yanına çekerek yalnızlaştırmak istiyor. Ancak bu durum kendine de zarar vermekte müttefikleriyle uzun zamandır devam eden ilişkilerini tehlikeye atmaktadır.
*Hüseyin Vodinalı,"İran'a ABD Ambargosu: Kasım Patlar mı?", https://www.aydinlik.com.tr/iran-a-abd-ambargosu-kasim-patlar-mi-huseyin-vodinali-kose-yazilari-ekim-2018