Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın (Jamal Khashoggi) İstanbul'daki Suudi Konsolosluğu'nda öldürülmesi, 2011 Arap Baharı'nın ardından, krallık ve Türkiye arasındaki ilişkilerde yeni bir krize neden olmuştur diyebiliriz. Türkiye Cumhuriyeti sınırları içerisinde her ne kadar Suudi Arabistan toprağı sayılsa da göz göre göre uluslararası hukuk kurallarına aykırı Suudi Arabistan tarafından gerçekleştirilen bu operasyon ne anlama geliyor?
Otoriter rejimler için, yurt dışında yaşayan muhalifleri susturmak, yurt içindekileri susturmak kadar önemlidir. Küresel gerçekliği olan bu operasyon Suudi Arabistan’ın son zamanlardaki imaj değişikliği ve yeni Suud algısı ile çelişkili bir durum yaratmıştır. Suudi Arabistan’ın içinde ve dışında bulunan çok sayıda muhalif için de tedirginlik yaratan bir durum halini almıştır. Türkiye için de zor durum yaratan operasyon zaten var olan Türkiye-Suudi Arabistan ilişkilerinde gerginliği daha da artırmıştır.
Geçmişten gelen gerginlik…
Süregelen gerginliğin başlıca nedenleri;
Mısır'daki 2013 darbesi ile Muhammed Mursi devrilmiş Türkiye’nin görmezden geldiği Suudilerin finansal desteği ile Abdülfettah es-Sisi yönetimi ele geçirmişti. Ankara darbede Riyad'ı suçlamıştı. Suudi Arabistan'ın terör örgütü olarak kabul ettiği Müslüman Kardeşlere Türkiye'nin desteği Suudileri kızdırdı. Müslüman Kardeşler terör örgütü ilan edildi ve üyelerini tutuklandı. Suudi Arabistan’ın müttefiği olan Birleşik Arap Emirlikleri de (BAE) benzer şekilde Müslüman Kardeşleri terör örgütü ilan ederek üyelerini tutukladı. Bu gelişmelerin ardından Türkiye özellikle de İstanbul, Müslüman Kardeşler üyeleri ve bölgedeki baskılardan kaçan muhalifler için bir sığınak haline geldi.
Türkiye, Suudi Arabistan ile Katar arasında anlaşmazlıkta Katar’ı destekledi ve Suudi Arabistan ile müttefiki BAE, Mısır ve Bahreyn tarafından dayatılan ekonomik ablukayı atlatmasına yardım etti. Bu yılın başlarında da Türkiye, Katar'da askeri üs kurmak için stratejik güvenlik ve savunma anlaşması imzaladı.
İran ile Türkiye çatıştırılmaya çalışılırken Türkiye’nin Suriye konusunda İran ile olan işbirliği Türk-Suudi ilişkileri için sıkıntılı bir durum yarattı. Sıkıntı devamında Suudi Arabistan’ın yakın bir tarihte (Ağustos 2018) büyük bölümü ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri (SDF) kontrolünde bulunan bölgelerdeki “istikrar projeleri” için 100 milyon dolar katkıda bulunduğunu açıklaması ile daha da arttı. Ancak Ankara ekonomik kaygılar nedeniyle Riyad ile gerginliği tırmandırmama konusunda dikkatli davranmıştır. Çünkü Suudi Arabistan, Türkiye'de büyük bir yatırımcı haline gelmiş ve Türk gayrimenkulünün önde gelen yabancı alıcıları arasında yer almıştır.
Her iki ülke de batının müttefiki, farklı jeopolitik önceliğe sahip, bölgede Sünni güç olma mücadelesi içinde olmuştur. Türkiye'nin, petrol ve doğal gaz ihtiyacı göz önüne alındığında çok farklı rejimlerine rağmen İran'la önemli bir ilişki içerisinde olması Suudi Arabistan'ı rahatsız etmiştir. En önemlisi hem ABD’nin hem de Rusya’nın bölgedeki iktidar mücadeleleri dolayısıyla Türkiye ile Suudi Arabistan’ı da etkisi altına almıştır.
Kaşıkçı Operasyonuna tedbirli yaklaşım…
Her ne kadar ilk andan itibaren durum anlaşılmış olsa da Türkiye suçlayıcı bir tavır sergilemeyerek Kaşıkçı'nın durumu ile ilgili bilgi istemiştir. Türkiye’nin Arap Dünyası ile özellikle de Körfez ülkeleri ile ilişkileri Katar hariç iyi olmadığı bir gerçek. Türkiye’nin Kaşıkçı operasyonu konusunda temkinli tutumu ve Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye yönelik ağır ifadelerinin olmaması bozuk olan ilişkilerin düzelmesi yönünde de bir işaret sayılabilir. Çünkü her iki ülke için de ilişkilerin tamamen bozulması istenilen bir durum değildir.
Süregelen ekonomik bağlar…
Türkiye ve Suudi Arabistan siyasi konularda farklılık gösterse de iki ülkenin birbiri ile önemli ticari ve ekonomik çıkarları var.
Suudi Arabistan, Türk şirketleri için önemli bir pazar iken, birçok Suudi işletmesi Türk şirketlerine yatırım yapmıştır. Ayrıca her yıl yarım milyondan fazla Suudi turist Türkiye'yi ziyaret ediyor. Her iki devlet arasında göz ardı edilemeyecek bu ilişkiler Kaşıkçı olayında diplomatik ilişkilerin devreye gireceği ve ekonomik bir anlaşmazlığa gitmeyeceğinin de bir göstergesidir. Çünkü ekonomik bir kriz yaşayan Türkiye’nin ABD ile gergin ilişkileri, Rusya ve Avrupa Ülkeleri ile dönemsel değişim gösteren ilişkileri söz konusu. Ayrıca Türkiye ile Suudi Arabistan'ın dış ticaret hacmine bakıldığında Ocak-Temmuz 2017’de 2.691 milyon dolar iken Ocak-Temmuz 2018’de 3.004 milyon dolar olduğu görülmektedir.
Bütün bunlar dikkate alındığında iki ülkenin de dikkatli bir dengeleme eylemini sürdürmesini gerektiriyor.
Soğuk bir savaş…
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Kaşıkçı olayıyla ilgili bilgisi olmadığını iddia etti. Prens Bin Selman’ın böylesi güçlü olduğu bir dönemde haberi veya emri olmaksızın böylesi büyük çapta etkileri olacak bir cinayetin başkonsoloslukta işlenebilmesi neredeyse imkânsız. Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın bu yaptıkları yeni değil, yönetime gelir gelmez Arabistan tarihinin en kapsamlı saray tasfiyesini yaptı, hatta Lübnan Başbakanı Saad Hariri'yi kısa bir süre gözaltında tuttu.
Prens ülkesini Yemen'de maliyetli ve kazanması zor görünen bir savaşa soktu. İnsan hakları ihlalleri ve barışçıl göstericilerin tutuklanması nedeniyle bazı devletlerle anlaşmazlık yaşadı.
Suudi Arabistan müttefiği olan ABD ile de gerilim yaşamaktadır. Kaşıkçı olayı ile ilgili olarak ABD'li yetkililer tarafından, Suudi Arabistan yönetiminin “aşırıcılığına bir örnek” olduğu ve kendisini eleştirenleri susturdukları için güvenebilecek bir müttefik olarak değerlendirmemeleri gerektiği ifade edilmiştir.
Suudiler iş dünyasında giderek yabancılaşmaya başlamıştır. Bu durum Kaşıkçı olayı ile net bir hal aldı. JP Morgan ve Ford gibi büyük şirketlerin Suudi Arabistan'ın başkenti Riyad'da 23-25 Ekim tarihleri arasında yapılacak ve "Çölün Davosu" olarak nitelendirilen "Future Investment Initiative" (Geleceğe Yatırım Girişimi) adlı konferansa katılmayacaklarını açıklaması durumun ciddiyetini göstermiştir.
Gerçek olan bu operasyon ile Ortadoğu'daki güç mücadelesinin ve bölgesel rekabetin arttığıdır. Türkiye-Suudi Arabistan ilişkisi ise bunun bir parçası durumundadır.
Sonuç
Özellikle Arap Baharı sonrası Türkiye Müslüman Kardeşler üyeleri ve diğer muhalifler için dünyanın en güvenli yerlerinden biri haline gelmişti. Ancak Kaşıkçı olayı ürpertici bir durum yaratmış, Türkiye'nin güvenli bir yer olup olmadığı tartışmaya başlanmıştır. Sadece Türkiye ve Suudi Arabistan için değil küresel olarak da endişe yaratan operasyon, diplomatik ayrıcalıkların ne yönde kullanıldığı açısından da önem taşımaktadır.
Son dönemdeki Türkiye ve Suudi Arabistan arasında ikili ilişkileri, bölgedeki sorunlara yaklaşımları ve müttefikleri ile ilişkileri açısından değerlendirildiğimizde bu ilişkinin bölgeye istikrarsızlık olarak yansıdığını görmekteyiz.
ABD'nin Kaşıkçı'yı kendi ülkesindeki konsolosluğa değil de Türkiye'deki konsolosluğa yönlendirmesi kafalarda soru işaretine neden olmaktadır. İstanbul neden seçildi?... Acaba Prens kendi başına mı karar verdi?... Müslümanı Müslümana mı vurdurmak istiyor?...Bu sayede Kürt Devleti mi kurdurmak istiyor?...Bu projesini gerçekleştirmek için Veliaht Prensi mi kullanıyor?... bu sorular çoğaltılabilir.
Bölgede şu an güçlü kalan devletler, Türkiye, İran, İsrail ve Suudi Arabistan. Burada en kolay kimler çatıştırılabilir düşüncesinde olan batı, ittifak halinde olan Türkiye ile İran'ı çatıştıramaz, İran ile İsrail'i veya Türkiye ile İsrail'i de çatıştıramaz. En kolayı bölgesel güç mücadelesi veren Sünni iki devlet Türkiye ve Suudi Arabistan'ı çatıştırmak... Gelişmeler bu açıdan değerlendirildiğinde sorular kolaylıkla cevaplanabilecektir.