5 Ekim 2018 itibariyle ABD’nin İran’a yönelik yaptırımlarının ikinci aşaması devreye girmiş bulunmaktadır. Petrol, bankacılık, denizcilik ve deniz taşımacılığı gibi İran ekonomisi için stratejik öneme sahip sektörlere getirilecek kısıtlamalarla ABD, İran ekonomisine ağır bir darbe vurmayı amaçlamaktadır. ABD’nin yaptırımlarla ulaşmak istediği asıl hedef ise İran’ı iç ve dış politikada Washington’un beklentileri doğrultusunda radikal değişiklikler yapmaya zorlamaktır. Bu açıdan İran’ın alacağı ekonomik darbe, bölgede yürüttüğü savaşların geleceği açısından da kritik öneme sahiptir.
Müttefikleri üzerinden Lübnan ve Irak’ta iktidar mücadelesine girişen ve Afganistan iç siyasetine yönelik müdahaleci bir yaklaşım sergileyen İran, Yemen ve Suriye iç savaşının da önemli aktörlerinden biridir. Bu sebeple özellikle Suriye konusunda ABD’nin öncelikli hedeflerinden biri, Tahran yönetimini Suriye’deki askerî varlığını ve müttefik milislerini ülkeden çekmeye zorlamaktır.
Tahran’ın resmî açıklamalarına göre İran’ın Suriye’de danışmanlar dışında herhangi bir askerî varlığı bulunmamaktadır. Ancak İran Devrim Muhafızları Ordusu’na bağlı Kasım Süleymani komutasındaki Kudüs Gücü’nün 2011’den itibaren Suriye iç savaşında Esed rejimiyle ittifak hâlinde ve aktif şekilde faaliyet gösterdiği bilinmektedir. Günümüzde İran, Suriye’de yaklaşık 80 ila 100 bin arasında İranlı olmayan Şii milis aracılığıyla da rejime olan askerî desteğini sürdürmektedir. Bu milislerin az bir kısmını Lübnan Hizbullah’ı oluştururken büyük bir kısmı ise Fatimiyyun ve Zeynebiyyun Tugayları adıyla Afganistan ve Pakistanlı Şii unsurlardan oluşmaktadır. İran söz konusu milisleri, Suriye iç savaşına dâhil ederek 2013’te savaşın seyrini kendi lehine değiştirebilmiş olsa da Suriye savaşı İran için ağır bir maliyeti de beraberinde getirmiştir.
Yaptırımlarla birlikte devlet gelirlerinde ciddi bir azalma yaşayacak olan İran’ın, Yemen ve Suriye’den oluşan iki ayrı cephede eş zamanlı savaş yürütmesi zorlaşacaktır. İran’ın bu sorunun üstesinden gelmek için izlemesi muhtemel iki yol bulunmaktadır. Birincisi, paralı askerler statüsündeki milislerinin maaşlarında kesintiye gitmek ya da ödemeleri geciktirmek veya durdurmaktır. Bu durumda maddi gelirlerinde ciddi azalma yaşayan veya bundan yoksun kalan milislerin hem savaş motivasyonlarında düşüş yaşanması hem de İranlı komutanlara karşı itaatsizlik göstermesi olasıdır. Maddi sorunlardan kaynaklı gerginliklerin artması beraberinde gruplar arasında çatışma riskini de getirecektir.
İkinci yol ise sahadaki milislerin sayısında ciddi bir azalmaya gidilerek tasarruf sağlanmasıdır. Bu durum, İran’ın kontrol altında tuttuğu alanlardan çekilerek sahayı diğer aktörlerle paylaşmaya razı olması anlamına gelir ki bu da İran’ı Suriye’de başat aktörlerden biri olmaktan çıkarıp ikincil bir oyuncu konumuna düşürecektir.
İran’ın kendisine bağlı milis sayısını azaltması durumunda Suriye iç savaşındaki ittifak ilişkilerinin değişmesi muhtemeldir. Böylesi bir durum, Suriye iç savaşında güç dengesinin Rusya-İran-Esed rejimi ittifakının aleyhine değişmesine neden olacaktır. İran; Suriye’deki varlığını koruyabilmek için ya Rusya’dan ekonomik destek almaya çalışacak ya da petrolünü Rusya üzerinden ihraç ederek elde edeceği gelirle Suriye savaşını finanse etmenin yollarını arayacaktır.
Ancak her iki durum da İran’ın Rusya’ya olan bağımlılığı artıracak ve Rusya, Suriye’nin siyasi geleceğindeki pazarlıklarda İran’dan daha bağımsız hareket edebilecektir. Ayrıca bu gelişmeler, İran’ın Esed rejimi üzerindeki etkisini zayıflatarak Esed’in Rusya’ya olan bağımlılığını artıracaktır.
İran’ın ekonomik olarak zayıflaması Hizbullah-İran ittifakını da olumsuz etkileyebilir. Suriye savaşında İran’ın ekonomik desteğine sahip olan Hizbullah, politika değişikliğine giderek İran’dan daha bağımsız hareket etmenin yollarını arayabilir.
Sonuç olarak 5 Ekim’de devreye giren “ağırlaştırılmış” yaptırımlar, İran’a yönelik son yaptırımlar olmayacaktır. Her yeni yaptırım, İran’ın Suriye’deki siyasi ve askerî konumunun zayıflamasına neden olacaktır. Bu sürecin bahsedilen olası sonuçları ise yakın zamanda olmasa bile ilerleyen aylarda İran’ın yeni dış politikasında kendisini gösterecektir.
İran Araştırmaları Merkezi-İRAM'da yayınlanmıştır.