Dr. Yeşim Demir Dr. Yeşim Demir

İran’da “Su Krizi” Derinleşiyor

11 Ağustos 2018

İran'da geçtiğimiz haftalarda başlayan su kesintileri ve su yokluğu nedeniyle halk sokağa döküldü. Havaların ısınmasıyla birlikte halkı zor durumda bırakan susuzluk nedeniyle sokaklara dökülen protestocular ülkenin dış siyasetini eleştirerek, “Suriye'yi bırak, bizim halimize bak” gibi sloganlar attıkları görüldü. 

Ortadoğu’nun en büyük yüzölçümüne ve nüfusuna sahip, bir kısmı çöl olan kurak ve susuz ülkeler arasında yer alan İran’da, nüfus artışı, geçmişten gelen yanlış su kullanımı, yağışların yetersiz olması ve iklim değişikliği su sorununun daha da kötüleşmesine neden olurken Cumhurbaşkanı Muhammed Hatemi döneminde Kuveyt ve Basra’ya yapılan su transferi anlaşmasının ortaya çıkması bu sıkıntının derinleşmesine sebep oldu. Su sorunu, İran ile birlikte tüm bölge için de potansiyel riskler taşıyor.

Su sorunu birçok sektörü etkiliyor. Ülke ekonomisinin en önemli sektörlerinden biri tarım sektörü olup, su kaynaklarının kıtlığı ve çiftçilerin ne kadar su kullandığının neredeyse hiç denetlenmemiş olması tarımın gelişimini engelledi. Bu nedenden dolayı su kaynakları eşit olarak dağılmamakta, kırsal kesimlerden kentlere doğru göçler olmakta.

Su sıkıntısı geçmişe dayanmakta…

1979'daki devrimden sonra İran-Irak arasında 1980'den 1988'e kadar devam eden yıkıcı savaş ekonomik sorunları beraberinde getirmiş, 1990'lar boyunca devam eden ABD ambargosu İran’ın kamuoyu ve siyasetini oldukça zorlamıştı. 1979 Devrimi öncesindeki yıllarda görülmeye başlayan su krizi 1999'dan itibaren devam eden şiddetli kuraklık nedeniyle neredeyse ülke çapında su kıtlığına yol açtı.

Ülke çapında görülen su kıtlığının bir takım vahim sonuçları oldu. 2001 yılında Kerman ilindeki elli köy tahliye edildi. Kuraklık nedeniyle ülke çapında 1 milyonun üzerinde hayvan ölürken, üç milyon ton buğday ve arpa da ziyan olmuştu.

İran-Afganistan sınırında olan Hamun Gölü, eskiden ülkenin en büyük tatlı su gölü iken kuraklık nedeniyle tonlarca balık avı yapılan gölde şimdi balık bulunmamakta. Gölün yok olması güçlü rüzgârlar, kum fırtınaları ve toprak erozyonunun artmasına neden oldu.

Ciddi bir su krizi yaşayan İran’da yıllık toplam yenilenebilir su miktarının 2021 yılına kadar yaklaşık 800 m³'e düşeceği tahmin edilmektedir. Bu bağlamda çözüm olarak, deniz suyunun tuzdan arındırılması önem taşımaktadır. Ayrıca İran'ın Basra Körfezi, Umman Denizi ve Hazar Denizi ile çevrelenmiş olmasının İran'da su arz ve talep dengesini karşılamak için zor olsa da potansiyel bir çözüm olduğu görülmektedir.

Su sıkıntısının nedenleri

1979'dan beri, İran'daki kültürel, sosyal ve ekonomik değişim hızlı nüfus artışı (İran nüfusunun 2020 yılına kadar yaklaşık 100 milyona ulaşacağı tahmin edilmektedir) ve orantısız nüfus dağılımına neden oldu. Kuraklıktan dolayı topraklarını terk etmek zorunda kalanlar daha iyi koşullar ve yaşam olanakları için büyük şehirlere göç etti. Böylece tarımsal üretim düştü ve bu düşüş gıda temini olarak dışa bağımlılığı artırdı. Tarımsal üretimin olmaması erozyon ve çölleşmeye neden olduğu gibi İran için önemli bir sorun yaratmaktadır. İnsanların kırsal alanlardan büyük şehirlere ve banliyölere göçü de kent nüfusunda artışa neden oldu. Dolayısıyla su talebinin artması ve mecburi olarak uzak bölgelerden su temininin maliyetli olması ayrıca krize neden oldu. Su krizinin bir başka sebebi ise verimsiz tarım sektörü ve suyun yanlış kullanımıdır. Su yönetimindeki yanlışlıklar tarımsal alanlarda kentlerden daha fazla su harcanmasına yol açmıştır. Diğer yandan sanayinin gelişimi suya olan talebi artırırken, endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan atık sular da İran'ın su kaynakları kirliliğini iki katına çıkarmaktadır.

Su sorunun güvenlik boyutu da var...

Su kıtlığı yüzünden köyler arasında çatışmaların çıkması sorunun güvenlik boyutunu  göstermiş sorunun çözümsüz kalmasına neden olmuştur. Sorunun çözümsüz kalması durumunda toplu göçler de ciddi sosyo-ekonomik ve siyasi sonuçlara yol açacaktır. 

Bu durumda Hükümetin yapacağı şey, krizin çözümü için öncelikle halka tüketimi azaltmanın, suyu korumanın acil ve önemli bir mesele olduğunu, aksi takdirde İran’ın bir çöle dönüşeceğini anlatması olacaktır.

Dünyanın üçüncü en büyük, Ortadoğu’nun da en büyük tuz gölü olan Urimiye Gölü'nün kurumak (%80) suretiyle küçülmesinin önemli çevresel felakete (komşu ülkeler de dahil) neden olacağından endişe ediliyor. Şöyle ki, hem bölgeden şehirlere göçler başlayacak ve tarım sektörü olumsuz etkilenecek hem de turizm sekteye uğrayacaktır. Özellikle Huzistan, İlam, Buşehr, Kohgiluye ve Buyer Ahmed, Sistan-Belucistan, Güney Horasan, Kuzey Horasan, Horasanı Rezevi, İsfahan, Zencan eyaletleri, Şiraz, Bender Abbas, Kirman ve Meşhed'de kuraklığın aşırı boyutlarda olduğu görülmektedir.

Halkının çoğu Arap kökenli olan Huzistan şehrinde de su krizi giderek büyüyor. Birkaç hafta önce Abadan şehrinde içme suyunun tuzlu olması ve içme suyu fiyatlarının artması nedeniyle protesto gösterileri yapıldı. Hatta  tuzlu su nedeniyle hasar olasılığı olan Abadan Petrokimya kapatıldı.

Ülkenin su kaynaklarının %30’unu sağlayan ve ülkenin en sıcak bölgesi olan Ahvaz’da atık suların çoğunun Karun Irmağı'na döküldüğü ve içme suyunun zehirli olduğu iddia ediliyor. Ayrıca, İran Su ve Atık Su Kurumu'da ülkedeki su şebekesinin %40’ının eski olduğunu ve suların boşuna aktığını belirterek Bender Abbas, Kirman ve Sene (Senendec) şehirlerinde su sorunun kırmızı alarm verdiğini açıkladı.

İsfahan'da da şehrin ortasından geçen "Zâyenderûd" (Yaşatan Nehir) ırmağı kurudu, kuraklık sadece tarımsal anlamda değil içme suyu olarak da kendini gösterdi. İran-Afganistan sınırında olan Hamun Gölü de Afganistan’ın Helmand Nehri'nden bu göle su akmasına izin vermemesinden dolayı kurumaya yüz tuttu. Göl kuruduğu için aileler fakirlikten çocuklarını okula dahi gönderemedi ve tek çare olarak yaşadıkları yerleri terk etmek ve diğer şehirlere gidip iş aramak zorunda kaldı.

Komşular arasında gerginlik nedeni

İran, Irak'ın borçları nedeniyle Basra, Meysan ve Zikar vilayetlerine verdiği elektriği kesmiş, su ve elektrik kesintilerin ardından, özellikle Şiilerin yoğun olarak yaşadığı Irak'ın güneyindeki vilayetlerin büyük bölümünde protesto gösterileri artmış durumda. Hatta Basra'da güvenlik güçlerinin protesto gösterilerine müdahalesi nedeniyle ölüm ve yaralanma olayları yaşandı. İran Basra'nın suyunu zaten Karun nehrinden veriyordu. Burada İran'ı suçlamak çok doğru değil. Çünkü zaten İran'da bir süredir susuzluk ve elektrik kesintileri nedeniyle protesto gösterileri devam ediyor. Birkaç hafta önce, “çatışma yerine, medeniyetler ve kültürler arasında diyalog” sloganının benimsendiği Muhammed Hatemi döneminde Kuveyt (otuz yıl boyunca günde toplam 900.000 metreküp tatlı su) ve Basra’ya su transferinin yapıldığı anlaşmanın ortaya çıkması ile boru hattı inşaat maliyetinin tahmini olarak 2 milyar $ olması bu sıkıntının derinleşmesine sebep oldu.

Su krizinin, İran’ın Ortadoğu ve Orta Asya bölgesinde komşuları ile yaşadığı sınıraşan su sorunlarını artırması da muhtemeldir.

Sonuç

 Tarih boyunca su, nitel ve nicel etkileri ile medeniyetleri doğurma ve sonlandırmada, ekonomik ve sosyal değişimlerde önemli bir rol oynamış, sosyal krizi ve politik sorunları artırabilmiştir. Bir ülkede suya erişimin sağlanamaması toplumsal huzursuzluğa yol açabilir, etnik, politik ve toplumsal bölünmeleri keskinleştirebilir. İran'da da su sorunu çözülmez ise yakın gelecekte şehirler arasında savaşlar çıkabileceği gerçeği gözardı edilemez.

Yorumlar